Ortadoğu'da Atom Savaşı mı?

17 Haziran 2025

“Üçüncü Dünya Savaşı'nın hangi silahlarla yapılacağını bilmiyorum; ama Dördüncüsü  sopa ve taşlarla yapılacak.”

Albert Einstein

“Şimdi ben ölüm oldum, dünyaların yok edicisi.”

Robert Oppenheimer  (Bhagavad Gita’dan, ilk bomba testi sonrası) 

Image

Giderek şiddetlenen ve İsrail'in 13 Haziran 2025'te İran'a karşı başlattığı “Yükselen Aslan” harekatı ve saldırısı ile başlayan savaş akla şu olasılığı getiriyor: Her iki tarafın da elinde nükleer teknoloji var ve bunu atom silahları yapmaya vardırabilirler, hatta İsrail'in halihazırda bu bombalara sahip olduğu da söyleniyor. O halde şimdiki çatışma bir atom harbine dönüşebilir mi? 

 

Nükleer Enerjiden Nükleer Silaha: Dönüşüm Süreci ve Riskler

Nükleer enerji teknolojisi barışçıl amaçlarla geliştirilen, ancak potansiyel olarak yıkıcı sonuçlara yol açabilecek çift kullanımlı (dual-use) bir alandır. Tarihsel olarak, birçok ülkenin sivil nükleer enerji programları zamanla nükleer silah üretimine evrilebilmiştir. Bu dönüşüm, teknik yeterlilik kadar politik niyetle de ilgilidir.

1. Teknolojik Altyapı ve Dönüşüm Eşiği
Nükleer silah üretimi için gerekli olan temel malzeme “yüksek zenginleştirilmiş uranyum” (HEU: Highly Enriched Uranium) ya da plütonyumdur. Sivil nükleer programlar ise genellikle “düşük zenginleştirmeli uranyum” (LEU: Low Enriched Uranium) ile çalışır. Doğal Uranyum, gelişmiş santrifüj sistemleriyle daha yüksek oranlara zenginleştirilir. Öte yandan, nükleer enerji santrallerinin bazı tipleri (özellikle ağır su reaktörleri ve grafit moderatörlü reaktörler), silah yapımına uygun plütonyum üretme potansiyeline sahiptir.

 

Biraz da “zenginleştirilmiş” Uranyum kavramı üzerine: Doğal Uranyum 2 isotop (kimyevi ve element özellikleri aynı, atom ağırlıkları farklı kardeş atomlar) şeklinde bulunur: Parçalanabilir U235 ve parçalanmaz U238. Parçalanabilir olan U235 doğal Uranyum'da %0.7 oranında bulunur, yani reaktör yakıtı ve bomba yapımında kullanılmak için bu cevherin “zenginleştirilmesi” (U235 oranının artması) gerekir. Bugünün ticari reaktörleri %3-5 oranında zenginleşmiş Uranyum kullanırlar. Bomba yapımında ise % 60-90 oranında yüksek zenginleşmiş Uranyum kullanılır. 

U238'e gelince: Reaktörde parçalanmaz, ama uygun reaktör koşullarında parçalanabilir bir başka “yapay element” olan Plutonyum'a dönüşür. Plutonyum doğada bulunmaz. Doğal Uranyum'da %99.3 nispetinde bulunan U238'in reaktörde  nötronlarla bombardımanı sonucu türer. Plutonyum parçalanabilir ve bomba yapımında kullanılabilir. 

Bir ülkenin nükleer silaha geçişi için teknik olarak aşağıdaki unsurlar yeterlidir:

  • Zenginleştirme kapasitesine sahip uranyum yakıt döngüsü altyapısı
  • Yeniden işleme (reprocessing) teknolojisiyle plütonyum ayrıştırma becerisi
  • Tasarım ve mühendislik yoluyla bir nükleer savaş başlığı geliştirme yetisi

Dolayısıyla sivil nükleer altyapıya sahip bir ülke, gerek duyduğunda bu teknolojileri askeri amaçlara yönlendirebilir.

2. Tarihsel Örnekler ve Siyasi Güdüler
Hindistan, 1974’te “Barışçıl Nükleer Patlama” adı altında gerçekleştirdiği nükleer testi, sivil nükleer programla geliştirdiği plütonyumu kullanarak yaptı. Bu, barışçıl görünüm altında silahlanmanın mümkün olduğunu gösteren çarpıcı bir örnektir.

Kuzey Kore, 1990’larda sivil nükleer enerji geliştirme bahanesiyle nükleer reaktörler inşa etti, ardından Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) denetimlerinden çekilerek kısa sürede nükleer silah geliştirdi.

İsrail, nükleer programını tamamen gizlilik içinde yürüttü. Dimona tesisinde, bir araştırma reaktörü üzerinden plütonyum üretildiği ve bu plütonyumun nükleer başlıklara dönüştürüldüğü bilinmektedir.

Bu örneklerde görüldüğü üzere, teknik olanaklar bir kez sağlandığında, dönüşüm genellikle jeopolitik tehdit algısı, ulusal güvenlik kaygısı veya caydırıcılık arzusu ile tetiklenmektedir.

3. Uluslararası Denetim Mekanizmaları
Barışçıl nükleer enerji ile nükleer silah programı arasındaki sınırı korumak amacıyla pek çok uluslararası sözleşme ve denetim rejimi uygulanmaktadır. En önemlileri şunlardır:

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT): Üye devletler nükleer silah edinmeme ve sivil programlarını denetime açık tutma sözü verir.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA): Sivil nükleer tesislerde düzenli teftişler yaparak uranyumun ya da plütonyumun askeri amaçlara yönlendirilmesini engellemeye çalışır.

Ancak bu sistemlerin de zayıf noktaları vardır. Bir ülke, NPT'den çekilerek denetimi kaldırabilir (Kuzey Kore örneği) veya programını gizli yürütüp denetim dışı tesislerde silah yapabilir (İsrail örneği).

4. Sonuç: Dönüşüm Ne Zaman Başlar?
Sivil nükleer programdan askeri nükleer programa geçiş, genellikle şu koşullar altında başlar:
* Gerekli teknoloji ve altyapı tamamlanmışsa,
* Uluslararası denetimden çekilme planı yapılmışsa,
* Ciddi bir dış tehdit algısı varsa,
* Ulusal liderlikte caydırıcılığı artırma kararı alınmışsa.

Bu koşullar altında, birkaç yıl içinde (teknik yeterliliğe göre daha kısa da olabilir) nükleer silah üretimi mümkün hale gelir. Bu nedenle, barışçıl nükleer teknolojilerin yaygınlaşması her zaman potansiyel bir yayılma (proliferasyon) riskini de beraberinde getirir.
 

Image

İran’ın Nükleer Programı ve Silahlanma İhtimali

İran’ın nükleer programı, 1950’li yıllarda ABD’nin “Atoms for Peace” programı kapsamında başlamıştır. 1979’daki İslam Devrimi sonrasında Batı ile ilişkilerin bozulması, programın seyrini değiştirmiştir. İran, 1990’lardan itibaren nükleer enerji üretimi için uranyum zenginleştirme faaliyetlerine ağırlık vermiş, ancak bu süreç uluslararası toplumda ciddi şüpheler doğurmuştur.

Barışçıl Enerji mi, Gizli Silahlanma mı?
İran, nükleer programının enerji üretimi ve tıbbi amaçlar taşıdığını savunsa da, bazı teknik ve taktik unsurlar bu söylemin arkasında potansiyel bir silahlanma niyeti olabileceğini düşündürmektedir:

İran’ın geliştirdiği santrifüj sistemleri, %3-5’lik sivil zenginleştirme eşiğini aşarak %20’nin üzerine çıkmıştır. Bu, silah kalitesine (>%90) giden yolun büyük kısmının tamamlandığı anlamına gelir.

Fordow ve Natanz tesislerinin yeraltına inşa edilmesi, askeri saldırılara karşı koruma amacı taşıdığı izlenimi yaratmıştır.

İran, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (IAEA) denetimlerine zaman zaman sınırlama getirmiş ve bazı faaliyetleri gizli yürütmüştür.

Nükleer Anlaşmalar ve Gerilimler
2015 yılında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) ile İran, uranyum zenginleştirme faaliyetlerini sınırlandırmış; karşılığında ekonomik yaptırımlar hafifletilmiştir. Ancak 2018’de ABD’nin anlaşmadan tek taraflı çekilmesiyle İran da sınırlamalara uymayı bırakmış ve yeniden zenginleştirme oranlarını artırmıştır. Bu gelişmeler, İran’ın “nükleer eşik”i (nuclear threshold) aşan devlet olma yolunda ilerlediğine dair endişeleri artırmıştır.

Silaha Dönüşüm Mümkün mü?
Teknik olarak İran, birkaç ay içinde silah kalitesinde uranyum elde edebilecek kapasiteye sahiptir. Ancak bir nükleer savaş başlığı tasarlamak, onu füze sistemine entegre etmek ve test etmek gibi adımlar zaman ve gizlilik ister. Şu anda İran’ın bu noktaya gelip gelmediği net olarak bilinmemektedir; ancak “silah yapımına karar vermesi hâlinde hızla geçiş yapabilecek durumda” olduğu uluslararası uzmanlarca dile getirilmektedir.

Gri Alanda Kalan Bir Tehdit
İran’ın nükleer programı, enerji ile silah arasında belirsiz bir çizgide yer almaktadır. Uluslararası denetimlerin devam etmesi ve diplomatik çözümlerin sürdürülmesi, bu programın askeri bir tehdide dönüşmesini önlemede kritik önemdedir. Ancak siyasi irade değiştiği anda, İran’ın teknik olarak kısa sürede nükleer silah üretmesine engel olacak çok az şey bulunmaktadır.

Teknik olarak %20 zenginleştirilmiş Uranyum ile bomba imal edilebilir, gerçi bu çok hantal ve iri bir silah olur, uçakla veya füzeyle sevketmek zordur, ama patlar. 

 

Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA - Joint Comprehensive Plan of Action)

İran’ın 2015’te imzaladığı ve 2018’de ABD’nin çekilmesiyle fiilen bozulmuş olan Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) anlaşmasında, uranyum zenginleştirme sınırı çok daha düşüktü — %3.67 idi, %20 bile değil.

 JCPOA – İran Nükleer Anlaşmasında Zenginleştirme Sınırları:
🔹 İzin verilen maksimum zenginleştirme oranı:
%3.67 U-235 (ticari nükleer enerji reaktörleri için yeterli). Bu oran, reaktör yakıtı için tipiktir (örneğin Bushehr NGS)
🔹 İzin verilen maksimum zenginleştirilmiş uranyum miktarı:
300 kg uranyum hexaflorid (UF₆) eşdeğeri (%3.67 düzeyinde). Bu miktar, silah yapımına yeterli değil ve “breakout time” (silah yapma süresi) >1 yıl olacak şekilde ayarlanmıştı. 
🔹 Yüksek zenginleştirilmiş uranyum (%20 veya üzeri): 
Kesinlikle yasaktı. İran, daha önce araştırma reaktörü için ürettiği %20’lik yakıtı elinde tutabilir, ama yeni üretim yapamazdı. 
🔹 İleri santrifüjler (IR-4, IR-6):
Bu tip santrifüjleri geliştirme, test ve kurulum ciddi şekilde sınırlandırılmıştı. Sadece sınırlı sayıda, sadece araştırma amacıyla çalıştırılabiliyordu

JCPOA’nın Feshinden Sonra Ne Oldu?
ABD 2018’de anlaşmadan tek taraflı çekilince, İran da aşamalı olarak sınırlamaları geçmeye başladı:

YılZenginleştirme SeviyesiNot
2019%4–5JCPOA sınırının üstü
2020%20Araştırma reaktörü gerekçesiyle
2021–2023%60Neredeyse silah kalitesinde
2024%60+ stoklar büyüyorBomba ihtimali yüksek

 

Kuh-e Dena Depremi

 

27 Haziran 2020'de İran'ın Kuh-i Dena bölgesinde 4.5 şiddetinde bir deprem oldu. Bölge İsfahan’ın doğusunda,  Natanz Nükleer Tesisi’ne yakın idi. Sismik açıklama yüzeye yakın, keskin sarsıntı olarak geldi,  Bu bölgede önceden sık deprem kaydı yoktu ve olağan dışı kabul edildi. Bu bir gizli nükleer deneme miydi? Bazı dış kaynaklı (özellikle İsrail ve ABD'li uzmanlar,  gözlemci think-tank’ler) depremin merkez üssü ile Natanz nükleer tesisinin çok yakın olmasına dikkat çektiler. Dikey sarsıntı profili ve tekil kısa süreli patlama benzeri sinyal yeraltı patlaması olabilir miydi sorusunu doğurdu. İddialara göre “İran küçük ölçekli yeraltı nükleer test yapmış olabilirdi”. 

İran Resmî Kurumları depremin doğal olduğu ve bölgede “düşey fay kırılması” olduğunu açıkladılar. Nükleer tesislerde herhangi bir anomali olmadığını söylediler, USGS (ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi) depremi doğal kaynaklı olarak sınıflandırdı, ancak “jeofizik olarak daha fazla veri gerekebilir” dedi. CTBTO (Comprehensive Test Ban Treaty Organization – Nükleer Deneme Yasağı Denetimi) Dünya genelindeki sismik ağları kullanarak bu sarsıntının nükleer test olmadığını duyurdu. Ancak şüpheler tamamen dağılmadı. Bölgedeki olağandışı faaliyetler (örneğin aynı tarihlerde Natanz’da patlama/yangın raporları) şüpheleri güçlendirdi, İran’ın bazı askeri alanlarının IAEA denetimine kapalı olması, “saklı test” iddialarını besledi. Bazı uzmanlar, mikro nükleer tetikleme testleri (sub-kiloton) veya konvansiyonel imploziv simülasyonlar olabileceğini düşünüyor. 

Moment magnitüdü (Mw) 4.5 olan bir yer sarsıntısı, kaç kilotonluk nükleer patlamaya eşdeğerdir?
Bunu fiziken hesaplayabiliriz. 

 

Deprem MwTNT Eşdeğeri
4.00.01–0.015 kiloton (10–15 ton)
4.5       0.1–0.2 kiloton (100–200 ton)
5.01 kiloton
6.015–20 kiloton
7.0475 kiloton


Sonuç:
 

Image

4.5 büyüklüğündeki bir yer sarsıntısı, yaklaşık 0.1–0.2 kilotonluk (100–200 ton TNT) bir  patlamaya eşdeğerdir. Bu büyüklük, mikro nükleer test ya da konvansiyonel imploziv simülasyon için teorik olarak uygundur. Ama kesinlikle bir Hiroşima tipi bomba eşdeğeri (15 kiloton = 15 bin ton TNT eşdeğer) tam ölçekli test değildir.

Bugün 1 tonluk bir cihaz (füze veya uçakla taşınabilir) yapmak için 250 kg %40 zenginleşmiş Uranyum yeter. İran'ın bu aşamaya çoktan vardığı tahmin ediliyor. Zenginleştirmede genel kural ise şu: doğal Uranyum'dan (%0.7 zengin) %20 zenginliğe varmak çok zordur, ama %20'den %40'a, oradan %60-80'e varmak katlanarak kolaylaşmaktadır. İran'ın elindeki tesisler fazla bir yatırım gerektirmeden %20'den %60-90 zengin Uranyum üretebilir. Ve bugün İran'ın elinde bulunduğu kesin gibi olan %40 zengin Uranyum'dan 150-200 kg alıp bunun etrafına doğal Uranyum'dan bir nötron battaniyesi yaparsanız (bu “battaniye” ya da kalkan nükleer zincir reaksiyon yapan Nötron parçacıklarını içeride tutar, patlamaya kadar dağılmalarını önler) rahatlıkla 700 kg.lık bir cihaz yapar ve bunu balistik füze ile gönderebilirsiniz. Bu cihaz 15 kiloton (TNT) gücünde olur, yani Hiroşima bombasına eşdeğerdir. 

Son olarak şunu söyleyelim: Teknik olarak Uranyum zenginleştirmek için özel santrifüj tesisleri yeterlidir, nükleer reaktöre gerek yoktur. 

Atom bombasının öbür türü olan Plutonyum bombaları için ise (ABD'nin 1945'te Nagasaki şehrine attığı) özel reaktörler ve işleme tesisleri gerekir, ama bu reaktörler ve tesisler bilindiği kadarıyla İran'ın elinde yoktur. İsrail'in elinde vardır. 

Dimona Nükleer Araştırma Merkezi
İsrail'in Necef çölünde yeralan Dimona Nükleer Araştırma Tesisi, tüm Uluslar arası nükleer denetim ve işbirliği kuruluşlarının denetimine kapalı biryerdir, çünkü İsrail bu türden Uluslar arası anlaşmaları imzalamadan kendi reaktörlerini kurmuştur. 

Dimona Nükleer Tesisi – Genel Bilgi:
Konum: Negev Çölü, Dimona şehri yakınlarında
Kuruluş: 1958–1963 arası, Fransa’nın teknik desteğiyle gizlice inşa edildi
Reaktör tipi: Ağır su moderatörlü, doğal uranyumla çalışan “Magnox” tipi reaktör — bu tür reaktörler plütonyum üretimi için idealdir. 
Resmî adı: Shimon Peres Nükleer Araştırma Merkezi
Kapalı kapılar ardında çalışır: İsrail NPT’ye (Nuclear Proliferation Treaty – Nükleer yayılmaya Karşı Anlaşma) taraf değildir, bu nedenle IAEA (Uluslararası Atom Enerji Kurumu) denetimi yoktur. 

☢️ Dimona Plütonyum Üretiyor mu?
🔹 Teknik olarak: EVET. Dimona’daki reaktör, ideal bir Pu-239 üretim sistemidir:

Doğal uranyum yakıt → U-238 → nötronla → Pu-239

Kısa ışınlama süresi → Pu-240 oranı düşük, yani silah kalitesinde plutonyum (weapons-grade Pu) elde edilir. Ardından gelen yeniden işleme (PUREX) tesisleriyle bu plutonyum ayrıştırılır

🔹 Yabancı istihbarat bulguları:
Mordechai Vanunu (1986): Dimona’da çalışmış bu eski teknisyen Sunday Times’a sızdırdığı bilgilerle İsrail’in nükleer bomba yaptığını tüm dünyaya duyurdu. 

ABD istihbaratı (CIA): 1980’lerden itibaren İsrail’in yaklaşık 80–200 kg weapons-grade (silah kaltesinde) Pu stoğu olduğunu tahmin ediyor.

Tahmini Üretim Kapasitesi
Reaktör gücü: Resmi olarak 24 MWt deniliyor, ama gerçekte 40–70 MWt olabileceği tahmin ediliyor. 1 yıl çalışmayla yakl. 8–12 kg plutonyum üretilebilir
Toplam stok tahmini: 800–1000 kg Pu → 80–200 bomba eşdeğeri

İsrail, nükleer silahı olduğunu “inkâr etmeyen ama doğrulamayan” bir politika izliyor, buna “Nükleer opaklık” (nuclear opacity) deniyor. 1979’da Güney Atlantik’teki “Vela Olayı” (*) (çift flaş) büyük ihtimalle İsrail-Güney Afrika ortak nükleer testi idi.  İsrail'in uçak, füze ve denizaltılara yerleştirilebilecek miniaturize edilmiş savaş başlıkları olduğu düşünülüyor. Bazı tahminlerde İsrail'in elinde 80–100 nükleer başlık ve 2–3 termonükleer bomba (hidrojen bombası) prototipi olduğu  öne sürülüyor. 

(*) (Vela olayı: 22 Eylül 1979'da Amerikan Vela Hotel gözlem uydusu Hint Okyanusu üzerinde iken, kabaca Afrika ve Antarktika arasında bir “çifte parlama” - “çift flaş” tesbit etti. Bunun G.Afrika – İsrail işbirliğiyle patlatılan “çifte atom bombası” olduğu ileri sürüldü. İsrail, “bilindik nedenlerle” ırkçı beyaz G. Afrika yönetimine çok ilgi göstermiş, onunla yıkılana kadar yakın ilişkiler kurmuştu. Stratejik ve askeri işbirliği de buna dahildi).

Ve Biraz Da Güncel Savaşa Bakarsak ... 

İsrail başbakanı Netanyahu savaşın ilk çıktığı gün "İran halkının, şeytani ve baskıcı rejimden kurtulması için ayağa kalkarak bayrağı ve tarihi mirası etrafında birleşmesinin zamanı geldi" dedi ve İran'a çağrı yaptı: “Rejimi devirmek için ayaklanın, arkanızdayız.” İsrail'in İran yönetimi ile ilgili planları gerçekleşir mi bilemeyiz, ama o başka tartışmanın konusu; bizim için önemli olan İsrail'in böylelikle en yetkili ağızdan bu savaşı başlatma sebebini ilan etmesidir. 

İsrail, eğer başta yaptığı gibi, yüksek rütbeli sivil ve askeri hükümet görevlilerini öldürerek İran yönetimini zayıflatmak ve sivil halkın bir bölümündeki yönetime karşı soğukluk ve nefreti kullanarak kendine sempati ve neticede bir  isyan oluşturmak istiyorsa atom bombası kullanarak sivil halk kıyıcılığı yapması pek ihtimal dahilinde değildir. 

Karşılıklı roket ve bomba teatisi ile de bu savaşın biryere varması mümkün görünmüyor. İki ülke birbirinden binlerce km uzaktadır ve sonuç alıcı bir kara harekatı (iki taraf açısından da) pek mümkün görünmemektedir. Bu durumda, eğer ABD başkanı Trump ve Rusya başkanı Putin (ve Çin) araya girerek bu savaşı durdurmazlarsa İsrail atom bombasından daha güçlü bir “siyasi bomba” atabilir, yani İran lideri Hameney'e suikast deneyebilir!

Hamaney'e suikastin bir işe yaramayacağı, yerine daha radikal birinin geçme ihtimalinin daha yüksek olduğu ve onun da İran'ı daha kararlı olarak savaşa sevkedeceği iddialardan biri. İran ne de olsa inatla ve yüksek kayıplar pahasına Irak'la tam sekiz sene savaştı (Eylül 1980 - Ağustos 1988). Gerçi o dönem İran halkı, çok azı müstesna devrimin arkasındaydı, İran'da yönetimi sonraki seneler uğraştıran halk ayaklanmalarından eser yoktu. Bugünün İran'ı tarihte yaşanan bu olaylardan sonra farklı bir İran ve İslam devrimi yönetiminin arkasında sorgusuz sualsiz halk desteği yok. 

Donald Trump'ın dini lider Hamaney'e suikasti “veto ettiği” ve bu plandan şimdilik vazgeçildiği söyleniyor. Muhtemelen o da daha radikal birinin başa geçmesinden korkuyor olsa gerektir. İsrail'e kalırsa da radikal birinin geleceği kesin değil ve “risk göze alınabilir”; son tahlilde bazı şeyler denenmeden sonucunun ne olacağı bilinmez ya da tartışarak bulunmaz. Eğer savaş uzarsa muhtemelen bu yol da denenecektir. 

Bir başka ihtimal İsrail'in İran'ı ekonomik olarak çökertmek için Harg adasını bombalamasıdır. 

Muhtemel bir iran savaşı için aylar önce bir yazışmamda şu öngörüleri yapmıştım.. ufak tefek değişikliklerle hala geçerli olduğu kanaatindeyim: 

“İsrail.in en kolay hedef alacağı yer savunması nispeten güç ve hala İran petrol ihracının %85'ini yapan Harg ( Kharg) adasıdır..  Tanker liman dokları, petrol dolum tesisleri ve depolarıyla dolu bu yere tek bomba isabeti bile ortalığı cehenneme çevirmeye yeter. Bunun sonucunda iran petrol gelirlerinden uzun süre yoksun kalır ve bu zor durumdaki ekonomisini daha da sıkıştırır, silahlanma faaliyetini sekteye uğratır, çünkü silaha ödeyecek para kalmaz.

Muhtemelen İran böyle bir durumda Hürmüz boğazını kapatıp mayınlayarak körfezden tüm petrol ihracını durdurur.. Bu da tüm dünya ekonomilerini sıkıntıya sokar.

Eğer bu olursa ABD körfeze müdahale ve ablukayı yarmak için İran'la çatışmak zorunda kalacaktır. ABD bunu ister mi bilmiyorum. Ama Netanyahu böyle bir durumda bayram eder.

Harg bombalanmazsa, muhtemelen bu Amerika'nın karşı çıkıp "benim de başımı belaya sokma" demesinden olur.” (Alıntı sonu)

Ve gelelim savaştaki 3. ihtimale: Yerin altında yüz metreden daha derine gömülü İran nükleer tesislerini vurmak için İsrail'in elindeki bombalar yetmiyor ve Amerika'nın elindeki dev “bunker buster” (bunker kırar) bombalar gerekiyor (teknik adı: GBU-57A/B MOP =Massive Ordnance Penetrator= dev mühimmatlı delici) Bunlar güdümlü, 13,600 kg'lık bombalardır ve İsrail'in elinde bunları taşıyacak ve atacak uçak yok. Bunlar  ancak Amerikan B-52 ya da B-2 Spirit bombardıman uçaklarından atılabiliyorlar. Başkan Trump'ın seçim nutuklarında tekrarladığı  “Ben  savaş başlatmayacağım, savaşları sona erdireceğim” vaadine (en azından görünüşte) sadık kalacağını varsayarsak Amerika bu savaşa şimdilik dahil olmak ya da uçaklarını göndermek istemiyor. Trump'ın diğer 2 vaadi olan “ekonomiyi düzelteceğim ve savaşları bitireceğim”den geriye pek bir şey kalmadığına bakarsak ve son vaadi olan “savaş başlatmayacağım” da çiğnenirse yaklaşan Kongre seçimlerinde Trump'ın partisi Cumhuriyetçiler ağır seçim yenilgisi alabilir. Onun için ABD'nin savaşa girmesi şimdilik çok zor.

.. Ve bu durumda İsrail kendi atom bombalarını bu yeraltına gömülü nükleer tesisler üzerinde deneyebilir. Yerleşim yerlerine uzak ve çölde bulunun bu nükleer tesisleri “atom bombası üretiyor” gerekçesi ile ve (Amerikalılar ve İsraillilerin çok sevdiği tabirle) “önleyici savaş” doktrinine uygun olarak bombalamak belki de giderilemez çapta bir kamuoyu hasarına yolaçmaz. “Nükleere karşı nükleer kullandık” denir ve sivil halk ıssız çölde patlayan taktik boyuttaki (5-10 kiloton) nükleer bomba serpintisinden pek zarar görmediğinden olay görece az kamuoyu – propaganda zararıyla atlatılabilir. 

İsrail bu çılgınlığı da dener mi? Bilmiyoruz, göreceğiz. 


Kaynaklar: 

(Kaynaklarla ilgili 17.06.2025 tarihi esastır)


- IAEA and Iran - IAEA Board Reports, https://www.iaea.org/newscenter/focus/iran/iaea-and-iran-iaea-board-reports


- SIPRI Yearbook (Stockholm International Peace Research Institute)
https://www.sipri.org/yearbook
→ İran’ın nükleer programının tarihçesi ve bölgesel güç dengeleriyle ilişkisi

- Institute for Science and International Security (ISIS) – Fordow and Natanz Facilities Updates
https://isis-online.org/search/google?cx=001381580300407989689%3Aboguwei5u3k&ie=UTF-8&q=+%E2%80%93+Fordow+and+Natanz+Facilities+Updates&sa.x=0&sa.y=0

- Bellingcat Open Source Investigations – “Inside Iran’s Nuclear Bunkers”
https://www.bellingcat.com/

- NTI (Nuclear Threat Initiative) – Iran Profile
https://www.nti.org/education-center/country-profiles/iran/
→ İran’ın nükleer altyapısı, reaktörleri, tesisleri ve geçmişteki ihlalleri

Arms Control Association – Timeline of Iran’s Nuclear Program
https://www.armscontrol.org/factsheets/IranNuclear 
→ 1950’lerden 2024’e kadar İran’ın nükleer gelişimi

- Iran's Nuclear, Chemical and Biological Capabilities - A net assessment (An IISS Strategic Dossier) London: International Institute for Strategic Studies, An IISS strategic dossier, IISS strategic dossier, London, England, 2011, Director-General and Chief Executive, John Chipman; editor, Mark Fitzpatrick
→ Dimona’ya benzer olarak İran’ın askeri nükleer niyetleri teknik yönden analiz edilir

- William Tobey – “Nuclear Safeguards and the JCPOA”, Harvard Belfer Center
https://www.belfercenter.org/
→ Denetim rejimlerinin İran’daki etki gücü ve zayıflıkları

- Avner Cohen – “The Worst-Kept Secret: Israel’s Bargain with the Bomb”, Columbia University Press, 2010
→ İsrail’in nükleer “belirsizlik” (opacity) stratejisi ve Dimona

- Frank von Hippel & Zia Mian – “Plutonium Production Reactors and Reprocessing”
Princeton University – Program on Science and Global Security
→ İran veya başka ülkelerde Pu üretimi için reaktör tipleri ve ayrıştırma yöntemleri

CTBTO (Comprehensive Nuclear Test Ban Treaty Organization) – Seismic Monitoring Reports
https://www.ctbto.org/
→ İran çöl bölgesinde kaydedilen sismik olayların yorumlandığı bağımsız veriler

ABD’nin 47. Başkanı seçilen Trump: Ben bir savaş başlatmayacağım, savaşları sona erdireceğim, https://www.aa.com.tr/tr/abd-baskanlik-secimleri-2024/abd-nin-47-baskani-secilen-trump-ben-bir-savas-baslatmayacagim-savaslari-sona-erdirecegim/3385609

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
KONTROL
Bu soru bir bot (yazılımsal robot) değil de gerçek bir insan olup olmadığınızı anlamak ve otomatik gönderimleri engellemek için sorulmaktadır.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 145 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.