Rusya’nın sıcak denizlere inme sevdası hala devam ediyor. Bu sevda Türkiye’de ‘Deli’ Rusya’da ise ‘Büyük’ lakabıyla anılan Çar Petro’dan beri devam ediyor. Petro, Rusya’yı önce bir kaç defa savaşarak en sonunda İsveç Krallığını yenerek Baltık’a kıyı haline getirmişti. Sonrasında Rusların pek bilmediği bir alan olan denizciliğe sokarak bir deniz gücü haline getirmeyi hedefledi. Son olarak da Osmanlı’lara savaş açarak önce Karadeniz’e sonra da sıcak denizlere inmeyi hedefledi.
Sonraki Çarlar döneminde Rusya Ural dağlarının doğusu başta olmak üzere hızla yayıldı ve dünyanın en büyük yüzölçümüne hakim bir ülke haline geldi. Üzerinde güneş batmayan İngiliz İmparatorluğu tarihe kısa bir hikaye gibi geçerken Rus imparatorluğu, rejimler değişse de fiilen devam etti. Kafkaslarda ve Karadeniz’in kuzeyinde önemli etnik temizlikler ve Doğu Avrupa ve Orta Asya’da katliam ve iskan politikaları, Rus İmparatorluğu’nun sahip olduğu topraklardaki egemenliğini sürdürmesinde kullandığı bazı araçlardı.
Rusya 1990’lardaki dağılma sürecinden Putin’in liderliği ve petrol gelirleri sayesinde yara alsa da hayatta kalarak çıktı. 2000’li yıllarda petrol fiyatlarının rekor seviyelere çıkması Rusya’yı görünürde güçlendirdi (‘Görünürde’ diyorum; çünkü Putin döneminde Rus ekonomisini kalıcı olarak güçlenmesini sağlayacak önemli bir ekonomik reform yapılmadı).
Muhtemelen yükselen enerji fiyatlarının artırdığı gelirlerinin etkisiyle, Putin kendi bölgesinde Rusya’nın etkisini genişletmeye çalıştı. Gürcistan ve Ukrayna’da zirveye ulaşan bu arzu son olarak Rusya’nın İŞİD karşıtı ittifak içinde yer alma bahanesiyle Suriye’ye hava ve deniz güçlerini göndermesini sağladı.
Rusya’nın, İŞİD karşıtı hareket bahanesini kullanarak Türkiye’nin güneyindeki etnik dengeleri (kendi tarihi tecrübesine paralel olarak) değiştirme girişimi, özellikle sivil halkın da saldırı altında kalmasıyla Türkiye’nin güçlü bir mesaj vermesine sebep oldu. Bu da, cevap olarak Rusya’nın Türkiye’ye ekonomik yaptırımlar uygulamaya başlamasına sebep oldu.
Bu durumda, Türkiye ne yaptı ve yapmalı?
Türkiye şu ana kadar Rusya’ya ekonomik açıdan herhangi bir yaptırımla cevap vermedi. Ancak vermeli.
Türkiye Rusya’ya karşı önemli büyüklükte ticaret açığı veriyor. Bunun ana sebebi petrol, doğalgaz gibi enerji kalemleri olsa da enerjinin dışında da Türkiye Rusya’dan önemli miktarda ithalat yapıyor. Öyleki, Türkiye’nin Rusya’dan enerji dışı ithalatı 2014 yılında 8 milyar dolardan fazlayken Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı sadece 6 milyar dolardı.
Türkiye’nin Rusya’dan enerji dışı ithalatı hububat, demir-çelik, aluminium, gübre, ağaç ve ahşap gibi ürünlerden oluşuyor. Bu ürünler dünyada başta Ukrayna olmak üzere başka ülkelerden rahatlıkla tedarik edilebilecek ürünler. Dahası, yukarıda da söylendiği gibi Türkiye’nin Rusya’dan ithal ettiği bu ürünlerin tutarı Rusya’ya yaptığı ihracatın meblağının epey üzerinde.
Karşılıklı ticarete ambargo konulması hem Rusya hem de Türkiye’ye zarar verir. Ancak Rusya Federasyonu Türkiye’nin aleyhine geliştirdiği kendi siyasi-stratejik tercihleri sonucunda bir uçağı kaybetmesini Türk ekonomisine fatura etmek istiyorsa, bunun engellenmesi ancak Türkiye’nin de ekonomik yaptırımları masanın üzerine koymasıyla aşılabilir.
Bunlar yapılırken Rusya Federasyonu ile ilişkilerin düzeltilmesi amacıyla diplomatik ilişkilerin de devam ettirilmesi gerekir. Ancak bu diplomatik gayretlerin meyve vermesi, Türkiye’nin kozlarının Rusya tarafından iyi anlaşılmasına bağlı.
Yeni yorum ekle