Gassal ve Biz Ölümü Anlayabilir miyiz ?

05 Ocak 2025

- 1 -

Biz de ölümler hep başkası içindir, hep başkasını anlatır. Biz kendimizi ölmeyecek gibi algılarız. Bu nedenle de ölümü çok romantik karşılarız. Ölümün bir bitiş olmadığı algısını kendi içimizde içselleştirir bu bilginin rahatlatıcı yanını insanlara yaymaktan mutluluk duyarız.

Sınıfsallığı tam olarak yaşam biçimimizde uygulamasak da ölüm konusunda kendi sınıfımızın ölmesi gerektiği gerçeği bilinç altımıza kazınmıştır. Bu bir hafızadır. Türkülerde bile bu hafıza var olmuştur: 

“Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir” 

Bu dizeler başka bir toplumun değil bu toplumun hafızası içinde yaşayan biri tarafından yazılmıştır. Savaşlarda, doğal afetlerde, iş kazalarında ölmek toplumca kanıksanmıştır. Vadesi bitti, sayılı nefesti bitti, takdir i ilahi söylemleri toplum tarafından yaratılmış telkinlerdir.

Ölüm konusundaki kaderciliğimiz bizi, bahsettiğim romantizmlere yönlendirir. Bir yakınının ölümünden sonra belli bir dönem de olsa hiç gülmemek, kendini paralamak, elbiselerini tersten giymek, yüzüne karalar çalmak, kendini/dizlerini döverek içli ağıtlar yakmak, ölünün ruhunun dönmesi esnasında bulacaklarının bir yerde toplanması; bunların hepsi az gelişmişliğin geç modernliğini yaşayan toplumların bir çeşit ritüel gereksinimidir. Bunların bir kısmı toplumsal bilinçaltındaki mitolojinin yansımasıdır.  Gelenekteki bu çeşit gösteri edimleri yine de kabul görülür ve onaylanan duygu aktarımlarıdır.

Image

Ölüm konusunun gizli kahramanı olan bir figür bir dizi ile algı dünyamıza girdi. “Gassal“ bize özgü, bir gizli kahraman. En sevdiklerimiz öldüğünde onlara dokunma acısını bizden alan bir kahraman.  Dizideki “Gassal” o kendi beynini darmadağın eden sorusunu bize sormaktadır. Bu soru bana başka soruları da hatırlatır. Acaba “ Gassal ” mesleki bir mükemmeliyetçilikten mi bu soruyu sormaktadır? Başka meslek erbapları da bu soruyu sorar mı? Acaba hangi hakim “ Beni kim yargılayacak ? “ diye sormuştur. Bu soru mesleki vicdan sorusu mudur? Ya da böyle bir soruyu sorma ihtiyacı herhangi bir insan da olmalı mıdır? Beni kim yıkayacak sorusu normal insanların bir sorusu mudur? Ölüm Nasrettin Hoca fıkrasındaki  “Sen yeter ki öl mutlaka taşıyan bulunur” cümlesi kadar sıradan mı olmalıdır ?

Ölümün anlamında doğum gibi doğru anlaşılır bir noktada olmak bence zorunluluktur. Doğum kadar bir gerçektir ölüm. Biz mutlaka ölümü en hafif bir şekilde, en acısız yaşamak isteriz. Bunu belki başaramayabiliriz fakat  ölüm sürecini, sevenlerimizi en az düzeyde üzecek şekilde yaşamak zorundayız diye düşünüyorum. 

Hayat ölen kişi dışında devam ediyor. Ölüm süreci aynı zamanda yaşayanların bir sorunu. Bu konuda huzur evlerinin daha çekici olması gerektiğini düşünüyorum. Huzur evinde kalmak bir çeşit garabet olmamalı. Bir ceza, ya da eza gibi görülmemeli. İnsanın yalnız ölme isteğinin olabileceği saygı ile karşılanmalı.

Ölüm bizim için aşama aşama gelmektedir. Biz zayıf düşerek, hastalanarak, acılar çekerek, yaşlanarak aşama aşama ölürüz. “Gassal“ da belki yalnızlık travmaları içerinde ölümünü merak etmektedir. Bir cümlesinde de zaten asıl sorusunu bize anlatır. “Ben ölüleri değil, ölümü anlamak istiyorum“ der. “Gassal “ da dizide kendince sorgulamalarını yapar, hayatı anlama konusunda kurduğu anlamsızlık bağıntılarını bize sözleri ile anlatır. Anlamsız dünya söylemi Albert Camus‘un Sisifos Söylemi kadar da iç karartıcı değildir. Fakat yine de “Gassal“ kaderinden kaçamaz. Dizinin sonlarında çalan müzikler ile “Gassal“ ve kaderinin örgüleri ilişkilendirilir.

Image

“Gassal”  sorusunu sormadan önce bu sorunun benzerini Abbas Kiyarüstami bol ödüllü filmi “Kirazın Tadı“ filminde sormuştu. Filmin temel sorusu “İntihar günahsa, mutsuz olmak da günah değil mi“ idi. Bu soru çerçevesinde neden mutsuz olduğunu bilmediğimiz kahramanımız tanıştığı insanlardan son bir istekte bulunur. O da şudur; kahramanımız intihar etmek istemektedir. Çok fazlaca hap içecektir. Kendisine mezar olarak da önceden bir kiraz ağacı gölgesi seçmiştir. Haplarını içecektir ve bu kiraz ağacı altına akşamdan itibaren yatacaktır. Sabah olduğunda yardım etmesini istediği kişinin kendini kontrol etmesini istemektedir. Ölmüş ise cesedini gömmesini, sağ kalır ise onu kaldırmasını istemektedir. Hayli garip bir istektir. Filmin kahramanı yaşarken bir çeşit ölüdür. O sebeple; yaşama isteği yoktur. Bu isteği ilettiği dört kişi ona yardım etmez fakat en son tanıştığı kişi ona, hayatın güzelliği konusunda etkili bir ders verir. Kahramanımız tekrar hayata döndü mü bunu bize Abbas Kiyarüstami filmin sonunda söylemez. Bir gizem olarak bırakır. Hayatın, rastlantıların, mekanın, var olmanın kendisi de bir gizem değil midir?

 

 

 

- 2 -

“Gassal“, mesleğinin malzemesi olan ölüye en üst düzeyde saygı duyar, yaşıyormuşçasına kibar ve naziktir. Karşısında şu an toplumca ve resmi makamlarca yok sayılacak bir insan durmaktadır. Toprağın altına gidecektir. Sadece adı ve hatıraları kalacaktır. Norbert Elias’ın tanımıyla, 

“Zira ölüm, her ne şekilde değerlendirilse değerlendirilsin, bir şiddet eylemidir.“  (1)

Ölüm bir şiddeti barındırır. Canını vermişsindir, nefesin yok olmuştur. Ölü,  gülüşünü, sevgisini, acısını, zevkini, sevgisini, öfkesini, hayallerini, dünya da neyi varsa onu vermiştir. Canlılığın çıkışı bile eminim büyük acılarla olmaktadır. Ölü bütün bunları yaşamıştır. Ama biz onu her şeyi unutmuş, ölüm acısını çekmemiş gibi düşünürüz. “Gassal” ölüyü bu bakımdan anlamaktadır. Ama ölümü anlamamaktadır.  Peki “Ölünce beni kim yıkayacak ?”  sorusu ile bunu bize anlatır. Kendinin deşifre olmasını ister. İnsanlar içlerinde bu sorusunun cevabını aramak ister. Ölüm konusunda baba ayrılığı bir ayrılık değildir. Annesinin ölümü ile diğer ölüler arasındaki saygı ilişkisini kurar. Belki de en çok da en sevdiği arkadaşlarının ölümü ile olayı çözümler; zira annesini tekrar kaybetmiş gibidir artık.

Ülkelerin geçirdiği zor dönemlerde sanat eserleri yükseliş gösterir. Gassal bazı eksik yönlerine rağmen karakter çözümlemelerinin başarısı ile oldukça kaliteli bir iş olarak karşımıza çıkıyor. Onlarca karakter ve psikolojik çözümlemelerine kadar ilerleyebiliyoruz. Kahramanlar çok olsa da kaosa ulaşmadan dizinin hayatına kan veriyorlar. Ahmet Kural müthiş bir oyunculuk ile arzı endam ediyor. Dizinin devamını aynı samimiyette olmasını diliyorum.  Özellikle insanların kilosunu tartan yaşlı kişinin hikayesinin ayrıntılarını da merak ediyoruz.

“ Gassal “ bize ölümü anlatabilecek mi ?

Sağlıcakla kalın…


(1) Norbert Elias Ölmekte Olanların Yalnızlığı Üzerine İletişim Yayınları, Sayfa 102

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
6 kez görüntülendi. 180 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.