Geçmişin Ayak İzleri
Temmuz ayına girdik. Bu ay Kerkük Türkleri için matem ayıdır. Çünkü 14 Temmuz 1959 günü tanıdığımız Kürdistan Demokratik Partisi ile Irak Komünist Partisi perde arkasında ele ele vererek Kerkük’te 48 ileri gelen Türkmen aydınını hunharca katlettikleri gündür. Peki neden masum ve silahsız insanı bu iki parti işbirliği yaparak katletti dersiniz? Çünkü Türkiye’de Menderes Hükümeti 1952 yılında NATO’ya girme kararı vermiş ve sırtını net bir şekilde Sovyetler Birliğine dönmüştü. Türkiye’ye bir gözdağı veya en azından bir mesaj vermek gerekiyordu. 1948-1958 yılları arasında Moskova’da barınan KDP Başkanı Molla Mustafa Barzani (Mesut Barzani’nin babası), Sovyetlerden Kerkük’ü de içine alan bağımsız veya en azından muhtar Kürdistan Bölgesi sözü alarak Irak’a dönmüş ve hem Kerkük üzerinden Türkiye’ye bir mesaj vermek, hem de Türkiye yanlısı olan Türkmenleri sindirmeye çalışmak niyetinde idi. Ancak kısa sürede Barzani ile Bağdat Yönetimi arasında çıkan ihtilaf neticesinde bu plan suya düştü; ayrıca milliyetçi ve İslami görüşleri ile tanınan Abdüsselam Arif 1963 yılında bir darbeyle yönetimi ele geçirdi ve bu planı bir ölçüde de olsa suya düşürdü.
¨Bugün Düne Ne Kadar Benziyor¨
Bu bir Arapça deyimdir. Gerçekten de bugün düne benziyor ama bir farkla: Sovyetlerin yerini artık ABD almıştır. Malum 2017’de Bağımsızlık Referandumu başarısız olunca Hayder İbadi Hükümeti Peşmerge Kuvvetleri ihtilaflı bölgelerden çekilmeleri için zorlamış; sonunda Kerkük’ten çıkmışlar ve yerlerini Terörle Mücadele Kuvvetleri almıştı. Kürt Vali ve İl Meclis Başkanı şehirden kaçmak zorunda kalmışlardı. Bu arada Adil Abdulmehdi Hükümeti yeni kurulma aşamasında iken KDP ile KYB arasında çok ciddi ihtilaflar doğmuştu. İhtilafın ana mihveri aralarındaki siyasi ve mali güç paylaşımı, bölgede üretilen petrolün satışı ve Kerkük’e kimin vali olacağı gibi meselelerdi. ABD gibi kudretli bir el bu iki parti arasındaki ihtilafları hemen çözüverdiği gibi, sanki bu partiler referandum sırasında hiç suç işlememişler gibi Abdulmehdi Hükümeti ile masaya oturup sorunları tek tek çözmeye başladılar. Tuhaf bir tesadüf müdür bilinmez Türkmenler birkaç olumsuzluğu bir anda yaşamaya başladılar.
- Abdülmehdi Hükümetinde 50 bin nüfuslu Hıristiyanlar bile bir bakanlık alırken Türkmenlere hiç bakanlık verilmediği gibi hiç bir üst düzey atamada bir Türkmen’e yer verilmedi.
- Abdülmehdi, Kerkük’te kontrolü elinde tutan Terörle Mücadele Güçlerinin yerine farıklı bir kompozisyonda olan askeri birlikler yolladı. Böylece Peşmergelerin Kerkük’e yeniden girebilmelerinin yolu açılmış oldu.
- Birleşmiş Milletler Jeanine Hennis adında İsrail taraftarlığı ile bilinen Avrupalı bir kadını temsilci olarak Irak’a gönderdi. Göreve başlayan Hennis’in ilk işi Kerkük meselesine el atıp, güvenliğin sağlanması için Peşmergelerin Kerkük’e tekrar dönmelerinin gerekli olduğunu dile getirmek olmuştur.
- Erbil’de Mesrur Barzani başkanlığında kurulan Bölgesel Hükümetin ilk uygulaması, Türkmenlerin aldıkları resmi belgelerde onları zorla Kürt yazdırmak olmuştur.
Küçük bazda bazı olumsuzluklar daha var ama onları geçelim.
Türkmenler Ne Yapıyor?
Bugün Irak Parlamentosunda Türkmen kimliğini önde tutan sekiz Türkmen milletvekili var. Gün geçmiyor ki bir basın toplantısı yaparak veya bir Arap televizyon kanalına çıkarak uğradıkları haksızlığı dile getirmesinler. En son 1 Temmuz 2019 tarihinde yaptıkları basın toplantısında Şii lider Ali Sistani’ye hitaben Türkmenlerin uğradıkları haksızlığa eğilmelerini talep ettiler. Aslında bu çok önemli ve etkili bir yöntemdir. Eğer Ali Sistani gerçekten bu konuya eğilip bir fetva veya açıklama yaparsa dengeleri değişebilir.
Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşat Salihi ayrıca bir açıklama yaparak, istekleri yerine gelmedikleri takdirde Telafer’den Mendeli’ye kadar uzanan bölgede bütün Türkmenleri olayı protesto etmeye ve yürüyüşler yapmaya çağıracaklarını beyan etti.
Irak İnsan Hakları Komiserliği Sözcüsü Dr. Ali Bayatlı resmi bir açıklama yaparak Türkmenlerin haksızlıklara uğradıklarını dile getirmiştir. Böylece siyasetçilerin dışında sivil kuruluşlar da bu konuda yapılan haksızlığı ikrar etmiş olmaktadır.
Neticede Kürt ve Şii yönetimleri ABD nezaretinde yeniden 2003 yılındaki flörtlü ilişkilerine dönüyorlar; yoksa İbadi Hükümeti zamanında Hükümete bağlı Haşd Şaabi kuvvetlerini, Başbakan Abdülmehdi niye geri çekiyor? Hatta Haşd Şaabi’nin tamamen lağvedilmesinden bile söz ediliyor.
Irak’tan iyi kokular gelmiyor. Bilmem Türkiye farkında mı?
Yeni yorum ekle