Devlet ve Denetim

18 Şubat 2024

Bir şeylerin değerini anlamak bazen kişinin kendi öğrenim süreciyle birlikte, zuhur eden bir musibet sonrasında yapılan mukayeseyle mümkün olmaktadır. Duygusal toplumlarda ikinci seçenek daha baskın durmaktadır. Toplumların dönüşüm süreci kısa vadede olmaz; bunun için en azından birkaç nesli gerekir. Benzer (homojen) özellik gösteren dar bölge köy/kabile kültüründen şehir kültürüne geçmek öyle çok kolay değildir. Kültürel değişim ile fiziki değişim aynı zaman diliminde başa başa gitmemekte; kültürel değişim daha ağır bir seyir göstermektedir. Yine toplumların demokratik yaşam kültürüne uyum süreci de bugünden yarına mümkün olamamaktadır. Değişimin doğal akışı birkaç nesli bulabilmektedir. 

Modern yönetim kuramlarında devlet aygıtının varoluş nedenini/görevini daha etkin/verimli icra edebilmesi amacıyla, katı hiyerarşik (dikey örgütlenme) yapıdan, yatay örgütlenmeye dönüştürmesi gerektiği ilkesi belirtilir. Literatürde "Adem-i Merkeziyetçi" yapı olarak tanımlanan bu örgütlenme biçiminde yetki/karar süreçlerinin çoğu yerel yönetimlere devredilmektedir. Bununla birlikte, devletin misyonunun ne olması gerektiği tartışılmıştır. Uzlaşılan noktada devlete yüklenilen asıl misyon, sağlık, güvenlik ve eğitim alanlarında bireylerin ihtiyaç ve taleplerini karşılamak; özellikle güvenlik hususunda tüm özel ve kamu kurumlarının faaliyetlerini denetmek olarak özetlenebilir. 

Süregelen yaşantımız içerisinde “bir musibet, bin nasihatten yeğdir” ilkesini yaşam felsefesi haline getirmemiz nedeniyle, problemleri sürekli olarak kucağımızda bulmaktayız. Bu nokrada batılı düşünce/yaşam tarzına baktığımızda, Batılıların işlerini tesadüfe bırakmayacak derecede rasyonel ve planlı olduğunu görebilmekteyiz. Devlet olmanın ve devlette yaşamanın istisnası bu olsa gerek;  yani sürprizleri azaltmak ve her bireyin güven içinde yaşamasını tesis etmek. Bizdeki hal biraz daha organik sanki. Evvela musibetlere maruz kalmak, ardından musibeti kadere bağlamak, en sonunda bir “günah keçisi” bulmak ve tüm kabahati buna yıkmak şeklinde tecelli etmekte. Zaman gösterdi ki musibetlerden ders çıkardığımızı söylemek oldukça zor. Neticede bir kısır döngünün içinde, geleceğe dair hiçbir öngörüde bulunmadan, ömürlerimizi tamamlamaktayız.   

Toplum olarak başımıza gelen musibetlere o kadar alıştık ki, sebep ve sonuçlar üzerinden çözüm ve tedbirler aramak, sorumlularla ilgili yasal süreçleri başlatmak yerine, her işi yaratana havale ederek işin içinden çıkmaya çalışıyoruz. Musibetler arasındaki mesafe öylesine birbirine yakın ki, acılarımız sönümlenmeden yeni acılarla karşılaşıyoruz. Her musibete bir hikmet atfetme hastalığını yeni nesillere de miras olarak bırakıyoruz. 

Bazen bir deprem vurur bir yanımıza. Yıkılan binalar, oluşan maddi manevi kayıplarının bedelini ödetmek için suçlu aramaya başlarız hemen.  

Bakarsınız maden kazası olur; ilkin çalışılan sektörle ilgili güvenliği sağlamadılar, diye maden sahipleri suçlanır ve ardından devletin denetim görevi sorgulanır.

Anadolu’nun tenha bir kıyısında yaşarken çocuğunun mektepli olmasını isteyen bir baba, kendine farklı alternatifler sunulamadığından gidip bir öğrenci yurduna çocuğunu yerleştirir. Lakin gariban baba bir gece ansızın çocuğunun yangında kaldığını öğrenir. Ebeveynler, evladının kaybedilmesi gibi dünyanın en büyük acısını da kadere bağlar mecburen. Ve beraberinde yurdun neden denetlenmediği ya da neden yeterince denetlenmediği sorusu gündeme gelir. 

Anne babasının özenle büyüttüğü altı yaşındaki çocuğu okula götürmek amacıyla aracına alan bir servis görevlisi, sanki can taşıdığını unutarak, minik yavruyu aracın içinde havasızlığa mahkûm eder.  Feryatla akla gelen ilk soru, bu servisler denetlenmiyor mu olur. 

Bazen açılan bir kursta ya da yurtta masum çocuklara yönelik istismarlar duyarız. Vatandaş yine ilkin eğitim amaçlı açılan bu yerlerin, çalışan personeli ve tüm süreçleriyle devletin denetleyip denetlemediğini sorar.

Ülkeye ne boyutta gelir getirdiği kamuoyunca pek bilinmeyen kıymetli maden aramalarında, doğanın hangi kertede tahrip edildiğinin mütalaası yapılmadan, birden milyonlarca ton toprak kaymasının olmasıyla başlayan tartışma ve yine bu tür yerlerin düzenli ve etkili denetlenip denetlenmediği tartışmasının yeniden başlamamasıyla acıların sürgit hale gelmesi acaba kaderin neresinde durmaktadır?

Yani, birçok şeyin telafisi belki mümkün olabilir ancak, can kaybına neden olan ihmaller ile çocuğun geleceğini etkileyen eğitim hatalarının ne yazık ki telafisi yoktur. Bireylerin sağlıklı bir toplumsal yapı içerisinde temel haklarını(can, akıl, inanç, nesil ve mal) endişe duymadan koruyabilmelerini sağlamak, devletin her dönem asli görevi olmuştur. Bireylerin temel haklarını koruyan, etkili bir denetim mekanizmasını tesis etmek elbette devletin görevidir. Denilebilir ki devlet, herkesin(din, dil, felsefe, tarz, tutum, anlayış vs.) kendini emin hissettiği yerin adıdır. 

Bu minvalde birçok kurumun yapısal olarak özelleştiği sisteme geçişle birlikte, devletin denetim işlevini daha etkin ve verimli hale getirmesi temel bir zorunluluktur. Bundan dolayı devletin, her türlü kamu hizmeti yürüten (özel/kamu) tüm kurumları daha sıkı denetlemesi; bu işi sonuç odaklı olarak değil, aynı zamanda süreç odaklı yürüterek problemlerin daha baştan oluşmasını engellemek amacıyla denetim fonksiyonunu icra eden kurulları daha etkin hale getirmesi gerekmektedir. 

Tüm önlemlerin alınması yanında, kaçınılmaz olarak ortaya çıkan problemlerin (kamu zararı, verimsizlik, ihmal ve kasıt vs.) nedeni olarak,  faillerinin tespiti ve cezalandırılması amacıyla, araştırma inceleme ve soruşturma usullerinin devreye girmesi elbette devletin asli görevidir.

Bu noktada kamu yönetimi yapımızdaki yönetim süreçlerinin vazgeçilmez alt sistemi olan denetim yapısı, belli noktalardan tartışma konusu olmuştur. Tartışma konusu ya da zayıf olarak nitelendirilen bazı hususlar üzerinde düşünmek lazımdır. Üzerinde durulması gereken en temel konu, denetim(teftiş) alt sistemlerinin etkili olup olmadığı hususudur. Zira mevcut haliyle teftiş sistemleri asıl misyonlarını yerine getirme imkânına sahip mi sorusu üzerinde durmak ve olası zayıf noktaların belirlenerek daha etkin bir yapıya kavuşturulması için gerekli düzenlemeleri yapmak kamu yönetimi adına hayati bir önem taşımaktadır.

Bu alanla ilgili yeterli nicel ve nitelikte alanyazın bulunmakta olup, bizi ilgilendirdiği ve ilkin gözlemlenen problem alanı, devlet teşkilatında bazı kurum ve kurulların işlerini daha etkin, rasyonel ve kamu yarına uygun olarak yürütebilmesi için öncelikle yetkinlik (liyakat) esasına dayalı kadrolaşma ile bu kadronun daha özgür, şeffaf ve nesnel davranabilmesi için özerk yapılar olması gerekmektedir. Hele hele denetim gibi tümüyle her türlü baskı gruplarından uzak olması gereken denetim sistemlerinin özerkliği tartışma konusu bile edilmemelidir. Esas itibariyle devlet sistemimizde bazı bakanlıkların belli bir politik gücün iradesiyle yönetilmesi yerine, hayatiyet taşıyan (Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet bakanlığı gibi) bakanlıkların; en azından bu bakanlıkların karar süreçlerindeki belli kurulların, herkesin üzerinde uzlaştığı yetkin ve güvenilir kişilerce(uzman/akademisyen/bürokrat) yürütülmesi daha doğru, mantıklı, sonuç odaklı bir uygulama olacaktır. Bizdeki demokratik kültürün evrensel standartlara ulaşması durumunda sanırım bu tür ve düzeyde konuşma, analiz etme gereği kalmayacaktır. 

Sürekli aynı zeminde patinaj yaptığımıza göre, ülke olarak düşünsel, teorik ve pratik alanda yerimizi muhafaza etmekteyiz. Asıl mesele, bu halimizin bir problem teşkil ettiğinin farkına varıp, bu durumdan rahatsız olma aşamasına geçememek. 

Bir şeyi problem olarak görüp, ondan rahatsız değilsek, hiçbir problemi çözme imkânımız kalmamış demektir.

Facia ve musibetlerden ders çıkarmak yerine, her daim gelecek perspektifi olan, olay ve olguları rasyonel ve verilere dayalı değerlendirebilen ve buna uygun kararlar alabilen bir bilinç düzeyine ulaşmak umuduyla. 

Esen kalınız…

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 393 kez görüntülendi. 2 yorum yapıldı.