GÜNDEM
İslamofobi: Bir Algı Operasyonu
Gelinen bu nokta, algı operasyonunun zirvesidir. Çünkü burada artık hem Müslüman zihinler, hem de Batılı zihinler istenilen merkeze doğru yeterince yönlendirilmiştir. Batılı insanın beynine, İslam’dan ve Müslüman’dan korkması için yeterli malzeme aşılanmıştır. Batı’da yaşayan Müslüman’a da haddini bilip, üst yönetime talip olmaması gerektiği telkin edilmiştir. O artık potansiyel terörist olduğu için masumiyetini, zararsız olduğunu ve Batılı değerlere ne kadar sahip çıktığını ispat etme, Batılının güvenini kazanma mecburiyeti vardır.
Nasihatlerden Musibetlere Doğru Küreselleşen Dünya
Düşünmek zorundayız. En başta da, küresel kapitalizmin tahkim edildiği ve insanın insanı nasıl sömüreceğinin en amansız boyutlarıyla kararlaştırıldığı G20 gibi zirvelerde. Belki de, her musibetin daha vahim belaları savma işlevi zuhur eder diye, iyi niyetli bir bekleyiş içinde olabiliriz. Nasıl ki paranın, kazancın, gücün; dini, imanı, ırkı, kültürü, vicdanı yoksa terörün de dini, imanı, vicdanı, merhameti yok. Para, kazanç ve güç küreselleştikçe, terör ve şiddet de küreselleşecek. Bu çok belli.
Seçimin Asıl Kaybedeni - 1
1 Kasım Erken Seçimi, diğer özelliklerinin yanı sıra, bu sürpriz sonuçları ile de anılacak. Yaşanılan şok, hiçbir konuda milletçe ortak duygu yaşamadığımızı söyleyenleri de yanlışlamış oldu. Hepimize ortak bir duygu yaşattığı için, biri hariç, tüm araştırma şirketlerine teşekkür borçluyuz. Ayrıca seçim tarihimize renkli bir sayfa kattılar, sağolsunlar. Sosyal bilimlerdeki yöntem derslerinde konunun, ‘Kamuoyu Yoklamalarında Başarısızlığın Nedenleri’ başlığı altında irdelenmesi de şart oldu.
Yeni Türkiye'nin En Temel Meselesi: Yeni Anayasa
Türkiye 20. yüzyılı büyük ölçüde kendi kendisiyle kavga ederek geçirdi. Tek parti döneminde milletin rızası umursanmadan girişilen tepeden inmeci modernleştirme gayretlerine tanık olduk. Milletin sosyolojik-tarihi-kültürel dokusuyla uyuşmayan reformlar, muhalefeti susturmalar, rakipleri yok etme çabaları, bastırılan özgürlükler… 1950’li yıllarda başlayan açılımlar da uzun ömürlü olamadı. Demokrasiye geçişle birlikte gündeme gelen devletin milletle barışma çabaları 1960’tan itibaren başlayan darbe dönemiyle kesintiye uğradı.
Türkiye'nin Varolma Mücadelesi ve Uzlaşma Kültürü
19. yüzyılın sonundan beri sorunlarımıza çözüm olacak tartışmaları, Batı’nın diliyle oluşturulmuş, tarihsel kimlik bütünlüğümüze şaşı bakan Batıcılık-Türkçülük-İslamcılık üçlemesinin kısır döngüsünde sürdürdük. Bu amaçla piyasaya sürülen ideolojiler ise ‘idrakimize giydirilmiş deli gömlekleri’ oldu. Teslis bizi böldü. Hep biz ve ötekiler oldu. Ötekileri tanımlarken kullanılan dil, yeni bir kimlik inşası için gerekli bileşenlerde uzlaşma imkânı bırakmadı.