Cengiz Anık hocamızın defaatle dile getirdiği ve bunu kendisinin önderliğinde ortaya koyduğumuz Dijital Medyanın Ekonomi Politiği adlı eserde analiz ettiği üzere, medya teknolojilerinin insan zihnini tam anlamıyla taklit etmesi ya da insan zihninin bir uzantısı olarak teşekkül etmesi oldukça zor ve güçtür. Çünkü insan zihni çekmeceleri olan ve her çekmecesinde ne olduğu belli olan bir dolaptan farklıdır. Daha çok her odasından birbirine geçişi olan bir eve benzer. Hatta evdeki eşyaların kapaklarını açtığınızda bile başka bir odaya adım atabilirsiniz. İnsan zihnindeki her şey bir bütünün parçasıdır ve bu bütün de hiçbir zaman tam manasıyla parçalarına ayrılamaz. Parçalara ayrılamadığı için de tam keşfi sağlanamaz. İşte tam da bu yüzden dijital medya dediğimiz şey (ki bunları burada paylaşıp eleştirel tavrımı da soğuran medyatik mekanizma) insan zihninin uzantısı olmanın ötesinde insan zihnini zul ve zelil hale getirecek bir biçimde tasarlanmıştır. Ki karmaşık insan zihni böylelikle basitleştirilip taklit edilebilir hale dönüşsün. Dijital Medyanın Ekonomi Politiği işte tam anlamıyla insan zihninin zul ve zelil hale getirilerek nasıl basitleştirilmeye çalışıldığını gözler önüne sermeye çalışmaktadır.
Bir İç Huzursuzluğun Sonucu Olarak Politika
Politika; kelime kökeni itibariyle “polis” ve “tika” sözcüklerinin bir araya getirilmesi ile ortaya çıkmış bir kelimedir. Polis şehri, tika ise sözü tarif eder. Dolayısıyla bu iki kelimenin birleşimi olarak politika şehre dair söylenmiş söz gibi bir mana taşımaktadır. Bu anlam itibariyle şehrin yönetimine dair bir görüşü, düşüncesi ve fikri olan herhangi birisi zihninden geçenleri dile getirerek politika yapmış olur. Fakat bu konuda kolay kolay mutabakat sağlanamayacağı için politika denince akla doğrudan eleştirel tavrın hakim olduğu “ben bilirim” savaşları gelir. Nitekim ekonomi politik dendiğinde de sonuç pek değişmez. Maddi gönencin durumu, dağıtımı ve insanlar arasındaki ekonomik ilişkilerin nasıl olması gerektiği ekonomi politik kapsamında tartışılır ve çözüm önerileri getirilmeye çalışılır. Fakat bu kapsamda gerçekleştirilen bütün değerlendirme ve değerlemeler belli bir bozukluğun kabulü ile başlamaktadır. Şöyle ifade edelim ki eğer hoş bir düzen mevcut olsaydı, politika üretme gerekliliği gibi bir durum hasıl olmazdı. Bu sebepten ötürü bir şeyin politikası yapılıyorsa muhakkak orada bir iç huzursuzluk mevcuttur.
Dijital Medyanın Ekonomi Politiği adlı eser de böylesi bir iç huzursuzluğun sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Tek tek bireyler olarak bütün hayatımızı kuşatan dijital medyanın akademik çevrelerde hak ettiği biçimde ele alınamaması; dijital medya konusunda cehaletin her seferinde yeniden üretilmesi; dijital medya dolayımıyla yaratılan ekonomik düzene karşı var olan aymazlık bir iç huzursuzluk yaratmıştır. Bu konuda bir şeyler söyleme gerekliliği gerekçesine sığınılarak dijital medyanın sığ bir biçimde ele alınışı aşılmaya çalışılmış ve dijital medyanın bilinmeyenleri gün yüzüne çıkarılmaya niyetlenilmiştir.
Bedenin Uzantısı ve Aşkınlığı Olarak Geleneksel Medya
Daha önce de değindiğimiz üzere geleneksel medya daha çok insan varlığının bedensel sınırlılıklarını aşmaya yönelik vaatlerde bulunuyordu ve bunu da büyük ölçüde başarıyla gerçekleştirdi. Bu aynı zamanda yaratıcının da bir tür aşılma durumuydu; çünkü sınırlılıklar yaratıcının insanoğluna bahşettiği arazlardı. Geleneksel medyanın bu sınırlılıkları ortadan kaldırması bir nevi yaratıcının pabucunu dama atmayı da beraberinde getirdi ve geleneksel medya bahşettiği aşkınlık sayesinde tanrının varlığını ikame etti. Artık insan varlığı sadece yakını değil; kendisinden binlerce kilometre uzaklıktaki yerleri görür, olayları duyar ve hisseder hale geldi. Bu da sınırlı yetileri bulunan insanoğlu için büyüleyici bir durumdu ve bu manada geleneksel medya yaratıcıdan daha cömert davranıyordu. Dolayısıyla teslimiyet ve sadakat de çok kolay geldi. Başka bir ifadeyle yeni Tanrı’ya iman hiç de zor olmadı.
Geleneksel medyanın vaat ettikleriyle yön değiştirmeye alışan insanoğlu dijital medyanın sunmuş olduğu imkanlarla yön değiştirmeye daha fazla teşne hale geldi. Geleneksel medyanın aksine dijital medya insan zihninin uzantısı biçiminde tasarlanmıştı. Vaat ettiği şey de bu doğrultuda zihinsel sınırlılıkları ortadan kaldırmak oldu. Ancak insan zihnini ikame edecek ya da aşacak bir teknoloji olma iddiası gerçekleşmesi pek de mümkün olmayan bir durumu tarif eder. Çünkü zihin bedenden çok daha karmaşık bir nitelik taşımaktadır. Fakat dijital medyanın zihni tam anlamıyla taklit edememesi insan zihninde patolojik problemler yaratamayacağı anlamına da gelmemektedir. Evet dijital medya geleneksel medya kadar gerçeğe yakın bir tanrı olamadı belki; ama birçok sahte tanrı yarattığı da yadsınamaz bir gerçek olarak çıkıyor karşımıza. İnsanoğlunun dijital medyanın yarattığı bu sahte tanrılara ibadet etmesi ise dijital medyaya her seferinde yeniden kutsiyet kazandırıyor. Ayrıca dijital medyanın panteona benzer yapısı insanoğlu üzerinde özgür bir ortamda hareket ettiği sanrısı yaratıyor. İnsanoğlu istediği tanrıya tapınabilir; fakat sadece dijital medyanın belirlediği tanrılara. Bu da esaret altında deneyimlenen özgürlük gibi büyük bir çıkmazdır.
Dijital Medya Bizlerden Ne İstiyor?
İnsan varlığı dijital medyanın çıkmaz sokaklarında dolana dursun diye çeşitli tuzaklar kurulmakta; böylelikle insan ruhu ve zihni zul ve zelil hale getirilmektedir. İnsanın manevi şahsiyeti zul ve zelil hale getirildikçe dijital medyaya daha fazla bağlanmakta, dijital medya üzerinden kurgulanan amaçlara daha fazla hizmet eder hale gelmektedir. Muhakkak dijital medya içerik üreticilerinin tek kaygısı insanı içi boş bir varlık haline dönüştürmek değildir. Asıl amaç ekonomik getiriler elde etmektir; fakat bunu gerçekleştirmek üzere insanı kof bir varlığa dönüştürmek önemli bir aracı işlev olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dijital medya içerik üreticilerinin insan zihnini zul ve zelil hale getirmek üzere başvurdukları ilk yol, cehaleti sürekli sirküle etmek ve yüceltmektir. Bunu yaparken de insanların çeşitli zaaflarına hitap eden içerikler hazırlamaktadırlar. Herhangi bir gerçekliği olmayan haberlerle takipçilerini olmayana inanmaya teşvik eder ve gerçekliğin içini boşaltarak insanların gerçeklikten uzaklaşmalarına sebep olurlar. Herhangi bir anlamı olmayan bilgi yığınlarını insanların önüne dökerek anlamlı olana yönelmenin önünü keserler. Veri akışını sonsuz hale getirerek zihnin bulanıklaşmasına ve buna bağlı olarak insanların rüşt ve temyiz yeteneklerini kullanmalarına engel olurlar. Çeşitli zeka testleri ile insanların vakitlerini alarak ukala ve ahmak; fakat hiçbir zaman zeki olamayan bireyler yaratırlar. Ayrıca gerçek kişiliklere gölgeleme imkanı sunarak dehumanizasyon ve ötekileştirmenin önünü açarlar. Böylelikle gerçek bilginin ne olduğu unutturularak cehalet öykünülen bir meziyete dönüşür.
Dijital medyanın insanı kof bir varlık olarak yeniden var etme sürecinde başvurduğu ikinci yol, tüketimin sınırsız bir biçimde ve her güzergahtan pompalanması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Dijital medyadaki çeşitli reklamlar ve hayatını reklamlaştırmış fenomen olarak tabir edilen kullanıcılar vasıtasıyla itibarlı bir birey olmak piyasadaki en lüks tüketim malzemeleri ile kişinin kendisini teçhiz etmesi biçiminde eşitlenmektedir. Aynı şekilde dünyadaki en inançlı insan olmak dijital medyada gösterilen dini simgelerin alınıp kullanılması ve taşınmasıyla bir tutulmaktadır. Ya da ciddi bilgiler veriyormuşçasına içerikler oluşturularak nihayetinde çeşitli ürünler pazarlanmakta; insanlar enformasyon vaadiyle tüketmek üzere avlanmaktadır. Bütün bu aldatmacalara takılan kullanıcılar tüketim yapmaya endekslenmekte ve birer tüketim makinesi olmaya teşvik edilmektedir.
Dijital medyanın insanları insan olmaktan uzaklaştırmak üzere izlediği üçüncü güzergah ise duygu, duyarlılık ve değerlerin içi boş hale getirilmesidir. Dijital medya kullanıcılarına sunmuş olduğu imkanlar itibariyle dini değerlerin yozlaştırılmasına, hamileliğin ifşa edilmesine, ölümün bir gösteri ve gösterişe dönüştürülmesine imkan vermekte; değerlerin içinin boşaltılarak maneviyatın sentetik hale dönüşmesine neden olmaktadır. Benzer biçimde Postman’ın televizyon için getirdiği yoruma benzer biçimde çocukların çocukluklarını yok ederek masumiyetin askıya alınmasına sebebiyet vermektedir. Diğer taraftan kumar, bahis ve kanun dışı para kazanmanın sınırları ortadan kaldırılmakta; insanlar bu yollara teşvik edilerek kendilerini tüketmeleri sağlanmaktadır. Bir başka şekilde kullanıcıların alturist karakterleri emilmekte ve narsisizm bir din haline dönüşmektedir. Son olarak mahremiyet algısı delik deşik edilerek insana ve mekana dair her şey teşhir ürününe dönüştürülmektedir. Bu vesilelerle insanın manevi şahsiyeti ortadan kaldırılmaktadır.
Velhasıl
Netice itibariyle bir değerlendirme yaptığımızda dijital medyanın birçok akademik metinde ele alındığı gibi basit bir yapıya sahip olmadığı, yüzeysel bir biçimde değerlendirilemeyeceği çok net bir biçimde anlaşılmaktadır. Her şeyden önce dijital medyanın ekonomi politik yapısı kendisinden önceki bütün ticari faaliyetlerden farklı olarak tasarlanmıştır. Bu yapının hayat bulması ise insani bütün vasıfların ortadan kaldırılmasına endekslenmiştir. İnsanı diğer bütün canlı varlıklardan ayıran meziyetleri bir bir kendisinden çekip çıkarılmakta; insan varlığı düşünceden yoksun, teleolojik kimliğini yitirmiş ve aksiyolojik varlığını unutmuş bir biçimde yeniden tasarlanmaktadır. Bu tasarım süreci son bulduğundaysa insan, etkisiz eleman olarak nereye çeksen oraya uzar bir kıvam alacaktır. Dolayısıyla yoksunlaştırılmış insan, sistemin hayat bulması ve devamlılığını sağlaması için önemli hizmetlerde bulunacaktır. Esasında dijital medyada “procumer”, Türkçe karşılığıyla üreten tüketici olarak vasıflandırılan insan kendisi adına hiçbir şey üretememekte; aksine dijital medyada içerik üretirken kendisini tüketmektedir. Bütün bunları yaparken de unutulma hakkını ömür boyu fesih etmektedir. Dijital medyanın kendine has dünyası bütün bu özellikleri hasebiyle distopik bir gelecek vadetmektedir ve bu ürkütücü gelecek maalesef bu vakte kadar gerçekleştirilen akademik çalışmalar sebebiyle gölgede kalmış bulunmaktadır. Dijital Medyanın Ekonomi Politiği adlı çalışmamız gölgede kalmış bu geleceği görünür kılmaya ve bu konudaki akademik karanlığa ışık tutmaya çalışmaktadır. Son olarak niyetimiz asla Ludistler’in matbaaya yapmak istedikleri gibi dijital medyayı yıkmak ya da ortadan kaldırmak değildir. Dijital medya hususunda biraz temkinli ve tedirgin davranış sergilemeyi özendirmektir asıl kaygımız.
teşekkürler
teşekkürler
Yeni yorum ekle