Türk dünyasını Latin alfabesinde birleştirme girişimleri bilindiği gibi 1926 yılında Azerbaycan’ın Bakü şehrinde toplanan ‘Dil Kurultayı’ ile başlar. Bu kurultaya Türk dünyasından ve Türkiye’den delegeler katılmış, ilk defa Türkçenin geleceği tartışılmıştır. Kurultayda alınan en önemli karar Türk dünyasını Latin alfabesinde birleştirmek olmuştur. Bazı delegeler itiraz etmişse de çoğu delege alfabe değişikliğinden yana oy kullanmış, oluşturulan alfabe kimi farklılıklarla 1939-40 yılına kadar Sovyetler Birliği'ni oluşturan cumhuriyet ve topluluklarca kullanılmıştır.
1939-40 yıllarında bütün Türk toplulukları Rus kökenli Kiril alfabesine geçirildi ve bu yıllardan itibaren alfabe meselesinin üzeri küllendi. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1949 yılında Türkiye’nin NATO’ya girmesiyle Türkiye ile Sovyet Birliği ilişkileri karşılıklı olarak donduruldu. Böylece Türkiye’nin Türk dünyasıyla kültürel bağları tarihimizin en zayıf noktasına indi. Bu karanlık dönem 1985 yılına kadar sürdü. Bu süreçte bırakın alfabe meselesini, bağımsız Türkiye'de dahi Türk dünyası gündeme getirilemedi.
Latin alfabesiyle ilgili ikinci girişim Sovyetler Birliği'nin dağıldığı 1991 yılında gerçekleşmiştir. Dağılmanın tamamlandığı günlerde, 19-21 Kasım 1991 tarihlerinde, İstanbul’da Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından “Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumu” düzenlenmiş, katılan tüm delegeler Türk lehçeleri için tavsiye edilen 34 harfli ortak alfabeye imza atmışlardır. Ortaya konulan alfabe, Türkiye Türkçesinde kullanılan 29 harfli Latin temelli alfabeye beş harfin ilave edilmesiyle oluşturulmuştur. İlave harfler şunlardır: “Ä ä”, “Ñ ñ”, “X x”, “Q q”, “W w”.
Latin alfabesine geçiş konusunda ilk hamleyi yapan Azerbaycan, 34 harfli çerçeve alfabedeki açık e’yi gösteren “Ä ä” harfini önce kabul edip, bir yıl sonra yerine “Ә ә” ile değiştirince 34 harfli ortak alfabeden ilk sapma yaşandı. İkinci sapma girişimi Türkmenistan'dan geldi. Onlar da ortak alfabenin dışına çıkarak 4 harfte farklı işaretler tercih ettiler: “I ı” yerine “Y y”, “Y y” yerine “Ý ý”, “C c” yerine “J j”, “J j” yerine ise “Ž ž”. Özbekistan ise “ş”, “ç” seslerini tek işaretle değil, İngilizcedeki gibi “sh” ve “ch” çift harfleriyle gösterdi. Ayrıca nazal n sesi ortak alfabede ñ ile gösterilirken Özbek alfabesinde “ng” olarak yazılması kabul edildi.
Kazakistan Latin alfabesine geçiş konusunda diğer üç cumhuriyet kadar hızlı davranmadı. Çünkü bu ülkenin şartları diğerlerinden oldukça farklıydı. 1989 nüfus sayımına göre Kazakistan'da yaşayan nüfusun %39,7'si Kazak'tır. Bu oran diğer Özbek, Tatar vb. diğer Türk topluluklarıyla birlikte ancak %45-46'yı bulabilmektedir. Ruslar (%37.8), Almanlar (% 5.8), Ukraynlar (%5.4) ve diğer Türk olmayan topluluklar ise %50'nin üzerindeydi. Aradan geçen 25 yılda 16-17 milyonluk toplam nüfus fazla artmamakla birlikte Rus, Alman ve Ukrayn kökenliler azalmış, diğer ülkelerde yaşayan Kazakların anavatanlarına dönmeleri veya çifte vatandaşlık kanunundan yararlanmalarıyla Kazak nüfus artmıştır. Kazakistan Cumhuriyeti'nin resmî verilerine göre ülkedeki Kazaklar toplam nüfusun %65'ine ulaşmış, Ruslar ise %22'ye gerilemiştir. Bugün Kazakistan'da birinci resmî dil Kazakça, ikinci resmî dil ise Rusçadır.
2006 yılının Ekim ayında Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev, başkent Astana'da Kazakistan Halkları Asamblesi'nin 12. oturumunda yaptığı konuşmada Kazakistan'da Latin alfabesine geçilmesi meselesinin ele alınmasının zamanı geldiğini söyledi. Nazarbayev bu konuşmasında meseleye son derece hâkim olduğunu gösterdi: "Kazak alfabesinin değiştirilme meselesini tekrar gözden geçirme zamanının geldiğini düşünüyorum. Latin alfabesi telekomünikasyon alanında ağırlıklı olarak kullanılıyor. Bu nedenle eski Sovyet Cumhuriyetleri'nin çoğunun Latin alfabesine geçişi tesadüf değil. Uzmanlar bu konuyu inceleyip, somut teklifler sunmalı. Çocuklarımıza İngilizce öğretmemiz de Latin alfabesiyle ilişkili. Tüm okullarda İngilizce öğretiyoruz, bu nedenle bu konuda korkacak hiçbir şey yok. Tabii ki bu konuda aceleciliğe meydan vermemeliyiz." Nazarbayev, belli bir süre Kiril ve Latin alfabesinin birlikte kullanılması gerektiğini de sözlerine ekledi.
Nazarbayev'in bu çıkışından sonra Türk Dil Kurumunda 11-15 Haziran 2007 tarihleri arasında Kazakistan’ın Latin alfabesine geçişi ile ilgili Kazak ve Türk bilim adamları arasında bir toplantı yapılmış, Türkiye’nin Latin esaslı Türk alfabesi üzerinde yaklaşık seksen yıllık birikim ve deneyimleri paylaşılarak Kazakistan’da son dönemde sıkça konuşulmaya başlanan ve hazırlıkları yapılan alfabe reformu hakkındaki gelişmeler değerlendirilmiştir.
Türk Dışişleri Bakanlığı ve TİKA işbirliğiyle ülkemize davet edilen Kazakistan Dışişleri Bakanlığı İkili Kültürel İşler Genel Müdür Yardımcılığının 4 Haziran 2007 gün ve 243434 sayılı yazısıyla Kazakistan’ın Latin alfabesine geçişiyle ilgili çalışmaları yürütmek üzere görevlendirilen heyette, Kazakistan Cumhuriyeti Kültür ve Enformasyon Bakanlığı Dil Komitesi Başkanı Prof. Dr. Erden Z. Kajıbek, Kazakistan Bilimler Akademisi A. Baytursınov Dilbilim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Köbey Ş. Hüseyin, A. Baytursınov Dil Bilgisi Enstitüsü Baş Bilim Uzmanı Prof. Dr. Alimhan J. Junisbek, Kazakistan Cumhuriyeti Kültür ve Enformasyon Bakanlığı Dil Komitesi Şube Müdürü Erlan Kuzekbay bulunmaktaydı. Toplantıya Türkiye’den Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Halûk Akalın ve 12 bilim adamı ile iki gazeteci katıldı.
Kazakistan Heyeti adına söz alan Prof. Dr. Erden Zadaulı Kajıbek konuşmasına, Türkiye Cumhuriyeti’nin Latin kökenli alfabe üzerindeki büyük birikim ve deneyimlerini paylaşmak ve görüş alışverişinde bulunmak üzere Ankara’da bulunduklarını belirterek başlamıştır. 2006 yılı Kasım ayında Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in Latin esaslı yeni Kazak alfabesinin oluşturulması ve bu alfabeye geçiş için altı ay içinde bütün kuruluşların ve uzmanların hazırlık yapması yönünde buyruğu olduğunu hatırlatmış ve bir süre önce uzmanlardan oluşan bir heyetin Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi Türk cumhuriyetlerinde bulunarak bu ülkelerin deneyimlerini paylaştığını ifade etmiştir.
Prof. Dr. Alimhan J. Junisbek, konuşmasında içinde bulunduğu Yeni Kazak Alfabesini Hazırlama Heyeti’nin 32 harfli taslak alfabesini delegelere sunmuştur. Yeni taslağın hâlen var olan Kiril kökenli Kazak alfabesinin 42 işaretten oluşan abartılmış içeriğinden son derece basit olmakla ayrıldığına dikkat çekmiş, Rusça alıntıları yazmakta kullanılan ve Kazak ses yapısı bakımından gerek olmayan birçok harf ve işaretin atıldığı belirtmiştir.
Bu toplantıda taslak alfabede ş ve ç sesleri için č ve š gibi iki harfin bulunmasına Türk bilim heyeti itiraz etmiş, gerekçe olarak da, bu harflerin ISO’da kabul edilen Latin-5 standardında sorun oluşturabileceğini belirtilmiştir. 34 harfli ortak Türk alfabesi dışına çıkmayan ve Türkiye Türkçesinin alfabesinden sadece ä, q, ñ, w harfleriyle ayrılan bu yeni teklif ç ve ş harflerindeki değişiklik yapıldığı takdirde bize göre Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan alfabelerinden daha gerçekçidir.
Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev 15 Aralık 2012’de yaptığı geleneksel ulusa sesleniş konuşmasında, Latin alfabesine geçme konusunda kesin kararlı olduklarını bir kez daha ifade etmiştir. Kazakistan için hazırlanan "2050 Stratejisi" hedefleri arasına 2025 yılından itibaren Latin alfabesine geçilmesi de yer almaktadır. Bu hedefe ulaşılabilmesi için 2012 yılından sonra çalışmalar hızlandırılmıştır. Bu çalışmalara zaman zaman Nazarbayev'in kızı milletvekili Dariga Nazarbayeva başkanlık etmiştir. 2015 yılı başlarında yapılan resmî açıklamalarda Latin alfabesine geçiş için uyum programı hazırlandığı, bir takvim dâhilinde bunun uygulanacağı belirtilmektedir. Kazakistan'da bu hazırlıklar tüm hızıyla devam ediyor. Halkın ve aydınların büyük çoğunluğu bu değişikliğe sıcak bakıyor ve destekliyor. Fakat Rus kökenli Kiril alfabesinin devamından yana tavır koyanların varlığı da inkâr edilemez. Latin alfabesi muhalifleri arasında ünlü yazar Muhtar Şahanov da bulunuyor. Türkçü-Turancı Şahanov'un Türkiye, Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi Latin alfabesine geçilmesine karşı çıkması belirli kesimlerde hayal kırıklığı ve şaşkınlık yaratmış olsa da devlet aklı ve Nazarbayev'in kararlı duruşu geri dönüşün mümkün olmadığını gösteriyor.
Kazakistan'da son on yıl içinde Latin alfabesine geçişle ilgili çeşitli tarihler verilmiş olmasına rağmen bugüne kadar somut bir adım atılamadı. Alfabe meselesinin hemen ve kolayca hallolacağı yolundaki beklentiler her defasında boşa çıktı. Kazakistan yönetimi bu geçişi bilinçli olarak zamana yaymaktan yana hareket ediyor. Kanaatimce bu süreç 2025 yılında da tamamlanamayacaktır. Çünkü Rus nüfusun ülkede önemli bir yekûn tutması Latin alfabesine geçişin önünde hâlâ büyük bir engel olarak durmaya devam etmektedir. Nazarbayev ve diğer devlet yetkilileri Kazakistan'daki herkesin Kazakçayı öğrenmesi gerektiğini ifade edip bunu bir politika olarak ortaya koysalar da bu süreç hemen gerçekleşebilecek kadar kolay değildir. 70 yıllık Sovyet döneminde aydınların büyük bölümünün ana dillerini konuşamadığı, akademik çalışmaların Rusça yapıldığı Kazakistan'da Rusça hâlâ Kazakça kadar etkilidir. Hatta ondan daha etkili olduğunu söylemek de mümkündür. Bütün bunların yanında meselenin ekonomik boyutunun olduğunu da unutmamak gerekir.