Bir Sosyal Medya Deneyi(mi)nin Düşündürdükleri

10 Ağustos 2020

 

 

Giriş: Neyi, niçin, nasıl yaptım?

Sosyal medya hakkında düzenleme yapılacağına dair gündem oluşunca sosyal medya kullanımındaki bilinci ölçmek, özellikle arkadaş seçimlerinde neye özen gösterildiğine dair veri toplamak amacıyla gerçek olmayan (fake) bir facebook hesabı açmıştım. Başlangıçta hiç profil fotoğrafı koymadım, Cinsiyetini erkek, yaşını 45 olarak belirttim. (Cinsiyet kadın seçilse belki daha anlamlı / belirgin sonuç verebilirdi, kim bilir?) Hakkında kısmındaki okul, meslek, iş vb. alanlarının bir kaçına tamamen gerçek dışı (hatta, bazıları diğeriyle bağdaşmaz nitelikte) bilgiler yazdım.

İlk arkadaşları tamamen rastlantısal, hiç bir seçme yapmadan gönderdiğim taleplerle edindim. Peşinden kısa süre içerisinde facebook kendiliğinden “tanıyor olabileceğim muhtemel arkadaşlar”  önermeye başladı ve ben de günde 50 talebi geçmeyecek şekilde, belirli bazı algoritmalarla bu önerilerden bazılarına talep göndermeye başladım. Başlangıçta arkadaş listeme eklediklerimden hiç kimse diğerini tanımıyordu ama giderek ortak arkadaşlar oluşmaya ve sayısı çoğalmaya başladı. İşin daha garibi ise, hiç ummadığım halde, dışarıdan arkadaşlık talepleri de gelmeye başlamasıydı. Böylece bir kaç günde hatırı sayılır bir arkadaş listesine ulaşıldı.

Bu kısa deneyimden ne anlamak gerekir?

İtiraf edilmelidir ki, burada yapılan şey, bilimsel nitelikli bir araştırmanın asgari gereksinimlerini karşılayan türden bir çalışma değildir.  Daha ziyade dış gözlem yapmaya elverişli kişisel bir deneyim olarak adlandırmak gerekir. Bu sebeple aşağıdaki bulgular da kişisel kanaatlerin ifadesi olmanın ötesinde bir iddiaya sahip değildir. Değerlendirirken bu hususu hatırda tutmak gerekir. Şimdi bu kısa deneyimden şahsen neler öğrendiğimi maddeler halinde dikkatinize sunmaya gayret edeceğim.   

1.      Sosyal medya kullanımı konusunda çok ciddi bir bilinç sorunu var.

Bu deneyimin bana öğrettiği en önemli şey, sosyal medya kullanıcılarının büyük bölümünün, en azından arkadaş edinme konusunda bilinçli bir tavır içinde olduklarının söylenemeyeceğidir. Üstelik bu sorun sadece ülkemize Türklere özgü bir sorunmuş gibi de görünmüyor. Zira ilk talep gönderilenler arasında pek çok ülkeden, dilden, etnik kimlik ve inançtan facebook kullanıcısı vardı ve neredeyse beşte biri talebe olumlu cevap verdi. Sonrasında talep Türklere yöneltildi ve onay oranı da giderek yükselmeye başladı. Son tahlilde, sanırım talep gönderilenlerle gönderen arasında ortak arkadaşların oluşmasının da olumlu etkisiyle, Türk kullanıcılara gönderilen hemen her iki talepten biri onay almaya başladı.

2.      Kimse sizinle, kim olduğunuzla gerçekten ilgilenmiyor.

Talep gönderilen, kabul eden ya da dönüş yapmayan hemen hiç kimse talep gönderenle, yani sahte hesap sahibiyle doğrudan ya da dolaylı, tanımak / tanışmak amaçlı bir iletişime geçmedi. Talepte bulunana, kimliği de dahil, herhangi bir soru sormadı, selam vermedi. Aslında büyük çoğunluk, başka türden herhangi bir tepki de göstermedi.

3.      Arkadaşlarınızın kimliği sadece olumlu etkide bulunuyor.

Ortak olsun olmasın mevcut arkadaşlarınızın kimlerden oluştuğu da yeni gelenler üzerinde özellikle olumsuz anlamda bir etki doğurmuyor.

Bunu şuradan bilebiliyoruz. Başlangıçta, arkadaşlık talebinde bulunulurken, özellikle her yaştan, cinsiyetten ve niyetten (ideolojik, siyasal, dinsel paylaşımlar yapandan, cinsel içerikli paylaşımlar yapana, kapalı profil fotoğrafı koyanlardan, müstehcen içerikli fotoğraf ve video paylaşanlara kadar) herkes tercih edildi. Fakat böylesine kozmopolit bir arkadaş listesinin mevcudiyeti, normal şartlarda asla bir araya gelmeyecek olan, yani bir biriyle çatışan, kavgalı türden fikirlere, yaşam tarzlarına sahip kimselerin gönderilen talebi kabulünü, hatta kendilerinin talepte bulunmasını engellemedi. Yani, gerçek dünyada birlikte olmaları tahayyül dahi edilemeyecek kimseler, sanal ortamda birbirleriyle “ortak arkadaş” statüsüne girecek olmayı sorun etmediler ya da umursamadılar. 

4.      Sanal arkadaşlarınızın gerçek bir iletişim / etkileşim niyeti de yok

Aslında sizinle arkadaş olanların çok büyük bölümümün sizden bir şeyler almak, öğrenmek, edinmek gibi bir niyeti de yok. Zira bu sahte hesabın profilinde aralıklı olarak ortalama ilgi / bilgi düzeyine hitap edebilecek, merak uyandırıcı tarzda bir kaç paylaşım yapıldı. Bunlardan sadece bir iki tanesine çok az sayıda beğeni ifadesi geldi. Onun dışında ise eleştiren, katkıda bulunan, açıklama isteyen türden bir etkileşim olmadı. Yani hemen hiç kimse bu metinler altına, bir iki küçümseme / alaya alma türü ifade dışında, hatırı sayılır bir yorum yazmaya tenezzül etmedi. Tahmin edilebileceği gibi, iletileri, kendi profiline taşıyıp paylaşan sayısı da bir ikilerle ifade edilecek ölçüde çok sınırlı kaldı.   

5.      Bazıları arkadaşlığınızdan çıkar elde etmeyi umuyor.

Arkadaşlık talebinizi hızlı kabul edenlerin bir kısmı (hatta belki büyük bölümü demek gerekirdi, ancak bu araştırmada gözlem yapılan veri yeterli sayıda olmadığı için bundan imtina edildi) sosyal medya üzerinden menfaat temini amacı güdüyor. Sahte hesaptan giden arkadaşlık isteğine, profilinde yeterli bilgi olmadığı ve dolayısıyla tanımasına imkan bulunmadığı halde hızlıca olumlu cevap verenlerin kendi profilleri ve paylaşımları incelendiğinde, size, yani arkadaş listesindekilere,  legal - illegal bir şey pazarlamak, tanıtım, reklam yapmak, onları belli başka mecralara çekmek gibi pek de iyi niyetli olmayan amaçlar güttükleri anlaşılıyor. (Bu husus özellikle çocuk ve gençler için büyük tehlike ve tuzaklar barındırıyor. Tabii ki sorgusuz sualsiz kapılan yetişkinler için de aynı şey geçerli.)

6.      Kendiliğinden arkadaş olmak isteyenlerin çoğu iyi niyetli görünmüyor.

Araştırmanın başında pek öngörülmeyen, uygulama sürecinde karşılaşılan şaşırtıcı bulgulardan birisi henüz yeterli profili ve çok sınırlı sayıda arkadaşı olan bu sahte hesaba dışarıdan gelen arkadaşlık istekleriydi. Başlangıçta şaşırtıcı gelse de, bu kimselerin sosyal medyayı kullanma niyetlerini yani amaçlarını fark ettiğinizde, durumun aslında hiç de anormal olmadığını anlayabiliyor, onların büyük çoğunluğunun “bir şey” peşinde olduğunu görebiliyorsunuz. Profilleri ve paylaşımları dikkatle incelendiğinde bunların pek azının kendilerince olumlu bir amaç güttüğü (inancı ya da davasını benimsetme çabası gibi), çoğunun ise sizi kendi genellikle maddi türden menfaatlerine araç kılmak istediği anlaşılıyor.

7.      Arkadaş ve / veya  sayısı “itibar potansiyeli” olarak görülüyor.

Gönderilen taleplerin kabulü sürecinde hiçbir ön iletişim imkanı olmadığı için, sanalda arkadaş olmak konusunda hangi motivasyonun etkin rol oynadığının kesin olarak bilinebilmesinin imkansızlığı inkar edilemez.  Bununla birlikte, talebinize hızlıca cevap vererek gelenlerin mevcut arkadaş sayısı ve rastgele seçilerek bu arkadaşlarının kimlikleri gözden geçirildiğinde, sanal arkadaş edinirken, nitelikten ziyade, niceliğe öncelik verdikleri kanaatine varılabiliyor. Bir başka, iddialı olmayan söyleyişle, sanal medyada arkadaşlık kurmanın belki öncelikli ve tek değil ama önemli motivasyonlardan birisinin de arkadaş sayısını yükselterek “itibar potansiyeli” elde etmek olduğu seziliyor.

8.      Sosyal medyada gerçeklikten tümüyle uzak bir ilişki biçimi kuruluyor.

İlişki kuran kimselerin bu deneyimde olduğu gibi sahte bir hesapla bu sürece katılmadıkları, kendi gerçek kimlik ve kişilikleriyle orada bulundukları varsayımında bile, sosyal medyada kurulan ilişkilerin büyük bölümünün gerçeklikten bütünüyle kopuk, tamamen boş ve anlamsız olduğu görülüyor. Çünkü, ilk arkadaşın eklendiği günden başlayarak, sürece katılan hiç kimse ile sanal hesap sahibi arasında şahsi sayılabilecek hiç bir diyalog kurulmuş değil.

Yani arkadaşlık isteminde bulunan hesap sahte, arkadaşlıklar sanal (görünüşte), paylaşımlar lüzumsuz, anlamsız, en önemlisi de değersiz ve gereksiz…

9.      Kimliğiniz tamamen değersiz.

Sanal ortamda, pek az istisna ve gerçek hayatta önceden tanıdıklarınız dışındaki hiç kimse, sizin kim olduğunuzu gerçekten merak etmiyor. Gerçek hayatta birbirinizle bir şekilde bağlantınız yoksa, sosyal medyadaki arkadaşlık listelerinde kimsenin umurunda bile değilsiniz.

10.  Varlığınız yokluğunuz da anlamsız.

Bu deneyimin ortaya koyduğu en önemli sonuç da bu sanırım. O profilde ismi / resmi / kimlik bilgileri olan (ya da olmayan) birisinin gerçek dünyada var olup olmadığı yani o isimde canlı kanlı bir kimsenin gerçekten bu dünyada yaşayıp yaşamadığı hususu kimsenin umurunda değil. Sosyal medya dünyası için, tamamen gerçek dışı ve / veya sahte, yalan yanlış profil bilgileri bulunan (ya da bulunmayan) “bir sanal kişilik (varlık)” iş görüyor, kimse ötesini, gerçek kimlik, kişilik ya da varoluşunuzu ciddi biçimde aramıyor, araştırmıyor. (İstisnalar baki)

Galiba varoluş felsefesinde “hiçlik” bunun için önemli bir betimleme. J

Sonuç: Çok da ciddiye almamak gerekir.

Sonuç olarak diyebiliriz ki, sosyal medyada, gerçek hayatta da iletişim halinde olunan ya da potansiyel olarak iletişim kurulabilecek vasıftaki kişiler haricindekilerle kurulan arkadaşlık ilişkileri ve karşılıklı iletişim ve etkileşim imkanlarının nitelikli ve sağlıklı olabilmesi ihtimali, böyle olmaması ihtimalinden daha yüksektir. Hal böyle olunca da, iyi niyetli çabalarınızın yeterli gelmediğini düşünmeniz, vaktiniz ve enerjinizin boşa harcandığı hissine kapılmanız, insanlar hakkında olumsuz kanaatlere kapılmanız, umutsuzluk ve yese düşmeniz pek de sürpriz olmamalı.

Özetle, son cümle olarak diyebiliriz ki, sosyal medya eğer belirli bir misyonla bilinçli olarak kullanmıyorsanız öyle pek de ciddiye alınacak bir tanış olma mekanı, sohbet ortamı ve iletişim platformu değildir. J

alisbali@hotmail.com

 

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 379 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.