Mustafa Everdi ile Bayram Sohbeti

02 Nisan 2025
Image

-Başlık pek hoşuna gitmedi galiba. İstersen huzur ve  bereket getiren bayramdan değil, bayram dolayısıyla başka şeylerden bahsedelim. Sevmediğin soru olursa pas de

-Benim açımdan sorun yok. İkisi de olur

-Sizin için dili sivri diyorlar. Şahsen iyi bir Everdi okuyucusu olarak böyle bir şey demem, diyemem.

-Sivri olan benim değil, hakikatin dilidir

-Yazılarınızın hiçbir yerinde hangi renk ve cinsten olursa olsun otoriteye ya da iktidara yağ çeken bir tek cümlenizi görmedim. 

-Hiçbir şey mükemmel değildir. Ve aydının görevi de mükemmellik yolunda itirazlarla yürüyüşe asalet katmaktır. 

-Bu da sizi “kamusal pozisyonlar” anlamında bulunmanız gereken yerden uzak tutuyor ama. Ballısından makamlar, izzet-ü ikramlar.. 

-Olabilir. Böyle bir hevesim olsaydı, epeyce bir mesafe kat ederdim herhalde.  

-Sokratik bir duruşun var. Yani bana göre. Hakikatle dürüstlük yoluyla ilişki kurma

-Böyle anlaşılıyorsam, bundan memnun olurum 

-Bayramla ilgili ilk ve tek soru. Nedir veya nasıl bir şeydir?

-Bayram sanki tatil, eğlence, seyahat değil, yeni yükler sarıyor başımıza. Gönenmek yerine ağlamanın baskın olduğu bir büyüme vakti. Bayram özlemdir biraz, sılaya varma özlemidir. Bazen “Bayram diye bir şey var, yaşayanlar için sorumluluk yükleyen. Neden denize, yurt dışına gitmiyorum da sıla-i rahmi görev kılan bir sorumluluk gelip beni buluyor” dediğim olmuyor değil. 

-Toplumsal sorunlarla oldukça ilgilisiniz. Bazen açık bazen örtük ve sözünüzü esirgemeden saydırıyorsunuz. Çiçek böcek aşk meşk işleri daha keyifli degil mi?

- Aydın, zamanına seslenmeli, çağdaşlarına seslenmeli, ister sanat ister edebiyat ister başka yollarla. Bunu başarabilmesi için de dünyayı anlaması gerekir. Çevresinde gördüğü olumsuzlukları dile getirmeli, eleştirmeli, belli bir grubun ya da ideolojinin sözcülüğüne soyunmamalı.

-Soyunursa ne olur?  

-Sınırlara hapsolmak, etrafına duvar çekmek, sanatçının, edebiyatçının, kısaca aydının işi değildir.

-Böyle  diyerek bir çırpıda kaç kişiyi gömdüğünüzün farkında mısınız?

 -Siyasal olanın parçalı dünyasına mermi taşımak hiç kimseyi aydın olarak görmem. Sanat edebiyat kitlenin bir kısmını dehşete düşürüp tüylerini diken diken ediyorsa, bir kısmını hayran bırakıyorsa o zaman işe yarıyor demektir. 

- Yazılarınızın çoğunda ironik bir dil kullanıyorsunuz. Dikkatli okunmadığında okuyucu ürkebilir.  Örneğin birkaç gün önce yazdığınız bir yazının başlığı oldukça iddialı ve provoke ediciydi; "Fakirler İçin Ahlaksızlık Dersleri". Siz ne dediğinizin farkında mısınız?

-Tabii ki. Fakirseniz, kamu ihalelerinden ya da devlet bütçesinden yeterince pay alamıyorsunuz demektir. O zaman siz erdemli bir hayat içindesiniz ve dünyaya dair bütün ihtiyaç, arzu ve isteklerinizi öbür dünyaya ertelenmişsiniz demektir. Kader sizin samimi bir dindar olmanızı tayin etmiş diye inanacaksınız. Cennet size yakındır. Dünyadaki hiçbir şeytani varlık gönlünüzü çelemez. İstikamet üzere olmanız sizlere sunulan en büyük lütuftur. 

-Bir yanda yoksulluk ve erdemli bir hayat, diğer yanda yoksulların hayatı ıskalaması, umutlarını öte tarafa ertelemesi. Hem nalına hem mıhına vuruyorsunuz. Burada doğru anlaşıldığınızı düşünüyor musunuz?

-Elbette. Yoksulluğu övmediğimiz gayet açık. 

- “Fakirseniz, arazi, arsa, bağ-bahçe, zeytinlik, orman, beş yıldızlı oteller gündeminizde yok demektir…Siz bir villada elinizde buz gibi içecekle cennet gibi ormanları ve denizleri seyredemiyor olabilirsiniz…ama şehitlik ve gazilikle, daha yüksek makamlar ve nimetler sizi beklemektedir”. Burada da aynı şeyi yapıyorsunuz. Gayet kritik şeyler. Bundan dolayı okuyuculardan tepki alıyor musunuz?

-Evet, olumlu tepkiler alıyorum.

-Mümkün olsa o yazının tamamını buraya almak isterdim çünkü çok güzel bir yazı. 

 -Teşekkür ederim

-Dünün mitleri bugünün sıradan gerçekleri diye kısa bir paylaşım yapmıştım. Siz bunu daha ileriye taşıyan bir yazı yazdınız. Hatırladığım kadarıyla şöyle bir şeydi “Dün evliya ve aziz olmanın alameti, suyun üzerinde yürüyebilmekti. Buharlı makinalar icat edilince herkes su üzerinde yürümeye başladı. Demirden dağların denizde seyrü seferi insanın suda yürümesini evliya-aziz kılan anlayışların pabucunu dama attı”. Ne yani keramet ehlinin sonu mu geldi?

-İnsanların uçtuğu, sabah namazında Konya’da iken, öğleyin Kâbe’de namaz kılarken görünmesi artık bir keramet değil. 

-Tayyi mekan tayyi zaman? Bunlar ne olacak! Öte yanda, hala aklınızdan geçenleri okuyan, kapıda kimin beklediğini bilen, rüyalarıyla hayata yön verenler var ve buna inanan milyonlar. Buna ne diyeceksiniz.

-Bizi inandırdılar ama yeni kuşak bunların hiçbirine itibar etmiyor.

-Yeni kuşak?

-Z kuşağı

-Z kuşağı iyi diyenler var kötü diyenler var. Buraya hiç girmeyelim. Konudan konuya geçiyoruz ama sonuçta bu bir sohbet. Birkaç örneği saymazsak, bizim yazarlarımız neden sınır ötesine geçemiyor? Haririden, Zweigdan, Kafkadan neyimiz eksik?

-Tanımlamalarımız çoğunlukla kimlikler üzerinden. Bunu aşamadığımız sürece, sınırları da aşamayız. Bu ancak, acıları ve sevinçleriyle, beklentileri ve hayal kırıklıklarıyla insanı anlatmayı becerdiğimiz zaman mümkün olur. Yetmiş iki millet nezdimizde bir olur. Kimlik ikinci planda kalır. Girdiğimiz edebi-sanatsal iklimde kişilik ortaya çıkmaya başlar. Birey olduğumuzu fark eder, sürüden uzaklaşır, kimlikler dışında/üstünde bir insan anlayışına ulaşır, insan olmaya yöneliriz.

-Bence bunun üzerine söz söylenmez. Bir gün yazmaya karar verirsem, bu dediklerin kulağıma küpe olsun. Sorulacak çok şey var ama bayramlık ve tadımlık bir söyleşi olarak burada bitirelim istersen 

-Bitirelim

-İyi bayramlar dileyelim mi?

-Dileyelim

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
KONTROL
Bu soru bir bot (yazılımsal robot) değil de gerçek bir insan olup olmadığınızı anlamak ve otomatik gönderimleri engellemek için sorulmaktadır.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 80 kez görüntülendi. 1 yorum yapıldı.