Normandiya Çıratması “D-Günü 75 Bahçesi” Bize Örnek Olabilir Mi?
2019 yılı, II. Dünya Savaşı’nda müttefik kuvvetlerin Normandiya Çıkartması’nın 75. yılı idi. Yıldönüm kutlamaları nedeniyle, İngiltere tarafından çıkartmanın yapıldığı Arromanche kasabasına John Everiss’in “D-Günü 75 Bahçesi” isimli tasarımı hediye edildi. Bu eser bir dizi heykelden oluşuyor. Eserin çıkış noktası, Normandiya Çıkartması gazilerini onurlandırmak, tarihe övgü şeklinde ve anıları hatırlamak şeklinde ifade edilmiş.
Yazının sonunda söz edeceğim, ancak başında da ifade etmek isterim ki İngiliz sanatçı John Everiss’in bu tasarımı bizleri “İşin neresindeyiz?” sorusuna götürmeli. “Veteran” ile “Gazi” eşleştirmesinin ne kadar uygun olduğu üzerine farklı görüşler ortaya çıkabilir. Ancak tüm değer farklarına rağmen her iki kavramın temel çıkış noktasında “düşmanla savaşmış asker” anlayışı vardır. Nitekim Türk Dil Kurumu sözlüğünde gazi kelimesi için “savaştan sağ olarak dönen” ve “savaş yapmış kimse” açıklaması yer alır. Bu bağlamda gazileri sanat ile onurlandırmak söylemi ile yola çıkan ve bunu toplumsal hafıza esasındaki gerçekleştiren bu başarılı tasarımın, “Gazi Onurlandırmış Asker” anlayışına sahip bizim kültürümüzden çıkmayışı üzücü. Üzülmenin bir adım ötesine geçerek, ilham verici olarak da görebiliriz. Tasarımı anlatmaya geçmeden önce, eserin fikri alt yapısını anlayabilmek adına İngiltere’nin Normandiya Çıkartması’ndaki rolüne bakmak yerinde olacaktır.
1941 yılı ortasında Almanya’nın Sovyetler’e karşı Doğu Cephesi’ni açması II. Dünya Savaşı’nın gidişatını değiştiren adım olmuştur. İçinden çıkılmaz batak haline gelen bu cephede sivil ve askeri kayıp her iki taraf için inanılmaz seviyeye ulaşacaktır. Batı Cephesi açılması için üç yıl beklenilmesinde, Almanya’nın Doğu Cephesi’nde yıpranışı ile ilgili hesaplar etkili olmuştur. Bekleyiş müttefik kuvvetlerinin 6 Haziran 1944 yılında Fransa’nın Manş denizi kıyısındaki Normandiya bölgesine çıkartması ile son bulmuştur.
Almanya açısından çıkartma süpriz değilse de günü konusunda kesin bilgi bir türlü edinelememiştir. General Erwin Rommel’i hazırlıklardan sorumlu komutan olarak atanır. Rommel daha öncesinde emrine verilen çok az sayıda asker ile İngiliz birliklerini Kuzey Afrika’da tarumar eden efsanevi bir komutandır. Bu başarısı nedeniyle “Çöl Tilkisi” olarak anılmıştır. Erwin Rommel, hızlı ve etkili stratejileriyle sadece Almanlar tarafından değil müttefik kuvvetleri tarafından da takdir edilen bir komutandır. Churchill onun için şöyle demiştir : “Şerefli bir düşmanı selamlıyoruz, gerçekten o bir çöl tilkisiydi”
Çıkartma öncesi Rommel, sahil şeridini aşamalı şekilde koruganlar ve mayınlarla savunmaya hazırlamıştır. Ancak Hitler ve ekibi tarafından kendisine tam anlamıyla destek verilmediği için hazırlıklarının çok az bir kısmını tamamlayabilmiştir. Bu kadarı bile işleri müttefik kuvvetler için zorlaştırmaya yetmiştir.
Hollywood filmleri, Alman kuvvetlerini bir günde tarumar eden Amerikan askerleri şeklinde olayı anlatsalar da gerçek oldukça farklı cereyan etmiştir. Müttefik kuvvetleri tarafından Normandiya sahil şeridindeki Arromanche isimli yerleşim ayrım noktası olmuştur. Arromanche batısındaki sahile Amerikan kuvvetleri, doğusundaki sahile İngiliz-Kanada kuvvetleri çıkartma yapmışlardır. Amerikalılar çıkartma noktalarını Omaha ve Utah, İngilizler Altın (Gold) ve Kılıç (Sword), Kanadalılar ise Juno olarak kodlamıştır. Amerika savaş sürecinde hiç hırpalanmamış askerlerine ve teçhizatlarına; İngiltere ise mühendislik ve istihbarat çalışmalarına güvenmektedir.
İngiliz istihbaratının Alman gizli haberleşmesi Enigma şifresini çözmüş durumdaydı. Rommel’in bölgeden kısa süreli ayrılacağından haberdar olmaları 6 Temmuz’un D-Day olmasında önemli role sahiptir. Rommel, hayatının aşkı ve tek sırdaşı eşinin doğum gününü kutlamak için bölgeden 5 Temmuz’da ayrılmıştır. Eşine yazdığı mektupta “İşgalden önceki 24 saat çok önemli olacak; hem bizler hem de müttefik kuvvetler için en uzun gün olacak” şeklinde gerçeği ifade etmişse de kendisi en uzun günde Fransa’da değil Almanya’da bulunuyordu. Rommel’in 6 Temmuz günü Almanya’da bulunması dahi işleri müttefik kuvvetleri açısından daha kolay hale getirmeyecektir.
Omaha Sahili’ne çıkartma yapan Amerikan birlikleri inanılmaz can, teçhizat ve mühimmat kaybına uğramışlardır. Amerikan birlikleri saat 06.30’da çıkartma sahiline ayak bastıktan sonra herşeyin ters gittiği bir plan ile boğuşurken, bir saat sonra İngiliz birlikleri 07.30’da Altın Sahili’ne çıkartma yaparlar. İngilizlerin planında esas öncelikle Alman mevzilerinin topçu atışı ile tahrip edilmesi ardından, eğitimi az askerler yerine 47. Kraliyet Deniz Komandoları ile çıkartmanın başlatılması olmuştur. Ardından yoğun ateş altında 50.Piyade Tümeni ile çıkartma devam ettirilmiştir. 6 Haziran günü akşamında İngilizler Altın Sahili’ne 25.000, Kılıç Sahili’ne 29.000 asker çıkartmıştır. Can kaybı için açıklanan resmi rakam Altın Sahili için 400, Kılıç Sahili için 630 şeklindedir. Omaha ve Utah çıkartma noktalarında toplamda Amerikan kuvvetlerinde ise can kaybı 3000’den fazladır.
İngilizler Almanların petrol ve lojistik konusunda yaşadığı sorunların benzerinin yaşamaması adına iki proje geliştirmişlerdi. İlk proje yakıt konusunda sorun yaşanmaması için İngiltere’den Fransa’ya deniz altından boru hattı döşenmesidir. Bu proje PLUTO (Pipe Lines Under The Ocean) olarak isimlendirir. İkinci proje ise müttefik kuvvetlerinin kullanımı için yapay bir rıhtım yapılmasıdır. Çıkartma sahili yakınına gel-git dalgalarına bağlı hareket edebilecek bu projenin fikrin babasının Winston Churchill olduğu söylenir. Churchill yaşadığı tecrübelerden ders çıkaran bir siyasetçi olarak Çanakkale’de ve Dunkirk’teki hezimetin tekrarını istememektedir.
Çıkartmanın hemen ertesinde Omaha Sahili’ne Mulberry A, Altın Sahili’ne Mulberry B adında iki yapay rıhtım yapılmasına başlanır. İlk aşama eski yük gemileri çıkartma günü batırılarak dalga kıranlar oluşturulmuştur. İkinci aşamada İngiltere’de imal edilen yüzen dalgakıranlar ile yine yüzen çelik konstrüksiyonlı beton dubalar İngiltere’den deniz yoluyla çekilerek getirilmiştir. Mulberry B ile 115 adet beton dubadan oluşan, fırtına ve gelgitlere göre hareket eden 114 futbol sahası büyüklüğünde alanı kaplamaktadır. İskeleler ile bağlantılı yollar da inşa edilir. Ancak Omaha Sahili’nde inşa edilen Mulberry A 19 Haziran’da başlayan fırtına sonrasında 22 Haziran’da kullanılmaz hale gelmiştir. Omaha Sahili, burasının çıkartma için yanlış bir seçim olduğunu söyleyenleri bir kez daha haklı çıkartmıştır. İngilizlerin çıkartma yaptıkları Altın Sahili’ndeki Mulberry B 10 ay düzenli kullanılmıştır. Buradan 2.5 milyondan fazla asker, 500.000 yakına araç ve 4 milyon ton ikmal malzemesi aktarımı sağlanmıştır.
Normandiya Çıkartması sürecinde müttefik kuvvetlerinin kazanan taraf olmasında İngiltere’nin nemli rolü ve payı vardır. Neden birden bire Çıkartma’nın 75.yılında bu durumun daha yüksek sesle ifade edildiği üzerine siyasi, özellikle de Brexit sürecine bağlı yorumlar yapılabilir. Ancak bu noktada benim odaklanmak istediğim daha çok toplumsal bellek üzerinden sanatın kullanılarak bilginin duygulara hitap edilecek şekilde sunumudur. Ve bunu yaparken de gazilik kavramından nasıl hareket edildiğidir.
Toplumsal bellek “birbiriyle temas halindeki ya da aynı duyumsal alanda mevcut ögelerin, kişilerin, yerlerin ve kurumların bir öykü içinde toplanması” şeklinde tanımlanmaktadır. Toplumlar hatırlama eylemi üzerinden kültürel kimliklerinin sürekliliğini sağlar. Nesilden nesile aktarılan toplumsal hafızada hatırlama ve hatırlatma eyleminin gerçeklemesini sağlayan en etkileyici araçlarından biri de sanattır.
Savaş gibi toplumsal hafızada derin izler bırakan olayların gerçekleştiği yerlerde duygular üzerinden belleğin inşa edilmesi gittikçe tercih edilmektedir. Elbette müzelerin, şehitliklerin ya da anıtlar önemi tartışılmaz. Ancak sanatla bir çok kavramın ve bilginin duygusal ölçekte aktarımının etkisi çok daha etkileyici ve kalıcıdır.
İngiliz tasarımcı John Everiss’in “D-Günü 75 Bahçesi” tasarımı da bu amaçla yapılmıştır. Bu tasarım belleğin inşasında sanatın nasıl kullanılabileceğinin başarılı bir örneğidir. Çıkış noktası gazilik kavramıdır.Gerçekten D-Day günü sahile adım atan, savaşan, silah arkadaşlarının vuruluşuna, ölümüne tanık olan ve gün sonunda zaferin gelişini sağlayanlardan bir gazi olarak Bill Pendell seçilmiştir. Onurlandırmanın hayali bir figür üzerinden yapılmayışı hatırlatma eylemini daha etkili hale getirmektedir.
Altın Sahil’e ayak basan gazi Bill Pendell’in 97 yaşındaki hali heykeltraş Thompson Dagnell tarafından yapılmıştır. Taş malzeme manidar bir seçimdir. Tüm yaşanmışlığın ağrılığının etkisini verilmiştir. Yaşanmışlığın fiziksel tasvirinde gazi Bill Pendell kambur vaziyette oturur şekilde gösterilmiştir. İleriye doğru bakmaktadır. Yüzü sahile dönük şekilde yerleştirilmiştir. Tam karşısında duran heykel ise kendisinin 22 yaşında Normandiya’ya ayak basmış halidir.
John Everiss, gazi Bill Pendell’in Normandiya Çıkartması’nda savaşan gençlik halinin heykelini rondelalardan yapmıştır. Rondela ortası delik, halka biçiminde olan sacdan yapılmış parçalara verilen isimdir. Normalde somun veya cıvata başı ile makine parçası arasında kullanılır. Zamanla somun ve cıvatalar zamanla gevşeyebilir. Makine parçalarının birbirinden ayrılması kazalara yol açabilir. Somun veya cıvatanın gevşemesinin frenlenmesi gerekir bu da rondelalar sayesinde olur.
Toplumsal hafızada bilgiler nesilden nesile aktarılırken ister istemez aradan geçen zaman nedeniyle belli boşluklar oluşur. Onun tasarımı, tıpkı gerçek hayatta rondelaların cıvataların gevşemesini engellediği gibi bir işleve sahiptir. Toplumun olayları hatırlamasını sağlayarak kaza gibi zarar verici bir durumun olmasının önüne geçilmektedir.
Bill Pendel isimli gazinin rondela birleşiminden yapılma gençlik heykelinin yanında aynı teknikte yapılmış dört asker heykeli daha vardır. Çıkartma atmosferinin gerçekçi hali en etkileyici şekilde sunulmaktadır. Bu askerlerden biri silahını suya değdirmemek için başı üstünde taşır şekildedir. Bir diğeri yere düşmüştür. Diğeri yere düşen arkadaşına yardımcı olmaktadır. Bir komando ise silahı ateşlemek üzere nişan almıştır. Askerler çıkartma günü yaşadıklarından en çarpıcı anları ile canlandırılmıştır.
Tüm bu askerler gri taşlarla tanımlanmış bir alanda durmaktadır. Burası çıkartma günü zamanıdır. O yaşanmışlık alanı içinde geçmişten günümüze fırlamış gibidirler. Askerlerin yüzleri ve ön tarafları belirgin iken vücutlarının arka tarafları silikleşen intiba uyandırmak amacıyla tamamlanmamıştır.
Silüetler halindeki asker figürleri, geçmişten kopup gelmektedir. Aslında bu halleri ile unutma eyleminin gerçekliğine de gönderme yapılmaktadır. Asker figürlerinin bu halleri, hayallerimizde var ile yok arasında sanki savaşanları görmek gibidir. Askerleri görüyoruzdur ama net değillerdir. Olayları hatırlıyoruzdur ama tam anlamıyla değil.
Rondeladan yapılan bu asker heykellerinin 3 boyutlu şekilde dönem üniforması giyen, silah ve teçhizatları taşıyan kişilerin taramasından yola çıkıldığını da belirtmek yerinde olur. Hamasiyetten arınmış şekilde duygulara hitap edilirken dönemin tarihi verileri de yok sayılmamıştır. Gerçeğin romantik söylemden daha etkili olduğu göz ardı edilmemiştir.
Sahile vuran dalgalara gönderme yapan dış bükey düzenlemeler savaşın an be an hızını izleyene aktarır. Böylece eserlere bakan biri, D-Günü yaşanaların ne büyük hızda ve şiddette gerçekleştiğini hissedebilmektedir. Savunma hattı olarak Almanlar tarafından sahile dikilen çelik kolonlar da esere dahil edilmiştir. Bu kolonların yukarı doğru uçları sivrilen uçlar ile ile savaşın tahrip edici gücünü hatırlatılmaktadır. Paslı renkleri geçmiş zaman metoforuna gönderme yapar.
Bu tasarım ilk önce Mayıs 2019’da İngiltere’de, dünyanın en ünlü çiçek ve peyzaj sunumu Chelsea Çiçek Fuarı’nda sergilenmiştir. Tasarımcı, açılış gününe Normandiya Çıkartması’nda savaşmış 75 gaziyi davet etmiştir. Çıkartmanın 75. Yılı ile aynı sayıdaki gazinin gelip kendi anılarını toplumsal bellek inşası bağlamında halka anlatması sağlanmıştır. Taş heykel şeklindeki gazi Bill Pendell ile örtüşen gerçekliğin yaşanması böylece gazilerin şahsen onurlandırması sağlanmıştır. Bill Pendell heykelinin yanına belli aralıklarla boş kürsüler yerleştirilmiştir. Bu etkinlik sırasında çekilen bir fotoğrafta gazilerden biri sileütler halindeki genç askerleri tıpkı Bill Pendell’in heykeli gibi izlerken fotoğraflanmıştır. Bu kare tasarımcının yapmak istediğine nasıl ulaştığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bellek oluşturmada John Everiss tasarımının hedefe ulaşması açısından bir bağış kampanyası da başlatmıştır. Bu bir mali destek talebi olduğu kadar insanların projeye karşı aidiyet duygularını pekiştirmelerini de sağlamıştır. Tasarımcı 2 pound şeklindeki bağış ricasını şu sözleri ile bitirmektedir: “Normandiya gazilerimize ulusal takdirimizin nişanesi olarak kalacak eser”
John Everiss, savaşın duygu yoğunluğu ve acısını cesaret ve fedakarlık bağlamından koparmadan verirken yaşam döngüsü içinde gaziliğin onurunun anıların gölgesinde nasıl yaşandığını görselleştirmektedir. Ve bunun nesilden nesile aktarımını sanat ile sağlamaktadır. Eseri görenlerin sosyal medyadaki yorumları da amacın hasıl olduğunu bize gösteriyor. Yorumlardan biri şöyledir : “Derin, düşündürücü ve çok da üzücü.”
John Everiss tasarımının fikri alt yapısını ve bunu vücuda getirişinde kullanığı malzeme ve teknik seçimini ilham verici bulduğumu ifade etmeliyim. Yoğun yaşanmışlık olan yerlerde insanların duygularına dokunursanız, zihinlerden uçup gidecek kelimelerin yerini kalıcı olarak doldurmuş olursunuz. Taklit önerisinde bulunmayacağım. Sanatta bir eserin bir diğerine esin kaynağı olması olağan bir durumdur. Deniz kıyısında rondelalardan yapılmış heykel örnekleri mevcuttur. John Everiss bu örneklerden esinlenmiş olabilir ama tasarımında özgün değeri korumayı başarmıştır. Benim de önerdiğim tam olarak bu. Geçmiş ile gelecek nesiller arasında gaziler üzerinden bağ kurma konusunda Çanakkale’de geç kalmış olabiliriz. Ancak gazilik bağlamında Kıbrıs Barış Harekatı bir fırsat. Eşsiz cesaret öyküleri ile gazilik kavramı bağlamında “Kıbrıs Gazilerimiz” için geç olmadan hamasiyetten uzak, yaşanmışlığın gerçekliğini estetik bir naiflikte sunabilecek sanat eserlerini ortaya koyabiliriz. Duygusal bağı net kurabilen bir sanat eserinin toplumsal hafıza açısından da etkisi tartışılmaz. Herkesin de bildiği üzere hatırlanan yok olmaz. Ve hatıralar bizi biz yapar.
Yeni yorum ekle