28 Şubat Travması

02 Mart 2021

 

1996 Ankara Sincan’da gerçekleşen Kudüs Gecesi 28 Şubat tanklarının balans turu atmasına yol açtı. Hemen Milli Güvenlik Kurulu olağanüstü toplandı ve dönemin siyasal iktidarına tavsiye kararları aldı. MGK’da alınan kararların uygulanması sırasında Türkiye’de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal değişimlere neden olan bir süreç başladı.

Yaşananlar Post-Modern darbe olarak adlandırılırken dönemin generallerinden Çevik Bir 28 Şubat’da  alınan tavsiye kararlarının aslında Post-Modern darbe olduğunu da kabul etti. “İrticayla mücadele eylem planı” ile anılan bu süreçte verilen kararların ve yaptırımların uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için Çevik Bir öncülüğünde Batı Çalışma Grubu kuruldu. Tankların balans turu atmasındaki etkinlik dönemin Refah-yol hükümetinin alaşağı edilmesi ile sonuçlandığı gibi özlenen siyasal iktidara da aynı zamanda hareketlilik yol haritası da çiziyordu.

Yaşanan hareketliliğe bakılınca generallerin hassasiyet ve endişelerinin en açık ve net ifadesi Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya’nın “İrtica PKK’dan daha tehlikelidir” sözlerinde görebiliyoruz. Bu sözler 28 Şubat Post-Modern darbesinin askeri jargonla ‘cephe’sini de tanımlıyordu. Dünya tarihinde en agresif ve kanlı eylemler gerçekleştiren terör örgütleri sıralamasında ön sıralarda olan (örgütü, konumu, eylemleri vs açık ve belli olan) PKK ile tamamen sübjektif kabul edilebilecek olan (kim yada kimler olduğu belirsiz, örgütü olmayan) İrtica kavramı üzerinden mukayese yapılıyor olması 28 Şubat hareketliliğine Post-Modern darbe tanımlamasının yapılmasının ne kadar doğru olduğunu gösteriyor.

“İrticayla mücadele eylem planı” gereğince oluşturulan tavsiye kararlarında

1-Tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB devredilmeli

2-8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli

3-Kuran Kursları denetlenmeli

4-Tevhidi Tedrisat uygulanmalı

5- Tarikatlar kapatılmalı

6-Kıyafet kanununa riayet edilmeli

7- Kurban derileri derneklere verilmemeli

8- Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı

Maddeleriyle cephenin eylem planı da Batı çalışma Grubunun sorumluluğuna verilmiş oldu. Eylem planının maddelerine bakıldığında rahatlıkla görülecektir ki; 28 Şubat Post-Modern darbesi kolektif bir çalışmadır. Eylem planının sivil ayağının sorumlulukları oldukça önemlidir ve ordunun kendilerine verdiği “anayasal görevi” yerine getirmiş olmalarıyla beraber tankların yapmış oldukları balans ayarının devam ettirilmesi mutlaka sivil iradeye ve sorumluluk alınmasına bağlıydı. Hatta denilebilir ki ülkenin balans ayarının yapılmasına hazırlık ve devam ettirilmesinde medya, finans, STK’lar, bürokratlar, odalar, legal örgütler vs. tüm sivil etki kuruluşları kolektif olarak çalışmış ve ordudan daha kritik rol oynamıştır denilebilir.

Post-Modern darbenin sivil ayağının vurgusu dönemin Kara Kuvvetler Komutanı Kıvrıkoğlu tarafından belli ki kurmay aklı ve hesabıyla “1000 yıl sürecek” netlik ve vizyonuyla ortaya koyuldu. Bir anlamda darbenin mottosu olabilecek “1000 yıl sürecek” cümlesi yine darbenin aksiyoner ve dışa dönük yüzü olan Çevik Bir tarafından “Demokrasiye balans ayarı yaptık” ifadesiyle çerçeveye alınıyor ve demokrasi arabasının yapılan balans ayarıyla devam edeceği ifade edilerek Post-Modern darbe vurgusunun altı çizilmiş oluyordu.

Bitti mi? 28 Şubat kalkışmasıyla demokrasiye balans ayarı verilerek yürütülen ‘İrtica ile Mücadele’nin bitmediği kanaatindeyim. En azından 2013 yılında, MGK’da alınan 28 Şubat kararlarının 1997 yılından 2009 yılına kadar uygulandığını Cumhurbaşkanı Demirel tarafından “28 Şubat MGK toplantısı Anayasa’nın 118. maddesine göre yapılmıştır. Kararlar 118. maddeye göre alınmıştır ve 2009 yılına kadar da uygulanmıştır.” denilerek ortaya koyuldu.

Anayasal olarak Rejimi koruma ve kollama görevini asli varlık vazifesi kabul eden Türk ordusu ve kurmaylarının ‘irtica’ ile mücadele refleksinin canlı ve tetikte olması ne anlama gelmektedir. Türkiye’nin darbeler ve muhtıralar tarihine bakıldığında görülecektir ki  her biri Türkiye’nin yeni döneminin habercisi ve düzenleyicisi etkinliğindedir. Türk aydını (burada Yalçın Küçük’e katılmamak mümkün değil Türkiye’de aydın değil ama okur-yazar olduğu söz konusu), sanayicisi, medyası, bürokratı tüm sivil kurumları vs. ile bu düzenleme konusunda oldukça uyumlu ve siyasal olarak da icracısı olmak açısından pek mahir ve yeni siyaset kurucuları da çıkarabilmiştir.

Bunu nasıl okumak gerekir? 28 Şubat 1996’da başlayan yeni dönemin habercisi olan süreç 2000’ler sonrasının politik düzenlemesinde de etkindir. Demokrasiye balans ayarı yapılarak siyasete de balans ayarı yapıldığını söylemek pek akıldan uzak değildir. Siyasetin dengesi bozulmuş, yeni ayarlar belirmeye başlamış ve Sağ siyaset meclis dışında kalmıştır. 2002 erken genel seçim kararıyla yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi meclise milletvekili sokmayı başarabilmiştir. Oyların yüzde 34,3'ü ile 363 milletvekilliği kazanan Adalet ve Kalkınma Partisi, TBMM'nin üyelik sayısının yaklaşık yüzde 66'sını alarak liste usulü çoğunluk sisteminin uygulandığı 1950'li yıllardan sonra TBMM'deki en büyük temsil gücünü elde eden siyasi parti oldu.  Yüzde 10'luk ülke barajı nedeniyle geçerli oyların yaklaşık yüzde 45'i TBMM'ye yansıyamadı (yaklaşık 16 milyon oy mecliste temsil edilemedi) ; seçimlere katılan 18 siyasi partiden yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi yüzde 10'luk ülke barajını aşarak TBMM'de temsil edilmeyi başardı, böylece 1946'dan sonra ikinci kez TBMM'de yalnızca iki parti temsil edildi.

28 Şubat Post-Modern darbesi her açıdan toplumda değişim ve dönüşümün başlangıcı olmuş ve bu değişim ve dönüşümün halen dahi sürdüğü söylenebilir. 28 Şubat nasıl tanımlanmalı? Geriye dönüp tüm sürece bakıldığında; toplumun hemen her kesiminde başlayan bir “travma”dan söz edilebilir. 28 Şubat bir travmanın başlangıcıdır ve kronikleşerek devam etmektedir.

2000’ler sonrası Türkiye’nin, travma sonrası etkileri devam etti ve toplumu istisnasız her açıdan  etkileyerek, değiştirip, dönüştürdü. Türkiye toplumu daha fazla kristalize edilerek manipülasyonlara açık hale geldi. Değerler sistemi alt-üst oldu. Kimliksizlik ile başlayan tanımsızlaşma hemen her şeyin içeriğini boşalttı. Biçim ve denklemde elde edilen güce göre değerler tanımlanmaya, kimlikler inşa edilmeye başlandı ve böylesine bir “trend” kimilerince satın alındı. 80’ler sonrası pop kültürün etkisinde yanlış yapılan her ne varsa herşeyin göz önünde belki de kabaca, hatta cüretle  yapıldığı ancak halkın pop kültürle eğlenmeye devam ettiği ve umarsızca yeni olan dünyaya açıldığı yıllardan 2000’ler sonrasının jöle kültürüyle hemen herşeyin aynileştiği, farksızlaştığı, direnenlerin de terk edilmeye (ya sev ya terk et sloganları), tekme atılmaya, linç edilmeye müsait olduğu ve makul kabul edildiği bir dönemin başlangıcıdır 28 Şubat Post-Modern darbe (Tam da tanımlandığı gibi Post-Modern toplumun işaretidir).

ÖZCAN KANMAZ

ÇEKİLEN IZIDRAPLARIN TELAFİSİ BELKİ MÜMKÜN.
ANCAK YANAN CANLAR, YOK OLAN CANLARIN TELAFİSİ MÜMKÜN DEĞİL.
KISA DÖNEM ASKERLİKTE KOMUTANIM OLAN BİNBAŞI ABDULMUTALİP YILDIRIM NAMAZ KILDIĞI İÇİN ÖNCE MSB' DAN İHRAÇ EDİLDİ, ŞANLIURFA BELEDİYESİNDE ŞİRKET ELEMANI İKEN MGK KARARI GEREĞİNCE ORADAKİ İŞİNE SON VERİLİNCE , CİNNET GEÇRİP İNTİHAR ETTİ.

Sa, 03/02/2021 - 16:51 Kalıcı bağlantı
Mikdat erez

Tolga bey
Kısa bir “post modern hikaye”
Henüz tarih olmadığı İçin bazı unsurlar
Anlatılmıyor.
Türkiye’nin kültür ve düşünce hayatına vurdukları dokunuş ile bin yıllık ivme olduğu söyleniyor.
Şimdi herkes proje kim diye karşıya bakıyor

Sa, 03/02/2021 - 17:32 Kalıcı bağlantı

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
1 kez görüntülendi. 474 kez görüntülendi. 4 yorum yapıldı.