Üniversite sayıları hızla artarak her ilde en az bir üniversite bulunur hale gelmiştir. Türkiye’de 2017 yılında 109 kamu, 76 vakıf üniversitesi, 8 vakıf meslek yüksekokulu olmak üzere toplam 193 tane yükseköğretim kurumu bulunmaktadır.
Ülkemizde her şehirde en az bir üniversite bulunmaktadır. Üniversitelerin % 45.6’ı 4 büyük şehirde faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu yıl itibari ile İstanbul’da 58, Ankara’da 16, İzmir’de 8, Antalya’da 6, Konya’da 4, Bursa, Kayseri, Gaziantep ve Mersin’de 3’er, Eskişehir, Adana, Kocaeli, Nevşehir, Trabzon, Balıkesir, Hatay ve Erzurum’da 2’şer yükseköğretim kurumu (üniversite veya myo) bulunmaktadır.
Üniversite Kapılarını Açtı mı?
Uzun yıllar ortaöğretimdeki öğrencilerin yükseköğretime yeterli oranda kabul edilmediğinden şikâyet edilmiştir. Bir süre sonra bu talepler dikkate alınarak üniversitenin kapıları belki de sonuna kadar açılmıştır.
Ülkemizde farklı kademelerde öğretim gören 22-23 milyon öğrenci vardır. TÜİK verilerine göre 2015-2016 döneminde ilkokulda 5.360.703, ortaokulda 5.211.506 ve lisede ise 5.807.643 öğrenci bulunmaktadır. Eğitimin bu kademelerinde net okullaşma oranı sırasıyla % 94.87, % 94.39 ve % 79.79 kadardır. Bu verilere göre üniversite öncesi eğitimde eleme olmadan bir üst eğitim kademesine öğrencilerin devam ettiği söylenebilir.
Yükseköğretimde YÖK’ün 2015-2016 verilerine göre ülkemizde 6.689.185 yükseköğretim öğrencisi mevcuttur. Bunun 2.285.406’ı ön lisans, 3.900.601 lisans, 417.084 yüksek lisans ve 86.094’ü doktora düzeyindedir (YÖK 2017: İstatistikler). Buna göre Türkiye’deki yükseköğretim öğrencisinin % 34.2’i ön lisans, % 58.3’ü lisans, % 7.5’i lisansüstü öğrencilerden oluşmaktadır.
Bu verilerden ön lisans programlarının (MYO) yükseköğretim içerisinde yüksek bir payı olduğunu söylemek mümkündür.
Ülkemizdeki Yükseköğretim öğrencisinin % 91.7 devlet üniversitelerinde % 8.3 vakıf üniversitelerinde eğitim-öğretim görmektedir. Lisans öğrencilerinin oranı ise vakıf üniversitelerinde % 61.6 ve devlet üniversitelerinde ise 58.2’dir.
Yükseköğretim öğrencilerinin % 46.8’inin açık öğretim ve uzaktan eğitim öğrencisi olduğu da dikkate alınmalıdır. Sadece örgün eğitim gören 1.619.522 örgün eğitim öğrencisinin toplam yüksek öğretimdeki payı ise % 24.2’dir.
2011 verilerine göre, Güney Kore, ABD ve Türkiye’nin yükseköğretimde brüt okullaşma oranı sırası ile % 100, 95.3 ve 60.7 kadardır. Aynı yılda Türkiye’nin net okullaşma oranı % 35.5’tir. Türkiye’de brüt okullaşma oranı 1950’de % 1.3 iken 2012’de % 74.9 kadardır.
MYO ve açık öğretim fakültelerinin durumu ve işleyişi dikkate alındığında yükseköğretime erişimin oranının tartışmalı bir durumdadır. Ayrıca, örgün öğretimde eğitim gören üniversite öğrencilerin payı (% 24.2) dikkate alındığında ülkemizde yükseköğretime olan talebin karşılanmadığı söylenebilir.
Ülkemizde Yeni Üniversite Açılmalı mı?
Türkiye’nin yükseköğretim gelişmesine toplam üniversite sayısı açıldığı yıllardaki ülke nüfusu dikkate alınarak bakıldığında 1933 yılında 16 milyon nüfusa bir üniversite düşerken, günümüzde devlet ve vakıf üniversiteleri birlikte düşünüldüğünde 413 bin nüfusa bir üniversite düşer hale gelmiştir.
Dünya nüfusunun 7.5 milyar ve dünyada üniversite sayısının 20-25 bin olduğu dikkate alındığında dünya ortalaması olarak 300-400 bin nüfusa 1 adet üniversite düştüğü anlaşılacaktır. Aynı yöntemle ABD’nin nüfusunun 350 milyon ve üniversite sayısının 4.500-5.000 olduğu dikkate alınarak yapılacak bir hesaplamada ABD’de her 70-80 bin nüfusa 1 adet üniversite olduğunu tespit edilecektir. Kaldı ki ABD üniversiteleri uluslararası öğrenci kabulünde ve sanayi ile işbirliğinde üstün bir başarı göstermeleri gözden uzak tutulmamalıdır.
O halde nüfus dikkate alındığında ülkemizde üniversite sayısının belli bir sınıra ulaştığını söyleyebiliriz. Ancak örgün eğitim öğrencisinin toplam yüksek öğretimdeki payının % 24.2 olduğu dikkate alındığında talebin gerçekçi şekilde karşılandığını söylemek oldukça zordur.
Üniversite Mezunlarının İstihdam Durumu
Türkiye’de üniversitelerden ortalama olarak yılda 1 milyon 200 bin öğrenci mezun olmaktadır. Türkiye’nin iş üretme kapasitesi ise 1 milyondan daha az, yıllık istihdam imkânı 700-800 bin kadardır. Dolayısıyla üniversite mezunlarının % 20-30’unun işsiz kalması mukadderdir. Nitekim 2017 yılında %13 olan işsizlik oranı üniversite mezunları arasında % 20-25 olarak açıklanmıştır. TBMM tarafından yayımlanan “Türkiye'de Üniversite Mezunu Nüfusun İşgücü Durumu” başlıklı raporda, 2000 yılında 143 bin olan üniversite mezunu işsiz sayısının 2015'te 774 bin olduğu açıklanmıştır.
Ülkemizin 2017 yılında büyüme oranının % 4-5 olacağı tahmin edilmektedir. Bu verilere göre üniversite mezunlarının iş bulma imkânı bazı bölümler için oldukça zordur.
Sonuç olarak yükseköğretime olan talebin karşılanması nitelik ve istihdam sorununu çıkarmaktadır. Sorumluların optimali bulması bir zorunluktur.