Çatışmasızlık bölgeleri arasında yer alan İdlip, 13. Astana görüşmeleri sonrası Rus ve Esat jetlerinin hedefi oldu. Kutsal Ramazan ayında ortalama 5 saldırıya maruz kalan İdlip’den, havaların ısınmasıyla birlikte bir saldırı yaşanacağı korkusu ile 450 bine yakın insan Türkiye sınır bölgelere göç etmek zorunda kaldı. Uzun süredir dünyanın gündeminden uzak kalan İdlip, Esat’ın saldırıları sonucu ölen onlarca masum sivilin katledilmesi karşısında da sessizliğini korumakta.
Astana görüşmeleri sonrası durumun daha uzun bir süre mevcut hali ile gidilemeyeceği tüm taraflarca açıklansa da, bunu en çok isteyen taraf kuşkusuz ABD ve müttefikleri ile Esat’tır. Esat, Fırat’ın doğusuna herhangi bir hareket yapmadığı günlerde çıkışını devam ettirmek ve moralini yüksek tutmak için İdlip’i almak için sürekli bir şekilde saldırılar düzenlemektedir.
ABD ise başta Fransa olmak üzere Batılı müttefikleri ile birlikte Rusya ve Türkiye’nin arasının bozulması için fırsat kollar iken sürecin kendi kontrolünde Cenevre üzerinden yürütülmesini amaçlamaktadır. Zira Astana süreci ABD’nin Suriye meselesinde ikinci plana düşmesine neden olmuştur.
Silahlı muhalefetin kendi içinde kavgalara düştüğü bu günleri fırsat bilen Esat, Astana’dan bir sonuç çıkmamasını da bahane ederek İdlip üzerine havadan saldırlar düzenliyor. Kendi aralarındaki anlaşmazlıklarla uğraşan muhalefetin derin sessizliği, kendi içindeki moral ve motivasyon kaybını anlatmaya yetmektedir.
Sorumluluk Türkiye’de
Astana görüşmeleri sonrası, Türkiye’nin sorumluluk alanına giren İdlip bölgesinin, son günlerde saldırılara maruz kalması, Heyeti Tahrir Şam’ın (HTŞ) bölgedeki hareketleri ve tavırları dikkat çekmeye başladı. Rusya, terör listesine aldığı HTŞ’yi bir an önce tasfiye etmek için gün sayar iken, bu unsurun Türkiye’nin sorumluluk bölgesinde olması, Rus ve Esat’ın önünü kesmektedir.
Türkiye saldırıların önüne geçmek için adı konmamış bir kaç girişim üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlardan birisi HTŞ’nin kez kendini lağv etmesi yönündeki girişimleridir. Ancak HTŞ, Türkiye’nin bu taleplerine olumlu yaklaşmamaktadır. Ruslar ise bu süreçte bölgeyi ele geçirmek ve savaş çıkarmak için sürekli bir şekilde saldırı düzenleyerek anlaşmayı sabote ve provoke etmeye çalışmaktadır.
Türkiye’nin bir diğer girişimi ise silahlı muhalefeti tek bir çatı altında toplama çabasıdır. Bu projenin iki ayağı var. Birinci ayağı ılımlı muhalefeti bir araya getirmektir. İkinci ayağı ise bir araya getirdiği ılımlı muhalefet ile HTŞ gibi radikal olarak tanımlanan grupları bir araya getirmektir. Ilımlı olarak nitelendirilen birinci grubun içinde sorunlar olmasına rağmen önemli ölçüde Milli Ordu adı altında birleştirmiş görünüyorsa da ikinci grubun buna yaklaşımı hala belirsizliğini korumaktadır.
Yabancı Militanlar Taş Koyuyor
HTŞ son zamanlarda muhalefetin alanlarına gerçekleştirmiş olduğu saldırılar sonucu alanını genişletti ve İdlip bölgesindeki en önemli aktörlerden birisi haline geldi. Önemli bir kısmı yerli militanlardan oluşan HTŞ bünyesinde az da olsa yabancı militanlar bulunmaktadır. Türkiye’nin birleştirme projesine sıcak bakan yerli unsurlara, özellikle de Mısır ve Ürdün kökenli emirlerin karşı çıkması birleştirme projesini zora sokmaktadır.
Kilit noktalara hakim olan ve yurt dışı ile karanlık irtibatları olan yabancı unsurlara karşı yerli unsurların diretmelerinin sonuç vermemesi durumunda HTŞ ya kendi içinde çatışma yaşayacak ya da Rusya ile Esat’ın saldırılarına maruz kalarak tüm bölgeyi kaybetme riski ile karşı karşıya kalacaktır.