Twitter, 12 Haziran Cuma günü, devletlerin güdümünde “enformasyon operasyonlarını” yaptığı tespit edilen 32.242 hesabı kapattığını açıkladı. Bunların 23.750’si Çinlilere, 1.152’si Ruslara ve 7.340’ı Türklere ait hesaplardı. Şeffaflık ilkesi gereğince bu hesapları ve attıkları mesajları da yayınlayan twitter, bahse konu hesapları kullanıcı sözleşmesinde yer alan platform manipülasyonu ile ilgili şartları ihlal ettikleri gerekçesiyle sildiğini bildirdi.
İşaret edilen maddeler şunlardı:
- Twitter servislerini enformasyonu suni olarak güçlendirmek veya zayıflatmak için kullanamazsınız.
- Bir konuyu gündemde öne çıkartmak veya gündemden düşürmek için sahte hesaplar açarak insanların twitter’daki deneyimlerini manipüle edecek veya bozacak davranışlara giremezsiniz.
- Hesaplar satın alarak, başkalarının hesaplarını ele geçirerek, arkalarında gerçek kişilerin olmadığı bot hesaplar kullanarak bir fikri, iddiayı, söylemi suni şekilde öne çıkartamazsınız.
***
Twitter bu açıklamaların yanısıra iki önemli akademik kuruluşun konuyla ilgili raporlarını işaret ediyor. Bunlar Stanford Üniversitesi’nin Freeman Spogli Enstitüsü bünyesinde yer alan Stanford Internet Gözlemevi ve Avustralya Stratejik Siyaset Enstitüsü bünyesinde çalışan “Uluslararası Siber Politikalar Merkezi” (ICPC).
Stanford Internet Gözlemevinin raporunun Türkiye ile ilgili kısımlarında dikkat çeken bulgular şunlar:
Hemen hepsi aynı günde, benzer isimlerle oluşturulmuş, tek merkezden koordine edilen çok sayıda sahte hesabın aynı yönde mesajlar attığı tespit edilmiş.
Önceden hükumetin aleyhinde, eleştirel mesajlar atarken daha sonra hükumet yanlısı ağlarca ele geçirilmiş olduğu anlaşılan hesaplar da kapatılmış.
Kapatılan hesapların altmış kadarının yüz binden fazla takipçisi bulunmaktaymış.
AK Davam, AK Hilal gibi isimlerle organize olmuş “tweet halkaları” tespit edilmiş. Mesela @akhilal_1_2, @akhilal_5_6, @akhilal_9_10, @akhilal_13_14 gibi isimlerle açılmış çok sayıda sahte hesaptan muhalefeti eleştiren sayısız mesajların atıldığı görülmüş.
***
Türkiye maalesef psikolojik harp numaralarına, kitlesel algı operasyonlarına yabancı değil.
Doksanlı yılların sonlarında, doğrudan zamanın muktedirleri olan üst düzey askerlerin eliyle yönetilen kara propagandaya yönelik web sitelerini görmüştük. Daha sonra tweetleri ikiye katlayarak kamuoyunu yönlendirmeye çalışanlara şahit olduk. Anlaşılan o ki bizimki gibi ülkelerde iktidar hırsı, insanları bu yola yönlendiriyor.
Fakat toplumu troller eliyle manipüle etmenin, siyasi hırslara kapılıp toplumsal fay hatlarıyla oynamanın ne kadar dehşet verici neticeler doğurduğunu asla göz ardı etmememiz lazım.
Daha birkaç sene önce “Tatmadaw” diye anılan Burma ordusunun komutanları, bir siber savaş ekibi kurarak önce Facebook’ta Myanmar’ın meşhur pop yıldızları, mankenleri ve milli kahramanları ile ilgili hayran sayfaları açmış, yeterli sayıda takipçiye ulaşınca milliyetçi, ırkçı, İslamofobik mesajlar vermeye başlamış, Müslüman Rohingyalar hakkında aslı astarı olmayan kışkırtıcı haberler, fotomontajlı “belgeler”, videolar üretmişlerdi.
O zamanlar Facebook, bütün şikayetlere, ikazlara, bildirimlere, ihbarlara, yalvarışlara kulağını tıkamış, katliama sebep olacağı açık seçik görülen yalan haberleri, kışkırtmaları kaldırmamış, o içerikleri oluşturan kötü niyetli kimseleri engellememişti.
Neticede hepimizin içini yakan Müslüman katliamları gerçekleştiğinde Facebook hatasını kabul edip özür dilese de artık özrün pek bir anlamı kalmamıştı.
Şimdi Twitter, Çin, Rusya ve Türkiye’de iktidarların enformasyon operasyonu olarak gördüğü, yukarıda anlatılana benzer neticeler doğurabilecek hamlelere karşı tedbirler alıyor.
Bu yapılanın fikir hürriyetine vurulmuş bir darbe olduğunu söyleyebilir miyiz?
Sanırım söyleyemeyiz. Çünkü müdahale edilen, özgürce düşünüp, hislerini fikirlerini paylaşan özgür insanlar değil, teknolojinin sunduğu imkanları istismar edip çok sayıda sahte hesap açarak sosyal medyayı bir toplum mühendisliği enstrümanı olarak kullanmaya kalkanlar.
Tatmadaw’ın generallerinin ve siber “savaşçılarının” hesapları kapatıldığında onlar da hemen -kendilerinden başkasına layık görmedikleri- fikir ve ifade hürriyetinden dem vurmuşlardı.
Toplumlarını düşman kamplara bölüp bu kampları birbirlerine karşı kışkırtmayı ve doğan gerilimden beslenmeyi bir siyaset yöntemi olarak benimseyen kimselere dur diyebilecek başka bir mekanizma bulunmuyor şu an.
Öte yandan sosyal medya platformlarını yönetenlerin kontrolünde dehşet verici bir gücün bulunduğu da ortaya çıkıyor!
Madem sosyal “ağların” sahiplerinden bahsediyoruz, o zaman Örümcek Adam filminin meşhur repliğine gönderme yapalım: Büyük güçler büyük sorumluluklarla birlikte gelir.
İster iktidarın geniş imkanlarıyla, ister kesin inançlı bir grubun at gözlüğü takmış adanmışlığıyla kotarılsın, kamuoyunun gerçekte var olmayan ya da arkasında kimin olduğu belli olmayan kimliklerin dezenformasyonu ile yönlendirilmesi kabul edilebilir bir şey değil.
Elbette demokrasilerde iktidarı da, muhalefeti de destekleyebilmeli insanlar; ama kimse kimseyi kandırmasın: Eğer hakikatin manipülasyonu için 1984 romanını hatırlatan mekanizmalar kuruluyorsa, yapılanlar artık basitçe siyasi destek olarak tavsif edilemez.
Keşke doğru bilginin kıymetini daha iyi anlayabilseydik.
Keşke bu müdahale dışarıdan değil de bizim içimizden gelebilseydi.
Keşke bizim bağımsız yargımız bu tür hesapları açan manipülatörleri tespit edip cezalandırabilseydi.
Keşke “hakkın hatırı âlîdir; hiçbir hatıra fedâ edilmemek gerektir” düsturunu içselleştirebilmiş olsaydık.
Yeni yorum ekle