Bir Dokunuşa Bin Ah...
Bazıları Barzani’nin referandumdaki inadını anlamakta zorlanıyor. ABD, Türkiye, İran ve Bağdat’ın karşı çıkmalarına rağmen referandumun gerçekleşmesi bu kesimin tuhafına gidiyor. Üstelik referandumun yapılış biçimi bile gülünç olduğu halde. Tabiri caiz ise kendileri çalıp kendileri oynadı. Daha ileri gidenler de oldu. Mesela Irak, İran ve Türkiye’de bazı merciler ABD ve Fransa gibi bazı ülkelerin gizliden destek verdikleri bile söylüyor. Biz bu tehlikeyi aslında farklı da olsa referandumdan önce bile sezmiş ve yazmıştık. 11 Eylül’de bu sütunda ¨Sakın Aldanmayın Esas Hedef Kerkük’tür¨, ve 22 Eylülde de ( yani referandumdan 3 gün önce) ¨Referandumdan Beteri Var¨ yazılarımızla tehlikenin bazı boyutlarına temas etmiş, oyun içinde oyun olduğunu söylemiştik. Şimdi tablo daha da netleşiyor.
Bağdat yönetimi temkinli adım atarak ufak-tefek müeyyidelerle işe başladı. Bir kere bütün kararlar Irak Parlamentosundan çıktı. Erbil ve Süleymaniye Havaalanlarının dış uçuşlara kapatılması bu cümleden sayılabilir. Şimdi sıra sınır kapılarına geldi. Tehlikenin boyutunu zaten tahmin eden Kürt yönetimi yaygarayı hemen koparmaya başladı. ¨Bağdat Yönetimi Kürt halkını açlığa mahkum ediyor¨, ¨Şiiler komşu ülkeleri aleyhimize kışkırtıyor¨ gibi sözlerle dünyaya kendilerini acındırmaya çalışıyorlar. Hatta bir adım daha ileri giderek, Başbakan Yıldırım’ın Habur sınır kapısına alternatif olarak Ovaköy-Telafer kapısından söz etmeye başlayınca ¨izin vermeyiz, topraklarımızı gerekirse Peşmerge kuvvetleri ile savunuruz¨ demeçleri vermeye başladılar. Peki, bu iş nasıl sonuçlanacak?
Cehennemi Göstermek...
Görünen o ki taraflar arasında kimse savaşmayı istemiyor. Taraflar arasında görüşmelerin başlaması için dışarıdan Fransa ve (biraz da ABD), içeriden de Allavi ve Nüceyfi gibi, yıllardır Barzani ile flört eden Iraklı siyasetçiler uğraşmaktadır. Şu ana kadar ufukta bir görüşme görünmüyor ama ortaya bazı yeni çözüm önerileri atılıyor. Mesela referandum sonuçlarını iptal karşılığında Kürt bölgesini federasyondan konfederasyona çevirmek gibi. Şimdi herkesin itirazına rağmen referandumun niye yapıldığının sebebi anlaşıldı mı? Barzani bir taşla iki kuş vurmak istiyor. Hem Kürt bölgesinde giderek kötüleşen ekonomik ve siyasi durumu kurtarmak hem de Bağdat yönetimi ile yeni ve güçlü pazarlık enstrümanları elde etmek.
Başta Kerkük olmak üzere ihtilaflı bölgeler meselesi tabi ki hâlâ ortada bir dağ gibi duruyor. Her iki taraf da en çok Kerkük’ün aidiyeti üzerinde duruyor. Hatta Türkiye’nin bile Kerkük’ü telaffuz etmeye başlaması, merkezi hükümetin kolunu güçlendireceğe benziyor. Ama ABD ve Avrupa bir şekilde iki taraf arasında görüşmeleri başlatma başarısını gösterirse, kârlı tarafın Kürt yönetimi olma ihtimali daha yüksek görünüyor. Şimdiden kimin ne avantajlar elde edeceğini kestirmek güç olmakla beraber, kaybeden tarafın Türkmenler ve Türkiye olacağına kesin gözüyle bakmak mümkündür. Çünkü bu görüşmenin mimarlığını ABD ve Fransa üstlenecek gibi görünüyor.
Ders Verme Zamanı
Başbakan Sayın Yıldırım’ın Bağdat ziyareti bu açıdan çok önemlidir. Şu ana kadar Türkiye’nin duruşu ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın konuşmaları hem doğrudur hem de Bağdat ve Tahran’ı tatmin etmektedir. Ama ABD ile Avrupa’yı memnun ettiğini söylemek mümkün değildir. O zaman altın fırsatı iyi değerlendirmek lazım. Dört konuda Bağdat yönetimi ile mutabakat sağlanırsa, Kürt yönetimi ile Bağdat yönetiminin görüşmeleri başlasa bile ne Türkmenlere ne de Türkiye’ye bir zarar verir.
- 1926 ve 1946 anlaşmalarına paralel olarak karşılıklı garantörlük içeren bir anlaşmanın imzalanması,
- Acilen Ovaköy’den Telafer bir sınır kapısının açılması
- Petrol sevkiyatında sadece Bağdat Hükümetini muhatap kabul edilmesi
- Kerkük’ün Kürt bölgesine katılmasına engel olunması.
Bunları sağlayabilirsek büyük bir devlet olduğumuzu bir kez daha ispatlamış oluruz.