Çocuğunuz Kore’ye Kaçma Planları Yapıyor Olabilir!

21 Nisan 2021

 

Geçtiğimiz günlerde Netflix platformu üzerinden Kore menşeli bir dizi olan Sisyphus: The Myth’i izlemeye başladım. İzlediğim dizi ile ilgili konuştuğum arkadaşımın ilk nidası şu oldu: “Kızım Kore’ye gitmek ve orada yaşamak istiyor.” Bu ifadeyi ciddiye almamakla birlikte birkaç arkadaşımla daha görüşünce yeni nesil arasında ciddi bir Kore etkisinin olduğunu anladım.

Konunun bu noktaya gelmesiyle Kore dizileri ve tabii ki Kore müzik grupları ciddi bir incelemeyi hak ediyor. Marshall McLuhan, 80’ler itibariyle iletişim ortamına attığı küresel köy kavramı ve bu köyün iletişim ortamının etkileri tam da bu noktada incelenebilir. Hatırlanacağı üzere bu kavramı ilk dillendiren Nabi Avcı olmuştu.

Kültürel anlamada bir ivme yaşayan Kore’yi son 20 yılda global kültürün imkanlarından en çok yararlanan ülke olarak görebiliriz. Kore dalgası yani Hallyu özellikle iki önemli alanda kendini gösteriyor:  Müzik ve dizi-sinema sektörü. Kore Dalgasını, Güney Kore’de merkezlenen bir durum olmaktan ziyade, Asya bölgesinde kapitalizmin kültürel bir gösteri biçiminde yükselişinin bir parçası olarak kabul edebiliriz. Çin’in yükselen değer olması, sınırsız denilebilecek bir kalabalık nüfus potansiyeli ve daha da ötesi bu nüfusun eğlendirilmesi ihtiyacı. Belirtmek gerekir ki, bu dalganın 1990’lı yıllarda ortaya çıkması, Doğu Asya bölgesinde medya teknolojilerinin gelişimi ve dolayısıyla medya endüstrisinin küresel sermayesinin artışıyla paralellik göstermektedir.  Yine Çin örneğine baktığımızda Çin’in küresel markalarının devreye girmesi ya da Kore özelinde Samsung gibi global markalarının oluşması ve yaygınlaşmasının tam da bu döneme denk geldiği görülecektir. Kaldı ki yine aynı dönemde Japonya gerçeğini de kaçırmamamız gerekiyor.

Tabi bu süreçte Hallyu kavramının ardında Güney Kore hükümetinin destekleyici politikalarının varlığını es geçemeyiz. Güney Kore hükümetinin bu durumu sürdürülebilir bir gelir kaynağı olarak kullanma amacıyla medya endüstrisinin üretimini genişletebilmek, içerik kalitesini düzenlemek ve arttırmak anlamında destekte bulunmaktadır. Başka bir deyişle, Güney Kore hükümeti, çağdaş kapitalizmin özellikle medya sektöründe kazanç sağlayan araçlarının başında gelen “gösteri” olgusunun öneminin farkına varmıştır.

Hallyu; Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika'da, Çin, Japonya ve Vietnam da dâhil olmak üzere Asya'yı geçen "Kore Dalgası" adıyla yayılmaya devam etmektedir. Bu küreselleşen dünyada, Hallyu hemen hemen her sektöre yayılmıştır ve önümüzdeki dönemlerde bu yayılmanın hızla artacağı beklenebilir. Nedenini anlamak için Çin’in bölge ülkeleriyle gerçekleştirdiği RCEP anlaşmasının ekonomik etkilerinin önceden çok iyi bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Bu bölgedeki ülkelere  bakılırsa ortaya çıkacak güç ve nüfusa dikkat çekicidir: Avustralya, Çin, Japonya, Yeni Zelanda ve Güney Kore gibi temel 5 ülkeye ek olarak Brunei, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland ve Vietnam.

Image

Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ve küreselleşmenin etkilerinin görülmeye başlandığı dönemlerde Frankfurt Okulu’nun en önemli üyelerinden olan Adorno, kültürün günümüzde her şeye benzerlik bulaştırdığını vurgular. Hatta ona göre, “geri kalmış” gibi görünen ülkeler, aslında özerkliğin son kalıntılarını taşımaktadırlar, çünkü hâlâ kültür endüstrisinin hüküm sürdüğü sisteme dâhil olmamış ve aynılaşmamışlardır.

Küreselleşme, en basit tanımıyla aynılaşma olarak ifade edilebilir. Küreselleşme kavramı üzerine tartışılırken, doğal olarak yerel ile küresel olan arasındaki etkileşim biçimi ön plana çıkar. Kimilerine göre küresel dünyada ekonomik gücü elinde bulunduran toplumlar, ekonomik olarak kendilerinden daha dezavantajlı durumda olan toplumların yerelliklerini tahrip ederek, dünya üzerinde yeni bir tür koloniciliğin oluşmasını sağlarlar. Tam da bu noktada kitle iletişim araçları ve sosyal medyanın çarpan etkisini göz ardı etmemek gerekiyor. Günümüzdeki, Kore dalgası kavramının oluşmasının merkezinde tv dizileri var. Özellikle, 20. yüzyılın sonlarında başlayan küreselleşmeyle, Kore dizisi "What is Love?" 90'lı yılların sonunda Çin'de popüler olmaya başladı. Tam da bu dönemde Çin’de Hallyu olgusu için gerekli alt yapı oluştu. Ardından Japonya'da Kore dizilerinin elde ettiği başarılar Hallyu olgusunun dünyaya açılmasına sebep olmuştur.

Ancak şu yanılgıya düşmemek gerekiyor. Hallyu kendine özgü ya da sadece Kore kültürel ürünlerinin bir açılımı değildir. E.Y.Jung’a göre de; bu ürünlerin özelliklerinin çoğu uluslararası ve melez olmakla birlikte; yerel ve yabancı olanın çok katmanlı ve çok boyutlu bir biçimde birbirine eklemlenmiş halidir. Aslında ironik bir biçimde, Seul yönetimi turist çekme amacıyla Seul’un kuzeybatısında “Hallyu-wood” adında bir tema parkı kurmayı planlamıştır.

Bu vesileyle Hollywood’un temsil ettiği Batı kültürüyle yarışma düşüncesi, yarıştığı şeyi taklit etme açısından incelenmeye değerdir. Ayrıca, Amerikan kültürel ürünlerini kendi yerelliğiyle harmanlayarak K-pop ürünleri olarak yine Amerikan tüketicisine gönderen Güney Kore, böylece ‘Amerikanlaşma’ olgusunu farklı bir boyuta taşımaktadır. Kore Dalgası özgün değil, Batı modernitesini yeterli miktarda Asya duygusallığıyla harmanlamış ‘Kore Melez Dalgası’dır diyebiliriz.

Aslında bu basit ön okumayla birlikte Kore dalgası(Hallyu) ürünlerine bakmakta fayda var. Ülkemize özellikle 2005 yılında TRT’nin Kore’den ithal ettiği tarihi diziler ile giren Kore dizilerinin ilk etapta ilgi çektiklerini ve beğeni aldıklarını biliyoruz. Akabinde Kpop gruplarının gençler arasında, özellikle liseli gruplar arasında yayılmasına şahit olduk. Son dönemde ise Netflix gibi izleme platformlarında Kore dizi, film ve Kpop gruplarının belgesellerine yoğun olarak rastlıyoruz.

“Kore Dalgası” kavramı, özünde Güney Kore popüler kültürünün, diğer Asya ülkelerinde popülerleşmesi anlamına gelir ve çıkış noktası, “Winter Sonata” gibi televizyon dizilerinin Doğu ve Güneydoğu Asya’ya ihraç edilmesidir. Winter Sonata, genç ve çekici insanların kariyerleri ve aşklarıyla ilgili mücadeleleri ile aile meselelerini ele alan bir dizidir. Aynı zamanda iyi oyunculuk, iyi senaryo, Kore’nin tablo misali kırsal bölge görüntüleri ile lüks şehir yaşamından sahneler, izleyicileri baştan çıkarmıştır. Dahası bu dizi, Batı’nın kadın haklarını ön plana çıkaran feminist yapımlarının aksine; aşka kadının gözünden bakan ve özellikle ev hanımlarını hedefleyerek kadınların gündelik olarak yaşadığı depresiflik, unutulmuşluk ya da ilgi görememe gibi en sıradan duygularını yansıttığı için izleyiciyi yakalama anlamında büyük başarı sağlamıştır. Diğer bir anlatımla bu dizi de öne çıkan ilgi odağı Kore dizilerinin temel okuması denilebilir. Hedef, etkilenen ilk kitle olarak kadınlardır. Özellikle Müslüman ülkelerde bu dizelerin etkin olması bu bağlamda ayrı bir araştırma konusu olarak değerlendirilebilir.

Kore dizileri en basit haliyle bir kadın ve erkek arasındaki aşkı anlatır. Kimi zaman hikayeler araba kazaları ya da kan kanseri gibi sebeplerle oluşan ani ölümlerle bittiğinden gerçekdışı gibi görünse bizdeki Yeşilçam sinemasının temel dramatik unsurlarıyla benzerlikler gösterebilir. Bir diğer husus, Kore dizilerinin ‘aşırı’ denebilecek ölçüde duygusal etkiyi arttıran bir melodramatik estetiği vardır. Bu dizilerde Kore erkekleri, kadınların kurtarıcısı gibi resmedilmektedir. Bu biraz bizdeki ‘zengin kız fakir erkek’ öykülerinin farklı bir versiyonu gibi algılana da bilir.

Dizilerde romantik estetik doku artırılarak, kadın bakış açısı ve anlatısı ön plana çıkarılmaktadır. Kore dizilerinin yükselişi ve küresel anlamda yayılmasının sıklıkla göz ardı edilen bir sebebi, birbirleriyle yarışan Kore televizyon kanallarının oluşturduğu bir üretim pazarının ve iç rekabetin, bu kanalların dizilere yaptığı yatırımın çokluğu ve dahası dizilerin kalitesini arttırmasıdır. Diğer önemli sebep ise, ülkede bulunan otoriter rejimin izleyicileri televizyon haberleri yerine televizyon dizilerini izlemeye yönlendirmesidir. Sebebi ne olursa olsun, Kore Dalgası dizilerinin izleyicileri hem fanatik bir biçimde bu dizileri sahiplenmekte, hem de bu diziler, dizilerin çekildiği yerleri görme amacıyla gelen turistleri çekerek ulusal gelirine hatırı sayılır bir biçimde katkı sağlamaktadır.

Kore Dalgası ile televizyon dizilerinin gücünü ve anlamını gösteren bir diğer önemli gösterge; Asyalılar tarafından genellikle yoksulluk, siyasi istikrarsızlık, milli bölünme gibi negatif özelliklerle bilinen Güney Kore’nin imajında görülen dönüşümdür. Diğer bir deyişle bu diziler Asya ülkelerine bir istikrar algısı ve afyonu ihraç etmektedir. Kore Dalgası’ndan önce Japonlar Kore’yi fakir ve geri kalmış olarak bilirken, Koreliler de Japonların barbar ve açgözlü olduklarını düşünürken; Kore dizileri artık Japonya’daki bu algıyı değiştirme başarısını göstermiştir (Jung). Aralarındaki mesafe çok yakın olsa da, Tayvan bile Kore Dalgası’ndan önce Kore ile ilgili önyargılara sahip olan ülkeler arasındadır: Zihinlerdeki imaja göre Kore erkek-merkezli, siyasi huzursuzluğun olduğu, sert, şiddete meyilli ve kültürel anlamda taklit edilmeye değer hiçbir şeye sahip olmayan bir ülkedir. Ancak dizelerle birlikte bu imajın değiştiğini görebiliriz.

K-Pop’ta durum dizilerden çok farklı değil. Global pazara çıkmış 10’larca grubun öne çıktığı Kore pazarında bölgesel olarak çok daha fazla etkin gruplardan bahsedebiliriz. Batı ülkeleri K-Pop müziğini ilk kez YouTube’da, 'Gangnam Style' şarkısıyla keşfetti. Ama artık bugün Grammy Müzik ödülleri alan K-Pop gruplarının olduğunu bilmemiz bu alanın hangi noktaya geldiğini bir nebze anlamamıza yardımcı olabilir. K-Pop; pop, rock, hip hop, R&B ve elektronik müziği birleştiren yepyeni bir tür olarak algılansa da aslında melez bir oluşum denilebilir. Türün ilk çıkışı 90'lara, Güney Koreli pop müziğin 'Gayo' olarak anıldığı yıllara kadar uzanıyor. K-Pop kültüründe moda, koreografi ve hayranlar en az müzik kadar önemli bir olgu. Bu olgunun en önemli sebebi aslında aynı zamanda hakim olduğu ekonomik pazarla ilintili. Bu yüzden K-pop türünü tam olarak anlayabilmek için hareketli kısımlarını da tanımanız gerekiyor. K-Pop'un en büyük grubu unvanını taşıyan BTS'yi incelemek bu türü anlamak için yeterli olacaktır.

BTS; Bangtan Boys olarak da biliniyor. Tarihin en popüler K-Pop grubu. Çok başarılı birçok başka grup da var ama bunların hiçbiri, uluslararası düzeyde BTS seviyesine yaklaşamadı bile. Hayran kitlesi o kadar büyük ki, eskiden Taylor Swift ve Justin Bieber'ın sahibi olduğu çok sayıda rekoru kırmayı başardılar. Mesela tarihin en fazla Twitter etkileşimine sahipler. Özetle BTS, birçok yönden en iyi K-Pop erkek grubu sayılabilir. O kadar popülerler ki, 'günümüzün The Beatles'ı' olarak adlandırılıyorlar.

Image

Diğer K-Pop grupları gibi BTS’de müzik klipleri son derece önemli. Büyük prodüksiyonlar eşliğinde hazırlanıyorlar. Sosyal Medya etkileşimleri çok yüksek. Youtube da Dynamite adlı parçalarının 1 milyarın üzerinde tıklandığı görülecektir. Merak edenlerin https://www.youtube.com/watch?v=gdZLi9oWNZg bağlantısını ziyaret etmelerini tavsiye ederim. Her ne kadar bir erkek grubu olmasına rağmen grubun tüm üyelerinin imajlarının cinsiyetsiz, unisex olduğu söylenebilir. Hatta daha öte gidersek, farklı renklere boyanmış saç renkleri, yoğun ve ağır makyajlar, ki dudaklara sürülmüş rujlar da dahildir buna. Bu 7 kişilik ergen grubun yakın plan çekimlerinde bıyıklarının bile terlemediği görülecektir. Aslında hitap ettikleri temel hedef kitle çok nettir. Blackpink, Twice gibi kız gruplarında ise bu durum biraz daha farklıdır. Bu kız gruplarında dişil özelliklerin biraz daha ön plana çıktığı görülmekte. Neredeyse mükemmele yakın prodüksiyonlar, teknik imkanların zorlandığı yapımlarla karşımıza çıkmaktalar. Bir diğer husus ise kliplerin dilidir. Ya İngilizce ya da İngilizce – Korece olarak söylenen bu parçalar tamamıyla global pazarın gerekleri olan tüm hususları bünyelerinde barındırıyorlar. Özellikle kostümlerin, kullanılan arabaların yahut motorların, mekanların dikkatlice seçildiğini söylemek ve bu alanlardan ciddi gelirler elde edildiği ön görmek mümkündür. Bir nevi yüz milyonları bulan hayran kitlelerinin tüm tercihlerini ve tüketim alışkanlıklarını da belirlemekteler. Diğer bir deyişle trendsetter olarak tarz belirleme güçleri de oluşmuştur.

Peki, Türkiye’de kim müdavimidir bu grupların ve dizilerin. Büyük ölçüde Hallyu takipçilerinin çoğu, 16-24 yaş arası lise ve üniversite öğrencileridir. Bu rüzgâra direnmek mümkün müdür? Açıkçası bu kültür politikaları ile direnmenin mümkün olduğunu düşünmek bile hayal ürünüdür. Çünkü zaten bir kültür politikamız olsaydı dikkatimizi başka unsurlara çevirmemiz gerekmezdi. Müziğimizden plastik sanatlarımıza, seyirlik sanatlarımızdan sinemamıza pek çok alanda yaşadığımız erozyon giderek daha da etkisini artıracak gibi.

Birkaç arkadaşıma ecel teri döktüren, 15- 16 yaşında yeni yetme ergenlere gündüz düşü gördüren bir Kore hayali daha uzunca bir süre zihinlerimizi kuşatmaya devam edecek. Umudumuz gündüz düşü gören bu yeni yetmelerin bu hayaller uğruna hiç olmasa Korece öğrenmeleridir. İlerde işe yarayabilir, belki.

Yeni yorum ekle

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası adresleri ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantılara dönüşür.
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

İstatistikler

Bugün Toplam Toplam
0 kez görüntülendi. 390 kez görüntülendi. 0 yorum yapıldı.