Güneşli bir sonbahar pazarından keyiflisi var mı?
Haydi bir kahvaltı keyfi yapalım dedik. Tost makinasında ısıtılmış üzerine zeytinyağı, kekik, kırmızı biber serpiştirilmiş ekmek dilimlerinin rayihasını içimize çekerek kahvaltımızı yapıyoruz.
Birden salondaki cep telefonumdan bir ses. Bugünlerde hastalıklar ve ölümlerle boğuştum ya, elim yüreğimde dolaşıyorum. Onun için sakın ola beni sabah erken ve akşam geç saatlerde telefonla aramayın. Mesaj filan da yollamayın.
Allahtan bol güneşli bir salonum var. Gözlerimi kamaştıran güneşin daladığı telefonumu aldım. Oh neyse mesaj bizim gruptan. Biraz rahatladım. Ama ne göreyim. Cenap (Baydar) bizi mesaj yağmuruna tutmuş. Bir, iki, üç, beş değil.
Şu an bütün dünya kaynıyor, diyor. Dün Bolivya’da darbe olmuş. Halk darbecilere karşı sokaklara dökülmüş.
İran karışmış. Protestolarda çok sayıda ölü olduğu haberleri geliyormuş. Irak’ta isyan varmış.
İsrail de karışmış. Dün bir milyon Yahudi sokaklara dökülüp Siyonist İsraili protesto etmiş. Zaytung haberi gibi. Dokuz Nisandan beri İsrail’de hükümet kurulamayınca halk ayaklanmış. Önceki gün Kudüste toplanan bir milyondan fazla Yahudi, “Orduya değil devlete ihtiyacımız var. Kahrolsun Siyonizm. Siyonist İsrail Yahudileri temsil etmiyor” demişler.
Başımıza taş yağacak.
Paris’te sarı ceketliler tekrar sokaklara inmeye başlamış. Dün 100’den fazla kişi tutuklanmış.
Pakistan büyük protestolara sahne oluyormuş.
Zaten Hong Kong’da epeyce zamandır karışıktı. Çin protestocuları zaptedemiyor.
Şili de kaynıyormuş. Ekvador, Lübnan ve İspanya şu son birkaç gündür protesto gösterilerine sahne olan diğer ülkelermiş.
Cenap bir de dünya haritası koymuş inanmayız diye . Baktım dünyanın çoğu yeri 2019’da huzursuz.
Ben de inadına bir mesaj attım. Eşimle oturmuş başbaşa bir kahvaltı keyfi yapıyoruz diye. Bir de afiyet olsun, demez mi ! Aslında zehir zıkkım olsun diyecek de dili varmıyor. Bu kadar haberden sonra afiyet ve huzur mu kaldı.
Neyse ki mesajlardan eşimi haberdar etmedim. Kadıncağız bunca derdin arasında bir de dünya meselelerini kafasına takmasın. Zaten gizli bir iş bölümümüz var. Dünya meseleleri bende.
Ama bende de doğrusu huzur kalmadı.
Moralimi toparlamam lazım.
Hele içime doğmuş. Geçen bizim Adnan (Özer)’ı aradım. Adnan Latin Amerikayı iyi bilir. Duyarlığı yerindedir. Sağduyu sahibidir. Ben dünyanın arta kalanını düşünmekten yoruldum, dedim. Şu Latin Amerika’ya bir baksana. Sağolsun alicenap gönüllü bir insandır. Söz verdi bakalım. Zaten Morales üstüne de önceden yazmışlığı var.
Latin Amerika benim için ilginç bir bölge. Marquez, Rulfo, Borges, Paz başta olmak üzere cins adamlar yetiştirmiştir. Kendi topraklarının kokusu vardır yazdıklarında. Bu yüzden Borges çevirmişliğim de vardır.
Adnan kardeşim dedim, bu kapitalizm bizi sildi süpürdü. Sosyalistler de İslamcılar da uygulanabilir bir siyasal ve ekonomik düzen sunmakta neden başarısız oldular. Siyasette seçim kazanma yarışı dışında bu gelenekten gelen siyasetçilerin ciddi bir arayışı yok. Hep kafamı tırmaklayıp duruyor. Gerçi Altay (Ünaltay) umudunu ulus devlete bağlamış, çaresizlikten. Ama Drucker daha yetmişlerde çanlar ulus devlet için çalıyor demişti. İşin içinden nasıl çıkacağız bilmem.
Pazar Pazar Cenap huzurumuzu kaçırdı anlayacağınız
Televizyonu açtım. Dünden kalma bir program. Tartışma programı. Bir vekilimiz, Türkiye’nin gelişmişliğinden bahsederken, Kahta’dan bahsetti. Kahtada sokaklar arabadan geçilmiyormuş. Her ailenin 3-4 arabası varmış. Bir anda bölgecilik damarlarım kabardı. Kahta bize sınır sayılır. Biraz vakit geçsin de dayımın oğlu Ali’ye telefon açıp sormalıyım. Bizim Pazarcık’ta durum nedir. Gerçi ağabeyimle bir iki yeğenimin arabası yok ama, en azından istatistik içimizi rahatlatır. Ali’ye de güvenirim. Bana doğruları söyler.
Ama yöneticinin solunda oturan konuşmacılar hep dikine dikine konuşuyor. Aksine istatistikler zikredip duruyorlar. Rakamlar havada uçuşuyor. Sözler üst üste biniyor. Yediğim kekik rayihalı ekmeğin tadı ağzımda neyse ki. Üzerine döktüğüm zeytinyağı halis soğuk sıkımdı. Peynir de Pazarcığın köylerinden. Çocukluğumun tadı var damağımda. Ağzımın tadı kaçmasın diye kapattım televizyonu.
Birden bir sela sesi dalgalandı hafiften. Demek ki Azrail’in hafta sonu yok. Ölüm her an yanı başınızda diye hatırlatan bir ses. Sala bana ölümü hatırlatmakla beraber hayatı da hatırlattı. Yaptıklarımızı, yapamadıklarımızı. Ne yapalım ölüm de hayat da yanı başımızda. Beraber yaşamayı öğrenecek ikisi de.
Yaşamak için umut da moral de şart. Camla kaplı balkona çıktım. Çiçeklerimle söyleşmeğe başladım. Reyhanımı yazlıktan getirdim. İnadına büyüyordu. O da sonbaharın geldiğini anlamış olmalı, çiçeğe durmaya başlamış. Soyunu garantiye alma çabası. Sardunyalarım henüz küçük, pastırma yazından faydalanmaları için biraz moral takviye yapan sözler söyledim.
Apartmanın önündeki ağaçlar yeşilin, sarının, erguvanın tonlarıyla toprağı süslemeye başlamış. Bir kısmı hala dallarda direnmeye çabalıyor. Birden zihnim geçmişe ve uzaklara gitti. Balkanlar bu mevsimde muhteşemdir. Bir sonbahar rüyası balkanlar. Sarının, yeşilin tahayyül edilemeyen tonları. Ah şimdi Şar Dağlarında olaydım. Üsküpten Prizrene Şar dağları üzerinden giden yolda…
Bu kadar hayal yeter. Cenabın yeni mesajları gelinceye kadar ayakta durmalıyım. Ne yapalım gerçek incitiyor. Onun için zaman zaman insanın duvara dönüşmüş bir zihinle, nasırlaşmış bir kalbe ihtiyacı var bence.
Hafifden bir rüzgar, direnen yaprakları okşuyor. Bizim Gökhan (Özcan) benim içim yıllar önce yazmış. Benim sonradan haberim oldu. Baharda yapraklar kımıldamaya başladı mı, içime bir yolculuk ateşi düşermiş.
Aaa çözümü buldum. Bir seyahata çıkmam lazım. Ayşegül hocanın Toroslar kokan güzel yemeklerini tatmalı. Bülent’in şöminesinde kestane pişirsek, yeni yaptığı süs havuzuna bakarak çayımızı içsek. Cengiz (Anık) hoca ile akademik dünyanın kurumsal zaaflarıyla açmazlarını konuşsak. Vehbi ile dünyayı kurtarsak. Kendi dünyamızı inşa etsek. Altay'ın zihinsel sergüzeştinde ona eşlik etsek. Bizi biraz sarssa, şaşırtsa. Beylikdüzü trafiğine katlanıp Beylü hocamızdan feyiz alsak. Dedim ya, vakit olsa da Adnanla sosyalizm ve Latin Amerikayı konuşsak…
Ordan Tekirdağ'a geçsek. Hasan (Boynukara) hocayı gece vardiyasında uyarsak, dünya karışmış haberin var mı desek.
Evet karar verilmiştir. Allahdan bir mani olmazsa, henüz ağaçlarda direnen yapraklar varken önümüzdeki hafta yola çıkılacak. Cenap'ın mesajlarının panzehirini bulduk…
Güzelmiş.. :-D Yalnız
Güzelmiş.. :-D Yalnız "çaresizlikten" umudu ulus devlete bağlayan tek ben değilim.. O sokaklara dökülenlerin çoğu da sosyal adaletle birlikte demokratik ulus devlet istiyor.. Sarı yeleklilerde bu çok belirgin olduğundan sol onlara "göbeğini kaşıyan adam" muamelesi yaptı, milliyetçi le pen "sizi anlıyor ve haklı buluyorum" dedi.. Şimdilik bu kadar olsun.. :-)
not:Drucker'e gelince.. Bir küreselciydi.. Şimdi ulus devletin küreselcilerden rövanş saati geldi..
Yola çıkarken kafanizin
Yola çıkarken kafanizin icindekileri evde birakmayi ihmal etmeyin. Donuşte buluşacaksınız zaten
Dünya kendi etrafında düzenli
Dünya kendi etrafında düzenli dönüşüne devam ediyor da, insan ve insanların kurduğu devlet mekanizması fırıldak gibi dönüyor.
Rüzgar her yerden esiyor......
Yeni yorum ekle