Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
Mübtelâ-yı gama sor kim geceler kaç saat
Fuzuli
Dünyanın eksen eğriliği ve bunun sonucu oluşan mevsimler ve gündönümleri (21 Aralık , 21 Mart , 21 Haziran , 23 Eylül ) son 2 yüzyılda astronomi bilimindeki gelişmeler sayesinde daha iyi anlaşılmış olsa da, mevsimleri başlatan ve bitiren bu özel günler kadim kültürlerden beri insanlığın ilgisini çekmiş, geçmiş çağlarda bayram olarak kutlanmıştır.
Bugün Türkiye'de gece ile gündüzün birbirine eşit olduğu 21 Mart " Nevruz " günü olarak bilinmeye ve kutlanmaya başlanmışsa da, en uzun gece ve en kısa gün olan 21 Aralık o derece bilinmiyor. Osmanlıda Şeb-i Yelda ( 21 Aralık ) bilinir ve özellikle divan edebiyatında anılırdı. Yılın en uzun gecesi olarak geçen Şeb-i Yelda, Divan edebiyatında "sevgiliden ayrı geçen uzun gece" manasında kullanılmıştır.
Roma kadim kültüründe 21 Aralık "Yenilmez Güneş"in ( Sol Invictus ) doğum günüdür, çünkü o gün doğan "güneş Tanrı" hergün daha çok ışıyacak, sonunda uzun ve aydınlık günleri ile yaz mevsimini getirecektir. Peki bugün ile Hz. İsa'nın doğumu arasında bir ilişki var mıdır ?
Hıristiyanlık tarihinde Hz. İsa'nın doğum günü kesin olarak bilinmez. Bu konuda çeşitli rivayetler vardır. Ancak gün gelip Hıristiyanlık Roma'nın devlet dini olunca Romalıların bu ünlü bayramı da Hz. İsa'nın doğum günü bayramı olarak kabul edildi ve kutlanmaya başlandı. Hıristiyanlar , önceki Romalılar gibi, takvimlerinin ilk gününü de bu gün kabul ettiler.
Ne ki Hıristiyanlığın kabul edip devam ettirdiği Roma'nın Jülien takvimi astronomik güneş yılı ile tam uyuşmuyordu. Aradan geçen yüzyıllar içinde takvimde kaymalar meydana geldi, günler şaştı. 1582'de Papa Gregor bu eksiklikleri gideren yeni güneş takvimini tüm Hıristiyanlık aleminde uygulamaya koydu ( Gregoryen takvim ). Bu değişikliklerle kaymalar o çağın imkanları içinde düzeltilerek Hz. İsa'nın doğum günü ( Noel ) 24 Aralık gecesi, yılbaşı ise bugünkü 1 Ocak günü kabul edildi.
Tüm bunların bizimle ilişkisi nedir? Bugün miladi yılı ister kullanalım, ister kullanmayalım bir güneş takvimine olan ihtiyaç açıktır, çünkü toplumsal hayatta ve ekonomide birçok şey (örn.. tarım ) güneş takvimine göre ayarlanmakta ve tesbit edilmektedir. Geçmişte Osmanlı devleti bir müddet, bugün dini günlerimizi belirleyen ay takvimi ile devlet ve toplum işlerini yürütmeye çalıştı. Ne ki ay takviminin mevsimlere uyumsuzluğu nedeniyle her 30 yılda bir ortaya çıkan "artık yıllar" Osmanlı maliyesini altüst etti, çünkü bu "artık yıllar"da tarım mahsulü alınamıyor ve vergiler de birden düştüğünden maliye altüst oluyordu. Sadece maliyede değil, daha birçok alanda hesaplar şaşıyor ( tarlaların ekim günleri, mahsulün toplanması vs. ) hesapların şaşmaması için ay takviminin yolgöstericiliğinden başka hesaplara ya da "şemsi" ( güneş ) takvimlere de başvurma ihtiyacı doğuyordu. O halde, ay takvimi ihtiyaçlara cevap vermekten uzaktı. Bu nedenle Osmanlı devleti 1840'ta takvim reformu yaparak Hicri ( Kameri - ay ) takviminden Rumi takvime geçti. Tabi bu takvime de sabit bir yılbaşı gerekti. Hicri ay takviminde yılbaşı 1 Muharrem idi. Rumi takvimin kabul edildiği 1840 yılında 1 Muharrem 13 Mart'a denk geldi ve ondan sonra 13 Mart 1840, 1 Mart 1256 olarak tesbit ve ilan edilip yılbaşı kabul edildi. 1917'de Osmanlı yeni bir takvim reformuyla Rumi takvimden 13 gün silerek Rumi 1 Mart gününü miladi takvimin 1 Mart gününe eşitledi. Yani tüm ay ve günler miladi takvimle eşitlenmiş oluyor, iki takvim arasındaki 13 günlük fark kalkıyordu. 1925'te ise son bir reformla takvimde Hicri 1341 yılından miladi 1925 yılına geçildi.
Bugün tüm Dünya ile birlikte, yüzyıllar öncesinin eksik takvim bilgileri nedeniyle tabii vaktinden kaymış bir yeniyıl günü idrak etmekteyiz. Kimimiz onu kutluyor, kimimiz kutlamıyor; tabi bu herkesin kendi tercihidir.
Belki bu yüzyılda tüm dünyada son bir reform ile 1 Ocak, asli tarihi olan bugünkü 21 Aralık'a alınabilir.
Şeb-i Yeldanız kutlu olsun.
Yeni yorum ekle