SUNZİ'DEN ÖĞRENECEKLERİMİZ VAR!
ABD Başkanı Trump'un danışmanlarının elinden Sunzi'nin «Bing Fa» sının düşmediğini gazetelerde okuyunca; aklıma ister istemez öğrencilik yıllarım ve Çinli arkadaşlarım geldi. Ne yazık ki, 1989 Tian'anmen Olayı'nın ardından hepsi de Almanya'dan ayrılmak zorunda kaldılar. Onlardan öğrendiğim ilk şey Çinli ile İnsan olmanın aynı kökten geliyor olmasıdır! Bir bakıma bu durum Çin milliyetçiliğinin şedit, Çin'in kapalı toplum olmasının da kaynağıdır. Yine o yıllarda Üniversite'de açılan internet sergisine, bilgisayarın ilk mucidlerinden olan Weizenbaum'un üniversitede verdiği konferansda dile getirdiği; yakın zamanda gazeteleri 'uzaktan' okuyacağımıza dair kehanetlerini, ciddiye almıyorduk. Konuyu dağıtmış değilim! İşte «Bing Fa» da «Odyssee» gibi - anlaşılmasının zorluğundan belki – ihmal edilmiş kaynaklardan biri. Doğu'nun risale geleneği ölçülerinde M.Ö. 5. yüzyılda yazılmış küçük, ama etkisi büyük bir eser. Savaş olgusunu tüm yönleriyle ele alıyor: Strateji ve Taktik, Siyaset ve Ahlak konularını eğiliyor.
Çin'in Avrupa'yı tanıma süreci bizimkine pek benzemez. Örneğin 70li yıllarda Çin gençliği Tiran'ı Avrupa'nın başkenti sanırdı. Yine Romen filmleri Batı kültürünün en nadide eserleri sayılırdı! 80li yıllarda 19.yüzyılda yaşamış Batılı yazarlar çağdaş Batı edebiyatı için örnek gösterilirdi. Mao'nun 'İki Dünya' teorisi çöpe atıldıktan sonra Avrupa, Çinli aydınlarının ufkuna yerleşti.
«Eğer düşmanı ve kendini tanıyorsan zafer şüphesiz senindir.» Sunzi'nin bu uyarısını Çinliler ancak Avrupalılar karşısında aldıkları iki askeri yenilgiden (1842/1860) sonra hatırlamıştılar. 1861'den itibaren üstün rakiplerini araştırmaya ve Batı teknolojisi ile yakından ilgilenmeye başlamıştılar. Muhafazakar güçler eski düzeni sürdürmekte diretince yenilikçi hareket sustu. Çin ilk kez ciddi anlamda - Japonya 1905'de Rusya'yı mağlup ettikten sonra işin önemini kavrayarak - yüzünü Batı'ya çevirdi. Çin'in en kısa Batılılaşma hikayesi işte bu. Ve bu arkaplanı göz önüne alarak konumuza tekrar dönelim...
Çin düşüncesi ve Bing Fa
«Bing Fa» nın önemi; bir savaş sanatı kitabı olmasından ziyade Konfüçyüz ve Tao arasında konuşlanmış Çin düşüncesini yansıtan en iyi eser olmasından ileri geliyor. Herşeyden önce felsefik yönü ağır basıyor. O yüzden sanat, siyaset ve iş alanında da ilgi çekmiş ve okunmuştur. Aforizma tarzında, ama argümanları ilkesel niteliktedir. Ayrıca Sunzi'ye göre; savaş her zaman uzak duramayacağımız bir kötülüktür. Düşmanın direnişini mümkünse savaşmadan kır, demektedir:«Kazan, ama yok etme» her yöneticinin şiarı olmalıdır. Kendini ve rakibini tanıyan ise zaferi çoktan kazanmıştır. Şimdi, 2500 yıl önce söylenmiş bu soyut ifadeden hareket ederek güncel olan neyi anlayabiliriz? Mesela; teknolojik altyapısı ve birikimi ile Amerika hızla silahlanmaya giderse yalnızca Rusya değil, diğer Batılı ülkeler de peşinden nal toplayacak ve dahi Nato işlevini yitirecek, demektir.
Küreselleşme karşıtları ve yandaşları arasında süren bir kapışmanın ortasında kalmış siyaset adamları eski hikmetli sözlerde bir çıkış yolu arayabiliyorlar. Çinli General Sunzi'nin «Savaş Sanatı» işte bu günler için yazılmış olmalı ki siyasal süreci denetlemekte zorlanan Batılı politikacıların elinden düşmüyor. Çünkü; «Mücadelenin azgın dalgalarının ortasında aslında varolmayan bir kargaşa hakimdir. Şaşkınlığın tam ortasında mahiyetindekiler başsız ve hedefsiz yol alıyor görünürler. Ancak mağlubiyetten de korunurlar. Nizamsızlık hilesi mükemmellik, zaafiyet hilesi kudret ister», demektedir Sunzi. Ona göre;«Bütün savaşlar hileye dayanır. Bu nedenle, saldırabileceğimiz halde öyle değilmişiz gibi davranmalıyız, gücümüzü kullanacağımızda etkin değilmiş gibi görünmeliyiz.»
Sunzi; rakibin zayıf yönlerini tespit ettikten ve kendi kuvvetli yönü ile zayıf noktası üzerinde siklet merkezi oluşturarak başarıya ulaşmaya çalıştıktan sonra, rakibin güçlü yönlerinden uzak kalmayı önerir. Yıllar öncesinde plan yapmanın zafer ya da yenilginin belirleyicisi olduğunu söylerken, bu gerçeği günümüz diline çevirdiğimizde, hazırlık safhasında 'analiz' tekniklerini en iyi şekilde uygulayan ve fikir üreten ve fikirlerin özgürce tartışılmasından korkmayan şirketlerin/toplumların/kurumların ayakta kalacağını açıklar.«Ancak, bu arada her ihtimale karşı, yenilgi hesabını ve stratejisini yapmayı da unutmayın» der.
Sunzi kendi çağının bilgi birikimine uygun bir düşünce tekniği ile durumu değerlendirirken, aradan geçen yüzyıllar içinde insanlığın bilgi birikimi artmış ve bilginin paylaşılması ve düşünce yöntemleri açısından yeni imkanlar ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda; kendimizi çevreleyen ortamın tüm yönlerini anlamak, resmin bütününü algılamak, mevcut durumu görmek, ileriye dönük gerçekçi ve etkin adımlar atmak kolaylaşmıştır. Dış ve iç faktörler kapsamında tehditler ve fırsatlar, zayıf ve güçlü yönler önceden belirlenmektedir, zira «mücadele henüz dövüş başlamadan kazanılır.» Sunzi, bize gündelik hayatımızla da ilgili birçok öğüt veriyor:«Dostlarını kendine yakın tut, düşmanlarını daha da yakın» veya «İnsanlar bir kez birleştiler mi, cesurlar tek başlarına ilerleyemez, korkaklar ise tek başlarına geri çekilemez.» Anlaşılacağı üzere Sunzi'nin felsefesi, elinden geldiğince çatışmayı gereksiz kılmaya yöneliktir. Duygusallıktan uzak akılcı bir yaklaşım sergilemektir. Objektif kalabilmek ve toplum psikolojisini anlayabilmektir. Benzer yansımayı ticari konularda da görebiliriz: «İyi tüccar hazinelerini saklayarak hiç bir şeyi yokmuş gibi davranır» ya da «İyi usta iz bırakmaz».
Liderlik mühim bir husustur
Yine Sunzi'ye göre; liderlik en fazla önem verilmesi gereken bir husustur. Liderlik gücünün kişisel niteliklere ve popüler bilince bağlı olduğunu düşünür. Gönül birliğini, güçlü olmanın ana kaynağı sayar. Toplumun ortak ilgi alanını bulmayı önemser. Zaferin normal insanların gözüyle görülemeyeceği düşüncesindedir. Bir lider kendi başına görmeli ve bilmelidir. Bunun anlamı, liderin başkalarının göremediğini görmesi, başkalarının bilemediğini bilmesidir.
Sunzi; her harekattan/teşebbüsten önce mutlaka göz önüne alınması gereken beş faktörden bahseder:Uyum, liderlik, disiplin, hava ve arazi şartları.'Uyum' faktörü siyasal lider ile halk arasındaki iş, dil ve ülkü birliği konusuna eğilir. «Halkın liderle aynı hedefe yönelmesi» uyuma işaret eder. Liderlik hakkındaki kriterler gerek Taoizm gerek Konfüçyanizm ile uyum içindedir:Zeka, güvenilir olmak,insana değer vermek,cesaret ve kararlılık. Disiplin ise teşkilat bünyesindeki dayanışma ve verimlilik konuları ile ilgilenir. Liderde aranılan güvenilirlik ve kararlılık ilkeleriyle doğrudan bağlantılıdır.
''Gücünüz varken kendinizi güçsüz gösterin. Etkiliyken etkisiz durun.'' Savaş bir hile oyunu olduğu için zayıf ve beceriksiz gözükmek bir ustalık sanatıdır. Süpriz, başarının tek ilacıdır. Hedef özkaynakların tasarrufu olduğu gibi, düşman kaynaklarının zaiyata uğramadan ele geçirilmesidir. Bu konuda Sunzi Usta; «En iyi zafer savaşmadan kazanılan zaferdir» demektedir. Amaç savaşmadan kazanmak olduğu için de; düşmanın oyun planlarını baştan bozmak ya da düşmanı izole ederek zorda bırakmak gerektiğini öğretir. Bu süreçte zaman faktörü önemlidir ama sürat ve acelecilik birbirine karıştırılmamalıdır. Burada asıl mesele yöntem değil, bilgidir. «Kendinizi ve karşınızdakini iyi tanıyorsanız sizin için tehlike yoktur, kendinizi iyi bilmenize rağmen karşınızdakini yeterince tanımıyorsanız yine de kazanma şansı vardır, ancak ne kendinizi ne de karşınızdakini bilmiyorsanız o zaman her savaşta tehlike ile karşı karşıyasınızdır» demektir.
«He» ya da «Wu»
Çin kültürü kesintisiz 5000 yıldır ayakta duruyor. Çince «He» sözcüğü barış ve uyum manasına geliyor. İyi komşuluk ilişkileri öne çıkarken Çinli düşünürler şiddet kullanımını en son çare olarak görmüşlerdir. «Savaş sanatı bir devlet için hayati önem taşır. Hayat memat meselesidir. Ya çöküşe ya da yükselişe yol açar. Bu yüzden asla ihmal edilmemelidir.» Bu satırlarda Sunzi, savaş ve ordunun devletin bekası ile milletin varlığı için önemini vurguluyor.
İlginç şekilde Çince şiddet anlamına gelen «Wu» kelimesi – biri silah, diğeri durdurmak anlamına gelen - iki ayrı işaretten oluşur. Yani silah ve ordu savaşları durdurmak için elzemdir. Filozof Laotse de benzer şekilde «Eğer başka çare kalmadıysa, asker ve silah son tercih olmalıdır» demektedir. Ünlü Çin Seddi de bir bakıma savunmayı esas alan bu stratejik düşüncenin ürünüdür. Küreselleşme yüzünden ülkelerin birbirine bağımlı hale geldiği çağımızda başka bir devletin çıkarına dokunan bir devletin de zarar gördüğünü artık bilmek zorundayız.
O yüzden; demokrasi sonrası çağı hazırlamak üzere 'kaos' yaratılan bir dünyada Sunzi Usta'ya kulak verelim...