İtibar
Yöneticilerin itibarı, yönettikleri insanların itibarı kadardır
Mütekabiliyet
Suç ve ceza arasındaki orantısızlık hukuk dışı yollara sapmayı teşvik eder. Tarihte onlarca örneği vardır.
Sanat
Acısı çekilmemiş eserin ömrü saman alevi kadardır
Hayal
Koşullar elverdikçe hayaller büyür, zorlaştıkça küçülür
Lak Lak
Biz saçma sapan gündemleri tartışırken dünyada onlarca patent üretiliyor. Eskiden hiç tavuk besliyor, sebze meyve üretiyor, ağaç yetiştiriyorduk, o da yok.
İnsanlık Cephesinde Değişen Bir Şey Var mı?
2500 yıl önce; Sokrates bazı kişiler tarafından suçlanır ancak suçlayanın kim oldukları tam olarak bilinmemekle birlikte genel kanı bunların Meletos ve Aristophanes olduklarıdır. Her yerde Sokrates'in kötü, yalancı bir insan olduğu, her şeye karıştığı, eğriyi doğru diye gösterdiği dedikodusunu yayarlar.
Aristophenes, Sokrates'in öğrencilere para karşılığında ders verdiğini, öğrencilerin aklını karıştırdığını yazar.
Bir gün, Sokrates'in bir arkadaşı halka Sokrates'ten daha bilgili kimsenin olup olmadığını sorar. Tanrı sözcüsü "Sokrates'ten daha bilgili kimse yoktur" der.
Sokrates, bilgili bir insan olmadığı hâlde Tanrı'nın neden böyle söylediğini düşünüp durur çünkü kendisi de sürekli kendinden daha bilgili birisini arayıp durur.
Sonunda görür ki hiç kimse gerçek anlamda bilgili değildir. Yalnız kendisinin ayrıcalığı, bilgili olmadığını bilmesidir. Daha bilgiliyi arama sürecinde çok düşman kazanır çünkü pek çok kişinin gerçekte bilgisiz olduklarını ortaya çıkarmıştır.
Önce Sokratesin savunması adamlarının bilgisizliğini ortaya çıkarmıştır. Sonra şairlere gitmiş, onların şiirlerini yalnız içgüdü ile yazdıklarını göstermiştir. Sanat sahiplerinin de aynı kusuru taşıdıklarını, bilmedikleri şeylerden dem vurduklarını ispatlamıştır.
Sokrates aslında asıl bilgiye sahip olanın Tanrı olduğunu düşünür. Bu süreçte, kafasını meşgul eden soruların cevabını ararken çevresinde olan bitenlerin farkına varamaz.
Etrafındaki pek çok kişi, onun gençleri doğru yoldan ayırdığını, tanrıların yerine yeni tanrılar koyduğunu söyler. Bu söylentiler onu mahkemeye sürükler.
Sokrates, mahkûm olursa suçlandığı gibi tanrıtanımaz olduğu için değil üzerine öfke çektiği içindir. Bu gelişmeler karşısında, çok soğukkanlıdır. Ölmek veya mahkûm olmak umurunda değildir. Tehlike karşısında yılmamak, korkmamak onun prensibidir. Ona göre insanların en korktuğu şey olan ölüm aslında kaçınılacak bir şey değildir. O sadece kötülük yapmaktan korkar.
Sokrates, ideallerinden dönmemekte kararlıdır. Tanrı dışında kimseye boyun eğmez. Hakkında atılan iftiralar hep asılsızdır. Sürekli öğrencileri olmadığı gibi malı mülkü de yoktur.
Yargıçları yumuşatmak amacıyla asla mahkemeye ailesini ve çocuklarını getirmez. Kararı, iradeleri Tanrının elinde olan yargıçlara bırakır.
Mahkemece suçlu görülür. Beklemediği bu karara hiç tepki göstermez. Bir çok insanın yaptığının aksine makam, mevki, şöhret gibi bir derdi yoktur. Hayatı boyunca insanlara, hep ahlakı, erdemi öğütlemiştir.
Mahkeme, para cezası vermez; çünkü parası yoktur. Sürgün etmez, çünkü sürgüne gittiği yerlerde yine halkı yönlendirecektir. Sonunda ölüm cezası verir.
Ölüm cezasına rağmen başkaları gibi ağlayıp sızlamaz. Çünkü Sokrates'e göre ölüm bir ceza değil sadece bir yolculuktur. Ayrıca öteki dünyada soru sormak yüzünden mahkûm edilme tehlikesi de yoktur.
Atinalılardan son bir şey diler: Çocukları erdemden, doğruluktan ayrılırsa kendisinin Atinalılara gösterdiği gibi onlara yol göstersinler. Çocukları kendilerine fazla değer verir ve bu dünyada bir hiç olduklarını unuturlarsa onları azarlamalarını ister.
Sokrates, ölüme giderken yargıçlar da hayata giderler. Ancak Platon'a göre, bunların hangisinin daha güzel ve doğru olduğunu ancak Tanrı bilir
(Sokrates'in Savunması üzerine)
Yeni yorum ekle