Savaş İnançsızlığına Barış Çözüm Olur mu?

20 Mayıs 2025

Sevgili dostlar, garip bir dönemin misafiriyiz. İki kutuplu soğuk savaş paradigması bitti derken, dünya tek merkezli olmaktan öteye yöneliyor gibi görünürken tekrar iktidara gelen Trump yönetimi ile kendimce isimlendirdiğim “Yeni  İmparatorluklar Dönemi“ yaşanmaya başlandı. Bu durumda oluşumuza sevinmeli miyiz ya da endişe mi etmeliyiz bunu yaşayarak öğreneceğiz. Liberalizm bu durumdan epey yara alacak gibi görünüyor. Yeni Amerikan paradigması;  hem hamburger ve cola hem de silah satmayı istiyor. Silah satmayı sanki daha çok arzuluyor. Bu satış işleminde Trump, kendine benzer alıcı/liderler istiyor. Bu tip liderler de Ortadoğu da kolaylıkla bulunabiliyor. Amerikan "kazan-kazan" mantığı ile trilyon dolarlar Amerika’ya akıyor. Tarihte eminim böyle tuhaf zamanlar ve bu tuhaf zamanların kurtuluş mitleri vardır. Kahramanları veya kahramanlaşan halkları vardır. 

İlginç bir şekilde seyrine devam eden dünya da, geçen haftalarda; bir anda parlayan daha sonrada soğumaya bırakılan savaş oyunlarını beraberce izledik. Savaşmaya çalışan iki ülkenin bir takım orijinalliklerinin yanında; kendine has açmazları, tutarsızlıkları, kalabalık nüfusları, geri kalmışlıkları, yazılım ve teknoloji alanında ileri gitmişlikleri, sanatları, sinemaları, yoksullukları, bolca dinleri, tanrıları, dilleri, iç kavgaları, politik buhranları bunların yanında süper nükleer silahları da var. Hangi iki ülkeden bahsettiğimi hemen anladığınızı düşünüyorum: Pakistan ve Hindistan 

Sevindirici bir gelişmedir ki şu an itibari ile herhangi bir çatışma haberini henüz haber bültenlerinin yerine göre ikinci ya da üçüncü haberi olarak okumuyor ya da görmüyoruz. Bu ateşkes hali; fakir çocuklarının ölmemeleri adına biz savaş karşıtı insanları sevindiriyor. 

Hindistan ve Pakistan arasında bir savaşın başladığına dair haberleri ilk okuduğumda; politikacılardan nefretimi biraz daha arttırmak için sebep de doğmuş olmuştu. Onulmaz bir şekilde savaş denilen kavrama inançsızlığım vardır. Kelime anlamı olarak savaşın lügatlerde bir anlamı olduğunun farkındayım. Fakat bir savaşın oluşumunda kesinlikle halkların olmadığını, halkların böyle insan dışı faaliyette olamayacaklarını da peşinen söylerim. Bu sözlerime Jürgen Habermas’ın “Öteki Olmak Öteki ile Yaşamak “ kitabındaki onun Carl Schmitt’ten aktardığı cümleyi destek olarak yazabilirim. "İnsanlık kavramı, düşman kavramını içermez." (1) Yani; insanlık istese bile savaşamaz. 

Image

Savaşa ancak kendi politik geleceğini düşünen politikacılar ya da dünyanın bir bölgesinin paylaşıma açılacağı zamanlarda pay almak isteyen ülkelerin hırsları savaşları başlatabilir.  Savaşların oluşumunda genellikle iktisadi çıkarlar ön plandadır. Savaş; eski toplumların birbirini tanıması, kültür alışverişi gibi daha olumlu sonuçları bile doğurmuştur. Buna Ejderha figürlerinin Anadolu Çinilerini süslemeleri çok güzel bir örnektir. Halbuki; Çin ve Anadolu; aralarında binlerce kilometre olan uzaklıktır. Günümüz dünyasının savaşlarında olumlu bir şey aramak imkansız olmakla birlikte yıkıcı etkisini konuşmak bile korkunçtur. Bu yıkıcı etki belki de savaşların oluşuna engel olan bir durumda olabilir. Jean Baudrillard “Simülarklar ve Simülasyon“ kitabında Truva savaşına inanmadığı gibi bu çağda nükleer bir savaşı da imkansız bulur. Çünkü bütün dünyanın nükleer bir toz olacağını vurgular. Eski toplumların kabileler arası çatışmalar gibi küçük çaplı gerilimleri, modern dönem de savaş bile sayılamaz. 

Dünya'nın en büyük yalanı ve aldatmacası savaştır. Hiçbir halk, hiçbir savaşa kendisi karar veremez. Bir kere o ülkenin genelkurmay varlığı gerekir. Silahlar ve kullanımı için temel bilgi ve beceri kaçınılmazdır. Bunları ordulara öğretecek sistemler ve okullar şarttır. Askerler eğitilmeli ve gerekirse ölüme gönderilmelidir. Bütün bunlar için; bir eğitim, bir inanç ve karar mekanizması gereklidir. Bunları ancak savaş tanrıları oluşturabilir. Halk, tanrı ( denetleyebildiği sistemin sahibi )  olamayacağına göre savaş oyunlarını kurgulayan tanrılara ( sistemlere )  ihtiyaç vardır. Winston Churchill “ Savaş, askerlere bırakılamayacak kadar önemli bir iştir “ derken savaşlara; askerlerin ve halkın karar vermediğini itiraf eder gibidir. 

İtiraf etmekten de öteye; Jean Baudrillard varmıştır. Amerika ve Vietnam arasındaki savaşta yaşanan gerçeği haykırır: 

Yaratıcısının usunda Vietnam Savaşı böyle olmuştur, başka bir deyişle ona göre böyle bir savaş olmamıştır. Bizim de Vietnam Savaşı denilen savaşa inanmamamız gerekiyor. Bu savaş Napalm bombalarıyla tropik ormanlar sayesinde barok boyutlara ulaşan bir düşten başka bir şey değildir .(2)

Kitabın bir sonrası sayfasının sonlarında Jean Baudrillard hayli ilginç bir şey söyler:

(…..) Çünkü Amerikalılar ile Vietnamlılar henüz savaş sürdüğü sırada uzlaşmışlar ve çatışmalar biter bitmez Amerikalılar Vietnamlılara ekonomik yardımda bulunmuştur “ (3)

Görülene göre askerler neden savaştıklarını ya da neden savaşın bittiğini dahi bilememektedir. Kaderleri; pazarlık yapmayı hiç bırakmayan kurt politikacıların emrindedir. Günümüz savaşlarında aktif olarak kullanılan film ve video çekip yayma işi, yani; “halkı maniple etme savaşları” gerçek savaşların önündedir. Amerika, Vietnam’ da kaybetmiş olsa bile beyaz perde de kazanmıştır. 

Oysa; Hindistan ve Pakistan arasında yaşadığımız zamanda ve daha öncesinde hiçbir savaş yaşanmadığı gibi yüzyıllardır devam edegelen kenetlenmiş bir barışta hakim olabilirdi. 

Dara’nın eserleri ( 1615- 1659 ) Hindistan’daki iki büyük dini, Brahmanizm’le İslam’ı uzlaştırma çabalarının hem doruk noktasına hem de gerilemesine rastlar. 10 Eylül 1659’da fanatik kardeşi Evrengzib tarafından öldürülen Dara’nın trajik sonu, iki dini ümmet arasındaki uzlaşma düşlerine de son verir ve bu başarısızlık 20.yüzyılda Pakistan Hindistan ayrımıyla son noktaya varır .(4)

Daryush Shayegan “Yaralı Bilinç“ eserinde yapılan kötülüğü yazarak bizi çok üzmüştür. 1659 yılında bir fanatiğin cinayeti, yüzyıllar süren bir istikrarsızlığın sebebi olmuştur. Görüldüğü üzere savaşmak kolay olduğu halde, barışmak oldukça zordur. Savaşmanız için silah satan güçler, iştah kabartan ülkeler, delilik/çılgınlık anları, fanatiklik, halkı ayartan politikacılar, cahillik varken, barışmak için sadece ötekini anlamak, yaşamı sevmek ideali yeterli olacaktır. Amerika dahil silah satan ülkeler, sadece hamburger de satabilir. 

Savaş inançsızlığı doğru bir inançsızlıktır. Savaş inançsızlığının çözümü ise barıştır.


Kaynakça 

  1. “Öteki “ Olmak “Öteki”yle Yaşamak Jürgen Habermas Sayfa 52 Yky Yayınları
  2. Simülakrlar ve Simülasyon Jean Baudrillard Sayfa 94 Doğu Batı Yayınları
  3. AGE sayfa 95
  4. Yaralı Bilinç Daryush Shayegan sayfa 53 Metis Yayıncılık 

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
KONTROL
Bu soru bir bot (yazılımsal robot) değil de gerçek bir insan olup olmadığınızı anlamak ve otomatik gönderimleri engellemek için sorulmaktadır.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
29 kez görüntülendi. 30 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.