Sıddık Korkmaz Kardeşime Vefa
Sıddık Korkmaz Develi’nin bülbülüydü. Yahyalı’nın da bülbülüydü. Rahmetli Hacı Hasan Efendi biz gençleri pek sever, sık sık özellikle çağırırdı. Bazen evinde, bazen kır gezmesinde Develi İmam-Hatip gençlerini misafir ederdi. Sohbet dinler, ilahi ve Kur’an okurduk. O zamanlar Bursa İlahiyat’ta öğrenci olan Mehmet Emin Ay hocamız Yahyalı’ya geldiğinde Hacı Hasan Efendi bu kez de onu dinlemeye davet ederdi.
devamını oku
DÜŞÜNCE
Düşüncenin ve Hakikatin Yitirilmesi ve Unutmak
Felsefeye ilgi duymak, düşünmeye hazır olunduğunu göstermek iken felsefeyle meşgul olmak ise “felsefe yapıyor'' olmak veya “düşündüğümüz zannına” kapılmaktır. Hakiki anlamda düşünülen şeyin idrakine ve alanına girmek değildir. Bunun nedeni; insanların düşünülmeyi isteyen şeye yeterince yönelmeyişindendir. İnsan, düşünülmesi gerekenden ve kendisinden uzaklaşırsa düşünmeye muktedir olamaz. Düşünmeyi öğrenmek; yürümeye başlanılan yolun üzerinde kişiye sıkıntı veren soruları aceleyle görmezden gelmemek değil bilakis hiçbir icat ile bulunamayacak olan şeyi arayan sorulara yanaşmaktır. İnsanın düşünmemesinin sebebi, asla, insanın düşünülmesi gerekene yeterince yönelmemiş olması değil asıl düşünülmesi gereken şeyin kendisinden yüz çeviriyor olmasıdır.
devamını oku
DÜŞÜNCE
Çelişkilerin ve Hayallerin Yazarı Dostoyevski ile Söyleşi
Bu ana düşünceye göre, insanlar tabiat kanunları gereğince, umumiyetle iki sınıfa ayrılırlar: Aşağı sınıf (alelade insanlar) dediğimiz insanlar ki, biricik ödevleri, kendileri gibi bir takım varlıkların çoğalmasına yarayacak materyal vazifesi görmekten ibarettir. Bir de, kendi çevrelerinde yeni bir söz söylemek kabiliyet ve istidadını kendinde gören insanlar sınıfı. Tabii bu arada bir yığın da ara bölümler vardır. Ama bu iki sınıfın ayırt edici çizgileri oldukça keskindir. Birinci kısım, yani kendileri gibi varlıkların çoğalmasına materyal vazifesini görenler, yaradılışları icabı muhafazakâr insanlardır. Uysal bir yaşayış sürerler, boyun eğerek yaşamayı severler. Onlar böyle bir yaşayışta gururlarını incitecek hiçbir şey görmezler. İkinci sınıfa gelince, bunlar boyuna kanun sınırlarını aşarlar, kabiliyetlerine göre yıkıcıdırlar veya buna yatkındırlar.
devamını oku
DÜŞÜNCE
Din, Felsefe ve Hakikate Dair
Özetle, felsefenin nihai hedefi, dinin ilk nedenidir. Tersinden söylemek gerekirse, dinin çıkış noktası (varoluş sebebi), hakikati bildirmek (olmak), felsefenin son durağı hakikate varmaktır (keşfetmek, bulmak). Bunun dışındaki her türlü ilişkilendirme / karşılaştırma sahte, eksik, hatalı, yanıltıcı, yanlış, art niyetli ve/veya cahilanedir.
devamını oku
DÜŞÜNCE
Kimliksiz Merkez ya da Sen Marjinalsin Marjinal Kal
Bu olayda da görüldüğü üzere mevcut siyasal partilerin hem kendi düzlemlerinde hem de sosyolojik olarak hitap ettikleri seçmen profilinde ne kadar çoğulcu bir yaklaşıma sahip oldukları da şüphelidir. Üretilen siyasal dilin bir retorik olduğunu Türk seçmeni deneye yanıla öğrenmek zorunda kalacak gibidir. Ne diyordu bir büyük düşünür; “Merkezde olmak senin neyine! Sen Marjinalsin Marjinal Kal!
devamını oku
DÜŞÜNCE
Kur’an’ı Tarihin Akışında Anlamak Ne Demek?
Bu dönemi iktidar-güç ilişkileri bağlamında değerlendirecek olursak Mekke’nin eşrafı, şehir devletinde iktidardadır ve gerçekten güçlüdür; Hz. Muhammed ve taraftarları ise muhalefette ve maddi açıdan zayıf manen güçlüdür. Sonuçta maddi güç baskın çıkmış, zayıflar Mekke’den tahliye olmuştur, ancak yurduna veda edenken bilgiye dayalı güçlü bir bilinci kuşanmışlardı. Mekke devri şunu öğretmiştir: Bilgi bilinçten, bilinç pratikten önce gelir. Sonuç olarak Kur’an, vücut bulduğu ortamla sınırlıdır; lakin orada olan ve orada kalan (olmuş bitmiş tarihsellik) değil, orada olan ve buraya gelen (tekrar eden tarihsellik) bir vahiy ürünüdür. Sorun tam da bu noktada çıkıyor. Oradaki hali aktaran Kur’an’ın bugün için ne anlama geldiği, Kur’an’ın nasıl anlaşılacağı; Mushaftaki kelâmullâhtan bugüne neyin, nasıl alınacağı, kısaca onun bugüne neler verebileceği?... Müslümanlar, bunları ciddi düşünmeye başlayalı çok oldu.
devamını oku
DÜŞÜNCE
Rus-Ukrayna savaşında iki farklı dünya algısı çarpışıyor
The New York Times gazetesinde Ezra Klein'ın, 15 Mart 2022’de, Ukrayna üzerine 6 kitabın yazarı, Yale üniversitesi hocası, tarihçi Timothy Snyder ile yaptığı röportajdan bazı satır başlarını çevirdim ve röportajı değerlendirdim.
devamını oku
DÜŞÜNCE, DIŞ POLİTİKA, SOSYOLOJİ, TARİH
Eşek, İnsan ve Eşeklik Üzerine
Eşekler de bazı insanlar gibi kanaatkârdır ve az yiyecekle çok iş yaparlar. Taşıyabilecekleri yükün de adeta sınırı yoktur. Bu durumu George Orwel’ın Hayvanlar Çiftliğindeki eşeği veciz bir biçimde şöyle ifade eder: “Ne iş verirseniz iki katını yaparım.” Bu söz insanoğlunun tarih boyunca başarısının sırlarından birini de ortaya koyar. Söz konusu başarı “ ne iş verilirse iki katını yapan” isimsiz kahramanların eseridir. Bu noktada emek-ücret ilişkisinin trajik diyalektiği devreye girer. Bu isimsiz, fedakar kahramanlıkların diğer yüzünde tufeyliler/asalaklar/parazitler/yüzsüzler/soytarılar vardır. Daha hazin olanı bu fedakarlıklarının yorumunun insan dilinde eşeğe referansla yapılmış olması ve emeğin aşağılamaya dönüşmesidir.
devamını oku
DÜŞÜNCE
Sezen Aksu/Vicdanla Bir Dil Kurmak
O; çağının şahidi bir ozan olarak bu toprakların kültür tarihinde Karacaoğlan, Aşık Veysel, Neşet Ertaş gibi yerini aldı. O yerden hâlâ şarkılarıyla acılarımıza, çelişkilerimizin açtığı yaralara, vicdani muhasebelerimize ayna tutmaya devam ediyor; bizi, görmeye ve gördükten sonra da umut etmeye davet ediyor. Bize de aynaya dikkatlice bakmak, payımıza düşeni almak ve onun bu şahitliğinin altını çizmek düşüyor.
devamını oku
DÜŞÜNCE
Batı'nın Bireyi Anadolu'nun Ferdi
Batıda Kilise bireyin oluşumuna izin vermiş, ama onu kendisi ile göbekten bağlı bir şekilde oluşturmuştur. Bireyin kilisenin (ve toplumun) dışında varlığı tanınmaz. Dolayısıyla Batıda birey Kilisenin mensubu olarak kimlik (bireylik) kazanır. Buna karşılık Anadolu Mayasında birey topluma göre tanımlanmaz. O ferttir, yani kendi başına var olabilen bir bütünlüktür. Toplum fertlerden oluşur. Fert münferit (kendi başına, ayrı) olarak var olabildiği halde, birey bir sayma birimidir ve iki’ye ihtiyaç duyar. Bir ile iki arasında bir aynılık vardır, ikisi de sonuçta bir sayıdır. Böylelikle Batının anlayışına göre fert oluşmaz; kendine sürekli olarak toplum içinde yer arayan bir “bölünmeyen” olmanın ötesine geçemez. Fert ise kendi başına varolur.
devamını oku
DÜŞÜNCE
Türkülerle Bir Ömür: Mehmet Özbek
Mehmet Özbek ismini bilmeyen yoktur. Özellikle halk müziği tutkunlarının aşina olduğu Mehmet Özbek aynı zamanda klâsik mûsikîmizle ilgilenenlerin de çok yakından bildiği bir isimdir. Mehmet Özbek çıkınında pek çok vasfı birlikte taşıyan özel bir şahsiyet. Koro şefi, yorumcu, akademisyen, araştırmacı, derlemeci, yazar. Mûsıkîmizle ilgili yaptığı çalışmaları ve tespitleri konuştuğumuz sohbetimizde ses, çalgı ayrımına getirdiği yaklaşım dikkat çekici. Özbek şöyle diyor: “Artık günümüzde bazı çalgıların sesi elektronik olarak da üretiliyor. Yani bize ses mi lazım yoksa çalgının şekli mi lazım? Ses lâzım tabi ki. O çalgının biçimi etnografya müzesinde kalmalı.” Mehmet Özbek’i ve müzikal yaklaşımlarını sizin için konuştuk.
devamını oku
DÜŞÜNCE
Cemaatlerin Krizi: Sivilleşememe Sorunu
Türkiye'de dini cemaatlerle ilgili bir kriz yaşandığı ortadadır. Bu krizi "cemaatin sivilleşememe" problemi olarak ifade ediyorum. Aslında yaşıyor olduğumuz bu " cemaat krizi" sadece belli bir cemaatle ilişkili değil. Benzer öğreti, örgütlenme, amaç ve hedeflere sahip sivil olmayan bütün dini cemaatler için benzer bir krizi yaşıyor.
devamını oku
DÜŞÜNCE, SOSYOLOJİ, DİN
Adam Smith ve Milletlerin Zenginliği: Görünmez El, Homo-Economicus, Neomerkantilizm, Serbest Ticaret, Vesaire..
Özellikle sosyalist-Marksist, milliyetçi ve dinci gelenek başta olmak üzere, merkantilist öğretilere sıkı sıkıya bağlı neo-merkantilist görüşler günümüz dünyasında siyasi ve entellektüel çevrelerde sık sık arz-ı endam etmektedir. Özellikle dünyada kutuplaşmanın ve çatışmaların arttığı, ülkelerin ve iktidar hırsıyla yanıp tutuşan liderlerin önüne gelene meydan okumayı marifet bellediği, neo-nazi, ırkçı, aşırı sağcı hareketlerin yükselişe geçtiği dönemlerde korumacı, içe kapanmacı neo-merkantilist görüşlere rağbet de artmaktadır; aynen günümüzde olduğu gibi. Bunlara karşı yapılabilecek en iyi şey, barışa odaklı, piyasacı, serbest ticaretçi, dışa açılmacı; malların, hizmetlerin, paranın, sermayenin, insanların ve fikirlerin serbest dolaşımını öngören politikaları ısrarla savunmaktır.
devamını oku
DÜŞÜNCE
Bilmek İnanmak
Bilmek mi önce gelir, inanmak mı? Bilgilerimizin büyük bir bölümünü hazır buluruz ve inancımız yine çok büyük ölçüde bunlardan oluşur. Biliyoruz dediklerimiz bize öğretilendir, tıpkı inandıklarımız gibi. İnanmak eleştiriyi kapıda bırakır, bilmekse eleştiriye açıktır.
devamını oku
DÜŞÜNCE