İçinde bulunduğumuz dünya bizi meşruiyet sınırları özenle çizilmiş bir evrende hareket etmeye mecbur bırakıyor.
Konuştuğunuzda, tartıştığınızda o meşruiyet evreninin parametrelerini kabullenerek yol alırsınız.
Konuşmanızın anlamı da zaten bu kabulünüzle bağlantılıdır.
Aksi taktirde konuşmanız çok kolay olmaz.
Buna ilişkin çarpıcı örneği eğitim alanından verelim.
Geçenlerde MEB’in açıkladığı TIMMS 2023 raporundan bahsediyorum.
Raporun teferruatlı bir analizini daha sonra yapacağım.
Ancak kısa bir değerlendirme yapmakta yine fayda var.
MEB rapora ilişkin yaptığı açıklamada;
“658 bin 172 öğrenciyle gerçekleştirilen TIMSS 2023 uygulamasına, 4'üncü sınıf düzeyinde 58 ülke, 8'inci sınıf düzeyinde ise 44 ülke katıldı. Türkiye'de uygulama, 22-26 Mayıs 2023'te 4'üncü sınıf düzeyinde 141 okuldan 4 bin 541 öğrenci, 8'inci sınıf düzeyinde ise 2-5 Mayıs 2023'te 141 okuldan 4 bin 925 öğrencinin katılımıyla bilgisayar tabanlı gerçekleştirildi.
Türkiye'den toplam 282 okul ve 9 bin 466 öğrenci yer aldığı TIMSS 2023'te Türkiye'nin tüm sıralamalardaki yeri yükseldi. Sonuçlara göre, Türkiye'nin matematik ve fen bilimleri alanında 4 ve 8'inci sınıf üst ve ileri yeterlik düzeyine sahip öğrenci oranları da arttı.” bilgilerini paylaştıktan sonra 4. Ve 8. Sınıflarda diğer ülkelere kıyasla periyodik şekilde başarısını arttırdığına ilişkin sıralamaları paylaşmaktadır.

Bilindiği üzere TIMMS, öğrencilerin matematik ve fen alanlarında kazandıkları bilgi ve becerilerin değerlendirilmesine yönelik bir tarama araştırmasıdır.
Uluslararası Eğitim Başarılarını Değerlendirme Kuruluşu IEA'nın bir projesidir.
Dünyadaki en büyük ve en kapsamlı uluslararası öğrenci başarılarını değerlendirme çalışmasıdır.
4. ve 8. sınıf düzeyindeki öğrencilere uygulanır. 4 yılda bir yapılır.
TIMSS, öğrenci başarılarındaki eğilimleri izlemekte ve ulusal eğitim sistemleri arasındaki farklılıkları belirlemektedir.
ABD Eğitim Bakanlığı, İngiltere Eğitim Araştırma Kuruluşu, Boston College ve katılımcı ülkeler tarafından finansal olarak desteklenmektedir.
Ülkemizde TIMMS ve PISA gibi uluslararası değerlendirmeler, paylaştıkları sıralamalar üzerinden hararetli bir tartışmaya zemin oluştururlar.
Sıralamadaki yer eksen alınarak ya eğitimde çok iyi olduğumuz veya çok kötü olduğumuz gibi indirgemecilikle malul bir yüzeysellikte mevzuyu tüketiriz.
Yazıya başlarken değindiğim meşruiyet evreninin bizi yönlendirdiği hususla doğrudan bağlantılıdır bu durum.
Sıralamanın kendi başına anlamı var mıdır?
Bilmiyoruz, çünkü böyle bir soru sormaktan, bu şekilde bir tartışma yürütmekten men edilmişizdir.
2019 yılı ile karşılaştırıldığında bu alanlarda daha iyiye gittiğimiz söyleniyor ancak biz bunun izdüşümlerini öğrencilerin başarılarında, okul yaşantımızda ve toplumsal hayatımızda niye görmediğimizi, göremediğimizi bilmiyoruz.
Bu tarz sınavlardaki başarıların yansımaların görülüp görülemeyeceğini de bilmiyoruz esasında.
Öyle kabul etmemiz gerektiğine ilişkin görünmez bir kabulün baskısı altında kendimizi hissediyoruz ve öylece de kabul ediyoruz.
Matematik ve fen başarımızı artıyorsa “mevcut sistemimiz iyi” diyeceğiz sanırım.
Peki, sistem bu şekilde iyi gidiyorsa madem müfredat değişikliğine niye gittik?
Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nun hazırlık sürecinde ve gerekçesinde dile gelen öğretmen yeterliliklerinin çok düşük olduğu tespitini neye dayandırdık?
Veya TIMMS raporuna göre çok başarılı bir görünüm sergiliyorsak aynı istikrarlı başarıyı her yıl yaptığımız LGS sonuçlarında neden göremiyoruz?
TIMMS verilerinden hareketle bir okuma yapıldığında YKS fen ve matematik testinde durumun paralel gittiği söylenebilir mi örneğin?
Bunlar meşruiyet sınırlarını zorladığımızda okul özelinde sormamız gereken soruları bazıları.
Bir de bu evreni toplumsal hayata şamil kıldığımızı varsayalım örneğin.
Mesela matematik ve fen alanındaki istikrarlı başarımız ile ekonomi alanındaki vaziyetimiz arasında nasıl bir bağ kurmamız gerekecek veya gerekecek mi?
Eğitim ile ilgili tartışmalarımız yerli yerine oturduğunda ancak anlamlı bir konuşma mümkün olacak.
Ve o zaman gerçekten bir başarı ve başarısızlık değerlendirmesi yapabileceğiz.
Dar bir alanda top çevirerek küresel yutturmacayla oyalanmaya devam ettikçe buna sıra gelmeyecek şüphesiz.
Çünkü esaslı soruları sormak veya alanla ilgili anlamlı bir konuşma yapmak gibi bir derdimiz yok.
Yeni yorum ekle