Mimarlık ve İnsanlık
İnanılmaz gökdelenlerin önünde yürürken, binaların sanki bu insanları yuttuğunu düşünmüşümdür. İnsanlar değersiz bir nesne olmuştu, sanki. Hangi sokağa girersen, yüksek binalar güneşi keserek, sana zulmediyor. Paris'e gidiyorsun, ilk önce sıradan binalardan, eski sokaklardan zevk alıyorsun, fakat Eyfel’in altında beklerken, demir parçası olan Eyfel’in insanlardan daha değerli olduğunu düşünüyorsun ve bu da yeniden senin depresyona girmene sebep oluyor. Versay sarayına gittiğinde sadece o muhteşem binanın önünde dolaşırken, bu büyük binanın içindeki Louis’leri düşünüyorsun. Sanki, Louis’ler bu binaların kralları değildiler, binalar Louis’lerin kralıydı..