Genişletilmiş Yasaklama Hakkı ya da Bana Neden Sormadınız Depremi

18 Şubat 2023

Kamu kurumlarında görev tanımları; anayasa, kanunlar, kanun hükmünde kararnameler, tüzükler, yönetmelikler, yönergeler ve tebliğlerle belirlenmiştir. Bu mevzuatın -anayasa ve kanun dışındaki- önemli bir kısmı ilgili görevlerde bulunanların nelerden sorumlu olduğunu içerir. Bir göreve başladığınızda, görev alanınız, sorumluluklarınız ve neyi nasıl yapacağınız bellidir. Bu kapsayıcılık yerleşik kamu kültürünün önemli bir göstergedir (Bu açıdan Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli bir devlet geleneğine sahip olduğunu belirtelim).

Sorumluluk alanları ve görev tanımlarında ayrıntılı şekilde yer almayan bilgi ise yasaklamalardır. Yani bir görevi yapanların neleri yapmamaları gerektiği bilgisi... Ana kıstas; sorumluluk alanınızla ilgili işlerde, kanunla, mevzuatla ya da yargı kararıyla açıkça yasaklanmamış olan her uygulamanın yapılabilir olduğudur. Yasaklanmamış her şey serbesttir.

Diğer yandan üst yöneticiler, kendilerinde toplanan hususi bilgiler doğrultusunda yer yer yasaklama hakkını kullanabilirler. Mesela bağışla okul yapılması, bunun için protokol imzalanması ve okula bağışçının isminin verilmesi milli eğitim müdürlüğünün uhdesindedir. Fakat milli güvenlik sorunları, uyuşturucu ticareti, mafya, teröre destek gibi belli suçlara bulaşmış bir ismin okula verilmesi uygun olmayacaktır. Milli eğitim müdürlüğünün görev alanı itibariyle ulaşamayacağı bu bilgiye sahip olan valilik, böyle bir durumda yasaklama hakkını kullanabilir. Sonuçta imzalanan protokol valilik tarafından iptal edilebilir ki doğru olan da budur. Üst yönetici yeri geldiğinde istisnai olan yasaklama hakkını kamu yararını gözeterek kullanabilmelidir.

Diğer yandan bu hak da sınırsız değildir. İş birliğiyle yapılan işlerde, kurul ve komisyonlar tarafından alınmış kararlarda yasaklama hakkı kullanılmamalıdır. Çünkü iş birliği ve ortak akıl içeren bu uygulamalar, demokratik bir sürecin sonucudur. Demokratik kültür içinde oluşmuş kararların tek imzayla yasaklanması demokrasiye aykırı olduğu gibi yakışıksızdır da.

Vahim olan yanlış ise; üst yöneticiye her seferinde yasaklama hakkını kullanıp kullanmayacağının sorulması, bütün işlerde önceden görüş alınması, yapılacak her işte illa bir “yasaklamama” kararının beklenmesidir.  

Oysa yasaklama hakkının kullanımı genel değil istisnaidir. Her seferinde üst yöneticinin yasaklama hakkını kullanıp kullanmayacağının sorulması hayatın olağan akışına aykırıdır. Daha doğrusu böyle yapılması hayatın olağan akışını bozar, kamu mekanizmalarını kilitler ve kamuyu inisiyatif alamaz, iş yapamaz hale getirir.

Yasaklama hakkının her seferinde sorulması günlük işleri bile aksatır. Hele de acil eylem gerektiren doğal afetler ya da kriz durumlarında kamu görevlilerine düşen, inisiyatif almak ve görev alanıyla ilgili yapılması gereken her şeyi ivedilikle yapmaktır.

Ülkemizin yaşadığı son depremde yapılması gereken çok sayıda işin, üst yöneticilere sorulmak üzere bekletildiği yazılıp çizildi. Söylenenlerin küçük bir kısmı bile doğru olsa bu vahim bir durum. Liyakat eksikliği, çıkarcılık ya da korku… Nedeni ne olursa olsun bu, devletin acilen görmesi ve tedavi etmesi gereken bir hastalık olacaktır.

“Bana neden sormadınız?” sorusundan korkanların neden olduğu gecikme bir kısım insanımızın canına mal olmuş, kamu organizasyonunu/koordinasyonunu yavaşlatmış, depremin etkisini artırmış olabilir mi?

“Bana neden sormadın?” sorusu hep korkutmuştur. Bu, sadece gizli gündemi olanların soracağı bir soru. Halbuki kamunun en önemli özelliği açıklık, şeffaflık ve hesap verebilirliğidir. Görevi açıkça belli olan biri kendi işini yaparken -üstü bile olsa- neden bir başkasına sorsun ki? 

Düşünün ilçelerdeki bütün kararları sadece kaymakamlar, illerdeki bütün kararları sadece valiler, belediyelerdeki bütün kararları sadece başkanlar, bakanlıklardaki bütün kararları sadece bakanlar verirse kurumlar ne hale gelir? Bunun zincirleme bir tutum olacağı çok açık. O zaman bir adım ötesini düşünün; onlar da bir üstlerine sorarsa… Demokrasi kültürü, iş verimliliği, yetki-sorumluluk dengesi bile bir yana; deprem gibi afetlerde bu tutum çok kişinin hayatına mal olabilir, kamu düzenini bozabilir, bir ulusal güvenlik sorununa dönüşebilir. Türkiye büyük ve önemli bir devlet. Bunları görmek ve önlem almak iktiza eder.

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
Bot Kontrolü
15 + 2 =
Bu basit matematik problemini çözün ve sonucu girin. Örn. 1+3 için cevabı 4 olarak girin.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 130 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.