Özgürlük Talebi İradesi ve 19 Mayıs

19 Mayıs 2025

Emperyalizme karşı, tepki ruhu ve mücadele bilincinin ortaya çıktığı günden bu yana yüz altı yıl geçmiş. Yüzyıl (asır) toplumsal dönüşümler için kritik bir eşiktir. Tarih okumalarında, asırlar hesaba katılır. İnsana ve topluma dair değişim/dönüşümlerin değerlendirilebilmesi için, asırlık süreçlerin beklenilmesi gerekir. 1. Dünya Savaşı sonrası, Türk Milletinin, emperyalizme dur demek için organize olduğu ve “egemenliğin halka ait olduğu” düşüncesinin deklare edildiği günden beri, bir asır geçmiş. Milletler için değer taşıyan ve o toplumu dönüştüren kararların, değerini/niteliğini anlayabilme becerisi; dünü, bugünü ve muhtemel yarınları evrensel kriterler eşliğinde, özgür/yansız bir akılla değerlendirebilme yeteneğine bağlıdır. Zira belli bir kimlik dairesine bağımlı kalınarak yapılan değerlendirmeler, toplumu sahicilikten uzaklaştırarak çıkmaza sürükler. Demokrasinin(demokratik topluma yönelik tüm süreçler), birey/toplum açısından nasıl bir kazanım olduğunun anlaşılması, ancak olayları çok yönlü değerlendirebilecek donanım ve birikime sahip, özgür düşünen, mukayeseli değerlendirme yapabilen, zamanı doğru okuyabilen zihinlerce mümkündür.

Osmanlı devletin özellikle 18. Yüzyıl sonrası çağını sahici bir zihinle okuyamaması ve dolayısıyla hem askeri sahada, hem de iktisadi ve diğer sahalarda sürekli gerileyişinin nedenleri ciltler dolusu araştırmalarla ortaya konmuştur. Bu gerileyişin dip noktası elbette Mondros Mütarekesi ve Sevr’dir. Ülke kıskaca alınmış, çareler tüketilmiş ve her şeyin bitti denildiği yerde yeniden dirilişin ilk adımı Samsun’ da atılmıştır. Bu serüven elbette dönemin Osmanlı aydını/uleması ve askerleriyle mümkün olmuştur. Başarı hiçbir zaman tek başına oluşan bir süreç değil; lakin başarıya katalizör olup, önderlik edebilecek özel şahsiyetler olmadan bir başarıdan da söz edilemez. Hele hele tüm ümitlerin tükendiği zamanda askeri dehalara ihtiyaç vardır. İşte bu noktada Mustafa Kemal’i görmekteyiz.

Ancak yeni nesle tarihi öğretip, tarih bilinci verirken hamaset ve aşırı mübalağalardan uzak durarak gerçekçi, sahici bilgiler ışığında ve doğru usullerin kullanılması gerekir. Aksi takdirde, ilerleyen zamanlarda ortaya çıkan gerçekler zihinlerin bulanmasına, güvenin sarsılmasına ve asıl önemlisi de duruş olarak farklı savrulmalara, travmalara neden olabilmektedir. Bu travmaları hep birlikte yaşayıp görmekteyiz. Abartılmış gerçek ya da yalan üzerine kurulmuş kurgular, var olan ve sahip çıkılması gereken değerlerin toptan yıkılmasına neden olur.  Ortak coğrafyada yaşayıp millet olma bilincini tesis etmede, öğretilen tarih bizlerde ortak heyecan ve bütünleştirici değer olabileceği yerde ne yazık ki ayrışma ve çatışmanın konusu olabilmektedir. Gençliğimiz Mustafa Kemal’ in Samsun’a neden ve nasıl çıktığını tartışarak geçti. Bu konuda alanında yetkin hocalardan ziyade orta yerde dolanan ve esas itibariyle belli oluşumlara adam devşiren ve bu sayede gençliği birbirine ötekileştiren kişiler rağbet gördü ve halen de görmeye devam ediyor. Sosyal olayları, tarihi, insanı doğru okuyabilmek; bu bağlamda neyin faydalı, neyin faydasız, neyin kazanım ya da kaybediş olduğunu fark etmek oldukça zor bir çabadır. Zor olmasının altında yatan elbette birçok neden var. Ancak okur/yazar özelliği belli bir seviyenin altında kalan, daha çok sözlü malumatla yetinen toplumlarda meseleleri değerlendirecek kavramsal yetkinlik olmadığı için doğrulara ulaşmak zorlaşmaktadır. Böyle bir toplum yapısında bilgi/malumat hep birilerinin tekelinde olduğu için toplum istenildiği şekilde maniple edilebilmektedir. 

Günümüzde bilgi kaynaklarına hiç bir engelle karşılaşmadan rahatlıkla ulaşılabilmektedir. Gençliğimiz yaşadığı coğrafyanın, ülkenin nasıl bir serüven sonrası da bu hale geldiğini bilmek zorunda. Özellikle Cumhuriyet kazanımının ve ona liderlik eden Mustafa Kemal Atatürk’ ün değerini birilerinin ona telkinlerle öğrettiği şekilde değil de, gerçekçi olarak bilimsel verilen ışığında ve çok yönlü araştırıp öğrenmesi gerekir. 

Tek yönlü okuma ve şartlanmalar kişinin yanlış/abartılmış yargılara varmasını sağlar. Sürekli olarak Cumhuriyeti ve Mustafa Kemal’ i anlatmaya gerek yok. Yaşadığı çağı, bu çağın gerçeklerini, yükselen, talep edilen değerleri, güç merkezlerini ve gücün nasıl sağlandığı, aydınlanmanın ne olduğunu, yeni gündeme gelen kavramları ve tüm bu gelişmelere paralel olarak Osmanlı ve Uzak/Orta-doğu coğrafyasının genel vaziyetini (yaşam biçimleri, üretim değerleri, yönetim biçimi ve değerleri, insana bakış vs.) bir bütün olarak değerlendirirsek Mustafa Kemalin ne anlama geldiğini daha net anlarız. Bütüncül bir bakışla değil de, dönemin gerçeklerinin istenmese de zorunlu olarak gündeme getirdiği tekil krizler ile özel yaşam alanlarına dair dedikodulara takılı kalarak yaşamsal düzeydeki ana kazanımların değeri anlaşılamaz ve küçük hesaplar üzerinden bu kazanımlar erozyona uğratılmaya başlar. Bu bazı gerçekleri açıkça gündeme getirip, yanlış giden şeyleri savunma anlamına gelmez. Mesele evrensel düzeydeki değer alanlarına (özgürlük, demokrasi, insan hakları) günahıyla sevabıyla nasıl geldiğimizin ve varsa eksiklerimizin tespiti ve telafisi için neler yapabileceğimiz olmasıdır. 

Devlet olma bilinci ve en temel kazanımımız olan demokratik kültürün ne olduğu üzerinde fazlaca kafa yorup, bu kültürün gerektirdiği sorumluluğu yerine getirmemiz gerekecektir. Bunu ancak hamasetten uzak; düşünen, soran, sorgulayan, araştıran, eleştiren, ahlak ve vicdan sahibi, olayları ilkesel değerlendirebilen bir düşünce ve medeni cesaret ile başarabiliriz.  “Bir asır” sosyal yapıların değişim/dönüşümü için eşik bir rakamdır. İnsanlık adına üretilen pozitif değerlerin bilincinde olup, sahip çıkmak herkesin görevi olmalıdır. Daha çok akli değil, duygular üzerinden var olan binayı sarsmaya çalışan zihinler, ya basit bir kıyaslamayı yapamayacak kadar kavrama yoksunları; ya da düşünmelerine her daim mani olacak travma geçmişleri olanlardır. Keşke dememek için bu kazanımların farkında olmak dilek ve temennisiyle, milli uyanış hareketinin 106. Yıldönümü hepimize kutlu olsun.

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.
KONTROL
Bu soru bir bot (yazılımsal robot) değil de gerçek bir insan olup olmadığınızı anlamak ve otomatik gönderimleri engellemek için sorulmaktadır.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
98 kez görüntülendi. 98 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.