Maturidinin kader anlayışı düşünce tarihinin en çetrefil meselesinde, eylemlerinde insanın sorumluluğu konusunun izahında en makul, ikna edici çizgiyi temsil etmektedir. Bir yanda “her şey önceden yazılmış çizilmiş, ne yapsak boş, yazılan başa gelecek, ama yine de insan sorumlu, günahının hesabını verecek” demeye getiren, akla ziyan, hiç de ikna edici olmayan bir kader anlayışı; diğer yanda ise bu defa tam tersine “her şeyi insan yapar” diyen insanın gözle görülür zayıflıklarını, acziyetini, hiç de kendi tercihi olmayan olguları (dünyaya gelmesi, cinsiyeti, ana-babası, dünyaya gelişinin yeri ve zamanını kendisinin seçmemesi, beklenmedik gelişmeler, büyük doğal felaketler, hayatın sürprizleri, vs.) görmezden gelen mutlak özgür iradecilik. İkisi de gerçekçi değil, ikisi de ikna edici değil, ikisi de afaki; biri ifrat, diğeri tefrit; biri gerçeği pozitif yönde zorlarken, diğeri negatif yönde zorluyor. İşte bu çetrefil bulmacanın çözümünde Maturidi’nin sunduğu reçete bir ilaç gibidir: insan cüzi iradesiyle tercihte bulunur, Allah insanın tercih ettiği eylemi yaratır; tercihi insan yaptığı için de eyleminden sorumludur!