DÜŞÜNCE

Neden modern devlet olamadık?

06 Temmuz 2017

Mustafa Kemal ‘yapısal kilitlenme’ üzerinden muasırlaşmayı hedeflerken Özal kapitalist dünya ile ‘yapısal bütünleşme’ amaçlamıştır. Demek ki, çağdaşlık yolunda Türkiye’nin girdiği derin krizi aşmak üzere iki ayrı yaklaşım geliştirdik: Biri, yeni bir toplum inşa etmek üzere siyasete vurgu yapıyor; diğeri ise bir  zihniyet değişimi öngörüyordu. Ancak her iki yaklaşım da taklit olduğu kadar temelsiz bir biçimlendirmedir. 

Önyargılara Merhametle Yaklaşmak

20 Haziran 2017

1980’li yıllarda bir ve/veya birkaç dil bilen, kolejlerde okuyan, batıyı ve Türkiye kültürel ortamını tanıyan entelektüel İslamcılar, aniden ‘İslami hayat’ sürmeyi öncelediler. Kütüphanelerindeki bütün batı klasiklerini, roman-hikâye-sanat bütün ‘masiva’ kitaplarını tasfiye edip hadis-tefsir-siyerle doldurdular. Çarşaflı hanımlarla evlendiler veya hanımlarını çarşafa soktular. Bunların mesela en önemli temsilcisi Cahit Zarifoğlu oldu. O birikime sahip olanların ricatı, ‘İslamileşmek’ anlayışının önyargısı idi belki de. Kişisel tercihlere bir şey diyemeyiz ama insanlar, öncülerine de bakar, onların kararsız, değişken eylemleri bir nesli dolambaçlı yollarda gezdirebilir. 

Doğduğum Gün Bana Ezan okuyan

18 Haziran 2017

Her çocuk için babası bir rahmet kapısı mıdır? Bu başlı başına üzerinde durulması gereken bir soru; ama benim için babam kelimenin tam anlamıyla rahmet kapısıydı. Elbette doğduğum gün ezanımı o okumuş, adımı o vermiştir; lakin bendenizin onunla ilgili ilk hatıram yolculukla alakalıdır. Sanki ondan önce bir kayıt yok aklımda… Hayal meyal Kurtlapa’da geçen günler, özellikle de anamın hatırlatışıyla zihnime gelse de, tam çıkaramıyorum. 

Muhafazakâr Zaman Algısı

18 Haziran 2017

Başta dizi filmlerle inşa(!) edilmeye çalışılan kılıç tokuşturmalı "diriliş" olmak üzere her türlü diriliş fantezisini bir kenara koyarak hakikatle yüzleşmemizin zamanıdır.  Muhafazakâr zaman algımızın iflas ettiğini", şanlı geçmişimizin bir daha geri gelmemek üzere mazide kaldığını, bugün ne yapılacaksa biz “diriler” tarafından yapılabileceğini kesin olarak kabul edebildiğimiz noktada yeni bir inşa süreci başlatabiliriz. Bu yeni inşa, tarihi mirasımızı inkâr etmemizi gerektirmez. İlhamımızı elbette yine geçmişimizden alabiliriz. Ancak anahtar kavramımız artık “diriliş” değil “doğuş” olmalıdır.

68 Ruhu ve Oruç

15 Haziran 2017

Okumuşlar önce ideolojik bir cendere yarattılar, ardından toplumu içine attılar. Kafalarımızı dar bir mengeneye sıkıştırdılar. 70lı yıllara dek, mesela İstanbul'da herkes birbirini tanır, kim Musevi, kim Ermeni, kim Rum, kim Müslüman bilirdi. Herkes mahallesinde birbirinin bayramını kutlayacak derecede iyi tanırdı. Hoşgörü toplumunu tahrip edenler; çağdaşlık ile geleneğin göbek bağını kesen, işte bu entellijensiyadır. O yıllarda Sami Hazinses'in, Nubar Terziyan, Adile Naşit'in etnik ya da dini kökenini bilir, ama filmlerini severek izlerdik. Bu külyutmaz halk bağrından çıkan diplomalıların kurbanı oldu şimdi...

Büyük Balık Küçük Balık

11 Haziran 2017

Dev şirketler çılgınca bir hızla –adeta kanser gibi- dünyaya yayılıyorlar ve güçlendikçe kontrol edilebilir, denetlenebilir olmaktan çıkıyorlar. Bunun “doğallıkla” izahı mümkün değil. Artık serbest rekabet şartları oluşamıyor. Dünyada alternatif bir şeyleri sessizce geliştirebileceğiniz bir kuytu köşe de kalmadı artık. Son bir çare olarak, yüksek teknolojinin sunduğu imkânlardan yararlanmak isteseniz, ihtiyaç duyacağınız “beyinleri” sizden çok önce bulup, sizin asla ulaşamayacağınız rakamlara kiralayan yahut satın alan “rakibiniz” karşısında şansınız sıfıra yakın oluyor.

Kürt Sorununun Tarihsel Seyri Ve Arkaplanı (II)

Ali K. Metin
04 Haziran 2017

Beğensek de beğenmesek de gerçek şu ki, asimilasyon politikaları ve algısı Kürt sorununun en önemli sebebini oluşturuyor. Devleti her türlü asimilasyon politikası ve unsurlarından arındırmadıkça sorunun çözülmüş olduğu varsayılamaz. Dahası bunun bile yeterli olup olmayacağı kuşkulu. Türklerle Kürtleri gerçek anlamda tek millet haline getirecek bir ontolojik bütünleşmeyi sağlamaya ihtiyaç var. Dinin bu açıdan önemli bir avantaj olduğu doğruysa da yeterli olmadığı kabul edilmeli. Bölgesel şartları dikkate aldığımızda bu topraklarda tek millet olmanın daha özel, daha kompleks mecburiyetleri olmalı. O da kısacası büyük millet ve güçlü devlet olmaktır diyebiliriz.

Ramazan Neden Gelir?

29 Mayıs 2017

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.(NFK)

Her şey akar ve sürekli değişir. Yalnızca akan su veya hava ya da cereyan değildir. Dil mümkün kılar, düşünceler akar, dilin kendi de akar. Bir sohbetin ortasında kelimeler akar gider. Fikrin ve sözün yanında dilimiz «başka» türlü akışlar bilir. Örneğin; hayat akar, ömür biter. Zaman akar, devran döner. Bir harekete ya da akıma dönüşünceye dek görüşler akar. İsterseniz biz ona 'nehir taşar' diyelim!

Şimdi Ne Yapmalıyız?

19 Mayıs 2017

Türk milli eğitim sistemi üzerine düşen vazifeyi layıkıyla yapmamıştır. Ünlü edebiyat ve siyaset adamı Havel, “eğitim, olgular arasında saklı irtibatları algılama yeteneği kazanmaktır“ diyor. Birde OECD'nin 41 ülkede yaptığı eğitim araştırmasında Türkiye'nin sondan altıncı sırada yer aldığını düşünün! Maalesef Türk çocukları hala know how peşinde yarışıyor, ne özel okullar ne de devlet üniversiteleri know-why ve know-whereto meselesini umursuyor.