Faizli bir işlemde adına önceden bir faiz oranı tesbit edilen sermaye hiçbir risk üslenmemekte, dolayısıyla bu faiz oranı nisbetinde kazancı garantilemektedir. Diğer bir taraftan da bakarsak bankanın bu kazancı söz konusu faiz oranı ile de sınırlı kalmaktadır. Zira faiz verilirken karşı tarafın kar ya da zararı ile ilişkilendirilmez. Batsa da, aşırı kar da etse bankanın alacağı miktar sabittir. Emek (teşebbüs) ise, bütün riskleri üslenmekte ödeyeceği faiz oranının üstünde bir kazanç sağladığı takdirde bir gelir elde edebilmektedir. Daha aşağısı zarar, eşit gelir ise emek zayii anlamına gelmektedir. Ayrıca da müteşebbis emeğini ortaya koyarak bütün riski üslendiği halde sermaye sahibinin herhangi bir risk üslenmesi ya da emek ortaya koyması söz konusu değildir. Sistem (genellikle) emeğin zararına işlemekte ve küçük ihtimal de olsa sermaye sahibinin, faiz oranı baştan kesinleştiği için, kardan zararı olmakta, bu haksızlığı önlemek neredeyse hiçbir zaman mümkün olamamaktadır. İslam ekonomisi üzerine yazılmış birçok çalışma, risk almadan para kazanmanın haksız olduğu yönündedir. İslam ekonomisinde bankacılık hem riskin hem de karın paylaşımına dayanır ve faizi ortadan kaldırır.
Faizsiz bankacılık reel sektörü fonlamasının yanında ise esasen riske ve ortaya çıkan kar ya da zararın paylaşımına dayanır. Zira yatırım kararları verilirken yapılacak dikkatli bir analiz, yatırımların çeşitlendirilerek riskin dağıtılması ve tutarlı bir ekonomik model kullanılarak gelecekteki gelişmelerin öngörülebilmesi gibi teknikler vasıtasıyla riskler asgari düzeye indirilmektedir. Eğer her hangi bir risk ortaya çıkarsa da bu risk bölüşülerek üretim bandına verilen zarar azaltılmaktadır.
Faiz sadece kişi ve toplum üzerinde değil, devletler üzerinde de istenmeyen etkiler meydana getirmektedir. Zira devletler (dış) borç almak zorunda kaldıklarında borç verirken ileri sürülen şartlar, ülke ekonomisini kilitleyebilmektedir. Zira borç veren kurum genellikle ülke ekonomisi hakkında söz sahibi olmayı talep etmekte, borç alan ülke de buna rıza göstermek zorunda kalmaktadır. Bu ise esasen devlet olmanın vazgeçilmezi olan egemenliğin istem dışı sınırlandırılması anlamı taşımaktadır. Bunun tarihteki en acı örneği duyunu umumiye idaresidir. IMF ile yapılan stand by anlaşmaları da benzer görüntülere neden olmakta IMF Türkiye temsilcisi adeta Türkiye’nin adı konmamış bakanı gibi davranabilmektedir. Bu yüzden de devletler mecbur kalmadıkça IMF’den borç almayı tercih etmemekte, almışsa da bir an önce kurtulmanın hesabını yapmaktadır.
Faiz bir taraftan da kişi ya da devletlerin zor durumda kalmalarını gözetlemeyi gerektirmektedir. Bir başka deyişle zor durumda kalmayan kişi ya da devletlerin böyle bir maliyeti üslenmeyeceği varsayımından hareketle, zor durumda olana yardım etmek yerine, bunu fırsata çevirmek gibi bir düşünceyle hareket etmek bir taraftan bireysel, bir taraftan toplumsal ve bir taraftan da uluslararası ilişkileri bozma potansiyeli taşımaktadır. İslam faiz ile de, ihtikar ile de ğarar ile de bunu yasaklamıştır.
Faiz başka bir açıdan da, saadet zinciri özelliği taşımaktadır. Zira somut bir karşılığı olmadan kazanmayı vaad etmektedir. Üyelerin yeni katılımcı kazanmaları karşılığında komisyon aldığı sistem çok karlı gibi gözükmesine rağmen, belli bir aşamadan sonra dağıtılacak bir meblağın kalmaması nedeniyle üyeleri ortada bırakmakta, olay zaman içerisinde toplumsal negatif sonuçlar doğurabilmektedir. Dünyanın pek çok yerinde, bu arada 1990’lı yıllarda Türkiye’de bu olay yaşanmış, toplumsal sonuçları nedeniyle de yine, aralarında gelişmiş pek çok ülkenin de yer aldığı, pek çok devlet sistemi yasaklamıştır. Ancak ne yazık ki, sistem isim değiştirerek-network marketing- ve makyajlanarak yine aramızda dolaşmaktadır. Bitcoin vb kripto paralar bakımından da benzer şeyler söz konusudur. Nitekim son dönemdeki sert düşüş de buna bir göstergedir
Faiz genellikle mutlak somut bir karşılığı beklenmeksizin, daha fazla geri dönüş sağlamak maksatlı olarak işletilmektedir. Mal ya da hizmet şeklinde geri dönüşü olmayan sistemler kısa vadede olmasa da orta ve uzun vadede çökmeye mahkumdur. Dünya bunu pek çok kez yaşamıştır. En sıcak ve etkili olan ve halen süren sonuç ise 2007 sonrası oluşan global ekonomik krizdir. Esasen finans krizi olarak ABD’de mortgage tabanlı faizli borçlanmaya dayanan kriz, ilk ve etkili sonucunu İzlanda da bankacılık merkezli göstermiştir. Krizin diğer bir sonucu bütçe açıkları ve borçlanmadır ki; ikisinin de kaynağında faiz vardır. İslam ekonomisinde faizi yasaklandığı için bu tür sonuçlara yol açmayacağı beklenmektedir. Zira finansal destek mutlak surette mal ya da hizmet şeklinde somut bir karşılığı gerektirir.
Faiz bir açıdan da paranın zaman değerini ifade eder. Bir başka deyişle paranın muhafazası maksatlı da olsa banka ya da benzeri kurumlarda tutulması, gerek enflasyon gerekse de kullanımdan vazgeçme sorunu nedeniyle, gerçek ya da potansiyel kayıplara neden olacaktır. Bu kaybın İslam ekonomisi esasları çerçevesinde nasıl telafi edileceği sorusuna da cevap vermek gerekir. Kanaatimce İslam ekonomisinin önemli bir uygulama aracı olan faizsiz bankacılık kurumları bu soruya önemli ölçüde cevap vermektedir. Zira banka ve benzeri kurumların paranın tek başına muhafaza edildiği yerler olmaması gerekir. Toplanan bu fonların yatırıma dönüştürülmesi ekonomik büyüme ve dolayısıyla ekonomik refah açısından önemlidir. Ticarette esas olan kar olduğuna göre, gerçekçi bir analiz finans desteği olarak verilen fonların geri dönüşünün pozitif olmasını sağlayacaktır. Böylece paranın atıl durması önlenmiş olurken, profesyonel ellerde refahı artırıcı fonksiyonu da toplumsal ve bireysel pozitif etkisini ifade edecektir. Faizin aksine, üstlenilen risk ise kazancı meşrulaştıracaktır. Bu şekilde paranın zaman değeri önemli ölçüde karşılanmış olacaktır. (devam edecek)
Bireysel olarak iç huzur, uluslararası olarak da barış esastır. Yüz yıllardır birbirleriyle savaşan, ancak nihai bir sonuç alamayan Avrupa, II. Dünya Savaşındaki onca yıkıma rağmen, bir araya gelip Avrupa Birliğini kurmuştur. Bunda birden çok amaç varsa da, asıl amaç savaşların tekrar yaşamasının önünü kapatmaktır. Bir başka deyişle barıştır. Zira kaynaklarını bölüşen ve bu maksatlı diyaloğa giren Avrupa ekonomik refah bakımından kazanımlar elde etmiştir ama en önemli kazanımı Avrupa içerisinde yeni bir iç savaş ihtimalinin ila nihaye sona ermiş olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Eğer faiz aile huzurunu ve uluslararası ilişkileri bozma potansiyeli taşıyorsa kısa vadeli etkileriyle değerlendirilmemeli… Faiz tam da kapitalizmin ruh halini yansıtmaktadır. Zira çok parası olan paraya ihtiyacı olana, tam da onun bu ihtiyacını, hatta zaman zaman olmayan ihtiyacını var etmek suretiyle, daha çok kazanma ve kendisine bağımlı kılma mantığına dayanmaktadır.