Dindar olmak, kimine göre felsefeden fersah fersah uzakta durmayı gerektirir. (E.S.E.)
Kimine göre ise hakikaten dindar olmak, yani Tanrı'ya varmak derin bir felsefi tefekkürü gerektirir (Bacon).
Yolum zaman zaman her iki mahalleye de düşer.
Müslüman dindarlar mahallesinde, din ve felsefeye dair kulak misafiri olduğum hemen tüm tartışmalar sığ, derinliği ve temeli olmayan, hiç bir özgün boyut taşımayan, tamamıyla öğrenilmiş / ezberlenmiş klişe cümlelerin tekrarından öte geçmiyor. Hakikatin yanına bile yaklaşmayan safsatadan ibaret bir zihniyetle karşılaşıyorum.
Felsefe mahallesinde kulağa çalınanlar ise, dini neredeyse dışlayan, dinsiz bir Metafizik üzerinden hakikati yakalamaya çalışan özellikle de kadim Yunan’dan beri serpilip gelişen ikircikli düşünüş yalpalamalarından ibaret. Özellikle çağdaşların, reddettikleri yerine yenilerini üretme, yani din yerine dinler, Tanrı yerine tanrılar ikame etme çabasına giriştiklerini gözlemiyorum.
Gözlemim ya da kanaatim -artık nasıl anlamak isterseniz- odur ki, sözde dindarlar felsefeyi, sözde felsefeciler dini bilmiyor ve bilme niyeti taşımıyor, öğrenme gayreti göstermiyor. Bana göre, eğer, sorgusuz sualsiz reddettiklerini karşılıklı olarak öğrenme, bilme ve özellikle anlama çabası içerisinde olsalar, bu iki alanın kaçınılmaz olarak birbirine bağlı olduğunu idrak etmemeleri imkansız. Çünkü, işin özünde hakikat var ve hakikat kaçınılmaz olarak bu iki alanı, bırakınız sadece bağdaştırmayı, tümüyle örtüştürüyor.
En kısa şöyle ifade edebilirim: Din hakikati izhar eden şeyin, felsefe hakikati izah eden şeyin adıdır.
Din, hakikatin (her şeyi var eden ve her şeyde var olan şeyin, Tanrı’nın) ne olduğunu açık biçimde beyan eder. Bu dünyada ve sonsuzluk aleminde insan için neyin değerli olduğunu (hikmet, iyilik, güzellik) bildirir ve insanın bunları doğru biçimde anlamak, hayata geçirmek, elde etmek için ne yapması gerektiğini (akıl, metot) söyler. Dinin işi bildirmek, yol göstermek, yön çizmektir.
Felsefe ise hakikati (ontoloji, varlık teorisi) aramak ve insan yaşamını anlamlı ve değerli kılacak şeyleri (aksiyoloji, değer teorisi) kavramak için bir takım bilgi vasıtalarıyla (epistemoloji, bilgi teorisi, akıl, deney, sezgi) yola çıkar. Onun işi aramak, şüpheden arındırmak, keşfetmek, bulmak, kavramak ve açıklamaktır.
Özetle, felsefenin nihai hedefi, dinin ilk nedenidir. Tersinden söylemek gerekirse, dinin çıkış noktası (varoluş sebebi), hakikati bildirmek (olmak), felsefenin son durağı hakikate varmaktır (keşfetmek, bulmak). Bunun dışındaki her türlü ilişkilendirme / karşılaştırma sahte, eksik, hatalı, yanıltıcı, yanlış, art niyetli ve/veya cahilanedir.
Sonuç olarak, esasında hakikati dile getirmeyen din, din, dine varmayan felsefe, felsefe değildir.
Yeni yorum ekle