Üniversite Tercihi Yapmadan Cevaplanması Gereken Sorular
Maalesef yapay zekâ ve robot teknolojisi; ekonomi, finans, sanayi ve teknolojik üretim alanında birçok insanı işsiz bırakacak. Bugün eşit ağırlık bölümünde okuyup gelecek on yıl içinde bankacılık sektöründe çalışmayı uman yüz insandan 90’ı büyük ihtimalle işsiz kalacak. Acaba tıptan hukuka, eğitimden endüstriye kadar hangi sahalarda insansızlaşma oranı artacak? Bu konuda projeksiyon oluşturan sosyal bilimcilerimiz var mı, araştırma ve analiz yapılıyor mu?
‘Doğduğun Ev Kaderindir’de Geleneksel ve Modern Olanın Çatışması
Doğduğun Ev Kaderindir dizisi yayımlandığı ilk günden ilgimi çekti. Kuşkusuz sanat eserlerinde bu izleyicinin ilgisini çekebilme hali eser ve izleyici arasında özel bir bağı yansıtır gibi görünürse de bu görüntü yanıltıcı da olabilir. Zira bir bakarsınız ki o özel bağ sadece tek bir izleyici ile kurulmamış, meğer o izleyici gibi o diziyi izleyen başkaları da varmış. Yani eser çok sayıda ayrı kişiyle özel bir bağ kurabilme başarısını yakalamış. Bunu rating rakamlarında gözlemliyoruz. Diğer izleyicileri bilemem ama beni ekrana bağlayan dizide yakaladığım sosyolojik ögeler oldu.
İnsanın Doğayla İmtihanı
İnsanın, binyıllardır gelişme adına, doğaya rağmen yaptığı her şey, kendisi ve evrenin varlığı için büyük bir tehdit oluşturması yanı sıra giderek zulme dönüşmekte ve kaçınılmaz sonu hazırlamaktadır. Dünya'nın geleceği, doğanın, insanın bitmek tükenmez "gelişme" arzusuna direnebildiği ölçüde "daha iyi" olabilir. Aksi halde, insan eliyle, doğa aleyhine üretilen/inşa edilen her ürün, kaçınılmaz sona doğru kararlılıkla atılmış yeni bir adımdır. Doğadaki geri dönülemez her tahribat, cehenneme alınan ebedi bir bilettir. Kadim değerler ve doğayla barışmayan insanlık için asla mutlu bir gelecek olmayacak.
Bu İkinci İkiz Kuleler Saldırısıdır
6 Ocak 2021 kesinlikle Amerika'nın ikinci İkiz Kuleler olayıdır. Amerika'da derin değişikliklere yolaçmıştır. Bunun yurtdışındaki yansımaları ne olur, hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Ama resmiyetteki tüm "şirin ve özgürlükçü" görüntülerine rağmen Demokratların barışçı bir Dünya kuracaklarını ve Amerika'yı savaşlardan çekeceklerini ummak için henüz erken.
Entelektüelin Kayboluşu: Akışkanlığın Gölgesinde Metalaşan Dil
Erken modern aydın terakki için bütün değerleri araçsallaştıracak ve müktesebatından feragat edecek kadar uygarlık karşısında göz kamaşması ve zihin tutulmasına maruz kalmıştı. Şaşkınlığın had safhasında ise medeniyetin gömlek değiştirmek kadar kolay olacağı kanaati tebellür ediyordu. Geç modernlik dönemine kadar aydın sosyo-politik dönüşümün politik araçlarını devşirmeyi, kültürel alanda da sanat, medya ve yeni seçkin statüleri ile hegemonik araçları geniş zemine yaymayı hedefledi.
“Şeflik El Kol Sallamak Değil Eseri Yaşamaktır”
Erdinç Çelikkol, her anlamda verimli bir sanatçı olarak hayatı boyunca yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, mûsıkîmizin yarınlara kalması için nitelikli eserlere ve çalışmalara imza atmıştır. Çelikkol, gelenekle olan irtibatını hiç kesmemiş kendisine aktarılan bilgiyi olduğu yerde saydırmamış, daima araştırmış ve çalışmıştır. Çalışma azmi ve üretkenliği yaşadığı topraklarda büstünün dikilmesine sebebiyet verecek kadar aşikârdır. Nezaketi ve hayatı algılayışındaki duruluğu, tarihimizin bu güne yansıyan kadim irfan anlayışına bir örnektir. Klâsik müziğimizin günümüze kadar gelen önemli isimlerinden koro şefi, eğitimci, sanatçı, besteci, araştırmacı Erdinç Çelikkol ile sizler için sohbet ettik.
Yeni ABD ‘Teopolitika’sı: Katolik ve Yahudi Kabine
Yeni ABD Başkanı Biden’ın kendisinin bir Katolik olarak yukarda bahsettiğimiz Fratelli Tutti’den alıntılar yapan teopolitik görüşlerinin ve mevcut Katolik-Yahudi ağırlıklı kabinesinin, elbette ABD’nin iç ve dış siyasetine yansımaları olacaktır. Yeni Amerikan teopolitikasının, Biden ile birlikte, Katolik Fratelli Tutti’deki ‘bütün insanlığın kardeşliği’ söylemini uluslararası ve bölgesel stratejilere nasıl taşıyacağını göreceğiz ancak şimdiden şunu söyleyebiliriz: Biden ‘Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak görmeye devam ettiği sürece Biden’ın Fratelli Tutti’si, ister Protestan isterse Katolik olsun tipik iki yüzlü bir Hristiyan teopolitik söylem örneği olarak tarihe geçecektir.
Tıp Diktatörlüğü ve Dijital Tahakküm
Dijital tahakkümün ve tıp diktatörlüğünün hakim olduğu bu günlerde %2 oranında ölüm oranı (kronik hastalarda etkisi daha yüksek) olan bir salgın neticesinde herkesi evine kapatmayı, esnafı zor duruma sokmayı, çocukları ve gençlere online ders denilen ucube bir ders işleme tarzına mahkum ederek onları ekrana mahkum etmeyi ve dijital-online köleleştirmeyi çok anlamlı bulmuyorum. Enformasyonun baskısı altında kaldığımız bu süreçte ciddi toplumsal krizleri ve genç nesilleri kaybetme süreciyle karşı karşıya kalacağız gibi görünüyor.
Bilim ve Etik
Bilimsel etkinliğin sonuçları geride muhakkak ahlaki sorunlar bırakmaktadır. Bilimsel keşiflerin ve uygulamaların insan yaşamına yansıyan can yakıcı sorunları. Teknolojinin toplum yapısında meydana getirdiği radikal değişimler ve çevre sorunları söz gelimi. Bu sorunlar bilim ile ahlakı birbirine bağlar ama bu bağ bilim felsefesinden değil, ahlak felsefesinden yani etikten kurulur. Yani özetlersek, bilim etiği, bilim felsefenin değil, etiğin alanıdır.
Kadere Karşı Tavrımızdan WhatsApp’a Karşı Tepkimize Uzanan Yol: Rüzgar Önünde Yaprak mı?
Her şeyden önce, iktisadın evrensel yasaları, madde 1: Her şeyin bir bedeli vardır; hiçbir şey bedava değildir! Hiç kimse babasının hayrına size tadını çıkardığınız bunca sosyal medya hizmetini sunmaz, mutlaka bir beklentisi vardır, çoğunlukla bunun bedeli sizinle ilgili bilgilerin reklam şirketleriyle paylaşılmasıdır. WhatsApp, Telegram, Bip vs. başka alternatifler arasında bu açıdan pek bir şeyin fark edeceğini sanmıyoruz. İkincisi, internet ortamında yapılan mesajlaşma, ses ve görüntü paylaşma vs. her şeyin kaydı ve takibi mümkündür, ona göre hareket etmek gerekir.
Orhan Pamuk'lar Eğitim Sisteminin Başarısız Birer Sonucudur
Diğer yandan bizde durumun biraz daha vahim olduğunu kabul etmek lazım. Dünyada bizim kadar merkeziyetçi pek fazla ülke kalmadı. Çok farklı coğrafi, sosyal, kültürel, ekonomik şartlarda bulunan 65 bin civarında okulu, 18 milyona yakın öğrenciyi ve neredeyse bir milyon eğitimciyi hala aynı merkezden yönetiyoruz. Bu, ‘şakaysa hiç komik değil, gerçekse çok komik’ dedikleri türden bir şey. Bütün kuralları, öğretmenleri, ödenekleri, hatta ders programlarını (müfredat) aynı merkezden belirliyoruz. Bakanlığın ve TOKİ’nin tip projeleriyle, Antalya’ya da Erzurum’a da aynı okul binalarını kuruyoruz. Eğitim alanında en ufak bir özgürlüğü, kendine özgülüğü, esnekliği, değişikliği, lokal ihtiyacı ve deneysel çalışmayı kabul etmiyoruz.
Hollandaca Kur'an Mealimizin Editörü Kees
Kees 8 hafta Fas’ın el-Cedide kentinde yazlıktayken bizim metinleri okudu. Sonra Mekan’da haftada iki gün yeni surelerin mealini yapmaya devam ederken bir gün de Kees’le buluşarak Fatiha Suresi’nden başlayarak tüm metni birlikte okuyorduk. Hayli tartışmalı, heyecanlı, öğretici bir süreçti. Kees dediğim dedik bir adamdı. Sık sık, bu çevirinin akademik sorumluluğunun bizde olduğunu, kendisinin hedef dille ilgili katkıda bulunduğunu, çevirmenin yerini alamayacağını hatırlatmak durumunda kalıyordum.
Soylu, Kaplan ve STK Yasası: Bence Daha Fazlası
Bırakın ilkesel açıdan savunmayı pratik/pragmatik açıdan bile izahı mümkün olmayan bu tarz iş ve işlemler bu ülke için kapan hüviyetindedir. İnsanların aidiyetleri, kimlikleri üzerinden niyet okumalar ile kriminalize edilmelerinin ve müdahaleye açık halde tutulmalarının ne devlet ne de toplum için kabulü mümkündür. Toplumu şaibeli kılacak, devletin keyfi müdahale alanı haline getirecek uygulamalar sadece toplumu güçsüzleştirmeyecek aynı zamanda devleti paranoyak bir hale sürükleyerek hem zafiyetini arttıracak hem de meşruiyetini aşındıracaktır.
Sincar ve Telafer Üzerinden Irak’ın Geleceği
Bilindiği gibi bir tarafta ABD ve İsrail diğer tarafta da İran hep Irak üzerinden restleşmektedirler. ABD Kaasım Süleymani’yi ve Haşd Şaabi’nin Iraklı lideri El-Mühendis’i Bağdat’ta öldürürken, İran da ABD’nin Irak’taki üslerinden birisini füze ile havadan bombaladı. ABD’de yönetimin Biden’a devredileceği 20 Ocak tarihine kadar Trump bir çılgınlık yapıp İran’ın (en azından) Atom Santralı’nı vurabileceği gibi İran’ın da misillemeden kaçınmayacağı açıktır.