Vehbi Başer'le İslamcılık Üzerine Gıyabi Bir Söyleşi

20 Eylül 2021

 

 

İslamcılık (genellikle siyasal İslam veya İslami köktendincilik olarak da adlandırılır),[1] İslam'ın kişisel hayat dışında sosyal ve politik alanlarda da yol gösterici kılınmasını hedefleyen "politik-ideolojik hareketler" olarak tanımlanmaktadır.

Modern dönemlerde İslam dini üzerinden hareket edilerek ortaya konulan ideoloji. Siyasal İslam kavramı ile eş anlamlı kullanılsa da bunu aşan ve kültürel yanları da olan bir kavramdır. Panislamizm, İttihad-ı İslam, İslamlaşma kavramlarıyla da eş anlamlı kullanıldığı olmuştur.

Kökleri itibariyle Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh'a dayandırılmaktadır. Bu anlamda anti-emperyalist bir söylemi benimseyen bir ideoloji olarak belirmiştir. Osmanlı coğrafyası üzerinden yeşeren İslamcılık, temel olarak 19. yüzyılın ikinci yarısında Namık Kemal, Ali Suavi gibi Genç Osmanlılar'a da dayandırılmaktadır.

Ancak bugünkü anlamda daha çok II. Meşrutiyet döneminde ortaya çıkmıştır. Sultan II. Abdülhamid'in panislamist siyasetine rağmen, İttihad-ı İslam kavramı daha geniş manada kültür, siyaset ve toplum projesi olarak ortaya çıkmıştır.

Esas itibarıyla İslamcılık, batılı güçlerin İslam dünyasına, özellikle askeri ve ekonomik alanlardaki meydan okuyuşunun hız kazandığı 19. ve 20. yüzyıl başlarından Müslüman aydınların aradığı kurtuluş çarelerinden biri olarak ortaya çıkmıştır.

Kavramı Türkiye'de ilk kullanan Babanzade Ahmed Naim'dir. O da olumsuz anlamda kullanmıştır.

Kavram üzerinden mutabakat bulunmamaktadır. Vehhabi İslamcılığı, Selefi İslamcılığı, İrancı İslamcılık, Sufi İslamcılık gibi farklı eğilimleri de kapsamakla birlikte, bu bakış genel bir bakıştır.

İslamcılar Kur'an ayetleri üzerinde tek bir yoruma sahip homojen bir grup değildir.

İslam merkezli bir siyaset ve kültürün uygulanması temel hedefi çerçevesinde, İslam dünyasının bağımsız hareket etmesi, Batı sömürgesinden kurtulması, askeri ve idari anlamda Batı etkisinden uzaklaşılması gibi temel argümanlara sahiptir.

H.B. Hocam bu arka planı göz önünde bulundurarak siz İslamcılığı nasıl tanımlıyorsunuz?

V.B. Günümüz dünyasında kendisini İslamcı olarak nitelendiren farklı tipte, farklı yöntemleri benimsemiş çok sayıda grup bulunmaktadır.

H.B. Mesela?

V.B. Mesela Sudan'da Eş-Şebab, diğer bölgelerde El-Kaide gibi silahlı örgütlerin yanında Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) gibi örgütler de bu çerçevede bir söylem kullanmaktadır.

H.B. Yani modern dünya söyleminden farklı bir bakış açısını mi savunuyorlar?

V.B. Hayır, genel olarak İslamcılığın entelektüel bir çerçeveden hareket ettiği, modern dünya ve demokratik tavra karşı bir uyum sergilemektedirler

H.B. Türkiye de buna dahil mi?

V.B. Türkiye'de Millî Görüş, Tunus'ta Gannuşi gibi daha çok siyasi, kültürel, iktisadi temelli toplum hareketleri İslamcı olarak görülmektedir.

H.B. Türkiyedeki bu hareketlerin ortak bir özelliğinden bahsedilebilir mi?

V.B. Üzerinde hala mutabık olunmayan bir akım. Ancak bunların bunlarin silahlı örgütlerle bağının kurulamayacağı net olarak söylenebilir.

H.B. Kaba İslamcılıktan anladığınız nedir?

V.B. İslâmcılık, sonradan “Siyasal İslam” olarak nitelenen, köken olarak NFK tarzı Abdülhamid Han ululamacı bir Saltanatçılık ile Erbakan tarzı bir “Ağır Sanayici” Kalkınmacılık bulamacından beslenen bir akım

H.B. Milli Görüş hareketi İslamcı bir hareket mi yani?

V.B. Millî Görüş “sistem içinde siyaset” uzlaşmacılığına daha yakın. Radikal veya tavizsiz İslamcı-Müslüman grubun başlangıçta küçümseyerek dışında kaldığı bu hareketin İslamcı bir hareket olup olmadığı konusunda kuşkularım var.

H.B. Neden?

V.B. Siyasî tasnifte sağcı bir zihne sahiptir. Dindarlık noktasında da Osmanlı ilmihal görenekçiliği ile medrese ahir-zamancılığına yaslanır.

H. B. Müslüman  Dünya ile diyaloğuna ne diyeceğiz?

V.B. Bu daha ziyade Suudî-Râbıta/Körfez Emirlikleri’nin Selefî anlayışına dayanan bir tutum.

H.B. Yani?

V.B. Yanisi şu; Siyaseten dışlanmışlıkla, kendi kendini siyasetten dışlamışlık arasında salınan bir pozisyonu vardır; Mutaassıp, dini bütün, mütedeyyin eşraf, tüccar, esnaf zümreleri ile avam kitleleri siyaseten mobilize ederek “sistem içinde siyaset”e göre hareket etmiştir.

H. B. İslamcı değil mi yani?

V. B. Hayır, çünkü baştan itibaren İslamcılık olarak nitelenebilecek her şeye mesafeli olmuştur. Neye tekabül ettiği pek de açık olmayan bir “şeriatçı-hilafetçi-saltanatçı jargon”u olmakla birlikte bu sadece “derin Müslümanlık hasreti ve alâmeti” olarak kullanılmıştır. Dahası İslâmî fikriyâta bilinçli bir cephe almıştır.

H. B. Buna birileri itiraz edecek sanırım. Hareket noktası ne o zaman?

V.B. Hareket noktası esasen İslam olmaktan çok Müslümanlar ve sözümona “İslam Devletleri / İslam Ortak Pazarı / İslam Dünyası” olarak adlandırılmış, Müslüman haysiyetini mükafatlandıracak bir Megalo İdea kapsamında, tuhaf bir “alem-şümûl Müslümancı Milliyetçilik”tir.

H.B. Bunun teorik bir arka planı, felsefesi yok mu diyorsunuz?

V.B. Hayır. İdeolojik-felsefi-siyasî olarak elle tutulur ve hesabı verilebilir bir sistem soz konusu değildir. Sadece pragmatik değil aslında oportünist ve Makyavelist bir siyasî çizgidir.

H.B. İslamcılık ve makyavelizm? Tuhaf bir kombin değil mi? Sonuçta bu hareketin uzantıları var..

V.B. Hareketin “Yenilikçiler” rozetiyle AK Parti kılığı altında geçirdiği bir dönüşüm var. Bu oportünizm ve Makyavelizm değil de nedir?

H.B. Biraz daha açsak mı?

V. B. AK Parti hükümetinin AB açılımı, kadın açılımı, Kürd açılımı, Alevi açılımlarından vazgeçip bugünkü MHP guvernörlüğündeki Tek Parti/Devletini düşünün. Bu siyasi taklalar, bu kolay anlaşılmayacak dönüşümler de hep aynı siyasî oportünizm ve Makyavelizm’den neş’et eden cambazlıklar değil midir?

H. B. Bu hareketin hiç mi bir başarısı yok?

V.B. Milli Görüş’ün Türk siyasetindeki çürümeyle denk düşen “yıldız parlaması” ve AK Parti etrafında hâlelenen devlet kuşunun parlak kanatları altında bu hareketin en dikkate değer başarılarından biri, sanıldığının aksine Mücahitlerden müteahhitler çıkarmak değil, çeşit türlü İslâmî-İslamcı grupların üyelerinden ve entelektüelimsi yazarımsı tiplerden iktidar ulufelerine eyvallah eden bir yanaşmalar zümresi devşirerek onları devletle alışıklaşmış, yanaşıklaşmış suskunlara çevirmiş olma başarısıdır.

H.B. buna göre faydadan çok zarar getirmiş.

V.B. En kapsamlı ve yaygın başarı Alevî ve Kürd ayrışık kimliklerine ilaveten memleketin “sistem karşısında” pasif bir direniş sergileyen geniş Sünnî dindar kitleleri merkeze çekmek, sistemin sembolleri ile barıştırmak, rejimin meşruiyet dayanağı haline getirmiş olmasıdır.

H.B. Epeyce sıra dışı iddialar var. Gelecek eleştirilere hazır mısınız?

V.B. Her zaman.

H.B. Teşekkürler efenim.

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 296 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.