Kültür A.Ş.
Açılımını biliyorsunuz. Kültür Anonim Şirketi! Sonunda Kültür ve Şirket kelimelerini da yan yana getirdik. Bir yanda park ve bahçeler, bir yanda mezarlıklar müdürlüğü bir yanda kültür ama burada mevzu başka.
Bütün illerimizde Kültür Müdürlüklerimiz ve bu müdürlüklerin arkasında koca bir kültür bakanlığımız var. Amaçları belli; her türlü kültürel faaliyeti yürütmek. Bu durumda belediyelerin bağımsız kültür müdürlükleri/şirketleri kurmalarının anlam ve önemi nedir? Belediyeler yol su elektrik imar işlerine baksa, kültür müdürlükleri de görevlerini yerine getirse daha mantıklı olmaz mı?
Bu da yetmiyormuş gibi, bir de uluslararası sempozyumlar, roman, şiir, hikâye yarışmaları düzenliyorlar. Bu işleri üniversitelerin yapması gerekmez mi? Üniversiteler de elektrik ve su işlerine mi baksınlar ya da oldu olacak üniversiteleri de belediyelere mi bağlasak? Bu arada kültür müdürlükleri ne iş yaparlar?
Şöyle bir başlık düşünebiliyor musunuz; Londra Belediyesi Şiir Yarışması!
Ne yazık ki insanlar Kültür A.Ş’nin sadece Şirket kısmına bakıyorlar. Bir tür istihdam imkanı sağlanan ve taraftarı elde tutmanın bir yolu.
Kim Neyi Okur
Roman okumak bir akide şekeri için bir çuval şeker kamışı emmektir. Şiir bala kaşık sallamaktır. Şeker kamışı kolay yetişir ama bir kavanoz bal için günler, aylar ve büyük zahmetler gerekir ve her bal, bal değildir. Bu sınıflandırma çok acımasız görünebilir. Ama lafın tamamı aptala söylenir sözünü hatırlarsak, dozunu biraz hafifletmiş oluruz
Türkiye ve Bilim
Bilimde, bazı konularda gelişmiş ülkelerle aynı düzeyde olmakla birlikte, birçok konuda aramızda hala uçurumlar var. Eğitim öğretim düzeyi, bilimsel yayınlar, uluslararası patent sayısı, teknoloji üretimi konusunda emekleme dönemindeyiz.
Bana kalırsa Türkiye için bilim yapmak biraz lüks, biraz fantezi, biraz hobidir.
Çin’in ve Japonya’nın yaptığını yapmalıdır. Dünyada mevcut olanı Türkiye’de üretmek! Aslında bunun bir örneği de var; Gaziantep. Bunun ülke sathına neden yaymayalım?
Yaşasın Cumhuriyet
Bütün sistemlerin amacı vatandaşın mutluluğunu ve refahını sağlamaktır. Hiç bir sistemin kutsiyeti yoktur. Vatandaş hangi sistemle yönetildiğine değil, yaşadığı hayatın kalitesine bakar. İnsanların yaşamak için İran İslam Cumhuriyeti yerine Krallıkla yönetilen Belçika'ı tercih etmesi bu yüzdendir.
Yönetsel bir aygıtı ideolojik bir enstrümana dönüştürdüğümüzde ateşli taraftarları ve şiddetli karşıtları olacaktır. Kelimelere özel anlamlar yükleyerek, bunları amaç ve bağlamından koparmak, bize huzur ve mutluluk yerine çatışma, öfke ve düşmanlık getirecektir. Sistemin meşruiyeti dayandığı hukuki zemine bağlıdır. Bu başarılmadığı sürece vatandaş kendini sistemin sahibi değil, mağduru hissedecektir ve bu durumda bütün kabahati sisteme yükleyecektir. Bir tarafın alkışladığı diğer tarafın yuhaladığı değil, herkesin yürekten desteklediği bir yönetim biçimi olarak Cumhuriyetimize sahip çıkma dileğimiz ve arzumuzdur.
İmza Günü
İmza günleri bir tür PR çalışmasıdır. Yazarından imzalı kitap satın almak nasıl bir duygudur? Dostoyevski, Balzac, Dickens, Tanpınar böyle bir etkinliğe hiç katılmadılar ama yaşıyorlar. Birçok okuyucu yazarından imzalı kitap alırken bir de fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyorlar. Aslında para kitaba değil, yazarıyla çekilen fotoğrafa veriliyor gibi. Hele de biraz ünlüyseniz, fotoğraf çektirmek, imzalı ktap almaktan çok daha önemli hale geliyor
Yaşamak
Yaşamak sonunu bildiğiniz filmi tekrar tekrar seyretmek gibi bir şey. Sıkıcı bulmamızın nedenlerinden biri de bu.
Dua
Kurban olduğum Allah'ım şu müslümanlara, sene olmuş 2019, sığır sığır sorular sordurtma!. Çokça zeka, birazcık feraset, azıcık da izan ver…
"Taşralı daha dindar, şehirli daha seküler". Öyleyse şehirli dinden uzaklaşıyor. Alâkası yok. Bu sadece görünüşte. Biri fiili duaya ötekinden daha çok başvuruyor, hepsi bu.
Dualist Monist
Batı ile aramızdaki temel fark; Batı dualist, biz monistiz. Monizm gelişmeye daha uygunken, biz bunu çekişmeye (dualizme) dönüştürmeyi başarmışız. Batıda ise tersi olmuştur. Kavgalarımız nedenlerinden biri.
Popüler Kültür
Soup Opera, Pulp Fiction, Bunalım Şiiri, Çer-Çöp Resim, ... Şu İkinci Yeninin şiire, postmodernin kurguya yaptığını, Neron Romaya yapmadı. Hekes şair, herkes romancı, herkes hikayeci.
Sendrom
Sendrom koleksiyonuna bizim de bir katkımız oldu şükür; Emevi Camii sendromu
Din Akıl
Din ile akıl gâh dargın gâh barışık. Bazen din önde, akıl arkada, bazen akıl önde din arkada. Cevap bulmakta zorlandığımız yerde inanmayı, bulduğumuzda ise aklı seçiyoruz
Yeni yorum ekle