Türkiye’nin Rusya nezdinde üç aydır devam eden düşman ülke statüsü gün geçtikçe daha da derinleşiyor.
Türkiye’nin zaafları ve atabileceği adımların kısıtlılığından artık iyice emin olan Rus propaganda makinesi, akla hayale gelmeyen ithamlar, suçlamalar, tehdit ve blöflerle süreci kendi lehinde tutmaya çalşıyor. Dünyada çok büyük karşılığı olmasa da bu sürecin Rus kamuoyunun mobilize edilmesi ve ortak düşman figürü etrafında birleşmenin sağlanması için büyük bir yararı oluyor. Türkiye, uzun yıllardır Rusların bilinçaltında en büyük düşman olarak kodlanmış olan ABD’nin de önüne geçerek, dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağı gibi takdim ediliyor.
Bu propagandaya maruz kalan Rus halkının psikolojik sağlık düzeyinin de gün geçtikçe aşağılara doğru sürüklendiği görülüyor. Söz konusu olan sadece Türkiye aleyhtarlığı da değil. Rusya dışındaki neredeyse bütün ülkelerin aşağılama, tehdit ve nefret dili ile anıldığı garip bir süreçten geçiliyor.
Bir yandan ülkenin içinde bulunduğu ağır ekonomik şartlar ve sosyal problemler derinleşirken, diğer yandan küresel savaşlarda fiili olarak yer almak ve daha büyük bir savaşın çıkacağını bekleyerek yaşamak zorunda olmak Rusların toplumsal olarak bir psikolojik bunalım aşamasına yakın olduğuna işaret ediyor.
Durumu daha iyi anlamak için Rus TV kanallarından herhangi birinin akşam saatlerinde yayınlanan haber bültenlerinden birine bakmak yeterli olacaktır. Normal bir ülkede, haber bülteni vatandaşların daha çok kendi ülkelerindeki gelişmelerden haberdar olmaları için hazırlanır. Ülke içinde yaşanan problemler, siyasi tartışmalar, sosyal sorunlar ekrana yansıtılır. Oysa Rus televizyonu, Rus seyircisine “siz halinize şükredin, bakın dünyada neler oluyor” dercesine, ABD’den Ortadoğuya, Almanya’dan Ukrayna’ya kadar dünyadaki bütün ülkelerin ne kadar kötü ve ağır şartlar altında yaşadığını gösterir. Bir buçuk saatlik Rus haber programının ardından, TV karşısından kalkan bir insan ABD’nin dünyayı yakıp kül etmeye çalıştığını, Arapların Avrupa medeniyetini yıkmak için mülteci maskesi takarak Avrupa’ya akın ettiğini, Ukraynalıların Rusya’yı yok etmek maksadıyla gizli planlar kurduğunu, İngiltere’nin Rusya’yı iki yüz yıldır yok etmek için sinsi emeller beslediğini, Almanların İkinci Dünya Savaşının öcünü almak için sabırsız bir şekilde fırsat beklediğini, Türklerin ise mevcut dünyanın başının belasını olduğunu iyice bellemiş ve insanlığın tümüne düşman olmuş bir şekilde yatağına uzanır.
Ertesi gün işyerine gittiğine mesai arkadaşlarının, hayatın artık ne denli pahalı ve zor olduğunu anlatan hikayelerini dinler. Dinlerken de “bütün dünya bize karşı, bu yüzden zor durumdayız. Hepsine lanet olsun” diyerek içindeki sıkıntıdan kurtulmaya çalışır.
Bu anlatılanlar dışarıdan bakıldığında karikatürize edilmiş sahneler gibi gelebilir. Ancak Rusya’daki insanların çoğunun bugün yaşadığı ruh hali malesef böyle. Türkiye’nin uçağını düşürüken Rusya’nın bu duygusal durumunu hesaba katmadığı da ortada. Türk tarafının, “Rusya neden böyle bir tepki verdi?” diye safiyane sorular sorması ve karşısında normal bir psikolojiye sahip bir devlet ve halk varmış gibi gelişmeleri akıl penceresinden yorumlamaya çalışması bu yüzden boşuna bir emektir.
Rus toplumunun bugünkü halet-i ruhiyesini belirleyen en önemli şey nefrettir diyebiliriz. İktidarın, elinde bulunan bütün enstrümanları kullanarak yürüttüğü sosyal mühendislik projesi bu sonucu doğurdu. Ülkeyi idare edenlerin, toplumsal tepkinin kendilerini hedef almasını önlemek için seçtikleri bu tuhaf yol, dünyanın belki de en çok seyahat eden ve farklı kültürlere yakından aşina olan Rus halkını Orwell’in romanlarındakine benzer bir sürüye dönüştürmeyi amaçlıyor.
“Bütün dünya bize karşı”, “Hiç kişmse bizi sevmiyor ve herkes bize zarar vermeye çalışıyor” şeklindeki şizofreni ve paranoya göstergesi sayılması gereken ifadeler, Rus hayatı için sıradan ve hakikati dile getiren söylemler haline gelmiş durumda.
Dünya, Putin’in çılgınlıklarını konuşmaya devam ederken, 140 milyon insanın delilik ile akıl arasındaki ince çizgiyi aşmak üzere olduğu şimdilik fark edilemiyor. Bu süreç nasıl tamamlanacak şimdilik kestirmek zor. Ancak ülke içinden veya dışından bir müdahale olmaması durumunda Rusya’nın kısa bir zaman sonrasında büyük bir akıl hastanesine dönüşme riski taşıdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.