Avrupa'nın Asya'daki varlığı putperest Roma'yla kalıcılık kazandı. Roma Mısır, Suriye, Irak, Anadolu ve Filistin'e yerleşti. Hz. İsa Kudüs'te kutsal geleneğin meşalesini yaktı. Onun ışığını Havariler Roma'ya taşıdı. Ancak Hristiyanlar Roma'yı Hristiyanlaştıramadı. Buna karşılık, Roma Hristiyanlığı Romalılaştırdı. Asya'da Roma'nın yolu İslam'la kesildi. Hz. Peygamber'le Allah'ın güneşi hem Asya'da hem de Avrupa'da doğdu.
*
Selçuklularla başlayan Anadolu'nun Müslümanlaşması Osmanlılarla Asya'nın içlerinden Avrupa'nın içlerine taşındı. Bursa 1325'de, Edirne 1360'da ve İstanbul da 1453'de Osmanlı'nın başkenti oldu. Osmanlılar 1300'den 1500'e 200 yılda Roma'yı Kuzey'den ve Güney'den bir hilal gibi kuşattı. Atina 1458, Tebriz 1514, Şam 1516, Kahire 1517, Belgrad 1521, Rodos 1522, Bağdat 1534, Budapeşte 1541, Trablus 1551 ve Kıbrıs da 1571'de Osmanlı şemsiyesi altında toplandı.
*
İstanbul'un alınışının üzerinden daha bir yüzyıl bile geçmeden Kanuni'nin orduları Asya'da Bağdat'a, Avrupa'da ise Viyana'ya kadar ulaştı. Osmanlıların Kanuni dönemindeki Kızılelma'sı Viyana'dır.Türkler bir değil, iki defa kuşattı Viyana'yı. Kanuni döneminde Viyana düşseydi, Osmanlılara İtalya, Fransa ve Almanya'nın kapıları sonuna kadar açılacaktı. Viyana'yı Osmanlılara karşı Avrupa'nın ordularından daha çok iklimi ve İstanbul'dan uzaklığı korudu.
*
Türklerin tarihi incelenirse, Avrasya ekseninde sürekli Asya'dan Avrupa'ya doğru gittikleri görülür. Osmanlılar döneminde de bu ilkeye büyük ölçüde uyuldu. İstanbul'u Türklere armağan eden Fatih Avrupa derken, Kudüs'ü Osmanlı yönetimine katan Yavuz Asya diyordu. Yavuz Avrupa'daki Osmanlı varlığını güvenceye almak için Asya'ya ağırlık verdi. Çünkü Yavuz dünyayı bir sultana çok iki sultana az görüyordu.
*
Osmanlılar başkenti Edirne'den İstanbul'a taşımakla Asya'dan Avrupa'ya yürüme ilkesine ters düştüler. Eğer Osmanlılar başkentlerini Edirne'nin Doğu'su İstanbul'a değil de Batı'sı Belgrad'a taşımış olsalardı, Akdeniz'le birlikte Atlantik'i de Türk denizi haline getirebilirlerdi. Gelenek sürseydi, Belgrad'ı kuşkusuz Budapeşte izleyecekti. O zaman da sıra kaçınılmaz olarak Viyana'ya gelecekti. Vinaya'ya giden Osmanlı, Paris'e, Londra'ya ve Amerika'ya da giderdi.
*
Osmanlılar'ın Avrupa'da önlenemez yükselişi karşısında Shakespeare ünlü oyunu "Othello"da "Ortak düşmanları Osmanlıya karşı" bütün güçlerini birleştirmeye çağırır. Onun yüzyılı Avrupa'da Osmanlı yüzyılıydı. Osmanlılar Avrupa'nın tartışmasız en büyük gücüydü. Bu yüzden Shakespeare'in zamanında ve daha sonraki yüzyıllarda bütün Avrupalıları Osmanlılara karşı birleşmeye çağırması oldukça doğaldı.
*
Osmanlı devleti ülkedeki bütün kesimlerin temel hak ve özgürlüklerine saygı gösteren yönetimiyle Avrupa ülkeleri arasındaki üstünlüğünü yüzyıllarca korudu. Kusursuz işleyen devlet yönetimi son iki yüzyılda Avrupa'daki gelişmelere uyum sağlamada zorlandı. Miri toprak yapısı, millet sistemi, vakıflar ve esnaf örgütlerine dayanan Osmanlı yönetimi Avrupa karşısında yenik düşerek, İstanbul'a çekilmek zorunda kaldı.
*
Osmanlı devleti gibi, Avrupa'nın güçlü ülkeleri İngiltere, Fransa ve Almanya iki dünya savaşında yakılıp, yıkıldılar. Bütün Avrupa ülkeleri Asya ve Afrika ülkelerinden tek tek çekildiler. İkinci Dünya Savaşı Avrupa İmparatorluklarının sonu oldu. Avrupalılar, başta Çin olmak üzere Hindistan ve Rusya'ya karşı üstünlüklerini koruyabilmek için başkenti Brüksel olan Avrupa Birliği şemsiyesi altında kaynaklarını birleştirdiler.
*
AB Osmanlı "Millet sistemi"nin güncelleştirilmesidir. Adalet odaklı yönetimin merkezi artık Bağdat, Şam ya da Ankara değildir. Kusursuz yönetim hiçbir başkentin tekelinde de değildir.
*
Türkiye, Osmanlı geleneğine uyarak yeni Kızıl Elma'yı Asya'da değil, Avrupa'da aramalıdır.
*