Kimlik ve Kişilik

20 Ağustos 2024
Image

Günlük yaşantımızda çokça gündeme gelen iki kavram: Kimlik ve kişilik... 

Sosyal bilimler yelpazesi içerisinde psikoloji biliminin daha çok meşgul olduğu bu kavramların taşıdığı anlam ve uygulamalar üzerinde yoğun bilimsel çalışmalar yapılıp, bu kavramlar üzerinde kuramlar geliştirilmektedir. 

Sosyoloji, sosyal psikoloji, felsefe, edebiyat, davranış bilimleri, antropoloji gibi birçok bilim dalında başat kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. 

Bu yazıdaki amacımız daha çok günlük yaşam ve pratikleri üzerinden bir takım can alıcı tespitlerin analizini yapmak olacaktır. Zira tüm yaşantımız, kendi irademizle oluşturmadığımız, başkalarının belirlediği kimlikler üzerinden pozisyon alarak devam etmektedir. İnsanlar bir şekilde oluşturulan ya da kısmen de olsa kendi oluşturdukları kimliklere dahil olmak zorunda kalmaktalar. Kimlik taşımak aynı zamanda bir güvenlik gereksinimidir. Bunun yanında, bireyin ağırlık kazandığı modern zamanlarda, belli çıkarlar güdülerek toplumun kimlikler üzerinden mobilize edilmesi meseleye biraz farklı bakmayı gerekli kılmaktadır.  Eğer bir kimlik oluşturulacaksa, bunun kişilerin özgür tercihleri üzerinden, makul/mantıklı ve rasyonel ölçüler üzerinden yapılması en doğru yaklaşım olacaktır.

Türkçede kimlik terimi, "kim" soru kökünden türetilmiş olup aynı şekilde zorunlu bir mensubiyeti (aidiyet), aynı olmayı, tek olmayı, hangi kişi olmayı ifade eder. Seçip istediğimiz yahut rıza gösterdiğimiz şeylerden çok, ne olduğumuz ve nasıl tanındığımızla alakalıdır. Temel ihtiyaçları hiyerarşisi açısından baktığımızda, var olmak için farklılığa ihtiyaç duyan insanın kendini güvende tutabilmesinin belki de tek yolu bir kimlik altına girmesidir. Bu aynı zamanda direk olarak “ötekini” oluşturmanın ilk aşamasıdır.

Kişilik ise, bireyi başkalarından ayıran doğuştan getirdiği ve sonradan kazanılan, tutarlı olarak sergilenen özelliklerin bütünüdür. Kişilik; bireyin zihinsel, duygusal, sosyal ve fiziksel özelliklerinin süreklilik gösteren yönlerini içerir. Bu anlamıyla kişiliğin, bireyin göreceli olarak kalıcı eğilim, davranış ve ilişki kalıpları ile tepkilerini belirleyen en temel unsur olduğu söylenebilir. Bu bağlamda kişilik, doğuştan getirilen özellikler olarak tanımlansa da insanı çevre ve muhatap olduğu öğrenme süreçlerinin bir ürünü olarak görmemiz nedeniyle bir açıdan da kişiliği şekillendiren diğer unsurların hesaba katılması daha isabetli olacaktır.

Bunlar literatürdeki tanımlamalardır. Bizi ilgilendirdiği veçhesiyle iki kavram arasındaki ilişkiler (fark ve benzerlikler), toplum ve bireye yansımalarına; örneğin kimlik ve kişilik kavramlarına bireylerin taşıdıkları değer yargıları, inançları, ideolojileri, politik yönelimleri zemininde bakalım.

Kimlikler/aidiyetler varlık nedenlerini yani amaç, ilke ve tüzüklerini belirlerken, evrensel düzeyde herkesin kabul alanına giren temel insani değerleri genellikle ıskalamazlar. Yazılı olarak deklere edilen metinlerde hiçbir kimlik insanları ayrıştıracağını söylemez. Dürüstlük, güvenilirlik, adil olma, hakka hukuka riayet etme, barışçıl, hoşgörülü, büyüklük taslamayan, cömertlik, saygılı, tüm canlılara değer verme,  çevreye duyarlı olma, özü sözü bir olma, yasalara/kurallara uyma, haksızlık yapmamanın yanında haksızlık eylemine usulünce karşı koyma, hakkı hukuku gözetirken taraf tutmama, hassaslık, nezaket, yardımseverlik, paylaşımcı, iyiliksever, empati, diğerkamlık vs. nitelikler hiçbir örgütlenmenin(kimlik) karşı çıkabileceği değerler değildir.  Bu terimler çoğaltılabilir. Dikkat edilirse evrensel insani değerleri tanımlayan bu terimler, iyi insandan beklenen kişilik özellikleridir. Her kimlik, bu kişilik özellikleri üzerinden yola çıkar ve yapısını oluştururken bu değerleri temel motivasyon aracı olarak kullanır. Kimlikleri birbirinden ayıran ise, bazı kavramların daha başat olarak öne sürülmesidir.

Kimliklere bir hiyerarşi belirlersek öncelikle “insanı” başa koyarız. Akabinde bireyin hiçbir zaman müdahil olamadığı etnik yapısı (Beyaz/Zenci, Türk, Kürt, Arap, Japon vs.)  gündeme gelir. Ardından tercihle oluşturulan kimlikler. Tercih edilen dini inanç(Hristiyan, Musevi, İslam) ve o inancın farklı yorumları(Sünni, Şii, farklı mezhepler vs. ) gelir. Tercih alanları içinde modern kimliklere bakarsak ideolojik tercihler(sağcı, solcu, Marksist, liberal), birbirine geçişken olan (laik/seküler, dindar) gibi kimlik/aidiyetleri; daha modern kavramlar olarak, bir üst kimliğin kurumsal yapıları olarak, sendikaları, partileri ve bunlara organik bağları olan sivil toplumları(dernek, vakıf vs) görürüz.

Bu noktada bazı temel kritik soruları gündeme getirelim:

- Sosyal yaşam içerisinde değer verilmesi, ölçü alınması gereken şey, kişinin kendini tanımladığı kimliği mi, yoksa kişiliği mi?

-Kimlik kabuk bir kavramdır. Bir açıdan bakıldığında kimlik bir etiketlemededir. Etiketler, kişiye hakikaten bir kişilik kazandırır mı? Örneğin, kutsal bir mefkûre için (ki bu mefkûre insanın daha erdemli olmasını hedefleyen örgütlenmeler olabilir) yola çıkan ve kendini bir kimlikle(cemaat, dernek, parti vs.) tanımlayan yapılar ne anlama gelir? Kişiler için bu etiketi taşımakla ne kadar erdemli olabilmektedirler. Burada öncelenmesi gereken şey, söz konusu yapılara ait olmak mı, yoksa bu yapıların “benimsediğini deklere” ettiği değerleri / davranışları /eylemleri bizzat göstermek mi? Yapı/kimlik içinde olup, lakin bu değerlere sahip olmayanlara kimliklerinden ötürü mü değer verilmeli, yoksa sergilemiş olduğu davranışlara göre mi değer verilmeli?

-Feodal / göçebe / dar bölge sosyolojilerinde doğal haliyle olan kimlik/aidiyet tanımlamaları, o zamanların güvenlik, yaşamda kalabilme ve ortak bir değerler alanı içinde yaşayabilmenin zorunlu gereksinimi olarak görülebilir. Lakin modern dönelerde özellikle politik, inançsal, etnik/kültürel (doğal aidiyet) kimlik vurgulamaları ötekileştirmenin etkili bir aracı haline gelmiyor mu? Geliyor ise,  aidiyetleri daha arınık, problemsiz hale getirmenin yolları ne olabilir?

Modern hukuk devleti bünyesinde yaşamasına rağmen kendini güvende hissetmeyen toplumlar varoluşlarını kimlikler üzerinden yürütmeye çalışırlar. Oysa devletin asli görevi yurttaşların temel hak ve güvenliklerini sağlamaktır. Bu sağlanamadığı taktirde yurttaşlar söz konusu temel gereksinimlerini dar bölge aidiyetleri (kimlikler=hemşericilik, dernekçilik) üzerinden karşılama yoluna girerler. Kitleler aynı zamanda politik ve dinsel ihtiyaçlarını karşılamak içinde farklı kimliklere yönelmeye başlarlar. Bu yönelmelere hukuksal ve kamusal bilincin eşlik etmemesi, genel sözleşme metninin hayat bulmuş hali olan “devlet” organını sıkıntıya sokacaktır.  Devler organizasyonunun sağlık yürütülmesi hukuk/kamu bilincini yeteri düzeyde geliştiren yurttaşlar sayesinde olur. Üst değer kamusal bilinç yerine dar alan/öznel kimliklerin geçmesi durumunda, devlet organlarının belli bir düşünce ve ideolojinin ele geçirmesi gerektiği mekanizma(cephe) olarak düşünülür ve o toplum/devlet hiçbir zaman sağlıklı, barışık halde yaşayamaz. Demokratik sistem, belli bir aşamadan sonra kurumsal, yönetsel anlamda işlevini, kültürel anlamda özgürlük, uzlaşı ve barışık bir toplum olma özelliklerini kaybederek, monarşik bir yapıya dönüşür.

Image

Kişilik özsel, kimlik ise dışsal bir nitelik olmasına rağmen, günlük yaşantıda ilişkileri belirleyen ve kriter olarak kabul edilip insanlara hakkında değerleme(algı/tutum/karar) kimlikler üzerinde yapılmaktadır. Yani kişiler hakkındaki hükümler ait oldukları kimlikler üzerinden yapılmaktadır. Bu durum beraberinde birçok problemi gündeme getirmektedir. Örneğin, İslam anlayışı içinde, “Müslüman odur ki herkesin elinden dilinden emin olduğu kişidir” prensibi, özünden kişinin düşünce ve davranışına işaret etmektedir. Yani kişide eylemde güvenilirlik beklenir. Kişinin kendini, Müslüman kimliğine ait olduğunu söylemesinin, bu prensibi yerine getirmemesi durumunda bir kıymeti yoktur. Tanımlanan etiketin özü/ilkesi, davranışa geçmediği sürece bir anlam teşkil etmemektedir.  Öz, esas alınmadığı sürece, taşınan kimlik, hem insanı kendi içinde tutarsız hale getirecek, hem kimlikler üzerinden kavramların içi boşaltılacak, hem taşınan kimlikler kendi dairesinde olmayanları ötekileştirerek toplumsal barışın bozulmasına neden olacak ve hem de kimlikler üzerinden kişilerin birbirlerini aldatmaları daha kolay olacaktır.  O halde toplum ilişkileri ve kamusal alanda kimlik yerine kişiliğin(ve var olan yasalara uyma) esas alınması gerekir. Yaşanılan çağ ve yönetim tarzı itibariyle aidiyetler üzerinden varlık inşa etmeye çalışmak, çağın ruhuna uymayan bir davranış olmanın ötesinde, sürekli aldanan/aldatılan, birbiriyle sürekli cebelleşen toplum yığınlarının önünü açmak anlamı taşır.  Bu kısırdöngüden nasıl kurtulabiliriz? Elbette düşünüp, taşınıp bilinçlenip gereğini yaparak.

Sözün özü: kimlikler üzerinden insana dair hiçbir iyileşme olamaz. Aslolan kişiliktir; yani herkesi kuşatan, insanların birbirine güven tesis eden, gözlemlenebilir, ölçümlenebilir evrensel değer ve kazanımların pratiğe dönüşmesidir. Evrensel değer ve kazanımlar ne adına olursa olsun, belli bir kimlik dairesine sığamayacak kadar büyüktür. Bundan dolayı kimliklerin aldatıcı maskesinden uzaklaşarak olay/olgu ve ilişkilerle ilgili değerleme yapmak için, insanın öz niteliği olan kişilik ekseninde düşünmek ve bu bilincin toplumumuzca geliştirilmesi gerekir.

Bunu nasıl sağlayabiliriz?

Sanırım burada eğitim işinin devreye girmesi gerekecek. Sorulacak soru; “kurumlarıyla, program içeriğiyle, süreçleriyle, yöneticisi ve öğretmeniyle; -Nasıl bir eğitim sistemi kurulmalı?” olacaktır. Lakin ömrümüz bu soruyu sürekli sormakla geçiyor…. Vesselam.

Mehmet Öztürk

Sayın hocam, günümüz dünyasında 'kimlik'; güvenlik, statü ve gelecek kaygısı ile sosyal ilişkilerde bir güç gösterisi olarak öne çıkmakta ve yazık ki 'kimlik-kişilik'normları politik çıkarlar ve şahsi menfaatlere malzeme olmaktadır.

Per, 08/22/2024 - 22:09 Kalıcı bağlantı

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
2 kez görüntülendi. 416 kez görüntülendi. 4 yorum yapıldı.