GİRİŞ
Bu defa konumuz Batı. Bu yazı, özellikle ülkemiz aydınlarının Batı’ya bakış açılarındaki çarpıklığa işaret eden eleştirel bir yaklaşımı içeren kısa değinilerden oluşmaktadır. Bunun için, daha okumadan, peşin hükümle, bana kızan, tepki gösteren olacaktır. Buna alışığım, yadırgamam. Ama yine de bu niyette olanlara, “vur, ama dinle” demek isterim.
Kendimi de muaf tutmadan söylüyorum: Biraz dikkatle bakarsak aslında az ya da çok hepimizin, hem fikri zeminlerde, hem kimliklerimiz konusunda, hem de yaşam pratiklerimizle ilgili olarak Doğu - Batı arasında arafta kaldığımızı, tercih yapmakta bocaladığımızı görürüz. Her birimiz, bazen Batı’dan nefret eder, onu en büyük düşmanımız belleriz; bazen de farklı konularda, farklı gerekçelerle, öyle ya da böyle Batı’ya hayranlık duyar, özenir, öykünür, onu örnek alır, ürettiğini takdir eder, beğenir, temin eder, kullanırız.
İşte zaten, belki de Batı karşısındaki en büyük zaafımız da budur! Yani “Batı daha iyisini, kalitelisini yapmışken, yapıyorken, kolayca temin edebilecekken, biz neden yeniden Amerika keşfetmeye çalışalım” uyuşukluğu. İşte o yüzden uçak fabrikamız kapandı ve hala yerli otomobil sayıklıyoruz. Ve hala o yüzden bir miskinlik var üzerimizde, yeni diye yapıp ettiklerimizde özgünlük yok, yerlilik, millilik yok. En önemlisi de kendi kültür ve medeniyetimizle bağımız yok.
Pek çoğumuz için, tam olarak farkında olmasak da Batı deyince akan sular duruyor. Batı, çağın medeniyeti, insanlığın ufkuymuş ve daha ötesi de yokmuş gibi geliyor bize!
İşte bu zavallılığımızdır yazdığım!
Kendi hikayemiz aslında!
UYANMAK GEREKMEZ Mİ?
Diyorum ki:
Bu Ülkenin, Batı'dan esinlense bile, taklit etmeyen, ders alsa bile, geçmişe takılıp kalmayan, sürekli ileriye, hep daha iyiye odaklanmış, yeniliklere açık olmakla birlikte kadim kökleri de inkar etmeyen, adaleti, barışı, insanı önceleyen özgün yeni bir siyaset anlayışına ihtiyaç var.
Hala Batı'dan medet umanlar var mı?
Size Batı'nın Müslüman ölümlerine karşı tavrını, örneğin, Bosna'yı ve Irak'ı hatırlatmam gerekiyor mu? Ya da Pakistan, Kırım, Çeçenistan, Doğu Türkistan, Arakan, Myanmar, Çad, Tunus ve diğer pek çoklarını...
Eğer ölümleri durduracak askeri ve siyasi gücümüz var diyorsanız, Batı'nın keyfini beklemeyin, gereği neyse bir an önce siz yapın. Yok eğer, "olmaz, yapamayız. uluslararası hukuk, güç dengeleri, ülke çıkarları" vs. diyorsanız, o zaman da lütfen susun artık ve sessizce dua edin...
Zalimi kışkırtıp, zulmü artıracak söylemleriniz şu aşamada, ölümlerin artmasından başka neye hizmet edilebilir ki?
Medeniyet batı/yor mu?
Biz böyle tembel, böyle bilgiye uzak, değerlerimize duyarsız, böylesine tefessüh içerisinde, günahkar, inkarcı ve kökümüze yabancılaşmış olduğumuz sürece, bu hasletlerimizden yararlanıp bizi haçlı savaşlarıyla yeryüzünden silmeye çalışan, sömürgecilikle köleleştirip, soyan, emperyalizmle dönüştürüp başkalaştıran, demokrasi ve insan hakları götürme bahanesiyle milyonlarcamızı bizzat öldüren, olmadı maşaları aracılığı ile bizi birbirimize kırdıran Batı'yı suçlamaya ne hacet...
Hayranlıkla, uyumaya devam!
DOĞU – BATI ARASINDA
Doğulu ruhlara batılı beden
"İnsanın medeniyeti" Doğu'dan yükseldi, Batı'da çöküyor. Doğulu ruhlara, batıl'ı beden giydirenler bu çöküşün en büyük mimarlarıdır.
Doğuda batılı olmak
Batıl'ının yozlaşmış değerleri ile kendi kültürünü eleştirip aşağılayan doğulu bir milletin ferdi olmak ya da olmamak. İşte bütün mesele.
Cesur batıcılar
Batı'dan ne gelirse, kayıtsız şartsız iman edenleri kınamamak gerekir.
En azından, daha iyisini yapamadıklarını itiraf edecek kadar cesurlar...
Eleştiri/Yorum
Batılının tam üç yüzyıl önce bilinçli olarak, açık-gizli Hıristiyan teolojisi ve kültürü etkisi altında ürettiği, 175-180 yıldır da "Batılılaşma" politikalarıyla kendi evlatlarınca, milletimize dayatılan, ezberletilen, zorla giydirilen tüm anti-oryantalist (ve tabii ki anti-İslami) sözde laik, seküler, rasyonel, kavram, kurum, fikir ve ideolojileri sorgulamaksızın benimseyip, içselleştirdiği halde, içine doğduğu toplumun kadim medeniyet ve değerlerini, en adi ve acımasız düşman(ların)ın diliyle eleştirip aşağılayanların, bu tavrının, kendileri öyle olmadığını düşünse de, derin cehaletlerinden kaynaklandığını bilmesem, nesep, meşrep, niyet ve misyonları kadar, insanlıklarından da derin bir şüpheye düşeceğim.
Aşağılık kompleksi
Batıllar, bir zamanlar temsilcilerinden çok çek(in)dikleri Türklük ve Müslümanlığı, ellerine geçen ilk tarihi fırsatta öylesine aşağıladılar, öylesine küçük düşürdüler ki, günümüze hala pek çok (Batı hayranı) "sözde" Türk ve Müslüman bu aşağılık kompleksinden kurtulabilmiş değil, arınabilecek gibi de görünmüyor.
Ne denir ki?
Doğu'lunun hal-i pür melaline bakıp Batıl'ının hayranı olana ne diyebilirsiniz ki?
Güneş Batıdan Doğar mı?
günden güne 'batı'yor insanlık.
yakındır, 'doğu'dan batması güneşin!
Kanıma dokunuyor!
Kendisine ait tarihsel, sosyolojik, antropolojik bir köken, kültürel kimlik, öz benlik bilinci ve medeniyet şuurundan yoksun, salt aktüel gerçeklik üzerinden "batı hayranı" olanların yüzeyselliği ve sığlığı kanıma dokunuyor!
Batıyı galip ilan etmek
Batı - Doğu kıyaslaması / karşılaştırmasında;
1) Batı'nın penceresinden bakarak; yani (a) Batının yapı ve kurumlarını ideal tipler sayarak, (b) Batının ürettiği teorik üst yapıya başvurarak, (c) Batının kendi sistemini idealize etmek üzere oluşturduğu ölçütleri kullanarak;
2) Batı ve Doğuyu tarihsel geçmişlerinden, kültürel birikimlerinden soyutlayarak;
3) Batı ve Doğunun geçmişten bugüne ilişkilerini göz ardı ederek (Haçlı savaşları, sömürgeci ve emperyalist zihniyet ve uygulamalar vb.)
4) Daha ziyade materyalist bir perspektiften, milli gelir, kişi başına düşen hasıla, refah düzeyi, ekonomik, sınai gelişmişlik vb. göstergeleri baz alarak; ve
5) Potansiyelleri bütünüyle yok sayarak (örn, Japonya, Çin ve Kore'nin 30 -50 yıl öncesi - şimdiki hali arasındaki farkı doğuran şey gibi) mevcut durumları esas alınarak yapıldığında kazanan baştan bellidir.
Hakem (ki doğal olarak Batılı ya da zihniyetlidir bu müsabaka şartlarına göre) daha raunt başlamadan, doğrudan Batı’nın kolunu havaya kaldırmalıdır.
Güneşi batıdan doğurmak
Güneş batıdan doğsun isteyenler var.
Bilmezler mi ki her şey oraya kadar!
Yolunu kaybetmiş mütefekkirler!
İyi niyetle dünyayı kurtarmaya kendince ant içmiş bir kaç doğulu mütefekkir, batının ışığından gözleri kamaşmış, yönünü şaşırmış, neye hizmet ettiğini unutmuş vaziyette, kafası kesik tavuk gibi dolaşıyor ortada!
TÜRKİYE, BİLİM ve BATI
Batılının ilmiyle iştigal
Başkasının ilmiyle alim, imanıyla mümin olunamaz demiştim. Üzülerek gözlemlediğim gerçeklik ise, Türk bilim insanlarının büyük çoğunluğunun Batılının ilmiyle iştigal ettiğidir.
Düşünmek mi, eşelemek mi?
Düşünmek eylemini batılının bilgi çöplüğünü eşelemek olarak algılayıp icra edenlere gıpta ediyorum. "Bilim" uğruna olmasa katlanılır şey değil.
Türkiye'de bilim
Bir akademisyen olarak en çok üzüldüğüm husus, Ülkem öğretim elemanlarının yetiştirmeye çalıştığı genç arkadaşlarıma kendisinden bir şey vermediği gibi, çalışmalarına kendilerinden bir şey eklemelerine de izin vermemeleridir.
Böylece, Türkiye'de bilim, çoğunlukla Batı'da üretilmiş fikir ve düşüncelerin, önce Türkçeye aktarılması, sonra da, yine Batılılarca revize edilene kadar alandaki herkesçe çeşitli biçimlerde tekrarlanmasından ibarettir.
Referansın kadar konuş!
Batı'dan referans göstermeden bilim yapamayan aydınlarımızın sergilediği "özgüven" salınımına hayranım.
Bilimden iman çıkarmaya çalışmak!
Batı'daki her türlü özeleştiriye rağmen, bugün hala, etik kaygı taşımayan bilimsel yöntemlerden medet umarak, inancının gereğini daha iyi kavrayabileceğine inanan sözde bilim insanlarımız var!
Şükretmeliyiz galiba. Daha kötüsü de olabilir, hiç olmayabilirlerdi!
Aydın olmalı!
Bir batılı bile, bir Batılı demeden benimsemeyen günahkarlar ülkesinin alimi olsanız ne yazar, mürşidi, münevveri olsanız kim takar?
Bilim ve sanat
Eğer Batılılaşma ve Batılılar olmasaydı, bugünkü Türk bilim insanları ve sanatçılarının pek çoğu da olmazdı!
Türkiye’de fikir de, edebiyat ta, sanat da çok daha yerli, özgün ve nitelikli olurdu!
Olmasa da olur!
Batılının kendi kültürel birikimi, tarihsel ve sosyolojik gereklilikleri çerçevesinde, evrensellik iddiasıyla etik kaygı gütmeksizin üretegeldiği, sözde bilim, felsefe ve sanat ürünlerini hemen hiç sorgulamaksızın dilimize kazandırmak, referans almak, tekrarlamak ve taklit etmekten başka bir mahareti olmayan yazar/çizer, eğitimci ve sanatçı kadrosu ile, özgün ve özerk (eğitim) kurumlarınız / akademiniz olsa ne olur, olmasa ne olur?
Önce sen aydınlan!
Bana aydınlanmadan bahsedeceksen, önce zihnini yabancı fikirlerden, iradeni batı(y/l)a teslimiyetten arındıracaksın. Yoksa hiç boşa çeneni yorma!
Felsefe ve medeniyet
Batı, felsefeyi de, medeniyeti de başka çaresi olmadığı için üretti.
Genç dimağlar!
Batılı fikirler öyle nakşedilmiş ki gençlerimizin körpe dimağına, savunduğu şey atasına ve inancına küfretmekmiş, farkında değil!
Modern Türk düşüncesi
Modern Türk düşüncesi, tarih çöplüğünden ayıklananlar ve Batı entelijansiyası artıklarından seçilenler arasındaki çatışmadan damıtılmaya çalışılan fikir kırıntılarıyla örülmektedir.
Ondan bu kadar koku geliyor!
Batıya karşı olmakla,…
Batıya karşı olmakla, medeniyetin standartlarını reddediyor, içinde yaşanılan zilleti kadim değerler diye kabullenip planlıyorsunuz. Batıl'ının yozlaşmış değerleri ile kendi kültürünü eleştirip aşağılayan doğulu bir milletin ferdi olmaktan değil, insanı yükseltmeyen, kul,tebea, despotizm üreten doğu değerlerinin küf kokusu duyduğunuz.
Meselenin özü, Batı'ya ya da…
Meselenin özü, Batı'ya ya da Batılıya karşı olmak değil, daha ziyade Batıcıya karşı olmak. Batı ya da Batılı beni sizin düşündüğünüz manada ilgilendirmiyor.
O kendi gerçekliğine, tarihine, kültürüne, inancı / inançsızlığına uygun bir medeniyet inşa etmiş ve yoluna devam ediyor... Ya biz buna karşılık, kendimiz için ne yaptık / yapıyoruz, asıl soru zaten bu!
Yeni yorum ekle