2003 yılının ilk haftalarıydı. Show TV’de yayına giren bir dizi, sloganıyla bir anda herkesin dikkatini çekivermişti. “Kurtlar Vadisi: Bu bir mafya dizisidir.” İlerleyen zaman içerisinde Kurtlar Vadisi dizisinin içinde yer alan karakterlerin bir şablon haline geldiği anlaşılacaktı. Nasıl anlaşılmasın ki; bu şablonun kullanıldığı pek çok dizi/drama karşımıza çıktı.
Kurtlar Vadisi’nde kullanılan bu karakterlerden biri çok daha önemli bazı hususları bünyesinde barındırıyordu: Polat Alemdar. Necati Şaşmaz’ın canlandırdığı bu karakter aynı zamanda yetim kalmış, devlet tarafından keşfedilmiş ve yetiştirilmiş bir servis elemanıdır. Görevi; mafya içindeki uygunsuz ve ihanet içindeki yapıları bertaraf etmek, devletin gözü kulağı olmak ve gayri nizami durumlarda devletin ali menfaatlerini korumak. Polat Alemdar, yıllar içinde pek çok dizide kullanılan bir şablon karakter haline dönüştü. Hali hazırda TRT’de yayınlanan Teşkilat dizisinin ana karakteri ya da başka bir özel kanalda Akıncı dizisinin karakteri hep devletin devşirdiği ya da jargon ile konuşmak gerekirse harcanabilir karakterlere tekabül ediyor. Osmanlı Devletinin kurumlaştırmakta sıkıntı görmediği devşirme geleneği yani ailelerinden koparılan ve her türlü alanda kabiliyetlerine göre istifade edilen yetim çocuklar geleneği bugün daha güdük ve iptidai de olsa devam ettiriliyor.
Ayşe Çavdar’ın Medyascope kanalında 1 Haziran günü, “Sedat Peker, devlette ve toplumda neleri, nasıl değiştiriyor?” başlıklı programda ısrarla değindiği bu yetimlik kavramı genel anlamıyla bir süredir zihnimizi meşgul eden kavramları ete kemiğe büründürmemize vesile oldu. Harcanabilir yetimler kavramı; her türlü gayrimeşru işlerin bu yetimlere, vaz geçilebilir ya da harcanabilir fertlere yaptırılması TV’lerde yayınlanan dizilerde de yeni bir alan üretimine sebep oldu. Teşkilat dizisindeki yan karakterlerin bir uçak kazasında ölmüş gibi gösterilmeleri ile bir nevi aile bağlarından koparılmaları ve bu kişilerin başına gelebilecek herhangi bir olay durumunda inkâr edilebilir, yani vaz geçilebilir olmaları da sağlanması aslında iktidarın mevcut araçlar ile diğer bir deyişle hukukun ve kuvvetlerin meşru araçlarıyla halledilemeyen konularının olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor.
Yeterli Yetimin Yoksa Devşir
Teşkilat dizisinin yetimliğe devşirilen kimlikleri ya da özel servis elemanları devlete çalışan son derece gizli bir kimliği temsil eder. Türkiye’de devlet ve iktidar kavramının iç içe geçmişliğinin birincil sebebi kuvvetler ayrımının flulaşan çizgilerinde yatıyor olsa gerek. Özellikle başkanlık sisteminin devreye girmesiyle ortaya çıkan başat yürütme erki yasamanın ve yargının alanlarını bir hayli zayıflatmış gözüküyor. Bu durumun birkaç görünen doğrusal mantık çıkarımlarına değinmek gerekiyor.
1- Sorunları çözecek meşru erkleriniz olmazsa gayri meşru alanlar ve araçlara yönelirsiniz
2- Adalet duygusu ve adalet sağlayacak mekanizmalarınız zayıflarsa adaleti sağlayacak başka mekanizmalar geliştirirsiniz.
3- Daha vahim olanı, devletin kolluk kuvvetlerinin ve yasama mekanizmalarının zayıfladığını ya da çalışmadığını kabul etmiş olursunuz.
Acıların Çocukları ve Devlet Baba Şefkati
Devlet baba kavramının kültürümüzde yaygınlığının önemini iktidar çevre ilişkilerinde aramak gerekiyor. Veren, dağıtan hatta daha eskilere gidersek çadırını yağmalatan beylerin geleneğinde aramak lazım. Devlet babanın yetimlerine bazı kötü işlerini yaptırırken kuru kuruya yaptırmayacağı, bazı nimetlerden istifade ettireceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Devlet figüründen sıyrılmış iktidar üzerinden bir dil üreten yönetim erki bugün fiilen yetimleştirdiği bir figürün baskısı altında bocalamaktadır. Bu devşirme yetim figürünü muhatap almaması, meselenin onu muhatap almamasını engellememektedir. Yani başka bir deyişle içişleri bakanının ya da devletin farklı noktalarında görev yapmış başbakanların, bakanların mecburen cevap vermek zorunda kaldıkları aşikârdır. Devlet figürü altında iktidarın amaçları doğrultusunda çalışırken meşrulaşan ve evin has çocuğu olan yetimlerin bugün iktidarın amaçları dışında veya onay dışı işler yaparken kriminalize olması yeni sonuçları doğurması kaçınılmazdır. Ya da kriminalize olurken iktidarın meşru alanlarını da kriminalize etmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu durumun bir sonucu olarak yani iktidarın kendi himayesinde bulunan bazı alanlarda meşru yöntemlerin dışına çıkarak meşrulaştırdığı uygulamalar toplumsal alanda kabul görmüş durumda. Toplumun büyük bir ölçüde kabul gösterdiği bu durum aslında bugün iktidarın aleyhine bir işleve de vesile olmaktadır. Yani gayrimeşru olanın ürettiği söyleme ve dile de meşru muamelesi yapmaktadır. 90 milyona yakın izlenme sayısı bu durumun bir göstergesi olarak önümüzde durmaktadır.
Ben Yetim Değilim Harcayamazsınız
Diğer bir yönüyle yetimleştirilerek istifade edilen evin üvey evladı ortaya çıkmış ve bağırmaktadır. “Ben yetim değilim beni harcayamazsınız”, demektedir. Bu süreçteki kaçınılmaz olanın getireceği birkaç farklı sonuç olabilir
1- Devletin resmi söyleminin, söylem dilinin yıpranması ve hükmünü yitirmesi. Ki şu anda üvey olanın yayınladığı videoların milyonlarca izlenmesi ve muhatabiyet ürettiği resmi söylemden ziyade bu gayrimeşru olanın dikkat dağıtıyor olması bu hükümsüzlük sürecinin çalıştığını göstermektedir.
2- Olası bir diğer sonuç devlet babanın kapının önüne koyduğu üvey evladına başka babaların sahip çıkma ihtimalidir. Özellikle ilgi eksikliğinin hat safhada olduğu bu çocukların suiistimal edilme ihtimalinin yüksek olacağı düşünülürse başka devlet babaların ilgisinin bu çocuklara ilgisi olacağı söylenebilir.
Sonuçta Kurtlar Vadisi ile başlayan yetim çocuk öyküleri daha pek çok dramaya konu olacak gibi. Neden olmasın ki; hem pazar büyük hem taliplisi…
Çok güzel bir yazı olmuş…
Çok güzel bir yazı olmuş tebrik ederim.
Yeni yorum ekle