Eşek, İnsan ve Eşeklik Üzerine

17 Mart 2022

 

İnsanın avcı ve toplayıcılıktan, göçebelikten yerleşik düzene geçerken ilk dostları evcilleştirdiği hayvanlar oldu.

Ben köyde değil, bir kasabada doğdum. Ama doğayla iç içe olan insanın doğayla mücadelesinde hayvanın yerini görme fırsatını buldum. Atıyla, eşeğiyle, köpeğiyle, besi hayvanlarıyla insanoğlu doğa şartlarında zaman zaman bir insanla ilişki kurar gibi yakınlaşmıştır ona. Onlara insanlar gibi isimler takmış, insanlarla söyleşir gibi onlarla sözle iletişim kurmaya çalışmıştır. Sözgelimi rahmetli teyzem köyünde hayvan besler, her bir hayvana huyuna suyuna göre yeğenlerinin ismini verir, onlarla bu isimle hitap ederek konuşurdu. Elbette bunlardan birine benim de adımı vermişti. Maalesef en inatçı keçinin ismi de benim ailemden birine aitti ama, bu kimseyi kırmamış, hatta bizi her hatırladığımızda güldürmüştür.

Sanırım eşek, insanın cefakar, çilekeş, çalışkan hayvan dostlarının başında gelmiştir yüzyıllar boyunca. Eşek sözcüğünün kökeni tartışmalıdır. Türk dillerinde eski çağlardan beri kullanılırmış (eşgek). Orta Türkçede "eşgek ya da "eşyek" olarak görülür, eski Kıpçakçada da eşek olarak geçermiş.

Eşek sözcüğünün Ermenice eş  Sümerce anşu sözcüğünden geldiği söylense de daha ziyade, (İran’da konuşulan eski bir Türk lehçesi olan) Halaççadaki äşgäk ve Moğolcadaki elçigen sözcüğü arasında bir etimoloji arayışı söz konusu imiş. Sözcüğün iş ya da eş (yoldaş + (g)ek küçültme eki) kökünden türediği de iddialar arasındadır. Hal  böyle olunca Hint-Avrupa dillerindeki sözcüklerin (Rusça işak, Farsça aşak, eşek) Türkçeden alındığı da ileri sürülmüş.

Elimizdeki bilgilere göre dünyanın hemen hemen her yerinde bulunan hayvanlardan biridir. Sanayi devriminden sonra gözden düşmesine bakıp da yüzyıllardır süre gelen dostluğumuzu görmezden gelmeyelim. Öyle ya, sanayi devrimi neleri gözden düşürmedi, insanın hayatından ne değerleri çıkarmadı ki !

Eşek insanoğlunun doğayla mücadelesinde en yakın yoldaşı olmuş, yükünü taşımış, insanın mobilize hala gelmesinde, ulaşımında ticaretinde, üretiminde, ilişkilerinde, sosyalleşmesinde pek büyük katkılar sağlamıştır.

2006 yılında Fransa'da yapılan araştırmalara göre eşek sütünün protein bakımından en zengin süt olduğu kanıtlanmış olsa da, tarih boyunca insanların eşek sütü konusundaki tavırları konusunda elimizde ciddi bulgular yok. İslamda eşek etinin  mekruh görülmesinin altında  eşeğin insan için vazgeçilmez bir yardımcı olması yatıyor olmasın.

Keratanın sıpa hali çok güzel ve sevimlidir. Gözleri nerdeyse sürmelidir. İnsanlar tarafından kullanılan “eşek sıpası” lafı da zımnen bu sevimliliğe işaret eder.

Eşekle insanın tarihi bu kadar eski olunca eşeğin insanın zihninde de ayrı bir yeri olması doğal. İnsanlarla ilişkilerinde sıkça eşek ve eşeklik hali bir niteleme ve benzetme aracı olarak kullanılmıştır. Ancak bu kullanımda eşeğin bir hayli gadre uğradığını düşünüyorum. Özellikle, insanları, atalarını da katarak aşağılama için kullanılan şeddeli hali pek inciticidir, bir öfke patlamasına da işaret eder. Bu durum insanın mı eşeğin mi daha vahşileşebileceği sorusuna katkıda bulunacaktır, diye düşünüyorum. Üstüne üstlük insanoğlu, bu vahşileşme anında eşeği amaçlarına alet etmiş olmaktadır.

İyi de eşeğin bu şekilde retorikte ilişkilerde araçsallaştırılması neye dayanır ? Kafasının çalışmadığına mı, anlayışsızlığına mı, inatçılığına mı, işe yaramazlığına mı? Oysa yapılan incelemeler eşeklerin inatçı olduklarına dair insanlarda oluşan kanaatin bir yanlış anlaşılmaya dayandığını gösteriyor. Bilindiği gibi hayvanların güçlü dürtüleri vardır ve eşekte bu dürtülerden en güçlülerinden biri kendini koruma dürtüsüdür.

Eşeğe zorla, korkutarak bir iş yaptırmaya kalktığınızda eşekte bu dürtü harekete geçmektedir. Görüldüğü gibi rızaya dayalı bir biat ve uzlaşma eşeğin karakterlerinden birini teşkil eder. İnsanın zorbalıkla boyun eğdirme tavrı, eşeği de uzlaşma konusunda zora sokmakta ve inatçı bir görüntü sergilemesine neden olmaktadır. Hegelci anlamda eşek-insan ilişkilerinde gücün meşruiyet kaynağı konusunda ciddi sorunlar söz konusudur ve hayvan hakları koruyucularının olaya bu açıdan bakmaları insan-hayvan ilişkilerine evrenin ve doğanın insana emanet olarak verilmiş olması noktasında derinlik kazandıracaktır. 

Eşeğin dünyanın değişik yörelerinde bulunuyor olması onun evrenselliğine ve dayanıklılığına da delalet eder.

Eşekler üzerine yapılan incelemeler aslında “bu hayvanların oldukça zeki, dikkatli, arkadaş canlısı, oyuncu ve öğrenmeye meraklı” olduğunu ortaya koymakta imiş.

Bu bilgilerin doğru olduğunu varsayarsak, insan-eşek ilişkilerinde sorunun eşekten değil insandan kaynaklandığı anlaşılır.

O zaman şimdi insanla eşek arasındaki benzerlik ve ayrılıklar üzerinde de birkaç söz etmek şart oldu.

İnsanla eşek arasındaki –af buyurun- benzerlikler sanıldığından fazla görünüyor. Bunu anlamak için insan-eşek ilişkilerinin diyalektiği ile insan-insan ilişkisinin diyalektiğinin ortak yönlerine bakmak gerekir.

İnsanların da eşeklerin de korunma dürtüsüne dayalı hafızaları güçlüdür.

İnsan da eşek de rızaya dayalı bir ilişkide sadakatini üst düzeyde sergiler. İtaatle her verilen işi yaparlar. Eşeğin sadakatinin bu noktada insandan daha yüksek olduğuna da işaret edelim.

İnsanın da eşeğin de yön duygusu vardır. Ancak eşek bu konuda da kısmen bir üstünlük sergiler. Sadakatı ve hafızası sayesinde gittiği yolu asla unutmaz, evine hiçbir rehber olmadan tek başına dönebilir. İnsanlar zaman zaman “ev”lerine dönme konusunda tereddüt yaşar ve hafızalarının o bölümlerini karartır.

Eşekler de insanların bir kısmı gibi sağlamcıdır. Görmediği yere basmaz. Deve kervanlarının kılavuzu olması bu yeteneği sayesindedir. Kervanları geçireceği sığ suları bulmakta da mahirdir. Güvenilir bir kılavuzdur. Kılavuzluğu hayat felsefesinde bir sadelik üzerine kuruludur. Kafasında binbir tilki dolaşmaz. İnsanoğlunun kılavuzluk yeteneği ise çok karmaşık duyguların tutsağıdır. İpiyle her zaman kuyuya inilmez. İnsanoğlundan kılavuz seçmek hayatın en zor seçimidir.

Eşeğin gebelik süresi de uzun, yani 12-13 aydır. Cefakârlığı bu süreçte de kendini gösterir. Üstelik bu uzun süre genelde bir, nadiren iki yavru doğurmak içindir.

Eşekler de insanların bir kısmı gibi dar ve sarp yollarda rahatlıkla yürür. Eşeklerin bu konuda da insana kılavuzluğu olmuştur. Eğim ve elverişlilik açısından en uygun güzergahı bulma yeteneklerinden dolayı insanlar tarafından  yol belirlemede kılavuz olarak kullanılmışlardır.

Eşekler de bazı insanlar gibi kanaatkârdır ve az yiyecekle çok iş yaparlar. Taşıyabilecekleri yükün de adeta sınırı yoktur. Bu durumu George Orwel’ın Hayvanlar Çiftliğindeki eşeği veciz bir biçimde şöyle ifade eder: “Ne iş verirseniz iki katını yaparım.” Bu söz insanoğlunun tarih boyunca başarısının sırlarından birini de ortaya koyar. Söz konusu başarı “ ne iş verilirse iki katını yapan” isimsiz kahramanların eseridir. Bu noktada emek-ücret ilişkisinin trajik diyalektiği devreye girer. Bu isimsiz, fedakar kahramanlıkların diğer yüzünde tufeyliler/asalaklar/parazitler/yüzsüzler/soytarılar vardır. Daha hazin olanı bu fedakarlıklarının yorumunun insan dilinde eşeğe referansla yapılmış olması ve emeğin aşağılamaya dönüşmesidir. Bu durumda eşeğin düğüne çağrılması halinde “ya su lazım ya odun” diye düşünmesini doğal karşılamak gerekir.

Buradan çıkartılacak önemli bir netice de emeğin sömürülmesi noktasında dur denilecek noktanın bilinmesidir. Çünkü “ sen eşek oldukça semer vuracak çok olur”.

Eşeklerin de sakinliğinin bir sınırı vardır. Canını yakmaya gelmez. Çünkü “Canı yanan eşek attan da yürük olur”.

Eşeği sahip olduğu bu özellikleri ile kabul etmek gerekir. Daha fazlasını beklemek hayal kırıklığına yol açabilir. Her şeyde olduğu gibi burada da kadrini de haddini de bilmek esas olmalıdır. Altın semer vursan da, çulu atlastan da olsa eşeğin yine de değişmeyeceğini akılda tutmak önemlidir. Çıtayı, beklentiyi gereğinden fazla yükseltip eşeğe haksızlık etmemek icab eder.

Eşek bize büyüklüğün, yani niceliğin tek başına bir anlam ifade etmediğini de hatırlatır. Sonuçta “deve büyüktür ama beşini bir eşek yeder”.

Sonuç olarak insan-eşek ilişkilerinin diyalektiğinde özne-nesne ilişkisini her zaman çözümlemek o kadar kolay değildir. Bizim nerede ne sıfatla durduğumuz ise, bu özne-nesne ilişkisinin yer değiştirme potansiyelinin esnekliğine bağlıdır. Kelimelerin görünen anlamlarına çok itibar etmeyelim. Bizden söylemesi.

 

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
1 kez görüntülendi. 3,275 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.