Gençler artık ihtiyarların bilmediği bir dilde anlaşıyor!

23 Mart 2025
Image

Bir diziyi ya da filmi beğendiğimde sosyal medyada o dizi/filmle ilgili paylaşımlar yapıyorum.

Netflix'in "Adolesence" dizisini de etkileyici bulduğumu söyleyerek tavsiye ettim. Bir dostum, dizinin nesini etkileyici bulduğumu sorunca ona şu maddeleri yazdım:

  • Nesiller arasındaki fark. Artık eski nesil sayılan anne babaların, 10-20 yaş arası genç çocuklarının kullandıkları iletişim sembollerini, emojilerini, kavramlarını bilmemesi.
     
  • Modern eğitim sisteminin, özelde İngiliz eğitim sisteminin artık tamamen çökmüş, işlevsiz kalmış olması.
     
  • Incel hikayesi. Erkek çocukların bekledikleri ilgiyi göremedikleri karşı cinse yönelik bir nefretle dolarak yetişmesi.
     
  • Sosyal medyada Andrew Tate gibi hastalıklı tipler çocukları zehirlerken annebabaların çaresiz kalması.
     
  • Sinema tekniği açısında etkileyen de daha önce hiçbir dizide/filmde görmediğim, her bölümün tek kamera ile hiçbir kesinti olmadan çekilmesi.

İlk maddede bahsettiğim durum, İmamoğlu protestolarında çok çarpıcı şekilde önüme çıktı.

Nasıl mı? Anlatayım...

Image

Önce Playstation TR hesabı Detroit - Become Human isimli bilgisayar oyundan bir görüntü paylaştı. Bu paylaşım ben bu yazıyı yazarken 4.2 milyon kez görüntülenmiş, 103 bin beğeni almış, 12 bin kez retweet edilmişti.

Buradaki gönderme oyunu oynamış olmayanlar için bile açık ama bu oyunu bizzat oynayıp bitirmiş biri olarak detay vereyim: Oyun tıpkı bir film gibi.  Zaten karakterler gerçek oyuncuların modellenmesiyle oluşturulmuş. Senaryo akıyor ama oyuncu belli noktalarda verdiği kararlarla senaryonun akışını değiştirebiliyor. O yüzden oyunu 85 değişik şekilde bitirmek mümkün. İşte paylaşılan görüntü de kurgusal olarak böyle kritik bir karar anında olduğumuzu ve vereceğimiz kararla senaryoyu değiştirebileceğimizi ima ediyor.
 

Bu anlaşılması kolay göndermeyi anladım ama arkasından kesinlikle anlamlandıramadığım bir gönderme daha geldi! 

Image

Gençlerin arasında popüler e-spor takımları var. Bu takımların çok takipçili sosyal medya hesapları var. Eternal Fire, BBL Esports ve FUT Esports dahil birçok e-spor hesabı hiçbir yorum yapmadan bir görsel paylaşmaya başladılar.

Paylaştıkları görselin sağına baktım soluna baktım, anlamaya çalıştım, bir mesaj, bir sembolizm aradım. Ama bir şey çıkaramadım! Kimse de buradaki göndermeyi açık açık yazmayınca konuyu kafaya takmış ihtiyar bir hafiye gibi anlamın peşine düştüm!.. Ve nihayet öğrendim!

Burada görseli paylaşılan Sylas, League of Legends (LoL) isimli popüler e-spor oyunun ana karakterlerinden (oyuncular şampiyon diyorlar) birisiymiş. Ne özelliği var, hikayesi ne diye baktığımda mesele aydınlandı.

Oyunun sitesinde bu görselin altında bir slogan ve Sylas'ın hikayesi yer alıyor.

Slogan şu: “Ben hain değilim. Asıl Demacia benim.”

"Şampiyonun" hikayesi ise şöyle:

Demacia'nın kenar mahallelerinden birinde büyüyen Tortudereli Sylas, bu görkemli şehrin karanlık yüzünün bir sembolü haline geldi. Çocukluğunda, gizli büyü gücünü görüp ortaya çıkarabilme özelliği nedeniyle ülkenin meşhur sihir avcılarının dikkatini çekti; fakat sonunda bu güçleri onlara karşı kullandığı için hapse atıldı. Atıldığı zindandan kaçmış olan Sylas artık kalbi katılaşmış bir devrim lideri olarak yaşıyor ve bir zamanlar hizmet ettiği krallığı yok etmek için çevresindekilerin büyü gücünü kullanıyor. Üstelik dışlanmış büyücülerden oluşan takipçilerinin sayısı her geçen gün artıyor.

Oyunun kurgusal evreninde Demacia, düzenin hüküm sürdüğü barışçıl bir ütopya. Bu düzeni her ne pahasına olursa olsun korumakla görevlendirilen sihir avcıları, yasak güçleri kullanan herkesi avlamakla yükümlü. Sylas ile bu düzene baş kaldıran bir isyancı!

Sylas'ın "İsyanın Zinciri" başlıklı hikayesini okuduğunuzda gençlerin Ekrem İmamoğlu'nu Sylas'a benzettiklerini anlıyorsunuz:

Yoksul bir Demacia'lı ailenin oğlu olan Tortudereli Sylas'ın kötü kaderi belki de doğumunda belli olmuştu. Alt tabakadan sayılmalarına rağmen annesiyle babası ülkelerinin ideallerine yürekten bağlıydı. Oğullarının büyü yeteneğiyle “lanetlendiğini” keşfettiklerinde, onu krallığın sihir avcılarına teslim olmaya ikna ettiler.

Sihir avcıları çocuğun sihri sezebildiğini fark edip Sylas'ı krallıktaki büyücüleri tespit etmekte kullanmaya başladı. Çocuk hayatında ilk defa geleceği olduğunu hissediyordu. Hayatını, ülkesine hizmet ederek geçirecekti. Görevlerini büyük bir sadakatle yerine getiriyordu. Gururluydu ama çok yalnızdı. Onu yanında gezdiren sihir avcılarından başkasıyla konuşup görüşmesi yasaktı.

Sylas, çalıştıkça Demacia'da büyünün devletin kabul ettiğinden çok daha yaygın olduğunu fark etmeye başladı. Zengin ve tanınmış insanlar arasında bile güç kırıntıları sezebiliyordu. Üstelik bu insanların çoğu, büyüyü ve büyücüleri en çok kınayanlar arasında yer alıyordu. Fakat yoksullar lanetleri yüzünden cezalandırılırken, aynı kanunlar nedense ileri gelen isimleri etkilemiyordu. Sylas'ın zihnine ilk kuşku tohumlarını eken de bu ikiyüzlülük oldu.

Sylas'la üstleri kırsal alanda gizli saklı yaşayan bir büyücüyle karşılaştıklarında yaşadıkları korkunç, ölümcül olayın sonucunda bu tohumlar sonunda çiçek açtı. Sylas büyücünün küçücük bir kız olduğunu gördüğünde ona acımıştı. Çocuğu sihir avcılarından korumaya çalışırken yanlışlıkla tenine değdi. Kızın büyü gücü Sylas'ın vücuduna doldu ama onu öldüreceği yerde ham güçten oluşan kontrolsüz patlamalar halinde ellerinden çevreye yayıldı. Sylas'ın sahip olduğunu bilmediği bu yetenek, sihir avcısı eğitmeni de dahil olmak üzere üç kişinin ölümüne neden oldu.

Katil damgası yiyeceğini bilen Sylas kaçak olarak yaşamaya başladı ve kısa sürede Demacia'daki en tehlikeli büyücülerden biri olarak ün saldı. Sihir avcıları da onu bulduklarında zerre merhamet göstermediler.

Sylas henüz gençlik çağında olmasına rağmen ömür boyu hapse mahkûm edildi.

Büyü baskılayan petrisitten yapılmış ağır prangalara vurularak sihir avcılarının zindanının en karanlık köşesinde günden güne hayattan kopmaya başladı. Büyü görüşünden mahrum kalınca kalbi onu esir eden taşlar gibi sertleşti ve onu oraya atan herkesten intikam alma hayalleri kurmaya koyuldu.

Sefalet içinde geçen on beş yıldan sonra, Işık Getirenler'e mensup genç bir gönüllü olan Luxanna ziyaretine geldi. Sylas prangalarına rağmen kızın benzerine nadir rastlanacak kadar güçlü bir büyücü olduğunu fark etti. İkisi arasında zamanla alışılmadık, gizli bir bağ kuruldu. Sylas'ın büyü kontrolü hakkında verdiği bilgiler karşılığında Lux da ona hücrenin dışındaki dünyayı öğretiyor, istediği kitapları getiriyordu.

Sonunda Sylas dikkatle uğraşıp kızın aklını çelerek onu yasak bir kitabı gizlice hücresine getirmeye ikna etti. Kitap ünlü heykeltıraş Durand'ın petrisit üzerine yaptığı çalışmaları bizzat anlattığı yazılardan oluşuyordu.

Kitap Sylas'a petrisitin sırlarını açtı. Taş Demacia'nın zararlı büyülere karşı savunmasının temelini oluşturuyordu ama büyüyü baskılamıyor, emiyordu.

Sylas, sihir gücü petrisitin içinde tutuluyorsa bu gücü yeniden salıp salamayacağını merak etmeye başladı.

Tek ihtiyacı olan bir büyü kaynağıydı. Lux gibi bir kaynak.

Ama Lux, Sylas'ı bir daha hiç ziyaret etmedi. Son derece nüfuzlu olan ailesi Crownguard'lar ikisinin görüştüğünü öğrenmiş, Lux'ın bu aşağılık suçluya yardım etmek için kanunları çiğnediğini duyunca küplere binmişti. Hiçbir açıklama yapılmadan Sylas'ın idam edilmesi kararlaştırıldı.

Lux infaz sehpasının önünde arkadaşının canının bağışlanması için yalvarıp yakardı ama sesine kulak veren olmadı. Cellat kızı itip kılıcını kaldırmaya hazırlanırken Sylas, Lux'a dokunmayı başardı. Kızın büyü gücü tıpkı Sylas'ın tahmin ettiği gibi petrisit kelepçelerin içine dolarak yönlendirilmeye hazır hale geldi. Sylas da bu çalıntı büyüyü kullanarak orada bulunan herkesi parçalarına ayırıp kaçtı. Sadece dehşet içinde kalmış genç Crownguard'ın canını bağışlamıştı.

Sihir avcılarının zindanından kurtulduğunda artık toplumun dışına atılmış bir suçlu değil, Demacia'nın ezilenlerinin ve zulme uğrayanlarının boyun eğmez bir simgesiydi. Krallığı gizlice gezen Sylas, sürgün edilmiş büyücülerden oluşan bir grup topladı. Ancak hepsinin gücünün bile tahtı devirmeye yetmeyeceğini her zaman biliyordu belki de.

İşte bu yüzden Sylas en yakın takipçilerinden oluşan bir grupla ve birkaç dayanıklı öküzle birlikte kuzey dağlarını aşıp Freljord'un donmuş tundralarına gitti.

Burada yeni müttefikler bulmaya çalışıyor ve kadim bir efsanede bahsedilen kuvvetli bir element büyüsünü arıyor. Hedefine ulaşınca Demacia'ya geri dönüp kendisine ve büyücü dostlarına yıllardır ıstırap çektiren baskıcı sistemi yok edebilecek.

 

 

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
12 kez görüntülendi. 104 kez görüntülendi. 1 yorum yapıldı.