“The time is out of joint.”

30 Kasım 2023
Image

Danimarka Prensi Hamlet, kral olan babasının ölümünden sonra bunalıma girer. Babasının ölümü üzerinden daha iki ay geçmeden, amcası Claudius annesiyle evlenir ve tahta geçer. Bu arada ruhsal çöküntü içindeki Hamlet’e babasının hayaleti görünür ve kendisini öldürenin Claudius olduğunu söyleyerek öcünü almasını ister. Eser de Hamlet'in babasını öldüren, annesiyle evlenen ve kral olan Claudius’tan intikam alma çabasını işleyen ihanet, intikam, ahlaksızlık temalı bir trajedidir. Maksadım eseri anlatmak değil. İçinden geçmekte olduğumuz bu kaotik günler eserdeki bir sahneyi çağrıştırdı. Hamlet babasının ölümünün ardından hayaletiyle karşılaştığında “The time is out of joint.” ifadesiyle şaşkınlığını dile getirir. Türkçeye ‘zamanın çivisi çıktı’ şeklinde çevrilen bu sözü alıntılayan Derrida, Hamlet’in şunları ifade etmek istediğini belirtir: “Zaman yerinden çıkmış, zaman aklını kaçırmış, ayarı bozulmuş.” Ayarı bozulmuş bir zaman diliminde olduğumuza çekince koyacaklar pek azdır sanırım. Sadece şu kritik dönemlerde Filistin özelinde yaşadıklarımız bile ne tür bir yerinden çıkmışlığın, ayarı bozulmuşluğun girdabında savrulduğumuzu göstermeye yetip artıyor. 

Winston Churchill'in “Büyük bir krizi asla ziyan etmeyin” dediği söylenir. Büyük bir krizin yaşanmakta olduğu şu günlerde yaşananları ziyan etmeyecek bir tartışmanın bizi beklediği apaçık ortada. Zamanın çivisinin çıktığı, ayarının bozulduğu, aklını yitirdiği şeklindeki bir kabul esas itibariyle bize tarihsel skalada şüpheyi yeni duruma kaydırır ve örtük olarak bir önceki durumu sessizce onamaya götürür. Evet “zamanın çivisi çıktı” şu an. Fakat zamanın çivisinin çıkması, çıkabilmesi ancak zamanın çivisinin yerinde olduğu zamanların var olması veya var olmasının kabulüyle mümkün. O halde buraya biraz daha bakmakta fayda var. 

Çivisi çıkmış, ayarı bozulmuş, aklını kaçırmış bir zaman kendi normuna, normaline göre işlemeyen bir zamanın varlığıyla mümkün dedik. Gerçekten de Filistin özelinde yaşadığımız büyük insanlık krizi babasının hayaletiyle karşılaşan Hamlet’in gösterdiği gibi şaşkınlıkla karşılayacağımız bir sıra dışılık mı? Bu tarz bir cinnet halini insanlık uzun süredir kendi gündelik akışının dışına çıkarıp ‘zamanımıza ait olmayan’ bir eyleme çevirmiş mi sahiden? Zamanın çivisi mi çıktı yoksa zaten çivisi olmayan bir zamanın sakinleri miyiz? Büyük bir krizi ziyan etmemek herhalde önceki düzene methiyeler düzüp ayarı büsbütün bozuk yeniyi anlık, istisnai, beklenmeyen bir kazaya çevirmekle olmasa gerek. Tersine eski ile yeni arasındaki bağlantıyı, etkileşimi, sürekliliği açık etmek gerekiyor. Sadece son bir asır içerisinde dünya genelinde yaşadığımız savaşlarda milyonlarca insan öldü, halen devam eden sayısız savaş var ve yüzbinlerce insan ölmeye devam ediyor. Yerinden, yurdundan edilen on milyonlarca insan yeryüzüne saçılmış vaziyette. Yoksulluk, ötekileştirme, yok sayılma, sömürülme ‘çivisi çıkmamış dünyamızın’ gündelik pratikleri. Havaya, suya, toprağa ettiğimizin kaydını bile tutmak mümkün değil. Silahlanmada, silah teknolojisinde gösterilen efor yeryüzünde yaşamın pamuk ipliğine bağlı olduğunu önümüze getiriyor. Dünyayı altını üstüne çevirecek silahlara sahip olmakla övünülen bir yerdeyiz. Hâl bu iken zaman nasıl ayarı bozulmuş, aklını kaçırmış, çivisi çıkmış bir şey oluyor?

Tartışmamızın sahiciliği ve derinliği mevzuyu bu odağa yerleştirip yerleştirmememizle ilintili. Şüphesiz Filistin özelinde yaşanan vahşeti, İsrail’in ve peşine takılan küresel düzenin cinnet hâlini etkisizleştirmek için söylemiyorum bunu. Tam da bu büyük krizi ziyan etmeyen bir dikkatin, bir okumanın bizim için hayati önem arz ettiğini düşünüyorum. İnsanlık tarihinde insanlık idealleriyle, değerleriyle, "pratiği" arasındaki mesafede daima açıklık olmuştur. Pratiğimize neyin yön verdiğine, ilişkilerimizi neyin düzenlediğine ilişkin tereddüt ettiğimiz, irkildiğimiz anlar hep olageldi. Bugün insanlığın temel hak ve özgürlükler temelinde standartları yükselttiğine ilişkin uzlaşı olsa da temelde kabul edilen standartlar ile yaşanan gerçeklik arasındaki makasın açılmasına şahitlik ediyoruz. Makasın büsbütün açıldığı bu kritik süreç bir anlamda anlam ve güvenlik temini sağlayan ilke, değer, insanlık ideallerinin insanlarla birlikte katledildiğini bu netlikte gösterdiği için tedirginlik yaratıyor olsa gerek.

Image

Kontrolden çıkan bir gücü kim nasıl tutacak, denetleyecek? Gücü kontrol etmek üzere ihdas edilen veya öyle olduğu belirtilen mekanizmalar gücü denetleyemeyecek duruma düştüklerinde hatta tam da bu mekanizmaları ihdas eden güçlerin kendileri bu mekanizmaların usul ve esaslarına göre hareket etmediklerinde ne olacak? Bir gücün korumasına ihtiyaç duymayan mekanizmalar var mı gerçekten veyahut bu mekanizmaların gücünün varlığından bahsedebilir miyiz? Şüphesiz “egemen istisnaya karar verendir” tam da bu yüzden. O halde “istisnaya karar veren” egemenin yapıp ettiklerinden bizi emin kılacak şey nedir? Onun insafına sığınmak, kendi normuna göre işlemesini talep etme çaresizliği dışında yapılacak olan şey nedir? 

Zamanın çivisinin çıkması, ayarının bozulması, aklını kaçırması olarak gördüğümüz şey belki de tam da zamanın çivisini yerine oturtan bir gücün ayarlama operasyonudur. Bu ayarın hoyratlığı yeni durumdan önceki duruma götüren bir reflekse neden oluyor ancak önceki durum da temelde yeni durumdan bir farklılık arz etmiyor. Gazze saldırılarından önce Filistin'in, Filistinlilerin durumu için zamanın çivisinin yerli yerinde olduğunu söylemek nasıl mümkün olabilir? Hamlet gibi “çığırından çıkmış bir zaman bu” demek mümkün elbette bir kargaşanın ortasında. Ancak düzenimizin kendisi büyük bir karmaşanın, çığırından çıkmış bir zamanın orta yerindeyse meseleyi biraz da yerleşik düzenin ötesine taşımak ve çivisi, ayarı, aklı zaten olmayan bir zaman, bir dünya hedefiyle yol almak mecburiyetimiz var. Çivisi olmayan bir zamana kim nasıl ayar verecek? İnsanlık değerleri, idealleri ile yaşadığımız hayat arasındaki makas aralığı nasıl daraltılacak? Egemeni paradoksal bir şekilde egemen olmaktan çıkaracak mekanizmaları nasıl oluşturacağız ve bu mekanizmaların işlerliğini nasıl sağlayacağız? 

Dün olduğu gibi bugün de helvadan putların yapılıp yenildiğine şahitlik ediyoruz. Bugüne ait olmayan, dünde bırakılıp kalması gereken bir şeyin hayaletiyle mi sarsılıyoruz gerçekten? Ölçü tanımayan devlet terörünü, bu terörü destekleyen yerleşik düzeni, meşrulaştıran egemen söylemi nasıl izah edeceğiz? Şu kritik dönemi insanlığın önceki dönemine ait tortuların, kalıntıların ‘tarihin sonu’nda sahne aldığı sevimsiz bir parantez olarak mı değerlendireceğiz? Ayarı bozuk dünya savruluyor. Derme çatma düzenini de yağmalayarak üstelik. Hamlet birinci perdenin beşinci sahnesinin sonunda şöyle seslenir:

“Çığırından çıkmış bir zaman bu: Ey kör talihim benim!

Bana düşmez olaydı dünyayı düzeltmek.” 

Zamanımıza ayar gerek ve dünyayı değiştirmek bize düşmüş. Kör talihimiz böyle olduğu için değil. Çığırında bir zamanın varlığı ile dünyanın düzenli olmasının sorumluluğunun her birimizde olması arasında kopmaz bir bağlantı olduğu için.

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 238 kez görüntülendi. 1 yorum yapıldı.