SİYASETBİLİM

Devleti Putlaştıranların Putu Enkaz Altında Kaldı

14 Şubat 2023
Elimizle yaptığımız o araç olan devlet, zamanla bazı insanların gözünde canlanıyor, bir ejderhaya, bir tanrıya dönüşüyor. O araçtan artık bir “şey” gibi değil, irade sahibi, saygıdeğer, hürmet gösterilmesi gereken yüce bir varlık gibi bahsetmeye başlıyorlar. Kendileri de o put karşısında nesneleşiyorlar...

Siyasette Voltran'ı Oluşturmak Nereye Kadar?

17 Şubat 2022
1980'li yıllarda yapılmış ve ülkemizde de gösterildiğinde çocuklarca çok sevilmiş bir Japon çizgi filmi (anime) idi "Voltran". Voltran'ın Türkiye siyasetini ve bir kısım muhafazakâr seçmenin sosyal psikolojisini anlamakta işe yarayabileceğine düşünüyorum!

Taksim’e Cami: İstanbul’un Temsili Yeniden Fethi

30 Mayıs 2021
Evet “medeniyet” gerçekten bir yönüyle “meydan okumadır” ama bir kürekçi kavgasında, bir kabile çatışmasında gözlemlenebilecek türden bir meydan okuma değildir. Şehrin en merkezi yerine en görkemli sembolik yapıyı kim dikecek, kim rakiplerinin kolunu büküp şehre kendi mührünü vuracak yarışması değildir.

Akıl ve Hislerin Çarpışmasından Ne Çıkacak?

16 Aralık 2020
Amerikan seçimleri aşk filmlerinin” (love story) neredeyse her zaman korku filmlerinden (horror story) daha iyi gişe yaptığı bir kez daha ispatlanmış oldu olmasına ama bu durum demokratlar için alarm zillerinin çalmaya başladığı gerçeğini değiştirmiyor.

GENETÜK -VI- Siyaset İşlerinin Otoriter Genetiği...(*)

09 Haziran 2020
Bu, kimilerinin "sıradan faşizm" demeyi tercih ettiği otoritaryenizm, siyaset işlerinde otoritaryenizmin ilgasının top yekûn bir kültürel dönüşümle ancak başarılabileceğini göstermektedir. Siyasetin asıl kararlarını verme mevkiinden üniformalıları ve hatta atanmışları indirip onun yerine seçilmişleri ikame edip sivilleştirseniz de otoritaryenizmden kurtulmanız mümkün değildir; zira mutlak otorite şerbeti içip "otoritaryenizmin nurlu ufukları"na gark olmuş insanlar, hangi işe vaziyet etseler, orada yoksa bile otoritaryen bir dünya kurarlar.

Muktedir Olmakla Yetinmek mi? İktidarmış Gibi Görünmek mi?

24 Ağustos 2019

Nilgün (Çelebi) ile Vehbi (Başer) hocalar da “güç” diyorlar, yazılarında. Güç, anlaşılması gerçekten de güç bir kavram. Nilgün hoca, insani tüm performansın kaynağı güç diyor, haklı olarak. Sosyal psikoloji, psikoloji, özellikle işletme ve yönetim bilimleri ve kısmen de siyaset bilimi alanında çalışan pek çok sosyal bilimci, davranışların lokomotifini tanımlamak amacıyla güç kavramını kullanıyorlar. Hatta bu yolda hızını alamayan D. McClelland, geliştirdiği achieving teorisinde; başarı güdüsünün onlara kazandıracağı güçten yoksun oldukları için, batılılara göre, doğu toplumlarının geri kaldığını yazıyor.

Kudretin Anatomisi Üzerine

05 Ağustos 2019

Nilgün Hoca, Fikir Coğrafyasında “gücün serencamı”nı yazmıştı. Yazıyı bir kez daha ve sakin kafayla okudum. Nilgün Hoca, gücün mahiyetini ve oluşum sürecinin formel çerçevesi ile biçimlenişinin tarihsel dönüşümlerini (meslekten olmayanlar için de) gayet anlaşılır bir biçimde izah etmiş. Kalemine sağlık hocamızın.

Habermas'ın Düşündürdükleri - III

21 Temmuz 2019

Siyaset alanında Habermas'tan öğrenebileceğimiz en önemli şey iletişim ruhundan doğan, sivil toplumun bağrından çıkan tartışmacı demokrası tasarısıdır.  Ancak son yıllarda Amerika'nın tek taraflı yeryüzüne dayattığı 'America-First' politikasında ve özellikle ulusalcı-popülist ideolojilerde demokrasiye yönelik tehditler görüyor Habermas. 

Güç'e Farklı Bir Bakış

21 Temmuz 2019

Evet, bilgi birikimdir; bir konuda yazarken öncelikle bizden öncekilerin o konuda ne dediklerine yer vermemiz, onların eleştirel bir okumasını yapmamız ve ardından da kendi görüşümüzü gerekçeli olarak ifade etmemiz gerekir. Ama burada daha farklı bir yol izlenecek. Doğrudan güç’e ilişkin kendi görüşümüzü yazıya geçirecek, başkalarının görüşleriyle kıyaslanmaya değer bulunup bulunmadığı kararını okurlara bırakacağız.

Zamanı Gelmiş Bir Fikir: Doğrudan Demokrasi Ya Da Kitlelerin Bilgeliği

27 Haziran 2019

Le Bon 19. y.y.da Batı demokrasisinin yükselişinden dehşete düşmüş ve sıradan insanların politik güç kullanmaları fikri onu çok rahatsız etmişti: “Kitlelerin Psikolojisini anlamak onları yönetmeyi bilmek değil; hiç olmazsa bütünüyle onlar tarafından yönetilmemek isteyen devlet adamlarının sermayesini oluşturur... Kitlelerde doğal zeka değil, aptallık birikimi hakim olur... Onlar asla yüksek zeka gerektiren eylemleri gerçekleştiremez.” İlginçtir ki, Le Bon için “kitle”, sadece linççi güruhlar ve isyancılar gibi toplumsal aşırılığın örneklerini içermiyordu; karar veren gruplar, parlamentolar, meclisler, jüriler, komiteler, heyetler de buna dahildi...