Blöf mü Kabullenme mi?
Kuzey Irak Kürt Yönetiminin 25 Eylül’de yapmayı düşündüğü referandum basite alınacak bir olay değil. İsrail ve Hollanda hariç, ilgili ülkelerin hepsi referanduma karşı olduğu halde sürecin devam etmesi kuşku uyandırıcıdır. ABD’nin sadece referandum tarihini uygun görmemesi belki de bir blöftür. Yani geri sayım başlarken bir-iki hafta içerisinde sürpriz kararlarla karşı karşıya kalabiliriz.
İşin dikkat çekici tarafı Irak Hükümeti, Türkiye ve İran referanduma şiddetle karşı olmakla beraber, referandumun gerçekleşmesi halinde ne gibi bir müeyyide uygulayacaklarını hiç açıklamıyorlar. Bu ketumluk, ya bir blöf olup, sıfır saati yaklaşınca herkes uygulayacağı müeyyideyi açıklayıp uygulayacak; ya da bu üç önemli aktör referandumu ve doğuracağı sonucu kabullenmiştir.
Her iki strateji de yanlıştır. Çünkü her ne kadar referandumun meşruiyeti olmasa da sandıktan evet çıkacağı kesindir ve dünyada ses getireceği de açıktır. Meşruiyeti yoktur çünkü referandumu düzenleyen taraf Irak Seçim Kurulu değil, Kürt Bölgesi Seçim Kurulu’dur. Onun için Iraklı yetkililer referandumun yasal olmadığını söylüyorlar. Belki şovenist Kürtçülerin hayal ettikleri devleti hemen kuramaya bilirler ama en azında ellerinde pazarlık unsuru olabilecek bir koz olacaktır.
Blöf ise...
Haberlere göre pek yakında Irak Başbakanı Ankara’yı, Türkiye Cumhurbaşkanı da İran’ı ziyaret edecektir. Kuşkusuz ki konu referandum olacaktır. Eğer referandumdan önce ortak bir müeyyide dizisi çıkarsa Kürt yönetimi referandumdan vazgeçebilir. Ambargo niteliğinde olan bu müeyyide üç tedbirden oluşsa yeterlidir:
- Sınır kapılarını ticarete kapatma
- Petrol sevkiyatını durdurma
- Havayolları uçuşlarını iptal etme
Her üç ülkenin bu üç tedbiri aynı anda uygulaması acilen deklere edilmeli ki referandumun vuku bulmasından önce caydırıcı olabilsin.
Referandumu Kabullenmek...
Referandum yapıldıktan sonra da müeyyideler açıklanabilir, ama etkisi fazla olmaz ve zaman içerisinde mevcut durum kanıksanır. Referandumun kabullenilmesinin bölgeye felaket getireceğini her üç ülke de biliyor.
- Irak, Kerkük gibi ürettiği petrolün yarısını elde ettiği bir şehri kaybedecek. Ayrıca topraklarının takriben üçte birini Kürtlere kaptıracak. Çünkü Kürt Yönetimi ihtilaflı bölgeleri de referanduma dahil ediyor.
- Suriye’de de PYD ve PKK önderliğinde bir Kürt bölgesi oluşturularak Türkiye için ciddi bir tehdit oluşturulacak. Her ne kadar Barzani PYD ve PKK’ya karşı olduğunu söylüyorsa da ama Suriye’de böyle bir oluşuma teşnedir. Bu da artık Türkiye’nin Arap ülkelerine sadece Kürt bölgesi üzerinde uzanabileceği demektir. Çünkü karasal bağlantı kopacaktır.
- İran Kürtleri, Irak Kürtlerinden destek görerek aynı doğrultuda talepleri olacaktır.
Türkmenler Ne Olacak?
Şu anda Irak’ta referanduma en şiddetli muhalefet yapan Türkmenlerin en üst organizasyonu olan Türkmen Koordinasyon Kurulu’dur. Ne Irak Hükümeti ne de Parlamento bu kurul kadar sesini yükseltebiliyor. Gece geçmiyor ki bir Türkmen yetkilisi bir Arap televizyonuna çıkıp referandumun niçin yapılmaması gerektiğini anlatmasın. Yani Türkmenler hedeftir. Şayet referandum yapılırsa özellikle Türkmenler Kerkük’te çok ciddi tehlikelerle karşı karşı kalabilirler ve hatta Türkiye’ye göçe bile zorlanabilirler. Zaten şu anda Kerkük’te her türlü mağduriyeti yaşıyorlar. Bundan ötesi sürgün olur.
Referandumun sadece Erbil, Süleymaniye ve Duhok’ta yapılması ehven-i şer bir çözüm olarak görülebilir. Ama Barzani’nin söylemlerine bakılırsa bu imkansız. Çünkü Kerkük onun için Kudüs’tür!
Elbet de sorumluluğun büyük kısmı Türkiye’ye düşüyor. Türkiye gücünü kullanıp Barzani’yi (ikna ya da tehditle) bu maceradan caydırabilirse ne âlâ. Yoksa Ortadoğu’da bölünmelere hazır olalım.
Ortadoğu’da bölünmenin başlangıcı, Kerkük’ün Kürt Bölgesine katılması ile başlar.