Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye'nin Viyana Büyükelçisini bir basın toplantısında geri çağırma sebebi olarak, “Avusturya’nın PKK yanlısı tutumundan dolayı öldüğünü” açıkladı. Gelişen olaylar, “Avusturya’da son zamanlarda neler oluyor ki, Türkiye Viyana Büyükelçisini geri çağıyor?” sorusunu akla getiriyor. Çavuşoğlu, basın toplantısında kendisine sorulan ‘Viyana’daki PKK yanlısı eylemler ile ilgili’ bir soruyu da, daha önceki ifadesini tekrarlayarak cevapladı; ‘Avusturya’nın, son zamanlardaki yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığının merkezi olduğunu’ söyledi. Çavuşoğlu, sadece Avusturya’nın değil; diğer Avrupa ülkelerinin de, yeniden Türkiye de yaşanan darbe girişimini yeteri derecede desteklemediğine şaşırdığını da ifade etti. Ankara daki Avusturya konsolos temsilcisi ise Türkiye Dışişleri Bakanlığına, Avusturya’daki PKK eylemlerinden dolayı görüşmeye çağrıldı. Aynı şekilde, Viyana daki Türk Büyükelçisinin de Ankara’ya istişarelerde bulunmak üzere geri çağrıldığını açıkladı. Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, mevkidaşlarına Türkiye’de saldırılar düzenleyen bir terör organizasyonunu destekledikleri için sitemde bulundu.
Türkiye’deki 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Viyana’da yaşananlara kısaca baktığımızda, olaylar belki daha net anlaşılabilir. 15 Temmuz gecesi Türkiye’deki gelişmelere paralel olarak, Viyana’daki Türk kökenliler de yaşananlara tepki göstermek amacıyla Türkiye'nin Viyana Büyükelçiliği önünde toplandı. Viyana Büyükelçiliği önünde toplanan Türk kökenliler ellerinde Türk bayraklarıyla Türkiye’de terör örgütü olarak tanımlanan FETO'nun darbe girişimine karşı gösteri düzenlediler.
FETO terör örgütünü protesto için ikinci eylem daha sonra 16 Temmuz’da gündüz izinli olarak düzenlendi. Farklı grupların katıldığı eylemde konuşmacılar; artık eski Türkiye’nin olmadığını da ifade etmekle birlikte, darbeye karşı demokrasiyi desteklediklerini açıkladılar. Eylem sırasında grup içinden bazı kişilerin, bir iş yerine (PKK yanlısı olduğu düşünülen) karşı yaptıkları taşkınlıklar da dikkatlerden kaçmadı.
Bu eylemler sonucu insanlar Avusturya’da, Türkiye'deki ayrışma ve gerilimin buraya taşınmasından korkuyor. Avusturya Başbakanı Christian Kern, İslam Cemaati (İGGİO) temsilcileriyle başbakanlıkta görüştü. Christian Kern, Türkiye’deki olayların buraya taşınmaması gerektiğini söyledi. Görüşme, Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı Türk İslam Kültür ve Sosyal Yardımlaşma Birliği (ATİB) temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşti.
Türk derneklerine, Darbe karşıtı gösteriler yaptırmamak için çeşitli bahaneler öne süren Avusturya’nın; Almanya’da terör örgütü listesinde yer alan PKK'nın yasa dışı eylemlerine ise ses çıkarmaması, tepki çekiyor; “PKK sempatizanlarının her türlü eylemlerine izin veren ve yasa dışı gösterilerine ses çıkarmayan Viyana hükümeti, teröristlerin Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı binası önünde çadır kurmalarına nasıl izin veriyor, baskın ve işgallerini nasıl görmezden geliyor?” sorularıyla eleştiriliyor. En son 12 Ağustos'ta devlet televizyonu ORF'nin genel merkezini basarak zorla bildiri okutmak isteyen PKK yandaşları, 14 Ağustos'ta ise şehir merkezinde düzenledikleri yürüyüşte "terör saldırısı" paniğine neden olmuştu.
PKK’ya eylem serbestliğine karşılık, Avusturya Hükümetinin; yasalar çerçevesinde hareket eden ve darbeye tepki gösteren insanlar üzerine baskı ve sindirme politikası uyguluyor olması. Bu çerçevede darbeye tepki gösterenlerin evlerine bayrak asmalarının yasaklanıyor olması; darbe karşıtı gösterilere katılanların ifadeye çağrılarak cezalandırılmaları, sosyal medyada dikkat çekilen hususlardı.
Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz’un, "darbeye tepki gösterenlere ülkeyi terk etmeleri" çağrısında bulunması da dikkat çekiciydi. Kurz, Viyana’da Türk vatandaşları tarafından düzenlenen gösterinin savunulacak bir yanının olmadığını ifade ediyor; “Türkiye kökenliler Avusturya'ya karşı sadık tutum göstermeli; aksi takdirde, Erdoğan taraftarları ülkeyi terk etmekte serbesttir” diyor açıklamasında. Avusturya’da yaşayan Türk kökenliler, Dışişleri Bakanı’nın bu açıklamasına sosyal medyada tepki gösterdiler.
Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz, FOCUS’a verdiği demeçte de; “Türkiye’nin, Avrupa’ya şantaj yapmaya çalıştığını” söyleyerek, Avrupa’nın geri kabul sözleşmesine ihtiyacı olmadığını vurgulamıştı.
Avusturya Başbakanı Christian Kern de, ülkede Türk derneklerinin kapatılması, "bozkurt işareti" yapanların cezalandırılması; Türklerin gösteri ve yürüyüş hakları ile Avusturya vatandaşlıklarının iptal edilmesi yönünde açıklamalarda bulunmuştu.
Uluslararası arenada ise başarısız darbe girişiminin ardından Avrupa daki genel tepkiler şu şekilde özetlenebilir: Avusturya Başbakanı Christian Kern, Ağustos başında Türkiye ile AB arasındaki tam üyelik müzakerelerinin derhal durdurulmasını talebinde bulunmuştu. Verdiği bir röportajda Türkiye’nin AB üyeliğinin “artık sadece diplomatik kurgu” öldüğünü öne süren Kern, Türkiye’nin demokratik standartlarının “yeterli olmanın çok gerisinde” öldüğünü da ifade etmişti. Avusturya Başbakanı, AB'nin Türkiye'ye muhtaç durumda olduğunu; ancak Türkiye'nin de ekonomik olarak AB'ye ihtiyacı olduğunu belirtti. Kern, Türkiye'nin AB olmadan bir iflasa sürükleneceğini söyledi.
Avusturya Savunma Bakanı Hans-Peter Doskozil’in, Türkiye’yi bir “diktatörlüğe” benzetmesi ise tartışmaların ne tarafa gittiğini açıkça gösteriyor.
Biraz daha geriye gidersek, geçtiğimiz 22 Mayıs’ta yapılan, Avusturya'da cumhurbaşkanlığı seçimlerini yeşiller ve sosyal demokratların desteklediği Alexander Van der Bellen, yüzde 50.3'le kazanmıştı. Bellen, ırkçı söylemleri olan Norbert Hofer karşısında geride kaldığı yarısı, mektuplarla gönderilen oylar sayesinde önde tamamlamıştı. Daha sonra ise Avusturya yüksek mahkemesi, yapılan başkanlık seçimini oy sayımında hile yapıldığına kanaat getirerek iptal etmiş ve yeniden yapılmasına talep etmişti.
Türkiye deki başarısız darbe girişimi sonucunda Avusturya’da yapılan eylemler, sağ söylemi daha fazla destekledi. Dünya’da sağ düşüncenin artması aynı zamanda yerel politikte sağın güç kazanması bu söylemler çerçevesinde daha anlaşılır oluyor. Tabi ki, bu da sağ görüşlü partilere daha fazla oy kazandırıyor.
İptal edilen seçimde, aşırı sağcı aday Hofer'in önce seçimi kazandığı ilan edilmişti; ancak daha sonra dışarıdan gelen oylarla başkan değişmiş ve Yeşiller Partisi ve Sosyal Demokratların desteklediği Alexander Van der Bellen seçimi kazanmıştı. Usulsüzlük gerekçesiyle yüksek mahkeme bu seçimleri iptal etmişti. İptal edilen Cumhurbaşkanlığı seçiminin, 2 Ekim'de tekrar edilecek olması; akıllara, “Acaba politikacılar, sağ söylemin artmasını; yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçiminde oyları etkilemede mi kullanacaklar?” sorusunu da akla getiriyor. Yorumlar arasında, Amerika`nın Türkiye için söylemek istediklerini, Avusturya üzerinden söylediği iddiaları da var. Tabi ki, bunu önümüzdeki günlerde Avusturya-Türkiye ilişkilerinin nereye gittiğini daha net göreceğiz.