2020 yılının dünya için genel olarak kayıp bir yıl olduğunu söyleyebiliriz. Hem ekonomik hem siyasi olarak çok farklı gelişmelerin yaşandığı bu yılda Balkanlar da dünyanın gündemi olan pandemi ile birlikte kendine has siyasi sorunlar yaşamaya devam etmektedir. Bu sorunların başında, uluslararası çapta önemli gelişmelerden biri olan Kosova-Sırbistan diyalog süreci gelmektedir. Kosova’nın 2008’de bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Sırbistan’la arasında süren diyalog sürecini nihayete erdirmek için BM tarafından 2011 yılında bir karar çıkarılmıştır. Bu karar, Kosova-Sırbistan diyalog sürecinin AB gözetimi ve kolaylaştırıcılığında yapılmasını yetkilendiriyordu.
2011 yılından itibaren devam eden diyalog sürecinde yapılan anlaşmaların bazıları yürürlüğe girdi, bazıları ise yürürlüğe girmeyi bekliyor. Diyalog sürecine rağmen, Sırbistan’ın uluslararası alanda Kosova’nın İNTERPOL, UNESCO gibi uluslararası kuruluşlara üyeliğini engellemeye yönelik attığı adımlara karşı Haradinaj hükümeti 2018 yılının sonunda Sırbistan mallarına %100 gümrük vergisi uygulama kararı aldı. Bu karar ise diyaloğun tıkanmasının önünü açtı. Sırbistan, Kosova gümrük vergilerini kaldırmadığı sürece masaya oturmayacağını bildirdi.
2018 yılında başlayan bu kriz aslında buzdağının görünen kısmıydı. Diyalog sürecinin sonuna doğru gelinirken ABD ya da Trump hükümeti ile AB ve Soros nihai anlaşmanın nasıl olacağı konusunda derin anlaşmazlıklar yaşamaya başladı. Daha önce bu anlaşmazlıklar perde arkasında yaşanırken zaman geçtikçe sorunlar gün yüzüne çıkmaya başladı. Anlaşmazlıklar derinleştikçe sertleşti, sertleştikçe de perde arkasından sahneye taşındı. Diyaloğun durdurulmasıyla birlikte Kosova ile Sırbistan arasında bir toprak alış verişi konuşulmaya başlandı. Ancak AB, böyle bir gelişmenin AB’nin güvenliğini tehlikeye atacağı gerekçesiyle buna kesinlikle karşı çıkıyordu. Medyada da zaman zaman Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç ile Kosova Cumhurbaşkanı HashimThaçi’nin gizli görüşmeler yaptığı haberleri yer alıyordu. Bu görüşmelerin konusunun, nihai anlaşmanın nasıl olacağı meselesi olduğu dillendiriliyordu. Son zamanlarda ortaya çıkan bazı belgeler ise Kosova devletinin ABD’deki bazı lobi kuruluşlarına para aktardığını ve yine yapılan bazı görüşmelerin gerçekten toprak alış verişi üzerine olduğunu kanıtlar niteliktedir.
% 100 gümrük vergilerini kaldırmayan Haradinaj hükümeti, (ABD, Büyük Britanya, Fransa, Almanya ve İtalya’dan oluşan) QUİNT ülkelerinin baskıları sonucu düşürüldü. Hemen ardından seçimlere gidildi, ancak seçim sonuçları diyalog için gerekli hükümetin kurulmasının önünü açmadı. Bilakis daha önce her zaman muhalefette olan Vetvendosje hareketi seçimlerden birinci olarak çıktı. Bu sonuç, uluslararası toplumun istediği nihai anlaşmayı imzalayacak olan hükümet senaryosunu çıkarmıyordu. Çünkü nihai anlaşmayı imzalayacak olan hükümet 90’lı yıllardan beri tüm sürecin içerisinde olan LDK ile savaşçı kanattan oluşacaktı. Nitekim zor da olsa Vetevendosje hareketi ile LDK hükümeti kuruldu. Başbakan olan Albin Kurti, gümrük vergilerini kaldıracağını ancak Sırbistan’la mütekabiliyet esasına göre bir politika izleyeceğini deklare etti. Bunun üzerine ABD Kosova Sırbistan özel temsilcisi Richard Grenell araya girerek 51 günlük Kurti hükümetinin güven oylaması sonucu düşürülmesinde rol oynadı. AB ise Albin Kurti’ye sahip çıkarak hükümetin düşürülmemesi gerektiğini savundu. Aynı günlerde AB, Kosova-Sırbistan özel temsilciğine Slovak Miroslav Lajçak’ı atadı. Cumhurbaşkanı Thaçi, Lajçak’a karşı çıkarak onun Kosova’yı tanımadığını ve özel temsilci olmasının yanlış olduğunu dile getirdi. Thaçi – Kurti meselesinde bile ABD ile AB arasındaki çekişme çok açık bir şekilde ortadaydı. Tüm dünya Koronavirüsle mücadele ederken Kosova hem koronavirüsle hem de siyasi krizle uğraşıyordu.
Kurti düşürüldükten sonra çok hızlı bir şekilde LDK’nın başını çektiği diğer partilerle birlikte yeni bir hükümet kuruldu. LDK ile bazı savaşçı partilerin yanında hükümete girmeyen, ancak bu hükümetin kurulmasında en önemli rolü oynayan PDK ile Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi bulunuyordu. Yeni kurulan hükümet, LDK ile savaşçı kanat hükümeti senaryosunu tamamlıyordu. Yeni kurulan hükümetin aldığı ilk karar Sırbistan’la diyalog yolunu açacak olan, Sırbistan’a uygulanan mütekabiliyet kararını kaldırmak oldu. Bu engel ortadan kalktıktan sonra Sırbistan 21 Haziran 2020’yi seçim tarihi olarak ilan etti.
Sırbistan’ın seçim tarihini ilan etmesinin ardından, ABD diyalogun 27 Haziran’da Washintgton’da devam edeceğini açıklayarak Thaçi ile Vuçiç’i Beyaz Saray’a davet etti. Bu gelişmenin hemen ardından Rusya ile AB hemen diplomatik ataklara başladı. 18 Haziran’da AB özel temsilcisi Miroslav Lajçak Priştine’ye gelirken aynı gün Rusya Dışişleri bakanı Sergey Lavrov Belgrad’a gitti. Lajçak Priştine’de Cumhurbaşkanı Thaçi, siyasi parti liderleri, topluluk temsilcileri ve Sırp ortodoks kilisesi yetkilileri ile bir dizi görüşme gerçekleştirdi.
ABD’nin 27 Haziran tarihini ilan ederek tarafları Washington’a çağırmasının ardından yapılan bu ziyaretler kafaları karıştırdı. Ortada 27 Haziran tarihi varken AB temsilcisinin böyle bir tarih yokmuş gibi davranması dikkatlerden kaçmadı. Bununla alakalı sorular karşısında Lajçak “AB’nin taraf olmadığı hiç bir anlaşma olmaz’’ ifadelerini kullanmıştır. Aynı gün Rusya Dışişleri bakanı Lavrov ile görüşen Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç ise yaptığı açıklamalarda bu yılın Sırbistan için son 12 yıldan bu yana en zor yıl olacağını belirtmiştir. ABD ile AB arasında da ciddi görüş ayrılıkları olduğunu belirten Vuçiç, Rusya’sız bir anlaşmanın olamayacağının da altını çizmiştir. 21 Haziran’da Sırbistan’da yapılan seçimlerden Vuçiç’in partisi beklenildiği gibi zaferle çıkmıştır. Bu zaferin ardında seçimleri boykot eden muhalefet partilerinin de payı bulunmaktadır. Seçimlerden sonra 23 Haziran’da Vuçiç Moskova’ya giderek Putin’le görüşmüştür. Putin’le görüşmesinin ardından yaptığı açıklamalarda ileriki günlerde meydana gelecek gelişmelerden haberdar olduğu anlaşılmaktadır. Vuçiç ‘‘önümüzdeki günlerde çok önemli gelişmeler olacak ancak çok önemli olduğu için şimdi herhangi bir açıklama yapamam’’ diyerek konuyu kapatmıştır.
24 Haziran’da Washington’a doğru yola çıkan Kosova Cumhurbaşkanı Haşim Thaçi olağanüstü bir gelişme sonucu yolculuğunu Viyana’da yarıda bırakarak geri dönmek zorunda kaldı. Kosova savaş suçlarını araştırmak için kurulan Özel Mahkeme Savcılığı tarafından, Cumhurbaşkanı Thaçi ile Kadri Veseli hakkında savaş suçu, işkence vb. suçlardan dolayı iddianame hazırlandığı kamuoyuna açıklandı. Aslında savcılığın böyle bir şeyi açıklama yetkisi bulunmamaktaydı. Çünkü ortada mahkeme tarafından kabul edilmiş ve taraflara gönderilmiş bir iddianame yoktu. Durum böyleyken kamuoyuna böyle bir açıklama yapmak yasal prosedürleri çiğnemek anlamına geliyordu. Aslında ortada hukuki bir meseleden çok tarafların Washington’a gitmesini engellemek adına oluşturulan tamamen siyasi bir mesele vardı. İddianamenin incelenmesi ve kabulünün 4 ila 6 ay alacağı söyleniyor. Bu süre dikkate alınarak, -iddianamenin kabulü ve taraflara gönderilmesinden sonra-durumun kamuoyuna bildirilmesi gerekirken, böyle bir adım atılması ortada hukuki değil siyasi bir mesele olduğunun açık bir delilidir.
İddianamenin açıklanmasının hemen ardından Thaçi artık ‘‘meşruiyetini’’ kaybetmiş ve Washington’a gitmeyeceğini bildirmiştir. Böylece 27 Haziran Washington görüşmesi iptal edilmiştir. Yaşananlar,eğer Thaçi 27 Haziran’da Washington’a gidebilseydi masada bir anlaşma olacağını ve tarafların bunu imzalayacağını göstermektedir. Bu girişim ile Soros, AB ve Rusya yapılacak anlaşmanın önüne geçmiştir. Bütün bu gelişmeler, Albin Kurti tarafından daha önce dile getirilen‘‘Washington’a diyaloğun yeniden başlaması için gidilmiyor, imzaların atılması ve şampanyaların patlatılması için gidiliyor’’ iddialarını desteklemektedir.
Bu süreçten sonra bu yıl içerisinde planlandığı gibi bir anlaşmanın yapılması büyük bir çıkmaza girmiştir. Başından beri sürecin içinde yer alan ve anlaşmanın nereye evirildiğini en iyi bilen kişi olan Cumhurbaşkanı Thaçi artık bir şekilde devre dışı kalmıştır. Kendisinin, iddianamenin kabul edilmesi halinde Cumhurbaşkanlığından istifa edeceğini açıklaması, siyasi kariyerinin kısa bir süre sonra bitebileceğini göstermektedir. Kosova hükümetinin ise halkın desteğinden çok uzak olduğu ortadadır. Bu bakımdan şu an böyle önemli bir anlaşmayı imzalayacak herhangi bir aktör ortada bulunmamaktadır.
Bütün bu gelişmeler var olan tüm hesapları bozmuştur. Önümüzdeki aylarda Kosova’nın yeniden seçimlere gitme ihtimali gündeme gelebilir. Özel Mahkeme’nin hazırladığı iddianame hem Beyaz Saray’ın planlarını dinamitlemiş hem de Haşim Thaçi’nin siyasi kariyerinin sonunu hazırlamıştır.
Yeni yorum ekle