Postaa… Deli Petro’dan Putin’e Mektup Var…

20 Nisan 2021

Evladım Vladimir Putin,

Evvela Shostakovich’in dokuzuncu Senfonisiyle ruhuna hüznün mağrurluğunu yerleştir. Hoş, ben şu an ikinci senfonisini dinlediğimi itiraf etmeliyim. Zira ben ne kadar romantik isem sen o kadar gerçekçi olmalısın. Sonra da sade kahvenden bir yudum alıp beni dinle.

Yalnızlık mı zor, çaresizlik mi diye sorsan, sanırım yalnızlığı tercih ederim. Zira en azından insana bir tercih hakkı sunuyor. Lakin gördüğüm kadarıyla her iki durum da seni sıkıntıya sokmuş. Dostlarının seni terk etmesi çaresizliğini her geçen gün arttırıyor. Merak etme, biz hiç rahat yüzü görmedik ki. Yaşadıkların yaşadıklarımızdan çok da farklı değil aslında. Hakikat o dur ki bir Rus için ziyadesiyle iyi bir devlet adamısın. Önemli olan bu. Naif ve sabırlı halini hep takdir ediyorum. Ama yine de bir büyüğün olarak bazı şeyleri seninle paylaşmanın da faydalı olacağı kanaatindeyim.

Küçük bir devleti çarlığa dönüştürmek için gösterdiğim gayreti bilirsin. Ben, vaktiyle Osmanlı’yı büyük ideallerimiz önündeki en büyük engel olarak gördüm ve yüzlerce yıl devam edecek bir düşmanlık ve husumeti kurumsal hale getirdim. Sıcak denizlerin önündeki bu ülkeyi ortadan kaldırmak bakıyorum da hala tek politik çıkarımız olarak varlığını koruyor. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.

Şimdi dönüp geçmişe bakıyorum da keşke bazı şeyleri daha farklı düşünseymişim diye hayıflanıyorum. Zira vaktiyle düşündüklerimin hala sizin sırtınızda bir kambur olduğunu görmek ne kadar içimi sızlatıyor bilemezsin. Sıcak denizlere açılma ideali kabul etmek gerekir ki bizi hayata bağlayacak tek yoldu. Bu ideal nedeniyle Osmanlı ile ne kadar rekabet halindeysek, Avrupa ile o kadar dost olduk.  Avrupalı devletlerin yapmak isteyip de yapamadıklarını bize ihale ettiklerini şimdi daha iyi görüyorum. Bu uğurda biz Avrupa ile iyi geçinirken, Osmanlı da bizden korunmak için Avrupa ile iyi geçinmek zorunda kaldı.

Ancak şunu hiç aklından çıkarma, Avrupa asla bizim İstanbul’u alıp sıcak denizlere inmemize müsaade etmedi. I. Dünya Savaşında tam da bu hedefe yaklaştığımızı düşündüğümüzde ne olduğunu dahi bilmediğimiz bir devrim ile yüzlerce yıllık idealimizi çöpe attık. Peki, onca yıl biz neyin mücadelesini verdik evladım. Yaptığımız tek şey Avrupa’nın Osmanlı’yı işgal etmesine göz yummak oldu. Boğazlar konusundaki anlaşmazlıkların hala devam ediyor olması bu coğrafyada oyunun hiç değişmediğini gösteriyor.

Yüzlerce yıl “beriki” olarak dost olduğumuz Avrupa ile sonraları “öteki” olarak düşman olduk. Lakin Batıyla hiçbir zaman “kendisi” olamadık. “Öteki”, “beriki”, “kendisi” arasında savrulup durduk. Şimdi daha iyi anlıyorum ki Avrupa açısından bizim Osmanlı’dan farkımız yokmuş. Şayet biz o zaman savaşla değil de uzlaşma ile Akdeniz’e inebilseydik şimdi çok farklı şeyleri konuşuyor olurduk.

Ahhhhh evladım,

Zaman insana her gerçeği bir bir gösteriyor. Ama biz hep aynı hataların peşindeyiz. Türkler hiçbir zaman bizim düşmanımız olmamalıydı. Bu, dün de böyleydi bugün de. Her şeye rağmen, bu zincirlerden kurtulmaya çalıştığını görüyorum ama bu sefer de günahlarımız yakanı bırakmıyor.  

“Yeniden yapılanma” ve “dışa açılma” dönemlerinde üzerinizdeki yükleri küçülme pahasına da olsa attınız. Bu sizi belki bir süre rahatlattı ama sonra da dost bildikleriniz size birer birer sırtını döndü. Yalnızlık her geçen gün yağlı bir ilmek gibi boğazınızı sıkmaya başladı. Bugün etrafınızda yakılan ateşler ülkemize doğru esen rüzgâra eşlik ediyor. Bunca hengâme içindeki asıl sorunun çaresizlik. Görüyorum. Peki, nereye kadar evladım.

Sahip olduğunuz doğal kaynaklar her geçen gün anlamını yitiriyor. En kızdığın anda Avrupa’nın doğal gazını kesersin. Bu onları mı cezalandırmak olur yoksa kendimizi mi? Sıcak savaşa yönelik elindeki güçler azaldıkça daha iyi bir diplomat oluyorsun. Bu hoşuma gitmiyor değil. Vaktiyle olsaydı daha iyi olacaktı. Ama bundan sonra da işe yaramayacağını söyleyemem.

Bak evladım…

Gerek yaşam sürdüğün, gerekse de yaşamsal değerlere sahip olduğun coğrafyanın hepsinde Türkler ve akrabaları ile birliktesin. Bu arada bizim de bir yerden akraba olmadığımızı kim söyleyebilir ki, bozkırın soğuk geceleri her sürprize açıktır. Biz daha kendimizin bile farkında değilken, Türkler bu topraklardan Avrupa’ya gidip geliyorlardı. Farkında olamayacağımız kadar derin bağların bugün sadece kızlarımızca anlaşılmış olmasını tebessümle izliyorum. Zira onlar devletlerinden önce sıcak denizlerde yüzmeye başladılar.

Geçmişte Avrupa bizi Türklere, Türkleri ise bize düşman etti. Bugün bakıyorum da Avrupa’nın da kazanacak çok fazla bir şeyi yok. Senin içinde bulunduğun sıkıntının farklı bir boyutunu onlar da yaşıyor. Sanmayasın ki onlar bizden çok daha iyiler. Dünyanın yeni yönetim şekline iyi bak. Devletleri bir kenara bırak artık. Kutsadığın değerleri yeniden düşün. Vaktiyle size bıraktığım vasiyeti de bir kenara bırak. Yukarı çıktığında her şeyi daha iyi göreceksin ama o zaman da iş işten geçmiş olacak.

Şu an sakin ve aklıselim olma vaktidir. Yapacağın çok da fazla bir şey yok zaten. Etrafındaki ateşi söndürmek için bizzat müdahil olman hoş olmayacak. Bırak ülkeler ne istiyorsa onu yaşasınlar. Etrafını çevirseler ne olacak. Yapman gereken ilk şey Çin ile ilişkileri daha mantıksal ve uzun vadeli hale getirmek olmalı. Doğu Avrupa’da Çin üzerinden bir tahkimat yapmalısın. Aynı şeyi Afrika ve Kızıldeniz’de de eş zamanlı hayata geçirebilirsen muhteşem olur. Çin Batı’nın yetiştirdiği bir canavar oldu. Hatta yakında ortak yaşam alanlarında Batı’ya karşı askeri güçlerini kullanmaktan bile çekinmeyecek. Çin’in lojistik ve ekonomisi, bizim askeri güç ve stratejimiz Batı’nın en büyük kâbusu olabilir. Yapmanız gereken tek şey alternatif yangınlar çıkarmak. Hâsılı Çin’e muhtaç olmak çok hoşuna gitmeyebilir ama elden ne gelir.

Sevgili küçüğüm…

Biz anlamsız hatalar içinde yüzlerce yıl boşuna kürek çektik. Ülkemi çarlık yaptım diye sevinirken yeniden bir devlete dönüverdik. Hayat çok hızlı değişiyor. Sen bu hatalardan uzak dur. Hem bozkırın hem Anadolu’nun hem Balkanların hem de Ortadoğu’nun Türklerine ihtiyacın var. Suriye üzerinden politika yapmak da neyin nesi. On yıldır kazandığın tek şey söyle bana. Türk dünyasının bir güç olması için gerekeni yap. Bu, Afganistan’dan Akdeniz’in derinliklerine kadar sana yeni bir yaşam alanı sağlamanın tek yoludur. Vaktiyle Afganistan’a girdiniz de ne oldu. Elinize yüzünüze bulaştırdınız, yine Batı’ya güç kazandırmaktan öteye geçemediniz. Tabi bu saatten sonra Türkleri ne kadar ikna edersiniz bilemiyorum.

Sabah Bismark’la sohbet ettik. Huylu huyundan vazgeçer mi? O hala bizlerle müstakil sohbetler yapmayı seviyor. Şimdi de Napolyon ile bir köşede satranç oynuyor. Onun da Merkel hanımefendiye yazacak çok şeyi var. Ama Allah var çok iyi anlaşıyoruz burada. Geçenlerde Prens Philippe geldi. Üzgün, lakin Kraliçe ve ülkesine olan inancı ona güç vermeye yetiyor. Bu bitmeyen güce karşı her zaman dikkatli ol.

Vesselam kıymetli torunum…

Dünyanın çivisinden çıktığını hep birlikte hayretle izliyoruz. Değil milletimiz, dinimiz için verdiğimiz mücadelenin de bir anlamının kalmaması herkesi ziyadesiyle üzüyor. Şayet biraz daha sabredersen dünyanın nasıl bir serüvene girip ülkemizin peşini bırakacağını göreceksin. Bu sabırlı bekleme döneminde iklim değişikliği, göç ve yoksulluk konularında entelektüel açılımlar yapabilirsin. Bu sana zaman kazandırır. Gördüğün gibi sana sadece tarihten bahsetmiyorum. Dünyanın hali hazırdaki gelişmelerini de yakından takip ediyorum. Haaa bu arada yokluğumuzda peydahlanan devleti unuttuğumu sanma. Amerika bugün için düşmanın yarın için kurtuluşunun anahtarı olacak.

Şöyle bir bakıyorum da dünyada üç tip toplum oluşmuş; bilerek ve isteyerek kendine yabancılaşmış, bilmeyerek ve istemeyerek kendine yabancılaştırılmış ve kendine yabancılaştırıldığını fark edememiş toplumlar. Sonuç mu? Hiç kimse kendisi değil. Şeytani akıl nedir bilir misin? Ben burada öğrendim. Güçlü olanın zayıfları ezdiği bir dünyada değil, herkesin kendini yok ettiği bir dünyada yaşıyorsunuz.

Gözlerinden öperken...

Burada farkına vardığım ve sana son söz olarak söyleyebileceğim bir şey daha var. Şayet ölümden sonra bildiğimiz ve inandığımızın dışında başka bir yer yoksa  -ki buradakilerin dinlerini ve milliyetlerine baktığımda yok-  hepimiz aynı Allah için yaşamışız. Ne ilginç değil mi? Bunun ne demek olduğunu idrak edebilmeni beklemiyorum ama sadece bilmeni istediğim için söyledim.

Türklerin tabiriyle Tanrı yar ve yardımcın olsun evladım.

Çar I. Petro

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 364 kez görüntülendi. 2 yorum yapıldı.