Bazı Emareler
Bilindiği gibi DAEŞ Haziran 2014 yılında Musul’u ve arkasından Telafer’in işgal etti. İlk 6 ay Kürt Peşmergeleri ile hiç çarpışmadı ve karşılaşmadı. Peşmergeler de asla namlularını DAEŞ’e çevirmedi. Fakat, o zaman ki DAEŞ Erbil’e doğru yürüdü kıyametler koptu ve ABD hemen Kürt yönetimine olan askerî desteğini arttırmaya başladı. Derken Aynul Arab skandalı patlak verdi ve ilk defa olarak Iraklı Kürt Peşmergeler Türkiye üzerinden Suriye’ye geçerek PYD’ye destek verdi. Bu da bitmeden DAEŞ’in Kerkük’ün Arap nüfuslu olan Havice ilçesini ele geçirmesini bahane ederek zaten Peşmergelerin yönetim ve denetiminde olan Kerkük şehrine, binlerce ilave Peşmerge sevk edildi.
Barzani, 2015 yılının baharında Kuzey Irak’ta yaşayan (Sünni) Arap aşiret reislerini bir toplantıya davet ederek onlara şu mesajı açık bir şekilde söyledi: ¨Peşmergelerin DAEŞ’ten kurtardığı her karış toprak Kürdistan’ın bir parçası olacaktır.¨ Neticede DAEŞ’in Irak’a girişinden günümüze gelene kadar Kürt yönetimi işgal ettiği araziyi iki katına kadar çıkardı denilebilir. Şimdi DAEŞ’in misyonu bitip Irak’tan çıkmak üzereyken Barzani yangından mal kaçırmayı istemektedir. Aşağıdaki harita bunu açıkça göstermektedir.
İlk Hazırlıklar
Kerkük’ün Kürt Valisi Necmettin Kerim’in bir KYB’li yani Talabani yanlısı olduğu biliniyor ve şu anda da KYB ile Değişim Grubu İran yönetimi iş tuttukları aşikârdır. Ancak Necmettin Kerim'in bir Amerikan vatandaşı olduğu, uzun yıllar boyunca Amerika’da doktorluk yapmış olduğu ve sık sık ABD’ye gidip geldiği de bilinmektedir. Öte yandan Kerim’in KYB ile KDP ve başkanı olan Barzani ile ilişkisinin kötü olduğunu herkes bilmektedir. Özellikle Kerkük petrollerinin ihraç edilmesi ve yetki paylaşımı konularında ihtilaf tavan yapmıştır. Ancak ne hikmetse önce bu cesur(!) vali, Kerkük’ün resmî binalarına Kürt bayrağını çektiriyor sonra da Barzani referandumu gündeme getiriyor. Aradan üç gün geçmeden Kerkük valisi Kerkük dahil bütün ihtilaflı bölgelerin de referanduma katılacağını ilan ediyor.
Tepkiler Neden Tesirsiz Kalıyor
Referandum konusu gündeme geldiğinden bu yana ve özellikle ihtilaflı bölgelerin de dahil olacağı küstahlığına (İsrail ve Hollanda hariç) bütün ilgili ülkeler itiraz etti: Irak, İran, Türkiye, Rusya, ABD ve Avrupa Birliği. Bu tablo karşısında herkes Kürt yönetiminin geri adım atacağını beklerken; bilakis iyice sertleşen bir tutum takınmaya başladılar. Bağdat’a giden resmi Kürt heyetinin din adamı Sistani ile görüşme talepleri reddedildi; Kürt Değişim grubu (muhtemelen İran’ın baskısı ile) geri adım attı; KYB ortada duruyor. Peki, Barzani tek başına neye ve nereye dayanarak bu "donkişotluğu" sürdürmektedir; birkaç defa referandumdan bahsedip sonra dönen Barzani neden bu sefer bu kadar ısrarcı acaba? Bölgeden gelen haberlere göre referanduma karşı olan bir imam-hatip, hutbesinde referanduma karşı imalarda bulunduğu için sorgulanmış ve birkaç gazeteci de tutuklanmıştır.
Demek ki birileri Barzani’ye ¨sen yürü biz arkandayız¨ demiş. Bu birileri olsa olsa ABD gibi güçlü bir devlet olabilir. İsrail zaten var. O zaman bunu yorumlamak kolay oluyor. 1916 yılında gizlice imzalanan Sykes-Picot anlaşması veya Sevr Anlaşması tekrar hortlayabilecektir. Referandum yapılsa zaten sadece Kürt halkı katılacak, bölgede yaşayan Arap ve Türkmenler referandumu boykot edeceklerdir. Ayrıca referandumu Irak Seçim Komiserliği değil, Kürt bölgesinin komiserliği yapacaktır. Türkiye’nin şiddetli muhalefetine rağmen, Kerkük gibi ihtilaflı bölgelerin de referanduma dahil olacağı kesinlik kazanmıştır.
Referandum yapılırsa, Bağdat Hükümeti’nin askeri güçle olaya müdahil olması pek ihtimal dahilinde görünmüyor, çünkü Peşmerge Kuvvetlerinin askeri gücü Irak ordusundan daha fazladır denilebilir. Ayrıca ABD ve İngiltere, Bağdat Yönetimini oyalayabilir. De-Facto bir süre böyle devam eder sonra meşruiyet kazandırılabilir. Kısacası referandum tarihine bir ay kala herkes karşı iken, Barzani ve Kerkük Valisinin bu kadar rahat olmaları manidardır. Tabiî ki referandumun sonucu bölünmeden yana çıkacağı kesindir. Ama uygulanması uzun sürebilir, diplomatik mekik hareketleri artabilir. Ama herhangi askeri bir müdahale olmadıkça süreç devam edecektir. Aksi takdirde ok yaydan çıkmış olacak; süreç Irak’ta tamamlanmadan bu sefer Suriye’de başlayacaktır. Suriye’de ortam kuşkusuz ki daha müsait çünkü PYD zaten ABD tarafından desteklenmektedir.
En caydırıcı güç şüphesiz ki önce Türkiye sonra da İran’dır. Ancak bu meşum gelişmeden İran’dan çok Türkiye'nin zarar göreceği açıktır.
25 Eylül’de referandumun yapılma ihtimali yüksektir.
¨Resul’e düşen ancak tebliğ etmektir¨ Kur’an-ı Kerim Maide Suresi Ayet: 99