Sonunda ABD seçimleri neticelendi ve bu neticelere göre Biden’ın başkanlık yarışında ipi göğüslediği görülüyor. Bir kısım Türk medyasının ABD seçimlerini bu kadar yakından takip etmesi ise bizim için bir ilk oldu sanırım. Neydi bizi bu kadar ABD seçimlerine yakından bakmamıza sebep olan? Bu sorunun cevabını Türkiye- ABD ilişkilerinde aramak gerekiyor. Konunun siyasal tarafına ne kadar girmek istemesek de ekonomiyi yönlendiren temel unsurun siyasal ilişkiler olduğu hatırlanacak olursa, bu tutumun imkânsız olacağı anlaşılacaktır.
Biraz hafızayı tazelemekte fayda var. 15 Temmuz kalkışmasının Obama döneminde olduğu ve ABD’deki şahin kanatın doğrudan desteği olduğu günlere dönmek iyi olacaktır. İşte tam o günlerde kalkışmanın üstünden günler geçmesine rağmen ABD’nin sessizliğini koruduğu günlerde Türkiye’yi ziyaret eden üst düzey bir yetkili Biden’ındı. Biden'ın başkan yardımcısı olarak 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin bir ay sonra bu ziyaret gerçekleşti. Görüşme sonrası yapılan basın toplantısında şöyle diyordu, Biden: "Amerikan halkı sizin yanınızda. Obama, Erdoğan'ı arayan ilk insanlardan biri oldu. Ancak yine de özür dilemek istiyorum. Keşke daha erken buraya gelebilseydim. Ancak Sayın Cumhurbaşkanı (Erdoğan), halkınıza büyük hayranlık duyuyoruz ve bu zorluklara göğüs germe biçiminize hayranlık duyuyoruz". Yine burada hatırlatmakta fayda olacaktır. Bu özür Biden’ın Türkiye’den ilk özrü değildi.
Başarısız darbe girişiminin ardından ABD’nin Türkiye’ye hesap sorar bir noktaya geldiğini gördük. F-35 krizi, YPG/PKK, Türkiye-Suriye süreçlerinde ABD’nin tavrının hep karşı taraftan yana olduğuna şahit olduk. Ekonomi tarafında ise henüz ir ambargo yürürlüğe girmedi ama F-35'in bazı parçalarının üretim-tedarik zincirinden Türkiye'nin çıkarılması, ikili ticari ilişkilerde 100 milyar dolarlık hedefin gerçekleşmesine yönelik adımların atılmaması, demir-çelik kotaları veya bazı ürünlerin alımı konusunda çok da istekli/hevesli davranılmadığına tanık olduk. ABD merkezli fonların speküle ataklarına tanık olmadık ancak ABD, küresel finans adımları, sermaye kontrolü açısından Türkiye aleyhine bazı adımlar attı. Halkbank dava sürecini iyi hatırlamakta fayda var. Öte yandan ABD, Türkiye'nin Katar'la ilişkilerinde de sermaye kontrolü ve blokajına yönelik geçmişte bazı adımlar attı.
Kral Öldü Yaşasın Kral
Trump’ı ABD iç siyasetinde yıkıma götüren iki önemli husus oldu diyebiliriz. Bunlardan biri ırkçılığın yükselişi, diğeri ise pandemi ile mücadelede gerekli adımları atmaması. Biden’ın seçim kampanyaları sürecinde de bu sıkıntıları gidermeye yönelik yaklaşımı en büyük kozu oldu. Obama dönemi politikaların bir nevi restore edilmiş haliyle öne çıkan Biden’ın söylemleri eğitim, sağlık ve asgari ücret artışı gibi doğrudan orta sınıf Amerikalıları etkileyecek bir noktada odaklandı. Biden artık başkan ve Türkiye, bu durumdan nasıl etkilenir sorusu herkesin kafasında.
Bu soruyu doğru cevaplayabilmek için birkaç faktöre bakmak lazım. Bunlardan ilki Biden’ın başkanlık seçimlerinde doğrudan desteğini aldığı Rum diasporasının etkisini unutmamak gerekiyor. Türkiye’nin Doğu Akdeniz ve Yunanistan ile yaşanan krizlerde ne gibi sorunların beklediği tahmin edilebilir. Biden Türkiye’ye yabancı bir devlet adamı değil. Öte yandan Biden, Ortadoğu’ya da yabancı değil; o yüzden Ortadoğu konusundaki yaklaşımına bakmak gerekiyor. Biden'ın Irak, Suriye ve Libya'daki çatışmalarla ilgili yaklaşımı ABD'nin önderlik rolünü üstlenmesi gerektiği yönünde. Bir diğer husus Biden'in öncelikleri bağlamında bakıldığında; Suriye, Kürtler, S-400 ve NATO ile ilişkiler düzleminde Türkiye'yi; Trump'ın çöpe attığı nükleer anlaşmaya dönüş hedefi nedeniyle İran ve hasımlarını; pek çok açıdan Rusya'yı etkileyecek diyebiliriz. Birde, ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) çerçevesinde Kongre'den geçen yaptırım tasarısını dikkate almak gerekiyor. Trump’ın Türkiye söz konusu olduğunda engellediği CAATSA süreci konusunda Başkan sıfatıyla Biden’ın göstereceği nihai tutum ilişkilerin yönünü tayin edecektir. Eğer ABD, Türkiye'yi kazanmak istiyorsa S-400 ve Halkbank dosyalarında Ankara’yı gerip, Suriye ve Kürtler konusunda ise teskin etme yönünde ger-esnet politikası yürüteceği söylenebilir. Türkiye ile ortaklığın gidişatı da ABD'nin Suriye siyasetinin şekillenmesinde de etkili olacaktır.
Biden'ın en çok konuşulan dış politika tercihi İran'la 2015'te imzalanan nükleer anlaşmaya dönüp, Tahran üzerinde etkili olabilecek bir diyalog kanalı açmak ve Tahran’ın normalleştirilmesi ancak tüm yaptırımların kaldırılması halinde bir anlam ifade edecektir. Böylesi bir durumun Türkiye açısından kabul edilebilir hatta İran ile daha legal ticari süreçlerin başlangıcı olarak görülebilecek bir durum olarak değerlendirilebilir. Ancak burada sorulması gereken soru Trump döneminde İran’a karşı oluşturulan Suudi-Arap blokunun vereceği tepkinin şiddeti olacaktır. Filistin sürecinde ise ABD’in politikalarında İsrail aleyhinde ciddi bir değişim beklemek bizleri yanıltabilir.
Biden’ı belki de en meşgul edecek sorun Çin’in hem ekonomik hem de askeri olarak yükselen gücü olacaktır. Son açıklanan verilere bakıldığında Çin'in imalât sektörü satın alma yöneticileri endeksinin (PMI) Ekim ayında 0,6 puan artışla 53,6 puana yükselerek Ocak 2011’den bu yana en yüksek değerine ulaştığı görülüyor. Çin'in iş güven endeksi de Ağustos 2014’ten bu yana en yüksek seviyesine çıkarken, Ekim’de yeni iş siparişleri de büyük artış kaydetti. Bir diğer husus Çin’in açıkladığı büyüme rakamlarında gizli: Çin’in üçüncü çeyrekte ekonomisinin %4,9 büyüdüğünü açıklaması ise pandemi sürecinden hızlıca çıktığının en önemli göstergesi.
Bu bağlamda ticaret savaşlarına ilişkin BBC’de bir makalesi yayınlanan Natalie Sherman şöyle bir yorum getiriyor: “Donald Trump'ın öne çıkartan saldırgan ticaret duruşu, müttefiklerine karşı agresif yaklaşımı, uluslararası örgütlere getirdiği eleştiriler ve dünyanın dört bir yanındaki ülkelerden yapılan ithalatlara yeni gümrük vergileri uygulaması ayırt edici ekonomik politikasıydı.”
Biden'ın, Amerika'nın dünya sahnesinde müttefik ve lider olarak rolünü yeniden öne çıkartacağı yeni bir başlangıç arayacağına şüphe yok ama Trump’dan ne kadar farklı olacak? Biden; Çin söz konusu olduğunda, "agresif" eylem sözü verdi. Trump'ın ticaret savaşları sırasında Çin mallarına uyguladığı gümrük vergilerini Biden’ın da yakın zamanda kaldırması beklenmiyor. Karishma Vaswani'nin seçimlerden önce yazdığı gibi: “Çin, ABD’de kazanan kim olursa olsun hiçbir iyilik beklemiyor.”
Ya Türkiye’de Neler Oluyor
Merkez Bankası başkanı Murat Uysal’ın görevden alınması ve yerine Naci Ağbal’ın getirilmesi kamuoyunun en dikkatini çeken olay olsa da aslında geçtiğimiz haftalar oldukça hareketli geçti. Geçtiğimiz haftalarda ekonomiyi ilgilendiren altı önemli veri açıklandı. Bunlar ekonomik güven endeksi, TÜFE, yurt-içi üretici fiyat endeksi, hizmetler üretici fiyat endeksi, dış ticaret verileri ve turizm verileri idi. Buna göre Ekim ayında ekonomik güven endeksi %4.8 artarak 92.8 oldu, en yüksek güven 109.7 ile imalat sektöründe kaydedildi. Ekim’de tüketici fiyat endeksi önceki aya göre %2.13, Aralık’tan bu yana %10.6 ve Ekim 2019’a göre (enflasyon) %11.89 arttı. Ekim ayında en yüksek TÜFE giyim, ayakkabı, gıda ve alkolsüz içeceklerde görüldü. Yurt-içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ise Ekim’de %3.55, Aralık’tan bu yana %17.48 ve Ekim 2019’a göre %18.2 arttı. Keza hizmetlerde de üretici fiyatları yükseldi. Eylül verilerine göre Hizmet-ÜFE aylık %0.04, Aralık’tan Eylül’e %19.87, Eylül 2019’a göre %18.44 artış gösterdi, ancak Eylül’de konaklama ve seyahat gibi hizmetlerde fiyatlar düştü.
TİM’in açıkladığı öncü geçici verilere göre Ekim’de ihracat önceki aya göre %8.2, geçen yılın Ekim ayına göre 55.6 artışla 17.3 milyar $’a ulaşarak tüm zamanların en yüksek aylık ihracat rekorunu kırdı. TÜİK’in açıkladığı Eylül verilerine göre ise Ocak-Eylül döneminde ihracat 118.3 milyar $, ithalat 156.1 milyar $, dış ticaret açığı 37.8 milyar $ oldu.
Yılın ilk 9 ayında Türkiye’ye gelen turist sayısı %72.6 azalarak 11 milyon 244 bine, turizm geliri %69.4 azalarak 8 milyar.146 milyon $’a düştü, bununla birlikte turist başına harcama %11.6 artarak 724 $’a çıktı. En zayıf haftalarından birini yaşayan TL, 26 Ekim-2 Kasım arasında Dolara karşı %4.4 değer kaybederken, dünya piyasalarında Brent petrolü %8 ucuzladı, burada özellikle belirtmek gerekir ki daha önce de Brent petrol %3.5 ucuzlamıştı. Brent petroldeki bu düşüş trendine rağmen Türkiye’de benzin ve motorine yapılan zamların kaynak arayışında olan ekonomi yönetiminin can simidinin akaryakıt ve türevleri oluğu görülecektir.
Türkiye’deki diğer bazı gelişmeleri de zikretmekte fayda olacaktır:
- Cumhurbaşkanlığı kararları ile kısa çalışma uygulaması 31 Ekim tarihinden itibaren 2 ay, çalışanın işten çıkarılması yasağı (iş akdi feshi yasağı) ve işverene işçiyi ücretsiz izne çıkarma seçeneği ise 17 Kasım tarihinden itibaren başlamak üzere 2 ay uzatıldı. Ücretsiz izne çıkarılan işçilere verilen nakdi ücret desteğinin de süresi uzatıldı.
- Kamu bankaları, KOBİ'lere yönelik olarak 100 bin liraya kadar Mikro İşletmeler Destek Paketi hayata geçirdi. Cirosu 3 milyon TL kadar olan firmaların faydalanacağı kredi KGF teminatlı, azami 100 bin TL limitli, 48 aya kadar vadeli ve yıllık %11.5 faizli olacak.
- Merkez Bankası 22 Ekim tarihli Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini %10.25’te sabit tuttu. Bu oranla politika faizi enflasyonun altında kalırken “geç likidite penceresi”nden fonlama faizi 1.5 puan arttırılarak %14.75’e yükseltildi.
- Resmî Gazete’de yayımlanan İthalât Rejimi Kararına Ek Kararla buğday, arpa ve mısırda sırasıyla %45, %35 ve %25 olan gümrük vergileri 1 Ocak 2021 tarihine kadar sıfıra indirildi.
- Hazine ve Maliye Bakanlığına göre merkezi yönetim brüt borç stoku Eylül sonu itibarıyla 1 trilyon 862,9 milyar lira oldu. Borç stokunun 817,9 milyar lira tutarındaki kısmı TL, 1 trilyon 45 milyar lira tutarındaki kısmı ise döviz cinsi borçlardan oluşuyor.
- 2021 yılı bütçesinde yatırım giderleri 2020 yılına göre %83 arttırılarak 56.6 milyar TL’den 103.7 milyar TL’ye çıkarıldı. En fazla artış %147 ile tarımsal yatırımlarda olacak. Tarım sektöründeki bu yatırım artışının daha önce uygulanan politikalardan bir geriye dönüş olarak yorumlanabilir.
- Merkez Bankasının son dönemdeki sıkılaştırma ve faiz arttırma adımlarına uyum sağlamak üzere kredi kartı işlemlerinde uygulanacak faiz oranları da güncellendi. Buna göre 1 Kasım tarihi itibariyle kredi kartlarında aylık azami akdi faiz oranı %1.46, aylık azami gecikme faizi %1.76, yabancı para cinsinden kredi kartı işlemlerinde aylık azami akdi faiz oranı %1.17, aylık azami gecikme faizi ise %1.47 oldu.
- Bankalar yılın ilk 9 ayında tüm zamanların en yüksek 9 aylık kârını elde etti. Bankacılık sektörünün kârı Ocak-Eylül döneminde 2019'un aynı dönemine göre yüzde 28,8 artarak 46 milyar 254 milyon liraya yükseldi.
- Merkez Bankası yılsonu enflasyon beklentisini 3.2 puan arttırarak %12.1’e çıkardı. Eylül ayında açıklanan Yeni Ekonomik Programda bu yıl sonu için %10.5 enflasyon öngörülmüştü.
Nihayette
Biden, her ne kadar Türkiye’yi tanıyan bir siyasetçi olsa da temel ABD politikalarında çok keskin değişimler beklemek yanıltıcı olacaktır. Önümüzdeki dönemde Libya, Doğu Akdeniz, Yunanistan ve Suriye süreçlerinde bazı sıkıntılar yaşamamız olası gözüküyor. Geçtiğimiz 9 aylık süreçte en fazla ithalat yaptığımız ülkenin Çin ve en fazla ihracat yaptığımız ülkelerin AB üyesi ülkeler olduğu hatırlanırsa, ABD’nin tutumunun bizi doğrudan etkileyeceği göz önüne alınmalıdır. Hele ki, bu kadar kırılgan bir ekonomik süreç yaşadığımız şu dönemde…
Yeni yorum ekle