İnsan Ruhunun Kutuplaşması ve Dostoyevski'de İkizlik Durumu

10 Kasım 2024

Dostoyevski romancılığının ve sanatının en önemli ayrıcalığı ikizlikler durumunu nasıl işlediği ile ele alınabilir.

Bahsedeceğimiz ikizlikler, Gogol etkisiyle ilk romantik dönemden başlayarak hatta bir romanın içinde iken veya bir başka romanın başka karakterinin desenine kadar devam eder. Alyoşa ve Dimitri ikizliğinden;  Sonya  ile  Nastsaya Piliphovna ikizliğine kadar… 

Image

Bu ikizlik Dostoyevski‘de iyi ve kötü, tanrı ve şeytan gibi tam zıt kavramların bir ikizlikte bulunması ile son bulur. Daha doğrusu Dostoyevski, roman karakterleri yaratım sürecinde zıtlıklardan ikizlikler doğurmayı başarmıştır. Karakterleri, birbirinin alt versiyonu tamamlayıcısı veya varlık olarak birbirinin zıtlıklarından yaratılmışlardır. Alyoşa ve İvan Karamazov hem kardeş hem de ikizlikleri barındıran Dostoyevski yaratımlarının ürünüdür. Karamazov Kardeşler‘deki Dimitri ve Üvey Evlat Pavel Smerdyakov yapacakları (baba katilliği) veya düşledikleri ihtiraslar bakımından ikizlerdir. Ne gariptir ki Dostoyevski’nin üvey evladının ismi de Pavel’dir. 

Dimitri baba düşmanlığını kendi ruhunda zirveye taşımasına rağmen, Dimitri‘nin kendine has isyanlarının beynini kemirmesine karşın onun bir nevi alt benliği olan;  hor görülmüş ve kabul edilmemiş, hiçbir zaman eşit kardeşlerden bir kardeş olamayan üveylik ve gayrı meşruluk durumunu yıkamayan Smerdyakov cinayeti işlemiştir. Cinayetin işlenmesine kadar olan bu son an da Dimitri Karamazov‘un alt benliğine cinayet işletilmiştir Suç ve Ceza‘daki Raskolnikov‘un annesi güçsüz bir kadın iken yine Suç ve Ceza ‘da Katerina İvanovna çok güçlü bir kadındır. İkisi de birbirine zıt karakterli kadınlardır.  

Katerina İvanovna ölen ayyaş tembel kocası Marmeledov’un ölümünün ardından çocuklarının ve kendinin geçimini sağlamak   için sokaklarda veremli olduğu halde dans etmek zorunda kalmıştır. Fakat bu çaba dahi kızı Sonya‘yı fahişelik yapmaya mecbur olmaktan kurtaramamıştır. Yine aynı romanın zıt ikizlerinden Raskolnikov‘un annesi kızı Dünya’yı zengin ve ruhsuz bir adam olan Razumihin ile evlenmesine -kızının istememesine rağmen- karşı koymadığı gibi, evlenmesi konusunda manevi baskılar yaparak evlenmesi için destek de olmaya çalışmıştır. 

Dostoyevski kahramanları sınırlarının dışında sadece kendi ruhları ile tek kaldıkları esnada ruh ikizliklerinin dışında yaşarlar. Karamazov Kardeşler'de Dimitri, mahkeme sahnelerinde Suç ve Ceza da teslim olmaya giden Raskolnikov kadar yalnızdır. Tek başınadır ve ruhuna indiği zaman kendi ikizi ile kendini sorguya çekmektedir. Kendi ikiz benliği ile sorgulamalar halindedir.

Yeraltından Notlar’ın kahramanı "yeraltı adamının" zavallı fahişe Liza ile karşılaştığında şeytanlaşan ruhu da aslında kendi ikiz ruhunu bulmaktadır. Gerçekte Dimitri baba katili değildir. Fakat Dostoyevski kendi hayatında babası konusunda vicdanı rahat olmadığı için Dimitri de ikiz benliğine ulaştığı anda onun için kaosları başlayacaktır. Suç işlememiş olan Dimitri, aklında bu eylemi kurguladığı için zaten kendince suçludur. Dimitri onun inanışına göre cezalandırılmalıdır. Bu cezayı verecek olan mahkeme değil kendi ikiz benliğidir. 

Budala eserindeki Mişkin’in aksine Dimitri’nin cezası kendinedir. Mişkin çağının bir karakteri olmadığı için onu bu dünyadan saymamak bile mantık açısından bizi yanıltmaz. Mişkin daha yerele indiğimizde Rus bile değildir. Mişkin, “affetmek“ ile toplumu cezalandırırken Dimitri kendi vicdanında kendini yargılayarak toplumu kurtarmaktadır. Batı edebiyatının en ilginç orijinal karakteri olan Don Quijote ile Mişkin ikizlikler içerisindedir. Don Quijote’ nin  orijinalliği roman kahramanı olarak ilk kez deli, güçsüz biri olmasından gelir. Bu güçsüzlüğünü bilmeden gizler ve güçsüzlüğünü aslına bakılırsa zavallı cılız ve çelimsiz yardımcısı Sancho Panza’ dan alır. Don Quijote güçsüzlüğün iyilik ile ruhi bir zafere ulaşmasını bize anlatır.  Belki başka konu başlıklarında tartışılması gerekiyor olsa da  hem Don Quijote hem de Prens Mişkin teolojik bir anlatımla  birer eksik İsa gibi karşımıza çıkarlar.

Güçsüzlük söylemi ile Tarkovski ‘ye uğramak boynumuzun borcudur. Ne demişti büyük ruh. 

“Büyük şeyler sona erer, küçük şeyler baki kalır.”

Eksik olmaktan başka bir pencere ile devam edersek, Dostoyevski eksik baba tecrübesi nedeniyle bir bedende pek çok ikiz ruhlar ile yaşamıştır. Babasını elim bir şekilde hatta işkence (Bu işkence durumu hayli dramatiktir ve vahşet ile de özetlenebilir. Ölmeden önce defalarca dövülmüş, hayaları sıkılmış dehşetli acılar içinde kıvranarak can vermiştir.) ile kaybedişi onu kendi içine döndürmüş ve susturmuştur. Bu susturucu kullanılan duygular ancak Karamazov Kardeşler'de sese dönüşmüştür. Ve bu sesler vicdan ile öldüren Dimitri ile gerçekten babayı öldüren ruh ikizi Smerdyakov ile bağını sağlamıştır. Smerdyakov hem benlik ,hem de alt benlik ikizliği nedeni ile katildir.  

Dostoyevski ikizliği doğal kalıplarına ulaştırmayı başarmıştır. Öteki kitabındaki Golyadkin‘in sorunu kendisidir. Golyadkinin sorunu kibirdir. Kendinin alt benliğinin delirmesi sonucu yeraltı adamının yaptığı şeyi yapmaktadır. Yeraltı insanı ve Bay Golyadkin alt benliklerine kadar ikizlerdir. Ruh kutuplaşmaları açısından da Bay Golyadkin de Yeraltı İnsanı da ikizlikler içinde kendi ruhlarını aramaktadır. Dostoyevski kurgusunda çok az rastlansa da hatta çevrenin hiç anlatılmadığı bölümlerin aksine hem yeraltı insanı hem Bay Golyadkin hissedilecek şekilde bir kışın içinde serüvenlerini yaşarlar. Aynı ikiz kışlık duygulara da yansır. Mağlubiyet ve başarısızlık ikili duygu yığınları oluşturur. Aslında hem yeraltı insanı hem Bay Golyadkin kendi rakip kutuplaşan ruhlarını ararlar bu arama işinde ikizliklerini yaratırlar. Tüm bu boğuşmaları kendi ikizlikleri ile ilgilidir.  

Dostoyevski yaratımları ileride kendisini doğal ikizlik durumuna ulaştırmaktadır. Makar Devuşkin sevdiği Varvara‘ sına hayatını anlatırken aslında çalışma hayatından ve iş arkadaşlarının ona verdiği gerginlikten şikayet etmektedir. Bu duyguların ikizini Bay Golyadkin ikizi ile yaşamış ve sonunda savaşı kaybetmiştir. Varvara, Devuşkin için kurtuluş umudu gibi olduğu zamanlarda çok coşkuludur. Golyadkin ise ikizi ile anlaşacağı hayaliyle avunduğu zamanlarda  artık iş yerindeki huzursuzlukları ortadan kalkacağı için umutludur. Devuşkin kadar coşkuludur. Oysa ikisisin ikiz doğalarında kaybetmek tasarımı vardır. Dostoyevski onları bu noktada ebedi kaybettirmiştir. Devuşkin acınacak şekilde Varvara ‘nın yaşamında küçük bir rol oynamaya çalışmıştır bu rolü bile bütün eziyetlere rağmen ona sefa sürdürecek bir noktaya taşıyamamıştır. Varvara  kalpsiz bir zenginin olmuştur. Devuşkin ve Golyadkin kaybediş noktalarına bakılınca ikisi de sistemin kurbanı olan yeniklerdir. Kendileri olmayı başaramayan ikizlerdir. 

İkizliğin doğasında ve kutuplaşmasında en ilginç kahramanımız Bay Golyadkin olmalıdır. Bay Golyadkin belki Nietzsche’nin yıllar sonra kitaplaştıracağı “iyi ve kötü“ kavramları Bay Golyadkin üzerinden yaşamaya başlarlar fakat bu ikiye bölünmüşlük kutuplaşmanın ürünü olmalıdır. Bu kutuplaşmayı bitirecek olanda yine Bay Golyadkin tarafından kötü, doyumsuz hatta deli yanının öldürülmesi gerekmektedir. İyi kötüye galip gelmiştir.  

Bay Golyadkin üzerinden diğer kahramanlara kapılar açtığımız gibi belki yıllar sonra yeraltı insanına , Delikanlı kitabındaki Versilov‘a kadar da ulaşabiliriz . Bay Golyadkin iç konuşmaları ve yine kötü kendisi yüzünden delirmiştir. İnsan ruhunun ikizliklerinin ve kutuplaşmalarının en ilginç sunumunu Bay Golyadkin üzerinde buluruz. İnsanın içinde iyi ve kötü bir yan olduğu gibi reel ve irrasyonel bir yan da mevcut olduğunu Bay Golyadkin‘in köprüde kendi ile karşılaştığı andan itibaren yaşamaya başlarız. Fakat dünya henüz bu güçlü ve fantastik bir akla hazır değildir. Kendini hiçbir zaman psikolog olarak görmeyen Dostoyevski (hatta böyle bir yakıştırmaya kızan) adeta alter egodan tutunda bir çok psikolojik kavramı yazmıştır diyebiliriz. Bu eser hem Dostoyevski hem eleştirmenlerce eleştirilse bile konusu itibari ile en büyük romanlarından biri olduğunu söyleyebiliriz.  

İkizlik durumunun ve kutuplaşmanın gerçekten en iyi ifadelerini (bazı ülkelerde “İkizler” adıyla yayınlanan) “Öteki“ kitabında bulmaktayız. Dostoyevski’nin bu eseri, ilk yayımlandığı yıllarda beğenilmemiş, Dostoyevski’yi çok beğenen Belinski’nin dahi en beğenmediği kitabı olmuştur. Dostoyevski bu eserini ilk başlarda en iyi romanım demiş olsa da son yıllarında dehasının zirvesini yaşadığı yıllarda kitabın ufak tefek hatalarını kabul etmiştir. Ama bizim için kitap oluşturduğu ilkler anlamında muhteşem bir eserdir.  

Öteki kitabının yansımalarını pek çok filmde görmek mümkün olduğu kanaatindeyim. Buruce Willis‘in başrol oynadığı “İçimdeki Çocuk“ filmi tam bir öteki kitabının kopyası gibidir. Filmin baş karakteri bir gün kendi çocukluğu ile karşılaşmıştır. Bu da tam anlamı ile Bay Golyadkin‘ in kendisi ile köprüde karşılaşmasıdır. Ama film hep bir iyimser havası nedeniyle gerçeklikten kopmakta ikizlik durumunu tam anlatamamaktadır. Örneklerin çoğaltılabileceği çok açıktır. Birkaç film örneği düşünecek olursak Oscar ödüllü  “Parazit“ filmini değerlendirebiliriz . Kahramanların hepsi iyimser bir iyilik ve hatta iyilik dayatması ile kötülüğe ulaşmışlardır. Filmin kahramanları aileye sevgi, güven ve inandırma ile ulaşmışlardır. Hem ikizliklerin doğası dolaysıyla kutuplaşmaları çok net algılarız. Bu film hakkında yeraltı insanının intikam alışıdır da diyebiliriz. Başka bir film hakkında konuşacak olursak aslında bir dahi dehalığın anlatıldığı “Akıl Oyunları“ filmini konuşabiliriz. Russell Crowe’un müthiş oyunculuğu ile Oscar alan bu film tam da delilik üzerine Dostoyevski’yi doğrular noktadadır. 

Filmlerden de ele aldığımız bu çıktılar, aslında okumalar, anlatımlar  zıtlıklar içinde var olan ikizlik durumunu ve ruhun kutuplaşması ile hayatta oluşun yansımasıdır. Bu filmleri çeken yönetmenlerin pek çoğu Dostoyevski dehasının farkındadırlar. Dostoyevski‘ye has bir yaratım olan bir bedende var olan zıt ikizlikler ve onların en derinlerdeki kutuplaşmasının farkında olmak elbet sanatı doğuracaktır.  

Dostoyevski, meçhul insan ruhunun bir seyyahı olduğu için hala ilham ya da ilham kaynağı olabiliyor. Bitirilmemiş tamamlanmamış insan arayışının dipsiz kuyularından sesi gelebiliyor. Onu diğer mezarlardan ayıran bitmemişlik , kelimeleri üstünde örtülü kalıyor. O da onu eşsiz kılıyor. Dünya sanatı ve edebiyatı bu derece insanı anlatan bir sanatçı ile tanışmamıştı. Dostoyevski ile yaşanan durum bir ilkin en görünür ve en güçlü biçimde anlatımıydı. Dostoyevski farklılıkllar ile insanı anlattı. Bu karşıt ikizlikleri anlatmak ve sanatın içinde görmek zordu. Dostoyevski de ki  anlatımın gizemini gölgede bırakan durum insanların, edebiyat çevrelerinin karşıt ikizlikleri tanıyamıyor olmamasıydı; dünya kabuk değiştirirken  yaşanan ilerlemenin ortasında bu karşıt ikizlik imgesini görünür kılmak için sağlam bir psikoloji gerekiyordu.  Psikoloji henüz yeni emekleyen bir bilimdi. Ve kilisenin koynunda büyüyemeyen üvey evlat durumundaydı. Bu durumu Dostoyevski roman karakterleri ile aştı. Kahramanları yönüyle Dostoyevski psikoloji biliminin seyir defterinden çok ileri noktadaydı. Dostoyevski bu karşıtlıkların insan bünyesinde ikizlikler, kutuplaşmalar ile tamamladığını anlatmaktadır. Her karşıt duygu ne olursa olsun, ne kadar gücü olursa olsun tamamen insanı oluşturan elementler gibi aynı ikizlik içinde tanımlanmaktadır. İyi -kötü, doğru –yanlış, hayal –gerçek, nefret –aşk...  Bu duyguların hepsi insan için doğrudur. İnsanın alt yapılarıdır. İnsan içindir. Tarkovski’nin   Stalker filminde  söylediği gibi ”İnsan sanat için yaratılmıştır.“ Bu özdeki ikizlikler ve karşıt ikizlikler olmasa sanat da ilerleyemezdi . Aslında sanatçı olan Dostoyevski’nin öz ve karşıt ikizlikler anlatımı olmasa belki Dostoyevski de olmayacaktı.  

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
2 kez görüntülendi. 245 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.