Ana içeriğe atla
Ana Sayfa

Ana gezinti menüsü

  • Ara
  • Yayın İlkeleri
  • Yazarlar
  • Künye

Darülharb!

Salih Cenap Baydar

Darülharb!

Darülharb fikri acaba Müslümanların kafirliği, münafıklığı benimsemelerine buldukları kılıf mıdır?

Efendisi Olan Bir Millet Neden Köylülükten Kurtulamaz?

Vehbi Başer

Efendisi Olan Bir Millet Neden Köylülükten Kurtulamaz?

Köylülük ile günümüz kentliliği arasında bırakın derece farkını, neredeyse metafizik karakterde ve aşılması imkansız bir mahiyet farkı vardır. Kentlerin her tarafı köylerden göç etmiş kitlelerce dolduruldu diye, bu mahiyet farkı ortadan kalkmış değildir.

Monte Kristo Kontu Don Kişot’a Karşı, Ya Behlûl?

Ali Maskan

Monte Kristo Kontu Don Kişot’a Karşı, Ya Behlûl?

Kont ve Don Kişot’un zihniyeti yeni bir dünya tasarımı peşinde koşuyor. Bu mücadele her türlü ekonomik, siyasi ve askeri örgütlenmeleri, dinleri ve ideolojileri yeniden şekillendiriyor. En az bir nükleer tehdit kadar yıkıcı sonuçları olabilecek bu savaşın bir kazananından ziyade taraflara intisap edecek veya etmek zorunda kalacak ülkelerin tavırları izlenmeli. Ülkelerin savaşı olmanın ötesine çıkan bu zihniyet mücadelesi, devletleri her geçen gün içinden çıkılmaz bunalımlara sokuyor.

Hangi Medeniyet, Hangi Medine?

Hasan Bacanlı

Hangi Medeniyet, Hangi Medine?

Müslümanların bu tavrı Cabiri’nin vurguladığı gibi tarih anlayışlarında da açığa çıkar. Onlar için tarih bir yandan değişen, gelişen bir şeydir (şehirleşir), öte yandan tarihin altın çağı olan Asr-ı Saadet dondurulmuştur, değişmez. Müslümanlar medenileşirken şehirleşmeyi değil, Asr-ı Saadete öykünmeyi hayal ederler. Sanırım, “iki arada, bir derede” kalmış olmak böyle bir şeydir. Müslümanların bundan kurtulmaları da zordur. Bir gelecek hayal ve vaat ediliyorsa, bu ikircikten kurtulunması ve barbarlığın ve resmiyetin karşılığı olarak medenileşmenin tesis edilmesi gerekir. Barbarlığın karşıtı olarak şehirli, resmiyetin karşılığı olarak da topluma yayılmış (resmen empoze edilmeyen) bir yaşam düşüncesi tesis etmenin bir yolu bulunmalıdır. Yoksa cep telefonu kullanıp, ona dini programlar yükleyerek şehir din’lendirilmiş olmaz.

Gıda Krizi, Rusya-Ukrayna Savaşının Gıda Krizine Etkisi ve Krizin Çareleri Üzerine

Mustafa Acar

Gıda Krizi, Rusya-Ukrayna Savaşının Gıda Krizine Etkisi ve Krizin Çareleri Üzerine

Rusya-Ukrayna savaşından Türkiye de çok olumsuz etkilenmektedir, zira tarımsal ürün ticaretinde Türkiye'nin en büyük ticaret ortakları arasında bu iki ülke bulunmaktadır. Nitekim 2021 yılında Türkiye'nin yaptığı toplam 9,8 milyon tonluk buğday ithalatının %65’i Rusya’dan, %13’ü Ukrayna’dan yapılmıştır. Türkiye, son 20 yılda ayçiçeği yağı üretimini 800 bin tondan (2021 itibariyle) 2,4 milyon tona çıkarmış olmasına rağmen, yağlı tohum üretiminde hâlâ açığı bulunmaktadır. Türkiye bu açığı kapatmak için 2021’de 668 bin ton ayçiçeği ve 820 bin ton ayçiçeği ham yağı ithal etmiştir. Ayçiçeği ithalatının %51’i Rusya, %15’i ise Ukrayna kaynaklıdır.

Türk Çernobili ve Lise Düzeyi Kimya-Biyoloji Bilgisi

Altay Ünaltay

Türk Çernobili ve Lise Düzeyi Kimya-Biyoloji Bilgisi

Türkiye neden kendi yeraltı kaynaklarını kendi işletmez ve bunu yabancılara bırakır sorusunun cevabını bu yazıda araştırmıyoruz; zira bu başka bir konu ve ona ayrıca uzun vakit ve yazı ayırmak lazım. Yine de İliç'de bölgedeki bazı cahil halkı "Türkiye Lozan Anlaşması gereği 100 sene kendi yeraltı kaynaklarını işletemez, yasaktır, onun için mecburen yabancı şirketlere kanalıyla çıkarıyor" efsanesiyle kandıran ve böylece halkın yabancı şirketlere tepkisini önlemeye çalışan kimilerinin  buna hayali de olsa bir cevabı olduğunu tespit etmeden geçmeyelim.

İnsan Neden Yanlış Anlar?

Durdu Güneş

İnsan Neden Yanlış Anlar?

Yanlış anlamak sadece bilgi meselesi değil, aynı zamanda bir ahlak meselesidir. “Anlamak masraflı iştir. Emek ister, gayret samimiyet ister. Oysa yanlış anlamak kolaydır, biraz kötü niyet ve cehalet kâfidir”

Fatih Okumuş

Sıddık Korkmaz Kardeşime Vefa

Sıddık Korkmaz Develi’nin bülbülüydü. Yahyalı’nın da bülbülüydü. Rahmetli Hacı Hasan Efendi biz gençleri pek sever, sık sık özellikle çağırırdı. Bazen evinde, bazen kır gezmesinde Develi İmam-Hatip gençlerini misafir ederdi. Sohbet dinler, ilahi ve Kur’an okurduk. O zamanlar Bursa İlahiyat’ta öğrenci olan Mehmet Emin Ay hocamız Yahyalı’ya geldiğinde Hacı Hasan Efendi bu kez de onu dinlemeye davet ederdi.
devamını oku DÜŞÜNCE
Abdurrahim Toprak

Uzak Ütopya: Özgürlük

Peki, özgürlük ile bağımlılık arasında ara formu ifade eden bir kavramımız yok ve biz yoğun bir biçimde özgürlük-hürriyet kavramını kullanıyor ve onu bayraklaştırıyoruz. Özgürlüğün ideal anlamda var olamayacağının zaten bilinen bir şey olduğunu, kimsenin de gerçek anlamda bir özgürlük talebinde olmadığını, bunun mümkün olmadığının herkesçe bilindiğini söyleyebiliriz. O halde yazarın bu yazıdan kastı nedir?
devamını oku DÜŞÜNCE
Abdulbaki Değer

Çarklar Kimin İçin Dönüyor!

Kim bu kazanan HERKES? Ülke nüfusumuz belli olduğuna göre istisna tutulan dar gelirlileri herkesten çıkarırsak kazananları bulmamız mümkün olur. Basit matematiksel işlem de bunu gerektiriyor. O halde dört milyon resmi işsizi, ülkemizin çalışan işgücünün yarısından fazlasını oluşturan asgari ücretlileri, her gün biraz daha asgari ücretlilerle araları kapanan kamu çalışanlarını, asgari ücretin altında geliri olan milyonlarca emekliyi, zar zor ayakta durmaya çabalayan küçük esnafı ve bunların aile efradını toplayıp herkesten çıkardığımızda geriye kalanlar kazançlı HERKES bulmuş oluyoruz. Söylem ve gerçeklik bu! 
devamını oku DÜŞÜNCE
Ahmet Dağ

Düşüncenin ve Hakikatin Yitirilmesi ve Unutmak

Felsefeye ilgi duymak, düşünmeye hazır olunduğunu göstermek iken felsefeyle meşgul olmak ise “felsefe yapıyor'' olmak veya “düşündüğümüz zannına” kapılmaktır. Hakiki anlamda düşünülen şeyin idrakine ve alanına girmek değildir. Bunun nedeni; insanların düşünülmeyi isteyen şeye yeterince yönelmeyişindendir. İnsan, düşünülmesi gerekenden ve kendisinden uzaklaşırsa düşünmeye muktedir olamaz. Düşünmeyi öğrenmek; yürümeye başlanılan yolun üzerinde kişiye sıkıntı veren soruları aceleyle görmezden gelmemek değil bilakis hiçbir icat ile bulunamayacak olan şeyi arayan sorulara yanaşmaktır. İnsanın düşünmemesinin sebebi, asla, insanın düşünülmesi gerekene yeterince yönelmemiş olması değil asıl düşünülmesi gereken şeyin kendisinden yüz çeviriyor olmasıdır.
devamını oku DÜŞÜNCE
Rahşan Tekşen

Çelişkilerin ve Hayallerin Yazarı Dostoyevski ile Söyleşi

Bu ana düşünceye göre, insanlar tabiat kanunları gereğince, umumiyetle iki sınıfa ayrılırlar: Aşağı sınıf (alelade insanlar) dediğimiz insanlar ki, biricik ödevleri, kendileri gibi bir takım varlıkların çoğalmasına yarayacak materyal vazifesi görmekten ibarettir. Bir de, kendi çevrelerinde yeni bir söz söylemek kabiliyet ve istidadını kendinde gören insanlar sınıfı. Tabii bu arada bir yığın da ara bölümler vardır. Ama bu iki sınıfın ayırt edici çizgileri oldukça keskindir. Birinci kısım, yani kendileri gibi varlıkların çoğalmasına materyal vazifesini görenler, yaradılışları icabı muhafazakâr insanlardır. Uysal bir yaşayış sürerler, boyun eğerek yaşamayı severler. Onlar böyle bir yaşayışta gururlarını incitecek hiçbir şey görmezler. İkinci sınıfa gelince, bunlar boyuna kanun sınırlarını aşarlar, kabiliyetlerine göre yıkıcıdırlar veya buna yatkındırlar.
devamını oku DÜŞÜNCE
Ali Şafak Balı

Din, Felsefe ve Hakikate Dair

Özetle, felsefenin nihai hedefi, dinin ilk nedenidir. Tersinden söylemek gerekirse, dinin çıkış noktası (varoluş sebebi), hakikati bildirmek (olmak), felsefenin son durağı hakikate varmaktır (keşfetmek, bulmak). Bunun dışındaki her türlü ilişkilendirme / karşılaştırma sahte, eksik, hatalı, yanıltıcı, yanlış, art niyetli ve/veya cahilanedir.
devamını oku DÜŞÜNCE
Baha Yılmaz

Kimliksiz Merkez ya da Sen Marjinalsin Marjinal Kal

Bu olayda da görüldüğü üzere mevcut siyasal partilerin hem kendi düzlemlerinde hem de sosyolojik olarak hitap ettikleri seçmen profilinde ne kadar çoğulcu bir yaklaşıma sahip oldukları da şüphelidir. Üretilen siyasal dilin bir retorik olduğunu Türk seçmeni deneye yanıla öğrenmek zorunda kalacak gibidir. Ne diyordu bir büyük düşünür; “Merkezde olmak senin neyine! Sen Marjinalsin Marjinal Kal!
devamını oku DÜŞÜNCE
İsmail Çalışkan

Kur’an’ı Tarihin Akışında Anlamak Ne Demek?

Bu dönemi iktidar-güç ilişkileri bağlamında değerlendirecek olursak Mekke’nin eşrafı, şehir devletinde iktidardadır ve gerçekten güçlüdür; Hz. Muhammed ve taraftarları ise muhalefette ve maddi açıdan zayıf manen güçlüdür. Sonuçta maddi güç baskın çıkmış, zayıflar Mekke’den tahliye olmuştur, ancak yurduna veda edenken bilgiye dayalı güçlü bir bilinci kuşanmışlardı. Mekke devri şunu öğretmiştir: Bilgi bilinçten, bilinç pratikten önce gelir. Sonuç olarak Kur’an, vücut bulduğu ortamla sınırlıdır; lakin orada olan ve orada kalan (olmuş bitmiş tarihsellik) değil, orada olan ve buraya gelen (tekrar eden tarihsellik) bir vahiy ürünüdür. Sorun tam da bu noktada çıkıyor. Oradaki hali aktaran Kur’an’ın bugün için ne anlama geldiği, Kur’an’ın nasıl anlaşılacağı; Mushaftaki kelâmullâhtan bugüne neyin, nasıl alınacağı, kısaca onun bugüne neler verebileceği?... Müslümanlar, bunları ciddi düşünmeye başlayalı çok oldu.
devamını oku DÜŞÜNCE
Adnan Tekşen

Eşek, İnsan ve Eşeklik Üzerine

Eşekler de bazı insanlar gibi kanaatkârdır ve az yiyecekle çok iş yaparlar. Taşıyabilecekleri yükün de adeta sınırı yoktur. Bu durumu George Orwel’ın Hayvanlar Çiftliğindeki eşeği veciz bir biçimde şöyle ifade eder: “Ne iş verirseniz iki katını yaparım.” Bu söz insanoğlunun tarih boyunca başarısının sırlarından birini de ortaya koyar. Söz konusu başarı “ ne iş verilirse iki katını yapan” isimsiz kahramanların eseridir. Bu noktada emek-ücret ilişkisinin trajik diyalektiği devreye girer. Bu isimsiz, fedakar kahramanlıkların diğer yüzünde tufeyliler/asalaklar/parazitler/yüzsüzler/soytarılar vardır. Daha hazin olanı bu fedakarlıklarının yorumunun insan dilinde eşeğe referansla yapılmış olması ve emeğin aşağılamaya dönüşmesidir.
devamını oku DÜŞÜNCE
Hatice Bildirici

Sezen Aksu/Vicdanla Bir Dil Kurmak

O; çağının şahidi bir ozan olarak bu toprakların kültür tarihinde Karacaoğlan, Aşık Veysel, Neşet Ertaş gibi yerini aldı. O yerden hâlâ şarkılarıyla acılarımıza, çelişkilerimizin açtığı yaralara, vicdani muhasebelerimize ayna tutmaya devam ediyor; bizi, görmeye ve gördükten sonra da umut etmeye davet ediyor. Bize de aynaya dikkatlice bakmak, payımıza düşeni almak ve onun bu şahitliğinin altını çizmek düşüyor.
devamını oku DÜŞÜNCE
Nebahat Konu

Türkülerle Bir Ömür: Mehmet Özbek

Mehmet Özbek ismini bilmeyen yoktur. Özellikle halk müziği tutkunlarının aşina olduğu Mehmet Özbek aynı zamanda klâsik mûsikîmizle ilgilenenlerin de çok yakından bildiği bir isimdir. Mehmet Özbek çıkınında pek çok vasfı birlikte taşıyan özel bir şahsiyet. Koro şefi, yorumcu, akademisyen, araştırmacı, derlemeci, yazar. Mûsıkîmizle ilgili yaptığı çalışmaları ve tespitleri konuştuğumuz sohbetimizde ses, çalgı ayrımına getirdiği yaklaşım dikkat çekici. Özbek şöyle diyor: “Artık günümüzde bazı çalgıların sesi elektronik olarak da üretiliyor. Yani bize ses mi lazım yoksa çalgının şekli mi lazım? Ses lâzım tabi ki. O çalgının biçimi etnografya müzesinde kalmalı.” Mehmet Özbek’i ve müzikal yaklaşımlarını sizin için konuştuk.
devamını oku DÜŞÜNCE
Ramazan Yelken

Cemaatlerin Krizi: Sivilleşememe Sorunu

Türkiye'de dini cemaatlerle ilgili bir kriz yaşandığı ortadadır. Bu krizi "cemaatin sivilleşememe" problemi olarak ifade ediyorum. Aslında yaşıyor olduğumuz bu " cemaat krizi" sadece belli bir cemaatle ilişkili değil. Benzer öğreti, örgütlenme, amaç ve hedeflere sahip sivil olmayan bütün dini cemaatler için benzer bir krizi yaşıyor.
devamını oku DÜŞÜNCE, SOSYOLOJİ, DİN
Hasan Boynukara

Bilmek İnanmak

Bilmek mi önce gelir, inanmak mı? Bilgilerimizin büyük bir bölümünü hazır buluruz ve inancımız yine çok büyük ölçüde bunlardan oluşur. Biliyoruz dediklerimiz bize öğretilendir, tıpkı inandıklarımız gibi. İnanmak eleştiriyi kapıda bırakır, bilmekse eleştiriye açıktır. 
devamını oku DÜŞÜNCE
Mehtap Temiz

Edebiyat-Felsefe, Sanat-Ahlak

Bir çınar ağacına benzeyen sanat, türleriyle dallanır. Bu türleri, felsefe güçlendirip yeşillendirir. Felsefenin temelleri ışığında sanatı; sanatın türü olan edebiyatı; edebiyatın öznesi olan insanı kavrayabilmek öncelikli bir eylemdir. Bu eylem; insan olarak yaşamanın, yaşatmanın aslında ne kadar önemli olduğunun önemli bir göstergesidir. Bu anlamda “İnsan odağında, insan için sanat” bir düşünürün en temel odağıdır.
devamını oku DÜŞÜNCE
Image

Fikir Coğrafyası Canlı Yayın Kayıtları İçin Tıklayınız

Popüler Makaleler

  • Aslında Kore de Bildiğiniz Gibi Değil!
  • Osmanlı Devleti'nde Gayrımüslim Okulları
  • Sultan-i Yegâh
  • Codex Cumanicus
  • İslam Ekonomisinin Ahlaki Temelleri
  • Rusya’da Nüfusun Coğrafi Dağılımından Kaynaklanan Sorunlar ve Çin Tehlikesi
  • Japonya Bildiğiniz Gibi Değil
  • ABD'de Kongrenin Yapısı ve İşleyişi
  • İbn Haldun'daki İlginç Evrim Fikri
  • Anlam Dünyamız ve Anneler Günü

Rastgele Makaleler

  • Türkiye'nin Varolma Mücadelesi ve Uzlaşma Kültürü
  • Kayıp Dilin Peşinde
  • Mülteciler Tsunamisi Karşısında Dalgakıran Ülke Olarak Tanımlanmak
  • Terör, Akıl Tutulması ve Politikacıların, Aydınların Rolü
  • Paradoksal Nimet
  • BM Çölleşme İle Mücadele Toplantısında Konuşulmayanlar
  • Rusya'nın Tarihsel Misyon Algısı
  • Necdet Subaşı ile Bilim ve Hayata Dair
  • Ortadoğu Sarmalında Kerkük Çıkmazı
  • Korkutan Çokseslilik

Son Makaleler

  • Darülharb!
  • Efendisi Olan Bir Millet Neden Köylülükten Kurtulamaz?
  • Monte Kristo Kontu Don Kişot’a Karşı, Ya Behlûl?
  • Hangi Medeniyet, Hangi Medine?
  • Monroe Doktrini’nin Yenilenme Zamanı Gelmedi mi?
  • Köylü ve Taşralı Müslümanlığın Sosyo-Tarihsel Arkaplanı
  • Gıda Krizi, Rusya-Ukrayna Savaşının Gıda Krizine Etkisi ve Krizin Çareleri Üzerine
  • Türk Çernobili ve Lise Düzeyi Kimya-Biyoloji Bilgisi
  • İnsan Neden Yanlış Anlar?
  • Sıddık Korkmaz Kardeşime Vefa
Facebook
Twitter