Yaz Sıcağı Ve Yine Malum Tartışma: Küresel Isınma

30 Temmuz 2025

GİRİŞ

Yaz geldi, sıcaklar iyice bastırdı. Tabloya her yaz olduğu gibi orman yangınları da eklenince hepsi birlikte küresel ısınma tartışmalarını da ateşledi. IPCC (International Panel for Climate Change - BM Uluslararası İklim Değişimi Paneli) ve ana akım bilim kurumlarının bu konudaki fikrini biliyorsunuz: Küresel ısınma insan kaynaklıdır, atmosfere salınan karbon dioksit (CO₂) ve diğer sera gazları atmosferi bir battaniye gibi örterek Dünya'nın soğumasını engellemekte ve Dünya'nın ısısı giderek yükselmektedir. Ne var ki bu bitmiş bir bilimsel tartışma değildir, sadece bitmiş ve bilim bu konuda son hükmünü vermiş gibi gösterilmektedir. 

Tartışmanın bu tarafı iyi bilindiğinden kısa geçiyor ve tartışmanın karşı tarafını teşkil eden sayısız bilimadamı içinden iki kişiyi ve çalışmalarını anmak istiyoruz: Willie (Wei) Soon ve John F. Clauser. 

Tekrarlamalı ki, kimse son 200 yıldır bir küresel ısınma olduğunu yadsımıyor (“Küçük Buz Devri” bittiğinden beri – K. Buz Devri: M.S. 1200-1800). Tartışma, bu ısınmanın doğal nedenlerle mi yoksa insan kaynaklı mı olduğudur. 

  • Ana akım “medya-bilim-uluslararası kurumlar” yıllardır bunun insan eliyle atmosfere sera gazları (başlıcası: CO₂) salımı nedeniyle olduğunu iddia eder. IPCC bu görüşün tüm dünyada koordinatör örgütüdür.
  • Alternatif görüşte olanlar ise (çok bilinmemekle ve görüşleri gözardı edilmekle birlikte) küresel ısınmayı kabul eder; onlara göre bu doğal bir durumdur, çünkü gerek jeolojik çağlar, gerekse de insanlığın tarih çağları boyunca iklimler ısınmış ve soğumuştur. Şimdikinin de insan kaynaklı olduğu üzerine elde ikna edici bir delil yoktur. Yani şimdilik insan kaynaklı küresel ısınma bir iddiadan ibarettir. 

İnsan kaynaklı çevre zararı, tükenen ormanlar, tükenen kaynaklar, hava ve su kirliliği, giderek artan şehirleşme ve betonlaşma insanın çevreye menfi etkisinin sonuçlarıdır, ama bunlar küresel ısınmadan farklı konulardır ve o konularda zaten pek bir tartışma yoktur. 

Yer tarihi (paleontoloji) uzmanlarına göre biz şu anda bir buz çağı içinde yaşıyoruz. Bunun delili de kısmi ısınmaya rağmen hala kutuplar ve dağ tepelerinde buzulların varlığıdır. Bugünler uzun bir buz çağı içinde kısa “sıcak fasılalardan” biridir. Ve eğer muhalif bilimciler haklı ise buzullar birgün geri dönecektir. 

 

İKLİMLERİN GERÇEK MOTORU GÜNEŞ VE FRENİ BULUTLAR

Image
Dr. Willie Soon

Güneş ve iklim arasındaki ilişkiye dikkat çeken ilk bilimcilerden biri Dr. Willie (Wei) Soon'dur. Malezya'da mukim bir Çinli aileden gelen Wei Soon ABD'ye göç ettikten sonra eğitimini Harvard Smithsonian Enstitüsü'nde tamamlamıştır; astrofizik ve hava-uzay mühendisliği konusunda diploma sahibidir. 

Dr. Soon iklimsel değişim ile güneş ışıması arasındaki ilişkiye dair ilk makalelerini yazdığından beri ana akım iklim bilimcilerin şiddetli eleştiri hatta hakaretlerine maruz kaldı. Kendisi “iklim inkârcısı” (climate denier) ilan edilmiş, eserlerine “çöp, sahtekarlık” vs. denerek saldırılmıştır. “İklim inkarcısı” tabiri Batı'da nefret objesi olan “soykırım inkârcısı”ndan (holocaust denier) türetmedir. Nazilerin 2. Dünya Savaşı'nda Yahudileri katletmediği tezini savunan kişiler Batı'da bu isimle damgalanır ve zemmedilir. “İklim inkarcısı” yaftası, ne yazık ki, ana akım iklimbilim dışında görüş vazeden bilimciler için alışılmadık bir durum değildir. Bu nefret nedeniyle işini ve ünvanını kaybedenleri de vardır. 

Dr. Soon ve arkadaşları 2000 başlarından beri yayınladıkları bir seri makalede Güneş ışınım yoğunluğu ( m² 'ye düşen Watt enerji olarak güneş ışınımı) değerlerindeki oynamalar ile ortalama Dünya sıcaklığı arasındaki ilişkiyi araştırdılar ve bir bağ buldular: Dünya ortalama ısısı Güneş'ten gelen ısı ve ışık şiddetine göre azalıyor ve çoğalıyordu. Yeri gelmişken kısa bilgi: Güneş ışınım yoğunluğu ort. 1376 W/m² kabul edilir ve buna “güneş ışınım sabiti” (solar constant) denir. Ancak bu ortalama bir değerdir, gerçekte ise güneş ışınım şiddeti yukarı – aşağı oynamaktadır. 

Image
Şekil 2: Güneş ışınımı – hava sıcaklığı ilişkisi

Şekil 2'de de görüldüğü gibi kabaca 1980'den sonra ışınım şiddeti ve sıcaklık eğrileri arasında kopma ve uzaklaşma görülmektedir. IPCC bunu sera gazlarındaki artışa bağlarken Willie Soon ve arkadaşları son 30 yıldır giderek artan dünya bulut örtüsündeki azalmaya bağlarlar. 

Özellikle 1990'lar ortasından beri dünya bulut örtüsü iklimleri etkileyecek düzeyde azalmış olup bunun mekanizmasına da kısaca değinelim: 

  • Herkesin malumudur ki, parlak güneşli ve bulutsuz bir yaz gününde sıcaklık artar, bulutlu bir günde, bulutlar gölge yaptığından dolayı düşer.
  • Hava sıcaklığına asıl etki eden alçaktaki (500 m - 3500 m) yoğun bulutlar (kümülüs, kümülonimbüs - atılmış pamuk görünümlü bulutlar)  olup daha yüksekteki tül biçimli bulutlar (Sirrüs) sınırlı etki yapar.
  • Azalma alçaktaki yoğun bulutlarda daha fazla olup, bunun ısı etkisi belirgindir. 
Image
Şekil 3: Çeşitli bulut tipleri 

Son 30 yılda dünya bulut örtüsü yakl. % 1.5 azalmış olup, bu önemsiz görünse de gündüz ort. 680 W/m² alan dünya yüzeyine fazladan 8.7 W/ m² ışıma demektir. Bu ise bugün CO₂'e bağlı ısınma için iddia edilen 2.5 W/m² fazladan enerjiye nazaran 3.5 kat daha fazla etki demektir! Ortalama 1.6 ° C ısınmaya neden olur. 

1.6 derece fark küçük görünse de 2 no.lu şeklimize bakan kişi kavganın 1° fark yüzünden koptuğunu görecektir, çünkü ortalamadaki bu artışlar iklim üzerinde dramatik etki yaratır! 

Bizim konumuz olan Akdeniz'deki bulut azalması ise daha hızlıdır. 1971 – 1990 arası toplamda % 2.6 azalma,  mevsim olarak da ilkbaharda (Mart – Mayıs) her onyılda % 1.4 azalma tespit edildi (1971 – 2005 arası toplamda % 4 civarı azalma!) Tabi bunun hava sıcaklığına ciddi etkileri olacaktır. Akdeniz'de ort. hava sıcaklıkları bu dönemde 2.5 ° C artmıştır. Bu şehirlerde “kent ısı adası” etkisi de eklenince 4 ° C artışa denk gelir. Bulut azalması en çok Doğu Akdeniz'de yaşandı ve ülkemiz de bu havzadadır. Eğer bulut azalması % 5'i bulursa bu kentlerde 6 ° C sıcaklık artışı, yani cehennemi yazlar demektir!

Kent ısı adası: Herkes bilir ki, kentler etraflarındaki kırsal araziden herzaman daha sıcaktır. Bu, 

  • kent yüzeyinin çoğunu kaplayan beton ve asfaltın güneşten daha fazla ısı emmesi,
  • giderek artan yüksek binaların rüzgarları engellemesi nedeniyle bu ısının dağıtılamaması ve
  • kentlerde yoğun enerji kullanımına eşlik eden atık ısının havaya salımı nedeniyledir. Örneğin bugün kentlerde yoğun kullanılan otomobilleri alırsak, ortalama bir benzin motoru yaktığı yakıt enerjisinin %20'sini harekete çevirir, %80'i soğutma tarafından çevreye atılır! Binlerce taşıttan yayılan bu ısı da kentte havayı ısıtır. 

Peki bulutlar niye azalır? Bunun çeşitli nedenlerinin olduğu iddia ve tespit edilmiştir; başlıcaları şunlardır:

  • 1. Troposferin Isınması ve Stabilite Artışı
    Küresel ısınma → troposferin üst katları daha hızlı ısınıyor, alt katlar daha nemli → dikey karışım (konveksiyon) azalıyor. (Troposfer: Atmosferin en alt katı. 0-7000 m arası hava olaylarının geçtiği kat).
  • 2. Genişleyen Hadley Hücreleri
    Hadley hücresi son 40 yılda her iki yarımkürede 2–3° genişledi. Bu genişleme ile subtropik kuru kuşak büyüyor, bulutlar tropiklere çekiliyor. (Hadley hücresi: Subtropiklerde esen rüzgar sisteminin adı. Subtropikler: tropikal bölgenin hemen kuzeyi ve güneyinde yer alan, dönencelere denk gelen iklim şeritleri)
  • 3. Deniz Yüzeyi Sıcaklıkları (SST) artışı ve El Niño: El Nino (oku: “El Ninyo”) sıcaklık artışına yol açan ve Pasifik okyanusunda görülen bir rüzgar – akıntı – okyanus sıcaklığı sisteminin adıdır.
  • 4. Aerosol Azalması (Temiz Hava Politikaları): Burada insan faktörü devreye giriyor. Şaka gibi görünebilir, ama temiz hava politikaları sonucu atmosfere salınan SO2 (kükürt dioksit), duman, is gibi uçucu taneciklerin salımında azalma olunca bulut oluşumu da azaldı. Bilinen olaydır, yüksek irtifada uçan jet uçağının motorlarından çıkan kirli ekzos gazları bulut oluşumunu tetikler; bunun sonucu şerit şeklinde uzun bulutlar oluşur. Buradaki mekanizmanın esası atmosferdeki su buharının üzerine konup yoğuşabileceği bir zemine ihtiyaç duymasıdır. Bu bir uçağın motorlarından çıkan NOₓ (azot oksitler, bir jet motoru yanma odası gibi yüksek ısı ortamında oluşurlar), SO₂ gazı (uçak yakıtı kerosen'de az da olsa kükürt bileşikleri vardır) ya da duman – is parçacıkları olabilir; kirli şehir havasından gelen aynı tür gaz ve parçacıklar da aynı işi görür. Bunlar azalınca atmosferde yeterli su buharı olsa dahi bulut oluşumu yavaşlar.
  • 5. Yüzey Değişimi (Arazi Kullanımı & Nem): İnsan faktörü: Tarım ve şehirleşme → toprak nemi azalması, buharlaşma azalır → daha az bulut.
    Ormansızlaşma → konvektif bulut oluşumu zayıflar. 

Peki bu hep böyle devam mı edecek? Burada devreye John F. Clauser'ın araştırmaları giriyor. 

 

BULUT TERMOSTATI

 2022'de Nobel Fizik ödülünü alan bilimci John F. Clauser Mayıs 2024'te İrlanda'da bir iklim konferansında ( Irish Climate Science Forum & CLINTEL) ünlü “bulut termostatı” kuramını ortaya attı. Bulgularına göre Dünya sıcaklık artışına deniz ve okyanuslardan gelen buharlaşma ile cevap verir ve atmosferde biriken buhar bulut oluşumunu tetikler. Oluşan bulutlar yeryüzünü gölgeleyerek daha çok ısınmasını engeller ve böylece bir “termostat” (ısı sabitleyici) görevi yapar. Clauser'e göre Dünya'nın bulutlanma yoluyla ısınmaya verdiği tepki CO₂ 'in ısıtıcı etkisini kat kat aşar (aslında Clauser CO₂ 'in küresel ısınmaya neden olduğu tezini de sorgular), etkinin ne kadar güçlü olduğunu yukarıda, bulut azalmasından doğan ısınmada gördük. Tersi de doğrudur, yani bulutlanma ısınmaya kuvvetli fren etkisi yapar. Eğer ısınma sonucu yoğun buharlaşma ile dünya tamamen bulutlarla kaplansa ve bu haftalar ve aylarca sürse Dünya soğuk bir alacakaranlık iklimine bürünür ve ısısı -54 ° C'a düşerdi! Bu da ekvator dahil tüm deniz ve karaların donduğu ve buzullaştığı bir dev buzul çağı demektir. 

Image
Şekil 4: John F. Clauser

Şüphesiz Clauser'in tezleri karşı kamptan şiddetli eleştiriler aldı. Clauser'in asıl bilim alanının (fizik) dışına taştığından başlayarak, verileri çarpıttığı, kasten yanlış yorumladığı vs. vs., hatta ileri yaşı nedeniyle “beyninin sulandığı” iddia edildi! (Clauser 1942 doğumludur). Tabi Clauser bu iddialara gülüp geçti. Allah'tan Clauser yaşlıydı ve dolayısıyla emekli idi, yoksa çalıştığı akademiden kovulup itibarsızlaşması işten değildi! 

Yukarıda gördüğümüz gibi “bulutsuzlanma” nedeniyle ısının ne derece yükseldiği birçok bilimci tarafından araştırılmış ve veriler ortaya konmuş iken bunlara yönelik pek şiddetli eleştiriye rastlamıyoruz. Tersine bir olayı inceleyen Clauser'in bulguları da hemen hemen bu bilimcilerin bulgularıyla örtüşmektedir. Bulutsuzlanma ısınmaya, bulutlanma soğumaya neden olur. Peki özlemle beklenen bulutlanma yukarıda saydığımız kimi nedenlerle gecikmişken biz her yaz yanıp kavrulacak mıyız? Belki de kendi işimizi kendimiz görüp biraz “tabiat anaya yardım etmeliyiz”!. 

 

“SOĞUTUN” YA DA KENDİ BULUTUNU KENDİN YAP

“Soğutun” ara başlığı, Danimarkalı bilimci ve yazar Bjorn Lomborg'un “Soğutun” (“Cool It”) adlı kitabına atfen kondu. Lomborg çok tartışılan bu meşhur kitabında küresel ısınmaya engel olunamayacağını, bu uğurda akıtılan trilyon Dolarların boşa gittiğini ve çok daha mütevazi bütçelerle ısınmaya uyum imkanlarının geliştirilebileceğini savunur. Birçok alternatif bilimsel araştırma gibi bu kitap da Türkçeye çevrilmedi. Türk kamuoyunun, tüm dünyanın haberdar olduğu ve tartıştığı böyle kitap ve yayınlardan habersizliği artık acı verici bir noktaya gelmiştir. 

2020'de Avustralya'nın Southern Cross Üniversitesi ve 2021-23'te ABD'nin Washington Üniversiteleri ilginç birer deney yaptı. Adını “Bulut Parlatma” (Cloud Brightening) koydukları bu yöntemle bulut oluşumuna müdahale ettiler ve olumlu sonuçlar aldılar. 

Esasen bulutlara müdahale uzun yıllardır “bulutları tohumlama” adıyla, Gümüş İyodür ya da başka tuzlar, hatta bildiğimiz sofra tuzunu bir uçak yardımıyla bulutlara serpmek ve böylece yağmur başlatmak (“Suni yağmurlama” adıyla da bilinir) uzun yıllardır uygulanıyor; ama bu iki üniversite deneylerinde işi biraz değiştirdiler: Bir teknede güçlü fanlarla oluşturdukları süratli hava akımı içine tuzlu deniz suyunu ince bir sis şeklinde püskürttüler ve “termal konveksiyon” denen dikine hava akımlarının bunu bulutlara dek taşıyarak yaptığı etkiyi ölçtüler. Sonuçlar olumluydu. Veriler ince bulutların kalınlaştığını ve daha “parladıklarını” (“Bulut parlatma”) gösteriyordu. Tuz kristalleri ince toz halinde bulutlara dek yükseliyor ve su buharını yoğuşturan birer nüve görevi görerek bulutları daha kalın ve parlak hale getiriyordu. Yöntem suni yağmurlamayla aynı idi, ama burada amaçlanan yağmur yağdırmak değil, bulut oluşumunu tetiklemek idi. Deneyde varolan bulutları kalınlaştırma ve “parlatma” hedef alındı ise de yöntem havada yeterli su buharı varlığında yeni bulut oluşumunda da kullanılabilir; buna teorik ve pratik engel yoktur. 

(Ara not: Termal konveksiyon: Sıcak yeryüzü ile serin üst atmosfer arasında çıkıp inerek dolaşan hava akımlarıdır. Olay kaynayan bir çorba kazanındakinin aynıdır: Ateşten kızan kazanın dibinden ısınarak yükselen çorba sıvısı yukarıya çıkar, ısısını açık kapaktan çevreye vererek kısmen soğur ve tekrar geri çöker; bu tipik kaynama hareketi çorbada “termal konveksiyon” akımları oluştuğunu gösterir. Aynısı atmosferde de görülür. Sıcak yeryüzü ve serin üst atmosfer arasında hava hareketi böyle devridaim eder.)

Image
Şekil 5: “Bulut parlatma”

Avustralyalı bilimcilerin niyeti Avustralya kıtasının kuzey ve doğusunda yeralan binlerce kilometre boyundaki “Büyük Mercan Resifi”ni (Great Barrier Reef) ısınan sular nedeniyle oluştuğu iddia edilen “Beyaz Mercan” (Coral Bleaching) afetinden kurtarmak idi. Amerikalı bilimciler ise çok daha iddialı “tüm dünyayı soğutmak” projeleriyle ilgileniyorlardı. Çizim tahtalarında denizleri turlayan binlerce gemiden püskürtülen tuzlu su aerosolleri vardı. Ama biz şimdilik böyle büyük hayaller peşinde değiliz. Bizim hayalimiz daha mütevazi: Yazın sıcaktan kavrulan kıyı kentlerini bu suni bulutlanma ile gölgelemek, bu usulle kent sıcaklığını düşürerek hayat konforunu artırmak ve bu işi, diğer kent hizmetleri gibi, standart belediye hizmeti kılmak. Burada bilim kurgumuzu oluşturalım ve geleceğe uzanalım. 

 

BİR BELEDİYE HİZMETİ: BULUTLAMA VE “BULUT - 1”

Southern Cross ve Washington üniversiteleri araştırmacılarının bulgu ve teorilerine dayanarak gelecekteki bir İstanbul belediye hizmeti olarak “bulutla -> soğut” operasyonunu şöyle özetleyebiliriz: 1000 tonluk bir gemi ve yedinde ona enerji veren CNG (sıkıştırılmış doğalgaz) tanklarını taşıyan bir mavna sistemin esasını teşkil eder. Biz buna “Bulut – 1” diyelim. Bulut - 1 güvertesinde 40 adet yukarı üfleyen sanayi tipi kuvvetli fan ve fanlar üzerindeki nozullardan deniz suyu püskürten bir sistem vardır (benzeri sistemler kimi AVM'ler, kafe ve restoranlarda soğutma amaçlı kullanılır, fan üzerindeki nozullar havaya ince bir su sisi püskürtür). Bu sistem günde havaya 20.000 ton deniz suyu püskürterek karıştıracak güçtedir. Böylece (%2.5 deniz suyu tuzluluğu) havaya 500 ton ince tuz kristali püskürtülür. Ek olarak fanlar üzerindeki gaz brülörleri püsküren havayı 100 °'ye dek ısıtır. Böylece kuru tuz zerrecikleri elde edilir ve bu kendiliğinden yükselen sıcak hava tarafından daha rahat yukarı taşınır. Fanlar sıcak tuzlu havayı en çok 50 – 150 m yukarı atabilir, ama bu doğal atmosferik konveksiyon akımları ile tuzlu havanın bulut oluşumu için ideal olan 500 – 1500 m yüksekliğe çıkarılması için yeterlidir. S. Cross ve Washington deneylerinde hava ısıtılmadan kullanıldı, ama ısıtma hava kitlesinin yükselişini kolaylaştırarak ek avantaj sağlar. 

Bir gemi, hesaplamalara göre 3-6 saat içinde (uygun rüzgar varsa ve bulutu yayarsa) 2000 – 5000 km² 'lik bulut örtüsü oluşturabilir, bu tüm İstanbul şehrini (4000 km² ) örtmeye yeter. Zaten amaç tüm şehri kesif bulut örtüsüyle örtmek değildir, parçalı bulutlu bir gök oluşturabilirsek bu da havayı hatırı sayılır düzeyde serinletir. Bulut - 1 sıkıştırılmış doğalgazla (CNG) çalışır, doğalgaz her sabah 7.00'de gemimiz sefere çıkmadan önce yedindeki mavnanın tanklarına doldurulur. 7.00 – 16.00 arası sprey faaliyeti yapılır. Bundan amaç, suni şekilde oluşmuş bu bulutların akşama doğru saat 18.00'e dek günün en sıcak ve güneşli saatlerinde dayanmasını sağlamaktır, çünkü bulutlar sprey kesildiğinde 2 – 5 saat içinde yok olmaktadır. 

Bu konudaki modellemelerin sahada test edilmesi çok sınırlı ölçekte yapılmış olsa bile eldeki veriler, bugünün teknik imkanlarıyla böyle bir faaliyetin yürütülebilmesi hakkında umut vericidir. 

Özetle:

  • Bir gemi her gün sabah 7.00, öğle sonrası 16.00 arası spreyleme yapar
  • Oluşan bulutlar sabah 10.00, akşam 18.00 arası gölgeleme sağlar (en sıcak saatler)
  • Birkaç gün içinde, gündüz sürekli gölgede kalan şehirde hava sıcaklığı 40 ° 'den 30 ° 'ye, belki daha da aşağı düşer.
  • Bu kent hayatı açısından rahatlama, sıcak çarpması vs gibi sağlık sorunlarının azalması,
  • Klima cihazı kullanımı sonucu artan enerji tüketimi ve şebekelerin aşırı yüklenmesinin azalması
  • Yazın daha rahat gezilebilecek bir kıyı kentinde turizmin ve getirdiği gelirlerin artışı gibi etkiler yapar.. 

 

Bulut – 1'in tahmini yatırım (Capex) ve işletim (Opex) giderleri şöyle: 

1. CAPEX – Başlangıç Yatırımı

KalemTahmini Maliyet (USD)
Küçük operasyon teknesi (30–40 m)500.000
Püskürtme sistemi (fanlar, Venturi, pompalar)300.000
Brülörler + egzoz ısı entegrasyonu150.000
Kontrol sistemi + sensörler50.000
CNG mavnası (modifiye, hortum, bağlantı)100.000
CNG yüksek basınç tankları (80 m³, 250 bar)150.000
Toplam CAPEX1.250.000 USD

 

2. OPEX – Günlük İşletme Maliyeti (6 Saat Spreyleme)

  • CNG Yakıt Tüketimi:
    • Enerji ihtiyacı: ~35 MWh (fan + brülör).
    • 3.500 m³ CNG × 0,35 USD = 1.225 USD/gün.
  • Dizel (çekiş için):
    • Hafif hareket: ~50 litre × 1,1 USD = 55 USD/gün.
  • Personel:
    • 8 kişi (mürettebat + teknik) = 500 USD/gün.
  • Bakım + amortisman:
    • 500 USD/gün.
  • Toplam OPEX (günlük):
    ≈ 2.280 USD/gün (~86.000 TL/gün).

Bir Yaz Sezonu (2 Ay / 60 Gün):

  • 60 gün × 2.280 USD = 136.800 USD (~5,2 milyon TL).

    Bu, İstanbul'un klima faturasındaki artıştan çok daha ucuza gelir ve orta büyüklükte bir kıyı şehrinin belediyesi bu gideri karşılayabilir. 

 

SONUÇ

Avustralyalı ve Amerikalı bilimadamlarının “2000 km mercan resifini soğutma” veya “tüm dünyayı soğutma” hayalleri bugün bilim çevrelerinde olabilecek teknik imkanlar olarak tartışılıyorsa, bizim mütevazi “kent soğutması” kurgumuza da bilimsel düşünce içinde bir yer var demektir.  Bugün bir bilim kurgu simgesi olan “Bulut – 1” muhtemel ki, bir gün gerçek olacaktır. Ama o günün gelmesi için kamuoyunun bilinçlenmesi, üniversitelere konunun araştırılması, sanayiye üretim ve siyasete de gerekli kamu yatırımı ve parasal kaynaklar için talepte bulunması, bunu sürekli yapması gerekir.

Bugün tüketici bilinçlenmesi sonucu birçok gıda markası “içinde koruyucu ve boya maddesi yoktur” yazılı ürünler üretiyorsa bu kendiliğinden olmadı, tüketici zararlı kimyasallarla dolu ürünleri almayarak ve üreteni böylece cezalandırarak dönüşümü sağladı. Kamuoyu bilinçlenmeden ve talep etmeden ilerleme ve değişim olmaz. Belki de Bulut – 1'in önündeki en uzun yol kamuoyunun bu konuda bir karara varıp harekete geçmesidir. Araştırmalar ve yatırımlar daha kısa sürede sonlanacaktır. Ilıman yazlar temennisi ile.. 

 


Kaynaklar:

(İnternet kaynakları ve döviz kurları için 25.07.2025 tarihi esastır)

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
KONTROL
Bu soru bir bot (yazılımsal robot) değil de gerçek bir insan olup olmadığınızı anlamak ve otomatik gönderimleri engellemek için sorulmaktadır.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
89 kez görüntülendi. 89 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.